Kabe’de Doğup Mihrapta Şehid Olan İmam Ali

Cu, 15/05/2020 - 20:36

Soy ağacı Baba ve Anne tarafından İbrahim (a.s) dayanmaktadır ve o günkü putperest din anlayışından uzak hanif dini üzere amel eden  nuranı ve değerli bir aileye mensup olarak mucuzevi bir şekilde fil yılından 30 yıl sonra Recep ayının 13. Mekke‘yi mükeremede doğmuşdur. Bu öylesi bir doğumduki daha öncesinde hiç bir beşer böylesi bir değerle kutsanmadığı gibi bundan sonrada hiç bir beşer bu makama ulaşmayacaktır, Zira asla sönmeyecek bir nur Kabe‘den parlamıştır Kabe‘de bir kıble gösteren dünyaya gelmiştir ki asıl kıblenin kıblesi olmuştur. Peygamberi Ekrem daha o gözlerini dünyaya açmadan annesinden bakımını istemiştir, Peygamberi Ekremin vefatına kadar İmam Ali (a.s) peygamberi ekremle birlikte olmuştur öyleki gecleri Peygamberi ekremin kucağında uyuyup gündüzleri onun sırtında Mekkeyi gezmiştir Peygamber lokmaları ağzında yumuşatıp Ali (a.s) yedirmiştir Allah‘ın  evinde doğan bu çocoğun bakıcısı alemler hürmetini yaratılan peygamberlerin peygamberi Muhammed Mustafa olmuştur.

Ezelde bir nur olan bu iki şahsiyet hayatları boyunca iki bedenin bir ruhu gibi ahlak fazilet, emniyet ve adeletin canlanmış birer timsaleri gibi küfrün bağrında imanın filizlerini yeşertmişlerdir. İslamın hayat ağacı İmam Ali‘nin fedakarlıklarıyla meyveye durmuştur eminliğin olmadığı Mekke‘de Muhammedül Emin eminliğin adı olmuştur. Ali (a.s) her anıyla böyle bir mürebinin üstadın yanında olmuştur İmam Ali aleyhi selam, henüz çocuk diye bileceğimiz bir yaşta peygamberin davasını anlamış ve bilinçli bir şekilde kabul etmiştir.

Bir Çocuk ve bir genç olarak yaşadığı toplumda bu yeni dini kabul ettiği için dışlanıp tahkir edilmiştir.

Ancak hiç bir zaman bunlara ehemiyet vermemiştir, hayatının hiç bir döneminde şirkten bir eser onda görülmemiştir. Peygamberi ekremin 23 yıl boyunca binbir çile ve zahmetlerle tebliğ ettiği din Ali (a.s) Velayetiyle tamamlanmıştır.

Maide süresi 67. ayet aynen şöyle buyurmakta: Ey resül rabbinden sana indirileni tebliğ et tebliğ etmesen Allahın risaletini yerine getirmiş olamasın. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Allah kafit kavme hidayet vermez . .

Bizzat Allahu teala İmam Ali (a.s) seçmiştir.

Kabbe‘de doğmak ne kadar azametliyse ondanda yüce olan İmam Ali (a.s) velayetiyle risalet görevinin tamamlanmış olmasıdır, ne yazık ki bu yüce kıblenin değerini pek çokları anlayamamıştır. İmam Ali‘(a.s) nin hayatına kısaca bir göz attığımızda tarihte iktidarların onun faziletlerini hangi nedenlerden dolayı halklardan gizlendiğini ve niçin halktan uzaklaştırdıklarını dahada iyi anlıyacağız. İmam Ali (a.s)  63 yılık ömrün 53-55 yılını aktiv olarak islama hizmetle geçirmiş olmasına karşın mescide şehid edildiğinde şamlılar Ali‘nin mescide ne işi var diyorlardı? Ne yazık ki ona karşı duranların büyük ekseriyeti bilinçten değil  bilinçsizlikten onun karşısında duruyorlardı.  Ümmeyeoğuları dini mübini İslamı kendi hilafetlerine alet edip kulanmaktaydılar. Zira islamın gücü karşısında peygambere teslim olmak zorunda kalan Ebu süfyan ve ailesi hiç bir zaman  Kurani hareket etmemişlerdir, aksine müslümanlığı kendilerine araç ederek dini tahrif etmenin yoluna gitmişlerdir. Dinin vasisini saf dışı etmek onların en sinsi planıydı.

Ebu Süfyan Ümmeyeoğularıyla bir toplantıda hilafeti alın ve onu bir top gibi bir birinize pas geçin diyordu. Bu amaca ulaşmada ki yegane engelse Ehli Beyti peygamber ve o gün ki vası İmam Ali (a.s) dı. İşler kotrolden çıkıp hilafet İmam Ali (a.s) yetiştiğinde Nübüvvet dini derin yararlar almıştı.

İmam Ali Kuranı okuyanlarca anlışılmıyordu zira arkada büyük bir fitne sahneleniyordu. Önce Cemel‘le başladılar, mahsum görünen tüm bu hak aramalarda asıl hedef Ehli Beytsiz bir islam anlayışını islam alemine dikta etmekti, öyleki o zamana kadar gayrı müslümanlarla savaşan müslümanlar bir birlerine kılıç çektiler. İmam Ali (a.s) ümmeten şartsız biat aldığı halde biatlerine sadık kalmadılar, Medine‘den hükümetmek imkansızlaşınca Kufeyi hilafet merkezi yapmak kaçınılmaz oldu, ancak Ümmeyeoğuları iktidar kavgasından asla vazgeçmeyip islamın değerleriyle islamın halifesine saldırmaya başladılar. Kendilerinin ölümüne sebep oldukları üçüncü halifenin kanını İmam Ali (a.s) taleb ettiler, Henüz islam tümden hayatlarının manası olmamış Kufeliler Muaviye ve Amr bin Asın etrikalarına karşı koyamadılar.

Vaatlerle sandıklarla altın Kufeye yollanarak pek çokları satın alındı, öyleki İmam bunların elinden bicare kaldı. tüm nasiatlere rağmen Amr bin asın cehaletlerini hedef aldığı fitne oklarında kendilerini koruyamadılar. İş öyle bir rahleye geldi ki natıkı Kuranı bırakıp mızraklara geçirilmiş Kurana teslim oldular.

Muaviye fitnecileri ve fitneleriyle beraber ölüm terleri dökerken tekrardan onu kurtardılar, ardından hakem olayı hariciler ve daha pek çok mesele vuku buldu. Malik Eşter kuzlumda  Muhamed bin Ebubekir Mısır‘da şehid edildi, ambar şehri yağmalandı ve işin kötü tarafı tüm bunlar islam kisvesi kullanılarak müslümanların Velüyül emrine karşı yapıldı.

Allah‘ın ve peygamberinin buyruklarını yerine getiren İmam Ali dinden çıkmış olarak tanıtılmak istendi. Beş ylılık hilafeti adeletin altın sayfaları olan İmam Ali Ümmeyeoğularının bu fitneleri yüzünden yönetmekte olduğu insanlardan bezdi, acıyla şöyle diyordu: Keşke sizleri hiç görmeseydim ve tanımasaydım sizleri tanımak sonunda pişmanlık gam ve keder getirmektedir. Emre itaasizlikten ötürü benim görüş ve tetbirimi yok ettiniz. İmam büyük komploların kurulduğunu biliyordu ne kadar gayret ettiysede uyumakta olan bu halkı uyandıramadı, cehalet surlarını yıkamadı gece yarıları yetimlere ihtiyac sahiblerine yardım taşıyan Emirel müminin tanınmıyordu büyük bir mazlumdu zira onu anlamayanların arasındaydı, sığ ve dar görüşlüler onu anlamıyor dinden çıkmakla itham ediyorlardı. Eğer dikkat edilecek olunursa bu iddianın aslı esası Muaviye bin Ebusüfyana aittir. Bunların üzerinde Amır bin Ars‘la beraber planlar yaptı, tüm maddi desteklerle büyük tarihte görülmemiş bir cinayetin hazırlıklarını kendinden uzakta yaptırdı. Ahmak İbni Mülcem‘den Kabede, Kabenin oğlu için söz alındı

Eşas tam yetkiyle Kufe‘de İbni Mülcemi karşıladı ve İbni Mülcem geri adım atmak isteyince Muaviyenin meşrebinden olan şeytan Kutam devreye sokuldu. Kendini kadınlardan uzak tutarak şeytandan korunduğunu zan eden melgun İbni Mülcem büyük şeytanın ellerine düştü ve Kutam olan aklınıda ellerinden aldı. Hamza‘yı vahşi ne kadar öldürmüşse  İmam Ali‘yide İbni Mülcem o kadar öldürmüştür. Allah‘ın  laneti İbni Mülceme olsun! Dünyanın en iyi insanını mubarek Ramazan ayında niyetli bir şekilde mescide en kutsal an secdede şehid etti ama asıl lanet ona bu işi yaptırana ki Allah‘ın evinde Allah‘ın velisinin fermanını verdi, bin dinara kılıç bin dinara zehir aldırdı. Kutam‘a üç bin dirhem mehir, günlerini ibadetle geçirdiğini söyleyen İbni Mülcem bu serveti nereden bulmuş, bu akıları kim ona vermişti. Eşas Kabe‘de ettiği yemini kimden duymuştu, lanet olsun beni Ümmeye  zihniyetine ki  hala bu dini kullanarak kendine hazret dedirtmekte ve hala müslümanlar bu gün tıpkı o gün ki Kufeliler gibi veliyül emrlerini tanıyamamakta, emperyalist güçlerin oyuncağı olanlar İmam Ali‘den onun erdemlerinden bı haber birer ibni mulcem adayı gibi düşmanın ellerindedirler imam ALİ (a.s) zehirli kılıç başını yarınca Allah’a and olsun ki ben kurtuldum diyerek beratını haykırması oynanan bu oyunu kıyamete kadar bozmuştur. Kurtuluşun tek yolu vardır, Ehli Beyt‘in Ali’nin Velayeti eğer İmam Aliye tabi olunmasa Peygamberi ekrem Muhammed ve din kayb edilir.

Bu kutsal ayda insan öldürmeyi ibadet gören bir anlayış Muhammedi dinin neresinde vardır!

Ey Muhammedi arayan ümmet, Ali‘ye etmedikce itaat Ali‘yi tanımadıkca imam kabul etmedikçe Muhammedi bulamasınız!   

İlahi bizleri Ehli Beyti‘n yolundan ayırma!

 

Kevser Şimşek


 
 


Yeni yorum ekle