İslamda Kendini Terbiye Etme Yöntemleri (2)

Sat, 04/03/2017 - 13:31

İnsanın kendi içinde bir eğiteninin, bir terbiye edeninin olması kemal yolunda yol almanın temel şartıdır. İnsan kendini eğiten ve öğreten bir konuma geldiğinde adeta herkes ve her şey birer eğitici ve yol gösteren ayet oluverir.

İslamda Kendini Terbiye Etme Yöntemleri (2)

5) Muhasebe

İslam terbiye kültüründe sıkca tavsiye edilen diğer bir yöntem “Muhasebe” yöntemidir. Sözcük olarak sınamak kastıyla denetlemek ve vakıf olmak anlamına gelen muhasebe kavramı islam tebiyesinde geçmişte yapılanları gözden geçirerek muhasebe etmek, sorgulamak ve geleceğe yönelik ders çıkarmaktır. Nefsi muhasebeye tabii kılmak günümüz değimiyle kendi öz eleştirisini hakkıyla yapmak insanın dünya ve ahirette ki hayatı için bazı tedbirler almasını gerektirir. Mahkemey-i ilahiye’ye çıkmadan kendini muhakeme etmek ve sorguya çekilmeden kendini sorgulamak, insanı kendi hataları, günahları, sorumsuzlukları ve eksiklikleriyle yüzleşmesini sağlar ve bunun sonucunda ortaya çıkan derin uyanış sayesinde insan kendi hatalarını ve eksikliklerini giderme yönünde gereken ameli adımları atmaya hazır hale gelir.

6) Talkin

Talkin sözcük olarak tefhim etmek, anlaşılır hale getirmek demektir. Kendini terbiye etme yöntemlerinden biri olan talkin; psikolojik bir kavram olarak insan iradesinin ruhta meydana gelen zaafiyete veya kuşkuya galip gelmesine yardımcı olur. Talkin; sözlü olabildiği gibi ameli de olabilir.

Sözlü talkin dile getirilen bir ibareyle gerçekleşir. Bu ibarenin tekrar edilmesiyle ruhta değişim meydana gelir. Örneğin Cümeyl bin derrac rivayet ettiği bir hadisi şerifte derki :İmam sadık (a.s)’a arz ettim "Kalbimi kasıp kavuran bir fikir gelip gitmektedir. "Yanıt olarak İmam (a.s) buyurdular:"La ilahe illallah de" (usuli kafi, kitabul iman vel kufr).

Rivayetin devamında cümeyl şöyle demektedir: Ne zaman kalbime kötü şey geldiğinde "La ilahe illallah "derdim ve gelen şey kalbimden geri çıkardı.

Ameli talkin ise; gönülde henüz kökleşmeyen güzel bir davranışı uzuvlara ve bedensel organlara hakim kılarak göstermektir. Kur’an-ı Kerim’in tevazu hususunda verdiği şu tavsiye gibi: "Rahman’ın kulları yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler...." (Furkan / 63) Kişi kalbine tevazu haletini tam bir şekilde hakim kılmamış ise en azından bu haleti zahiri boyutuna hakim kılıp aksettirmelidir. Yani ameli talkinde bulunmalıdır. İnsanın bir zahiri boyutu vardır ve birde batini boyutu. Zahiri boyutu el, kol, ayak, beş duyu organı benzeri uzuvlar ve yaptıkları eylemler yer alırken –bu eylemlere islam terbiye kültüründe "cevarihi ameller" denilir-. Diğer boyutta akıl, kalp ve vicdan gibi batini organlar ve yaptıkları eylemler ki bu eylemlerede cevanihi eylemler-denilmekte- yer almaktadır. Zahiri boyutla batini boyut sürekli bir etkileşim halindedir. Örneğin bireyin düzgün ve temiz giyinmesi , hatta giydiği elbisenin rengi batini boyutunda olumlu bir etki bırakır ve aynı şekilde bireyin kalbindeki imanı ve güzelliklere karşı eğilimi onun temiz giyinmesini ve temiz yaşamasını sağlayarak zahiri boyutu etki haline alır. Batini bir davranış olan doğru düşünce zahiri bir davranış olan doğru konuşmayı beraberinde getirir. Aynı şekilde kavramları yerinde kullanılması, sözlüklerin dikkatle seçilmesi ve hoş olmayan kelimelerin terk edilmesi doğru düşünmeye büyük katkı sağlar.

Talkin yönteminde kendini eğiten zahiri boyuttan başlar. Örneğin: halim bir ruha sahip değilse halim ve sabırlı olmak için halim görünmeye çalışır. Yani zahiri boyutuna hilmi hakim kılarak bu haleti kalbine sirayet ettirmek için ciddi bir çaba içerisine girer.

Talkin yönteminde kendini eğitme ve inşa etme süreci dıştan yani söz ve amelden başlayarak içeriye doğru ilerler. Tersine tefekkür yönteminde kendini terbiye etme süreci içten yani kalpden ve vicdandan başlayarak dışa yani söz ve eyleme doğru ilerler.

Tekrar konuya dönersek talkinin bazen sözlü bazen ameli olduğunu söylemiştik. Sözlü ve ameli talkin bazen içiçe geçerek birleşir. Namaz bu birleşmenin en belirgin örneğidir. Namaz kılanlar belli bazı sözleri dile getirip bir dizi hareketleri yerine getirirler bu sözlerin ve hareketlerin her biri içteki bir duyguya ve halete takabul ederek, uyum sağlayarak o duyguyu ve haleti içimizde uyandırır.

Talkin yöntemiyle sağlanan sonuçlardan biride hedefe varma yönünde iradeyi güçlendirir. Psikologlara göre yapabilmiyeceginizi düşündügünüz müddetçe ve kapasitesiz biri olduğunuzu kendinize talkin ettiginiz sürece başarılı olma ihtimaliniz düşüktür. Aksine zeka ve kabiliyet açısından orta halli olduğunuz halde kendinize güvendiğiniz için başarılı olma ihtimaliniz büyüktür.

7) Tezkiye

Kendini terbiye etmenin en etkili yöntemlerinden biri tezkiyedir. Tezkiye sözcük olarak kendini arındırmak çirkinliklerden pak kılmaktır. Zekat kelimesiyle aynı kökten gelen tezkiye kavramı islam terbiye kültüründe nefis ve ruh kelimeleriyle birlikte sıkca anılan ve insan ruhunun her türlü ahlaki ve fikri çirkinlikten, sapıklıktan arındırılması anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de talim-öğretmek-kelimesinden öncelikle tezkiye sözcügüne yer verilerek şöyle buyrulmakta: "O,ümmüler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve hikmet öğreten bir peygamberi gönderendir, oysa onlar bundan önce gerçekten açıkca bir sapıklık içinde idiler." (Cuma  / 2)

Cisimlerden bitkilerden ve diğer canlılardan farklı olan insan kendisini tezkiye edebilir arındırabilir ve kendi himmetine ve cehdine dayanarak tezkiye mertebelerini birer birer geçerek kendisine yaraşır bir düzeye yükselebilir. İnsan kendisi için öğreten olabildiği gibi kendisini eğiten ve tezkiye edende olabilir. Birey kendisini çirkinliklerden temizleyip arındırmadığı sürece ahlaki ve manevi faziletler ve erdemler ile donanamaz. Bu nedenle islam terbiye kültüründe edep ve nefis tezkiyesi ilimden ve öğrenimden önce gelir. İlim ve bilgi, Manevi ve ahlaki erdemlerle donanmamış bir kalp için hicaptır. Peygamber efendimiz’ den nakledilen bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: "Alim bozulursa alem bozulur, Alim düzelirse alem düzelir."

8) Dua

İslami tebiye yöntemlerinden biride duadır. ibadetin özü olarak bilinen dua insanın terbiyesinde etkili olması için içtenlikle, ihlasla ve insaflı dileklerle uygulanması gerekir. Dua hakkıyla yapıldığı takdirde ilahi rahmet ve gönül aydınlığına sebep olur. Dua, sıkıntılar ve çaresizlikler içinde yalvaran kimsenin fıtri boşluğunu doldurarak sorunlar karşısında onu güçlü ve dirençli kılar. İnsan dua sayesinde şaşkınlık ve ilahi rahmetten uzak olma halinden kurtulur.

9) İbadet

İbadet genel olarak umumi ve hususi olmak üzere ikiye ayrılır. Hususi (özel) ibadet namaz, hac, infak, oruç ve zekat gibi formlarda tecelli edendir. Umumi (genel) ibadet ise ilahi rıza niyetiyle yapılan bütün ameller ve davanışlardır. Dolaysıyla yürümek, ders okumak, yemek ve içmek gibi her davranış ilahi rıza niyetiyle olursa ibadet hükmüne geçer.

İbadetin verdiği terbiye sonucunda insanın gözü, kulağı, eli, dili ve tüm azaları ilahileşerek Allah, sevgili kulunun gören gözü, işiten kulağı oluverir. İbadet sayesinde insanın ulaştığı mertebeyi Allah şöyle açıklamaktadır: "Bizim ayetlerimze, ancak bu ayetler kendilerne hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar iman eder." (Secde / 15)

İlmi, kudreti, rahmeti, şefkati, bereketi ve hikmeti sonsuz olan Allah’a şuurlu ve huzu ile ibadet etmek onun için sevmek ve onun için kızmak insanı Rabb’ine yakınlaştırarak gönlünde ilahi ahlakın ve sıfatların filizlenip gelişmesini sağlar. Sonsuz ilim, hikmet ve rahmet sahibi Allah ile yakınlık kuran ve ona en üst düzeyde sevgi besleyen bir kimsenin üstesinden gelemeyeceği bir sorunu olmaz. Allah’ı sevmek bir anlamda sınırsız ilmi, sınırsız güzelliği, sonsuz rahmeti ve tükenmez hikmeti sevmektir. Maddi hayatın içine batmak insanı fıtratından koparmakta ve kendine karşı yabancılaştırmaktadır. Tarih boyunca insan fıtratı ve asil benliği, maddi hayatın temel unsurları olan servet, şehvet, şöhret  ve kudret tarafından esir alınarak adeta unutulmuş ve unutturulmuş bir duruma gelmiş, tam anlamda hiç bir zaman içinde yeşerip büyüyeceği gerekli ortamı bulamamıştır.

İnsan; kendisine şah damarından daha yakın olan Allah’a ibadet ederek servet, şöhret şehvet ve kudret sarhoşluğundan ayıklanabilir, kendisine döne bilir.

10) Ahirete İnanmak

Ayet ve hadislerden anlaşıldığı gibi insanın bütün hal ve hareketleri, söyledikleri, davranışları, düşünceleri ve niyetlerinin tümü amel defterinde yazılmaktadır. Kıyamet günü büyük küçük demeden insanın yapmış olduğu bütün” cevanihi ve cevarihi” ameller ilahi mahkemede gözden geçirilir. Herkes neyi ekmişse onu biçer. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: "O gün insanların amelleri kendilerine gösterilsin diye (kabirlerden) dağınık bir halde çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayr işlemişse onu görür. Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlemişse ,o da onu görür." (Zilzal / 6 - 8)

İnsan hayata bu şekil bakarsa ve her davranışın bir karşılığı olduğunu düşünürse adımlarını ona göre atar .

Sonuç

İnsan kendisini terbiye edebildiği oranda ötekinin terbiyesinde ve eğitilmesinde etkili ve başarılı olabilir. Bu nedenle eğer eğitenler gereken terbiyeyi insana veremedilerse veya bu hususta eksiklikleri olmuşsa kendi kendisini terbiye ederek bu eksikliği gidermelidir.

İnsanın kendi içinde bir eğiteninin, bir terbiye edeninin olması kemal yolunda yol almanın temel şartıdır. İnsan kendini eğiten ve öğreten bir konuma geldiğinde adeta herkes ve her şey birer eğitici ve yol gösteren ayet oluverir. Kendini terbiye etme derdinde olan insan; Cenabı Lokman-ı Hekim misali terbiyesizden dahi terbiye öğrenebilir.

Nurullah Akpınar



Add new comment