İSRAF VE MÜSRİFLER

Çar, 21/02/2018 - 16:45

“Ey Ademoğulları! Secdegahınıza geldiğinizde güzel ve temiz giyisilerinizi giyin; yiyin, için, sakın israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. 7/31”

Ayetin birinci bölümünde, temiz elbise, temiz mekan, temiz rızık, temiz kalp , temiz sine ve temiz bir şahsiyetten bahis ederek konuyu temizlikle başlatır. İlahi huzura varmadan önce iç ve dış temizliğe dikkat ederek secdegaha varmak gerekir. “Ennezafetu nısful iman” diyen Rahmet peygamberi temizliğe verdiği önemi ümmetine beyan etmektedir. Buna bina’en secdegaha gitmeden önce hadesten taharet ve necasetten temizlenmek, namaza girebilmenin ilk ilkesi kabul ediliştir.

Öncelikle ayet temiz elbiselerden konuya başlıyarak iç ve dış temizliğe vurgu yapmaktadır. Temiz ve güzel elbiselerle insan secdegaha davet edilirken, iç temizlik bunun fevkunda olması gerekir. Zira duracağı makamın nekadar ulvi bir makam olduğuna işaret edilmektedir. Temiz bir sine kirletilmemiş bir kalp halıs bir niyetle o makamda durulması gerekir, nasıl kirli ve necis bir elbise ile o makama gidilmemesi isteniliyorsa günahla kirletilmiş bir sine ve kararmış bir kalplede gidilmemesi istenilmektedir. Maddi ve manevi boyutuyla secdegah temiz bir giyisi, temiz bir kalp, temiz bir sine ve temiz bir niyet ister.

Namaz müminin miracı olduğu herkes tarafından bilinmektedir, bu manevi yolculukta yolun kutsiyetini dikkata alarak, maddi ve manevi temizliğe riayet edilmesi, yolun manevi değerinin ne kadar yüce olduğuna inanılmış’tır demektir.

İslam peygamberi Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur:

“Namazın anahtarı taharettir yani temizliktir, başlangıcı tekbirdir, tamamlayıcısı ise selamdır.

Yüce Allah müdessir süresinde şöyle buyurur:

‘’Ey örtüye bürünmüş yatan Resulüm!

Kalk ve insanları uyar!

Rabbin büyüklüğünü an!

Elbiseni tertemiz tut, maddi ve manevi kirlerden arın!

İşte mümin olmanın kimliği bu ayeti celilede insanlığa sunulmuştur. Okumasını bilen veya dinlemesini bilenler için hayatı bir ders vermektedir. Görevinin başında olan müminlerede görevin manevi değerine işaret etmektedir. A’raf suresinin 31. Ayetiyle müdessir suresi arasında bağlantı kurarak insanın görevini açıklar. Müdessir suresi yatağına bürünüp yatmanı vakıtı olmadığını haber vererek göreve davet eder, bu kutsi göreve davet edilen müminlerden maddi ve manevi temizlik ister.

Davet ve temizlik

Önce kirletilmemiş bir iman, temiz bir niyet, temiz bir kalp, temiz bir ahlak, temiz bir elbise, temiz bir yaşam, temiz bir rızık, temiz bir ev, salih bir eş ve sabır, insanı ilahi davanın tebliğine hazırlar. Göreve davet edilen insandan ruhi ve cismi temizlik istenilmekte, bu görevin ağırlığına ve önemine işaret etmektedir. Zira insan ailesine karşı, çocuklarına karşı, yakınlarına karşı, komşularına karşı ve bulunduğu topluma karşı sorumlu olduğu gibi kabul ettiği mukaddes islam dinine karşıda üst bir derecede sorumlu olduğunu bilmelidir, çünkü sorumluluğunu üstlendiğimiz değerler ancak dinle korunma altına alına bilinir, aksi halde tüm bu değerler sömürgeci zalimlerin sermayesi olur.

İSRAF NEDİR MÜSRİF KİME DENİNİR

Konumuz olan ayetin ikinci kısmıda israfı konu edinmiştir. İsraf oldukca hayatın geniş bir kısmını veya tamamını kapsamaktadır.

Önce israf nedir musrif kime deninir.

İsraf: Gereksiz yere harcama ve tüketme, ihtiyactan fazla kullanmak.

Müsrif: Savurganlık yapan ve hertürlü imkan ve varlığı boşuna harcayan, saçıp savuran kimselere denilmektedir.

Büyük bir mesuliyet ve sorumluluk altıda bulunan insan, kendisine verilmiş ilahi nimetleride nasıl kullanacağından sorumlu tutulmuştur. Verilen nimetleri yerinde kullanılmadığı zaman israf kabul edilmektedir; buna’binaen musrif olmamak için şunlara dikkat etmek gerekir.

YEME VE İÇMEDE İSRAF

‘’Yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez’’7/31

İlahi uyarı sosyal yapının temel taşlarını oluşturuyor. İnsanlığın giriftar olduğu bugünkü bela ve musibetlerin kaynağı bu ilahi uyarıya uymamaktan ileri gelmektedir. Bir kısım insanlar ne yiyeceklerini ve ne içeceklerini şaşırmışlarken bir kısım insanlar yılanın boğazında bir lokma ekmek arıyorla, çocuklarının karnını doyurmak için iş ararlarken zenginlerin ve sermayadarların yöneticilerin, bürokratların çocukları en son model arabalarla kadın kız peşinde olduklarını görüyorlar. Bu denli farklılılk insanlar arasında tedavisi mümkün olmayan derin bir yara açarak kindar bir toplumun oluşturulmasını sağlar. Bu durum insanlar arasındaki manevi irtibatları kesdiği için terör deninen bela ortaya çıkmış olur. Bunun müsebbi manevi değerlerle beslenmeyen zenginler ve idarecilerdir.

Sömürülen insanlar sömürüldüklerini gördükleri zaman sömürgeciye karşı tabi–i olarak isyan eder. Sömürülenin bu karşı duruşuna sömüren tarafından terörist ismi verilir, yüklediği bu anlamla sömürüsünü gizlemeye çalışır. Sömürgeci devletlerde aynen sömurgeci fertler gibi karşıda uyanmış ve hak talebinde bulanı terörist ilan ederek ya öldürür veya hapise tıkar.

Makam sahibi zengin ve sermeyadarların yeme ve içmede yapmış oldukları israfı bir araya getirecek olursak dünyada açlıkla mücadele vermekte olan insanların orta sınıf insanlar kadar karnı doymuş olacaktır; ama ne yazık ki zengin sofralar üzerinde ne yiyecegini şaşırmış olanlar fakirlere başkalarının yardım etmesinin çağırısını yaparlar.

Müsrif olan zenginler sırf gösteriş olsun diye yiyecek ve içeceklerinde kullanmış oldukları yemek sevisileri bir ülkedeki fakirlerin tamamının bir yıl karnını doyuracak kadardır. İnsanları sömürerek, beytülmalı talan ederek harvurupharman savuranlar insanlıktan, adaletten, kardeşlikten, Allah ve peygamberden konuştuklarını gören ezilmişler dine karşı bir sağukluk ve hatta düşmalık başlatırlar; çünkü halkını aç bırakıp saltanat yapalar camide ilk safda namaz kıldığını gördükleri zaman dini bir sömürü aracı olarak görmeye başlarlar ve dine karşı çıkarlar.

Dine, zenginin, idarecinin, yöneticinin ve toplumun önde gelenlerinin hayatıda yapmış oldukları israfa bakan fakirler ya köleleşir teslim olurlar yada bunlara karşı direnir kıyam ederler. Bir noktada zenginler, bürokratlar, sermeyaderler ve yöneticiler teröre kapı açarlar; çünkü milleti veya milletleri sömürmek için korku, şiddet, baskı ve maddi sıkıntıyla insanları veya milletleri meşgul etmekle birlikte üretmiş oldukları terörle kirli çamaşırlarını gizliyorlar. Bunun en açık örneği terörle mücadelede ölenler sömürülmüş fakir kitlenin çocukları kurban verilmekte, hiç görülmemiş ve duyulmamış bir zenginin bir bürokratın bir yöneticinin bir bakanın veya millet vekilinin çocuğu terör kurbanı olsun ama terör belası diyerek sömürülerine devam ederek gayri meşru yolla elde etmiş oldukları zenginlikleri örtmeye çalışırlar.

Adaletli, insan haklarına saygılı, din, dil, reng, ırk ve mezhepçilikten arınmış bir devlette terörun olması mümkün değildir. Irki ve mezhebi öne çıkararak milletleri birbirine düşman ederek savaştıranlar insanları maddi ve manevi yönden sömüren zalimlerdir. Çünkü zalim zülmunu ve sömürüsünü devam ettire bilmesi için dini kullanarak sarayını sömürdüğü mazlumun sırtında devamını sağlar.

Ayette ‘’yiyin için israf etmeyin’’ fermanı bütün insanlığı kapsamaktadır. Ferten devlet kademesine kadar olan her fert bu ayetin yüklemiş olduğu sorumluluğu yerine getirmeleri gerekir. İnsan olmanın gereği elinde bulundurduğu varlığını varlık içinde olmayanla paylaşa bilmesidir. Rahmet peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) insan olmanın kimliğine şöyle vurgu yapar:

„Kendisi tok olarak yatan bir kimsenin komşusu aç yatarasa o bizden değildir bizde ondan değiliz”  buyurması günümüz insanına, yöneticisine, idarecisine bütün kurum ve kuruluşlara, tekka ve medreselere maddi ve manevi bir çağırı yaparak sosyal yardımlaşmanın önemine işaret etmektedir. Mesuliyet ve Sorumluluk taşımakta olan insan sorumluluğunu yüklemiş olduğu kişilerin arasında devamlı bir bağın işlemesi gerekir ki insan birbirine karşı sorumluluğunu yerine getirmiş olsun

İSRAFIN ÇEŞİTLERİ

Yeme içmede israf:

Yüce Allah herşeyi ölçülü yaratmıştır ve sınırlarını belirlemiştir. İlahi sınırlar içinde belirlenmiş ölçüler dahilinde Allah’ın verdiği helal rızıktan yeninmesini şöyle açıklar.

‘’Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin.’’2/172

Ayetin metnini dikkatle okumaya çalışalım, yüce Allah bütün canlıların rızkını Yer Küresi üzerinde yaratmıştır. Bütün canlılar kendilerine ait olanı yiyerek yaşamlarını sürdürüler farklı farklı canlıları yaratılmadan önce Allah onların rızkı olanı yaratmıştır. İbretle bakacak olursak canlılara her canlı kendisi için yaratılmış olanı yemekte, bazılarının müşterek yiyecekleri olsada onun asıl bir yiyeceğide vardır.

Yaratılmışları insan için yaratan Allah, yaratıklarını da insana museher kılmasına rağmen temiz olanlardan yemesini istemiştir. Helal ve haram sınırlarını koyarak insanoğlunu imtihana tabi tutmuştur. Verecegi bu imtihan onun insani kimliğini koruyup koruyamadığına kanıt olacaktır. Yüce Allah (c.c) yaratmış olduğu herşeyi temiz yaratmıştır, ancak diğer canlılar için yaratılmış olan yiyecekler o canlıya ayıt rızıktır insan için zararlı olabilir, canlılar kendilerine ait olanı yiyerek son şeklinde yine insanın hizmetine sunulmaktadır. Bazen insan için yaratılmış olan temiz rızık, isyankar insanlar tarafından kirleterek necis hükmüne sokmuşlardır. Misal üzümün şaraba çevirilmesi veya besmelesiz kesilen hayvanı veya murdar olmuş hayvanıda Allah insana yasaklamıştır. Çünkü insan temiz ve mükerrem yaratıldığı için yiyecegi şeylerde temiz ve nazıf olmalıdır.

Bazen Allah’ın verdiği temiz rızkı insan kendisi kirletir; Allah (c.c) İnsana vermiş olduğu rızıkta başka insanlarında onda hakları olduğunu haber verir. ‘’Mümin o kimsedir ki bizim rızık olarak verdiğimizi Allah yollunda infak ederler.’’2/3

Allah insana verdiği nimeti nasıl kullanacağını ve nerde kullacağınında haberini verir.

‘’Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma’’ 17/26

‘’Zira böyle saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.’’17/27

Şu iki ayetin metnini dikkatle okuduğumuz zaman insanın yüce ahlaki değerini ortaya koyduğunu görmüş olacağız. Verilmiş rızkın nasıl ve nerde kullanacağını şöyle beyan etmiştir. ’’Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver’’ diyerek yardımlaşma ve yardım etme ilkesini açıklar. Arkasından savurganlık yapılmamasını ister; zira savurganlık yapanlar şeytanların dostu olduğunun haberini verir; çünkü savurganlık şeytanların görevi olduğunu söyler. Hiç bir insan benim malımdır dilediğim gibi kullanırım deme hakkına sahip olmadığını bu ayetle beyan edilir. İnsan elindeki malını ilahi sınırlar içinde ihtiyacına göre kullanabilme hakkına sahiptir, zira elindeki malın içinde yakın akrabanın, uzakta olan akrabanın, komşunun, yetimin, miskinin, çalışma gücünü kaybetmiş fakirin, sınırları korumakta olan askerin ve dini tebliğle görevli olanın hakkı vardır. 

 

Devam edecektir...

 

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle