Hz Zeynebin Şam‘dan Dönüşü Ve Peygamberi Ekreme Şikayeti

Cu, 23/02/2018 - 18:11

Ya ceddi ya Resulallah ben Zeynebim senin kızın Fatıma Zehra‘nın kardeşin Aliyel Murtazanın kızı.

Ya Resulallah ya ceddi bunlarda senin yetim kızların.

Ya ceddi biz Medine‘den kardeşim Hüseyin‘le ayrıldık Velayetin korunup dinin ayaklar altına alınmaması için pak kanlar cedimizin şehrine dökülsün istemedik

Tağuta Yezide biatle ölüm arasında bırakıldık zalimin zülmünden Kabbe‘ye hicret ettik atamızın evi Kabbe Hicri İsmail‘de bile eman verimedi bize Küfenin dönek halkı binlerce mektupla başsız kaldık yardımımıza yetiş YA HÜSEYN dediler. Kurbanlarımızı kesemeden hacı yarım bırakıp yöneldik Irak’a, yolumuz uzadıkça dağıldı menfaat bekleyen kalabalıklar. Hüseynin hutbeler irad etti bizim kıyamımız dünya makamları için değil ‚emri bil maruf nehi anil münkerdir‘ dedi.

Elçilerimizi katl ettiler mukadesatımızı gözetmediler, bizi bela musibet yurdu Kerbubelaya sürüklediler, etrafımızı eten duvarlarla cevirdiler ya biat dediler ya ölüm. Senin Hüseynin seslendi ümmetinin sağır olmuşlarına ‚benim kim olduğumu biliyormusunuz ben itaati size emr edilen peygamberinizin oğluyum, tebliğe karşı sevgisi sizden istenenim, benden biat istediğiniz kişi alenen günah işleyen bir fasıktır.‘ Senin ciger paren Hüseynini duymaya yanaşmadılar, bize fıratın suyunu haram kıldılar, kafirler kana kana içerken Hüseynin ve dostları sussuz can verdiler akan suyun  kenarında. Hüseynin o çok sevdiği sizi hatırlatan Ali Ekberini onu bir daha göremiyeceğini bilip yollarken savaş meydanına Ali Ekberin dönüp ‚baba sussuzluk takatimi kırdı‘ dediği andaki baba çaresizliğini

Hangi kelamla beyan edeyim, ümmetinizin Ehli Beytinize ettiklerini Beni Ümmeyenin tağut iktidarı için bizi nasıl kurban ettiklerini, Kerbula tüm namertliği bize reva gördükleri yerdi.

Altı aylık ağlayan Ali Asgar‘a su istedi Hüseynin, ‚kavganız benimle bu sabiye bir damla su verin‘ dedi onların cevabı Ali Asgarın boğazına sapladıkları üç başlı ok oldu. Hüseyninin avuçlarını senin küçük torununun kanlarıyla doldurdular. Hüseynin göğe fırlatı bu pak kanı gök kızıla boyandı. Hüseynin dilinden yakarışlar başladı ‚RABBİM BU KURBANI KABUL ET ‚

Biz yanlız kalmıştık belalar musibetler çölünde ne Cedimiz vardı ne nabamız Ali Haydar ne annemiz Zehra ne abimiz Hasan kalmıştı. haşimoğullarının yiğitleri parça parça edilmişti bir avuç dost ise ekin yaprağı gibi biçilmişti.

Bunlar öyle bir kavimdiki bize su getirmek isteyen babam Ali şecaşetindeki kardeşimiz Abbasın kollarını koparmış bedenini oklarla giydirip meşkindeki gayret suyunu dökmüşlerdi, alemder Abbas sussuz saki bizim gayret deryamızdı ümmetin bu aziz kardeşi lime lime etmişti.

Bendendir dediğin Hüseyninin bellini kırmak için YA ceddi size nail anlatsam Kerbubelayı. Kardeşlerimiz katledilirken ayakta eğilmeden ağlamadan sızlanmadan dinin bekası için durduğumuz kıyamı.

Ya Resülallah ya Ceddi en son Hüseynin kalmıştı, bu dilaver torunun yiğitce savaştı sayılamayacak kadar zalim yaraladı o sussuz bitkin haliyle babamın Uhudaki azametiyle vuruştu, etrafını bir ordu sardı toz buluta kapandı, gök figana yer feryada başladı şeytanının kahkahalarıyla taraftarları kendinden geçmişti ve senin kızın Zeynebin tüm bu merhametsizliklere tahammül edip bakmak zorundaydı. Za Resulallah bir kardeşe bakıp ona yardım edememeği benden daha iyi kim bilebilir, kılıçlar ona kalkıp inerken onun üzerine kapanamamanın acısını her darbeyle binlerce kez yaralanışı kim daha iyi bilebilir. Bir göğe baktım bir Medineye bir Necefe Ahh o an ömrümüm tüm acılarının içinde oldu o an AHIM HENÜZ DOĞMAMIŞ KAİM MEHDİYEYDİ ceddinin halanın yardımına koş dedim hüseynin vasiyet etmişti vakarla durmamı Ali İsmetin onurunu korumamı. Çadırlarımızı yağmaladılar, ellerimizi ayaklarımızı zincirlediler bizi kırbaçlayıp sürüklerken yerde kanına boyanmış bir garibi Hüseynini gördüm, üzerine kapandım şikayetim sana dedim rabbim. YA Muhammeda, ya Muhammeda diyerek sizi çağırdım. Sizin yiğit torununuz kimsesizler gibiydi annemizin uryan edilmemesi için verdiği yırtık gömlek dahi ona çok görülmüştü, yaraları elbise kanı elbisesinin rengiydi. Ellerini tutum ‚eyvah parmağı neredeydi bacısı kurban o parmağı ki yüzüğü için kesimişti. Kimseler onu tanıyamazdı göğüs kafesi üzerinde atlar koşturulmuştu, çiğerimizi yiyenler bize bu çölde bu ölümü reva görmüştü.

Ben onu kokusundan tanımıştım Resul kokan o kokudan Ah ANNE, ah Anam Zehra dedim BAK Hüseynin ne halde başı yok gövdesinde sizin öptüğünüz o gerdandan öptüm üzerine rüzgar toprak serperken kardeşim Kerbubelada yerde kaldı. Ellerimiz zincirli sürüklendik esarete kızlarının teni kırbaclarla morartıldı, rum esirler kadar bile hürmetimiz olmadı. Bizi önce Küfe‘ye bize namaler dizenlerin şehrine götürdüler. Allah sizi zelil etti diyerek hakaret etmek istedi zina zade İbni Ziyad. Babam Alinin hitabetinde bir hutbe irad ettim: ‚ben güzellikten başka bir şey görmedim‘ ahdinden dönenlerin uğrayacakları musibetleri dile getirdim. Onlar elleri kanlarımıza bulaşmış halde korkuya kapılıp ağlaşmaya başladılar. Bizi oradan Şam‘a Yezidin sarayına götürdüler, azizlerimizin başları mızraklara takılmış halde o zalim bübürlenerek söylendi: ‚Eğer Bedir‘deki büyüklerim bu günü görseydiler elline sağlık Yezid derdi‘ ve sizin öptüğünüz o dudaklara ubuğuyla vurmaya başladı.

Kardeşimi saltanat perestler saltanat uğruna lanetli Yezid‘e altın tepside sundular, o zalimin karşısında kardeşim çiğer parem sizin evladınız Hüseynin vasiyet ve bana bıraktığı Muhammed Mustafanın dinin bakiyeti için ayağa kalkarak bir hutbe irat ettim. Allaha hamd ve size selamla başladım: ‚Ey Yezid kendi istediğin şekil düzen kur, hile yap ve çalış Allaha and olsun bizim adımızı silemecek vahyimizi söndüremecek ve öldüremiyeceksin, işimizi bitiremiyeceksin alnındaki bu lekeyi silemiyeceksin. Ey Yezid bizi esir olarak şehir şehir dolaştırmakla bu geniş yeryüzünü ve bu fezayı bize dar ettiğini bizi Allah katında hor ve zelil kendini de yüceltiğini bu olayların senin yüce katındanmı olduğunu sanırsın saltanatı elle gecirdiğin için çokmu seviniyorsun yavaş ol.‘

O küfre sapanlar kendilerine tanıdığımız süreyi sakın hayırlı sanmasınlar biz onlara ancak günahları dahada artsın diye süre vermekteyiz onlar için aşağılayıcı bir azap vardır

Biraderzadem Zeynül Abidin kendini Hüseynini öldürmekten ötürü üven ve Ali Muhammedi yeren Yezide öyle bir hutbe irad etti ki o mecliste senin kızlarını cariye diye satın almak istiyen Yezidin yabancı tacir ve Şamlı dostları ağlaşmaya başladı. Yezidin sarayında bağrışmalar başladı o naletli suçu İbni Ziyada atarak kendini aklamak istedi. Bizi bir harabeye götürdüler senin hanedanın Ehli Beytin Şam harebelerinde Allah‘tan başka yardımcıları olmayan kimselerdi.

Rukeya Hüseyninin anam Fatımanın benzeri küçük kızıydı. sürekli ağlamaktaydı hala babam nerede neden gelmiyor yüreğim kor kor olmaktaydı ne diyebilirdim.

O kürpecik yüreği nasıl teselli edebilirdim, sadece acı bir sukutla gözlerimi kardeşimin yadıgarından kaçırıyordum. Öyle ağladı öyle ağladı ki Hüseyninin nazlısı onu susturamadık. Zalim Yezidin askerleri önümüze bir tepsi getirdiler, üstü örtülü, biz önce bunu yemek sandık, üzerini acanda ne görelim Hüseyninin kesilmiş başı. Rukaya babaaaaaaaaa diyerek kapandı üstüne, babasına öyle sarılmıştı ki o kürbecik bedeni babasın başına yapışıp, ruhu babasına doğru uçmuş kavuşmuştuç

Ya ceddi ya ceddi Hüseyninin başsız bedenini kerbulada bıraktım, Rukayasını Şam harebelerinde .

Bense Kerbela yarası almış boynu bükük öksüz yurtsuz kaldım, Hüseyninle yolla çıktım ama onsuz kaldım. Başıyla diyar diyar gezdim ama onu getiremedim, onsuz kaldım. Ben Hüseyninle can verdim o şehadete kanat açtı bana eseret kaldı.

Ya Ceddi yaaaaaaaa ceddiiiiiii ben şimdi kimsesiz  ZEYNEBİNİM!

 

Kevser Şimşek



Yeni yorum ekle