İslamda Kendini Terbiye Etme Yöntemleri

Ct, 04/03/2017 - 13:29

İnsanın kendi içinde bir eğiteninin, bir terbiye edeninin olması kemal yolunda yol almanın temel şartıdır. İnsan kendini eğiten ve öğreten bir konuma geldiğinde adeta herkes ve her şey birer eğitici ve yol gösteren ayet oluverir.

 İslamda Kendini Terbiye Etme Yöntemleri (1)

İslami düşüncede terbiye, hayati bir öneme sahiptir. Öyleki islam’ın en temel amacı insanın terbiyesi ve olgunlaşmasıdır dersek abartı yapmış olmayız. Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c) vahy vasıtasıyla Peygamber efendimiz Hz.Muhamed’i ilahi bir terbiye ve tedibe tabi kılarak onu tüm insanlığa örnek olarak göstermiş ve onun mubarek elleriyle insanların vahyi mektebinde terbiye ve edep almalarını sağlamıştır.

İslam’ın vahy mektebinde, tarih süreci içinde nice insanlar kendilerini terbiye ederek ,eğiterek hayatlarına mana ve yön vermiş ve bir çok alanda paha biçilmez eser bırakmışlardır.

Ayetlerde, hadislerde ve dualarda sıkca karşımıza çıkan "Rabb" kelimesi Allah’ın isimlerinden biridir. Eğiten, terbiye eden ve her şeyi kemaline erdirme gibi anlamları veren bu isim, dini düşüncede önemli bir yere sahiptir. Bütün alemlerin yegane yaratıcısı Allah olduğu gibi yine bütün alemlerin tek Rabbi, eğitici ve terbiye ediciside O’dur. Yegane kanun mercii ve kanun koyma hakkına sahip olan Allah, evreni ve evrendeki tüm varlıkları" sünnet-i ilahi "yani ilahi kanunlar vasıtasıyla her an ve her lahza terbiye etmektedir. Allah varlıkları yarattıktan sonra onları kendi haline bırakmıştır düşüncesi islam düşüncesiyle bağdaşmaz çünkü İslam’da Allah yaratıcı olduğu gibi aynı şekilde Rabb ve eğiticidir. Allah’ın Rabb olduğunu ve ya yegane Rabb olduğunu kabul etmeyen kimse şirke bulaşmış olur. Tarih boyuca ortaya çıkan müşrikane düşüncelerde tam bu noktada boy göstermiştir.

İlahi kanunlar,tekvini ve teşrii olmak üzere iki temel kısma ayrılır. Allah (c.c) tekvini kanunlar yoluyla özgür iradeye sahip olmayan varlıkları terbiye ederek onların oluşlarına ve gelişme biçimine müdahale etmektedir. Teşrii kanunlar aracılığıyla özgür iradeye sahip olan varlıkları terbiye etmeyi amaçlar. Burada insanın iradesi belirleyici bir role sahiptir. Çünkü ilahi meşiyet insanın kendi özgür iradesiyle şer’i yasalara uymasını murat etmiştir. Eğer ilahi irade bunun aksini dilemiş olsaydı bütün insanları özgür irade söz konusu olmaksızın imanlı ve olgun yaratabilirdi, dolayısıyla ilahi meşiyete uygun olan insanın kendi iradesiyle ve şuurlu bir şekilde Rabb’in koymuş olduğu yasalara uyması ve onun rızasını kazanarak ilahi mektepde yetişen Allah’ın sevgili kullarından biri olmasıdır.

İslamda terbiyet ve eğitimin kendisine has ilke ve kuralları vardır. Terbiyenin konusu insandır ,insanın mermuz ve karmaşık davranışları olduğu için bireye ve topluma hakim koşullara göre çeşitli terbiye yöntemlerinden yararlanarak terbiye ve eğitilmesi gerkmektedir.

Erginlik çağı insan hayatının en hassas aşamasıdır bu aşamada insanın özel bir murakabe ve gözetime ihtiyacı vardır. Dolaysıyla İslami terbiye öyle olmalı ki müterrebi-terbiye alan, eğitilen-erginlik çağından sonra artık kendisi kendisinin iç nasihi ve öğüt vereni olmalı ve dış mürebbi ve eğiticiye olan ihtiyacı giderek azalmalı ve eğitilen kendi terbiyesi ve olgunlaşması için daha çok sorumluluk alarak terbiye sürecini önemsemelidir.

Günümüzde bir taraftan tehakküm ve sulta düzeni islamın çehresini olduğundan farklı göstererek müslümanların özellikle gençlerin dini inançlarında sarsıntı yaratmak peşinde ve diğer taraftan gençlerimiz her lahza saldırılara hedef olmakta ve ihtiyaç duydukları anlarda kendisine ulaşabilecek bir mürebbiyi yanıbaşlarında bulamamaktadırlar. Dolayısıyla müslüman bireyler özellikle gençler kendi kendine terbiye ve eğitme yöntemlerine muhtaçlar.

Terbiye; sözcük olarak çoğalma, büyüme, gelişme ve geliştirme gibi anlamlara gelir. Bu sözcüğün islami düşüncede taşıdığı kavramsal manası şudur: İnsandaki potansiyelin, yeteneklerin ve itidallerin fili duruma getirilmesi ve amaçlanan kemale kavuşma gayesiyle bu yetenekler arasında dengeyi sağlamaktır.

Diğer bir tabirle terbiye yani “Alemlerin Rabb’ini” evrenin ve insanın müdebbiri idare edeni olarak tanımak ve rububiyetin sadece Allah’a ait olduğunu kabul ederek ilahi rızayı kazanma niyetiyle Peygamberimiz ve onun Ehl-i Beyt’inin getirdiği öğretileri yaşamaktır.

Kendi Kendini Terbiye Etme Yöntemleri

Terbiyenin ilk adımı kendini tanımaktır. Sonra insanın gelişerek olgunlaşmasının önünü tutan engellere, afetlere karşı mücadele etmesidir. Kendini eğitmek genel olarak; insanın kendisiyle ilgilenmesi, çabalarını biçimlendirip yön vermesi, niyetlerin düzeltilmesi ve nihai amacı göz önünde tutmak ve “İlahi Rıza’yı” bütün faaliyetlerin yegane kıblesi kılmaktır. İnsanın hakiki beni ,semavi bir emanet, ilahi bir muhibbe ve insanın kemal yolunda ilerlemesi için bir sermayedir. Öyleki insan bu emaneti kayıp ederse gerçekte her şeyi kaybetmiş olur. Ancak bu emanetin değerini bilip onun eşsiz yüceliğine vakıf olduğu takdirde hiç bir zaman onu kirletmez ve yükselmesi için her fırsattan istifade ederek onu koruma altına alır.

 1) Tefekkür Yöntemi

Düşünmek, tefekkür etmek kendi kendini eğitmenin yöntemlerinden biridir. Arapca bir sözcük olarak tefekkür, kalpte tasaruf yaparak ve deliller üzerinde yoğunlaşarak bilinmeyene doğru yol almaktır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: "Onlar ayakta iken, otururken ve yan yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürlerde; Rabbimiz! sen bunları boşuna yaratmadın, Sen, münezzehsin .Bizi ateşin azabından koru .derler." (Ali imran /191) Ayetin mealinden anlaşıldığı gibi tefekkür etmek insanı güzelliklere taraf sevk eden ve kendi kendini eğitmenin yöntemlerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Fikirsiz zikrin ve zikirsiz fikrin işlevsiz kaldığını ve ancak her ikisi birlikte olduğu zaman insan terbiyesinde etkili olabildiğini dikkate alınması gereken bir husustur.

İmam Sadık (a.s) tefekkür hakkında şöyle buyurmakta: Düşünmek tefekkür etmek güzelliklerin aynası ve kötülüklerin örtüsüdür. Gönülleri aydınlatır ve güzel ahlaklı, geniş ufuklu olmayı sağlar. İnsan tefekkür vasıtasıyla kendi akibeti ve haşir günündeki felahı karşısında bilinçlenir ve ilmine ilim katar . (Biharul-Envar C.68 S.526)

Eğer insan oğlu bütün uzuvları ve her birinin haleti ve dürüst kullanımı üzerinde düşünüp onlardan meydana gelen günahları tanırsa ve Allah ın her uzuv için seçtiği haleti nasıl elde ederim diye düşünürse gönlü güzel sıfatlar ve yüce erdemler ile donanır ve çirkinliklerden arınmış olur. Tefekkür yoluyla kendini terbiye etmeye kalkışmak; insanın kendi kendisini eğitmek ve inşa etmektir. Kura n-ı Kerim insan terbiyesinde önemli bir rolü olan tefekkür yöntemini tanımlarken şöyle buyurmaktadır: Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahiblerine şüpehesiz deliller vardır. (Ali imran /190)

Bu tefekkür metodu insan hayatında önemli ve eğitici sonuçlar meydana getirir. Bir yandan insanın Allah’ı tanımasını ve doğa hakkındaki bilgisini artırıp derinleştirirken öte yandan insan hayatının niteliğini değiştirerek hayatında bilgisel, duygusal ve davranış boyutlarında değişim sağlayarak Hakikatle buluşma zeminini yaratır.

 2) Tevbe

Kendini terbiye etmenin yöntemlerinden biride tevbedir. İçtenlikle, yapılan günahtan pişman olmak, rahatsız olmak tevbe anlamına gelir. İlahi emire muhalefet edişten murakabeye dönüş ise tevbenin nişanesidir. Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: "Ey müminler! Hep birlikte Allaha tevbe edin; umulur ki kurtuluşa erişirsiniz." Tevbe etmek ve istiğfarda bulunmak insanı günahlardan temizler ancak paymal edilmiş hakları telafi etmez. Bu yüzden tevbe eden şahıs; geçmişini dikkatle gözden geçirerek onu telafi etmeye çalışmalıdır, Bir hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur: "Her derdin bir devası vardır Günahların devasıda istiğfar etmektir. "(usul-i Kafi  C.2.5.493) Gaflet ve cehalet nedeniyle günah meydana geldiğinde hemen kendisini huzu ve istiğfar içinde ilahi rahmete teslim etmelidir taki yeniden ilahi terbiye mesirinde karar kılsın. Zira günahlarından pişman olmayan kimse "...Ömrümü bu gün yarın diyerek tebah(Heba) ettim..."(Ebu Hamza-i Sumali duasından alıntı) der.

Bu tür bir davranışın sonu her zaman husrandır. Bu nedenle günahlara şifa veren ve kendi başına derin bir eğitim metodu olan tevbe ve istiğfar göz ardı edilmemelidir. Aslına bakılırsa bir eğitim ve terbiye yöntemi olan tevbe Taiibin (tevbe eden) kendi benliğini aşarak halis bir niyetle Allah’a yönelmesidir.

 3) Müşarete

Etkili terbiye metodlarından biride müşaretedir. Arapca bir sözcük olan müşarete "Şart"kökünden gelir ve zorunlu kılmak – ilzam - ve bir şeyin başka bir şeye bağlı kalması anlamını verir.

Bu metodla insan kendi kendisiyle sözleşerek sorumluluklarını, vazıfelerini harfiyen yerine getireceğini, güzel amellerde ciddiyetle davranacağını ve kötü amellerden uzak duracağını kendisine ahd etmesidir. Bir tür kendine telkinde bulunmak olan bu terbiye yöntemi her gün yenilendigi takdirde ve insanın ruhunda kalıcı bir hale dönüştüğünde ancak o zaman etkili olabilir. Bu yöntemin en iyi uygulama zamanı sabah namazını kıldıktan sonra ki vakittir. Zira bu vakitte insanın gönlü daha saf Hakk’a daha yakındır. İnsan kendi nefsini karşısına alarak ona hitaben şöyle demelidir: Ey nefis!..bir kaç günden başka elimde bir sermayem yoktur, bunu elden verirsem geriye hiç bir şey kalmayacaktır,işte bugün Allah’ın bana mühlet verdiği yepyeni bir gündür, eğer bu gün ölmüş olsaydım dileğim şu olacaktı; keşke Allah beni bir günlüğüne dünyaya geri gönderse taki kendim için bir azık edinseydim. İnsan yeniden dünyaya gönderildiğini farz ederek yaşamalı.

 4) Murakabe

"Rakabe" kökünden gelen murakabe sözcüğü ahlak alimlerince kendini inşa ve terbiye etme konularının tümünde önemli ve etkili bilinen bir yöntemin adıdır. Rakip etrafında olup biteni gözlemek için boynunu ileriye çeken kimseye denir. Murakabe ise müşarete –sözleşme ve kendine ahd etmeden sonra kişi kendisini tüm durumlarda ve hareketlerde gözetim altına alıp koruyarak kendisine karşı endişeli ve duyarlı olmasıdır. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:"(yine) Onlar, emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir. " (Müminun /8) Eğer insan gelişi güzel yaşarsa ve kendi haline bırakılırsa büyük ihtimalle daha önceki tüm öğütleri unutur ve yaptığı sözleşmeyi bozar. Bu nedenle insan kendisini gaflet akıntısına bırakmamalı ve kendisini her an yakze halinde, tetikte olma halinde tutmalıdır. Tayakkuzda olma halini yakalayan ve bu hali makama dönüştüren kimse ömrünün her anını öğrenmekle, yücelmekle ve olgunlaşmakla geçirir. Yakze halinde olmak, sürekli iç ve dış dünyamızda olup bitenleri yakından izlemek ve her konuda kendini kollamak için tükenmez bir azim ve büyük bir himmet ister. Zira murakabe ve yakze haletini derinleştirip kalıcı bir düzeye getirmek için alışkanlık duruma gelen ve hayata eğemen olan gafletle mücadele edilmesi zorunlu hale gelmektedir.

Murakabe ve tayakyuzda olma hali; ahlak alimlerinin vurguladığı gibi kendini inşa etmenin ve olgunlaştırmanın en önemli ve etkili yöntemidir. Çünkü bu yöntemin temel özelliği, insanın gaflet ve alışkanlık üzerine kurulu hayat tarzında değişim yaratarak yakze haline ve kalbi basirete dayalı dinamik bir hayat tarzını sağlamasıdır.

devam edecek...

 

Nurullah Akpınar



Yeni yorum ekle