Rabbin Peygamberi İçin Seçtiği Soy

Pt, 06/03/2017 - 14:48

Rabbin Peygamberi İçin Seçtiği Soy

Alem nura gark oldu nuru İmamet doğdu

Haneyi Muhammed nebide Fatima Zehra doğdu

Karanlık çağ son buldu aydınlık Fecir doğdu

İlelebet sürecek nesli Mustafa doğdu ´´

Hz. Hatice‘den sadr olmuş mucize insanlık için saadet yıldızı doğdu

Öyle bir dönemdemden geçmekteydiki insanlık adeta tabutun içinde defin bekliyordu, ahlaksızlık diz boyu zulüm karanlık gece gibiydi mazlum iniltiler her yandan duyulmaktaydı. İnsanlar diri diri gömülmekteydi kendi çocuklarını kız olduklarından dolayı. Muhammed‘in kudsi mesajıyla nefes almaya başlayan insanlık Fatimatu Zehra‘nın onun varisi seçilmesile bir evrim yaşamıştır. Kadın insanlıktan çıkarılarak metaya dönüştürülmüştü, Peygamber böyle bir toplumda yaşıyordu. Nesebi erkekten bilen Hz. Hatice yaşlanıp erkek çocukları vefat ettiği için ona ebter diyerek yaralıyorlardı. Bayram etmekteydiler hakkın düşmanları, Peygamberin gidişiyle davası bittecek diye. Onlar bu varisin Hz. Hatice‘den geleceğinden emindiler. O bekleneni göremediklerinden saldırıyorlardı Ebter diye nefsinden bir şey söylemeyen bekliyordu Rabbinin cevabını.

Rabbi habibinin mahsun kalbine teselli olacak mucizeyi Cebrail‘e haber verir: ‚Resulüm biz sana Kevseri verdik şimdi sen rabbin için namaz kıl ve kurban kes asıl soyu kesik olacaklar sana düşmanlık edenlerdir‘ Rabbin sonsuza dek baki kalacak müjdesi Ebter diyenlerede asıl ebter olacak olanların kendilerinin olacağı haber verilmiş, Kuran‘la cevaplanmış Muhammed‘in soyunu, Rabb onu Kevser olarak isimlendirmiş.

Manası Kesreten gelme hayır, bereket, şükrünü edaya, şükür secdesi kurbanlar istemiş Allah Fatıma Zehra ve soyunu seçmiş, onları soracağı nimet olarak haber vermiş, yol arıyanların sirati mustakimi fitneyi önleyen, tefrikaya kapıları kapayan, nimet ve güzel ahlakı tamamlamaya gelmişin. Varisi güzel ahlakın kendisi karanlıklar içinde parlayan ay, kıyamete kadar erdem kandileri onda yanan basiretin nur aynası fazilet tacında takva elbisesinde ahlakın mektebi, fedekarlık öğretmeni Rabbin hizmetkarı babasının annesi, onu anlatabilmek mümkün mü. Bir okyanus tarife sığarmı, göklere değmis bir dağ zirvesinden görülebilinirmi. Allah‘ın övüp temizleyip seçtiği biri vasıflanabilirmi O nuru nebidir nura yakınlığıncadır onu tanıma.

İmam Humeyni (r.a) değimiyle o bir okyanustur, herkes ondan testisince alır ama ondan bir şey eksilmez. Hz. Peygamberin değimiyle Seyidetül Nisadır, Peygamberi ekrem buyurmakta: ‘Dünya kadınlarının en hayırlısı Mezahimin kızı Asiye, İmran‘ın kızı Meryem, Huveylidin kızı Hatice ve hepsinin seyidesi Muhamed‘in kızı Fatima Zehra‘dır’ buyurmakta ve yine buyurmakta: Kızım Fatıma adıyla isimlendirildi zira Allah onun zuriyetini ve sevenlerini ateşten uzaklaştırmıştır.‘ Hz. Fatima öyle bir kişiliktirki peygamberden sonra hak-batıl çizgisini ayırandır. Onu evlat olarak incelesek evlatlığın erişilmez zirvesinde, eş olarak incelersek kısa hayatı binlerce yılla sığmaz, anne olarak incelersek vasileri tarihe sığmaz. Zeynebi hala anlatır fedakarlık ve sabır ama deryada damla değil, ya İmam Hüseyn sığarmı tarihe, güzel ahlakı tamamlıyanın güzel ahlakını kim Kerbela gibi bir meydanda tamamlayabilirdi.

Bunlar Hz. Zehra‘dan öğrenmemiz gerekenlerdir ve hala o Kevser‘in soyudur ki batılın karşısında İslam‘ı savunmaktalar, dün cedlerinin gerçekleştirdiği hakkın hakim olma mücadelesini gerçekleştirmekteler. Milyonlar bu aşkın azığıyla yalın ayak yürümekteler ya Hüseyin diyerek, ancak Allah‘ın seçtikleri bu makama ulaşabilir. İşte Hz. Fatıma bunların annesidir, Peygmberi ekrem buyurmakta: ‚Fatima benim bir parçamdır onu inciten beni incitir, onu hoşnut eden beni hoşnut etmis olur.‘ Nefsinden bir şey söylemeyen bunu söylemekte, çünkü o sadece peygamberin kızı değildir o Muhammed‘i nurun varisi imametin ağacıdır, secereyi tahiredir.

Hz. Fatıma‘dan öğreneceğimiz en önemli ders zulme rıza göstermemesidir, zulme rıza zalime meydanı bırakmadır. Zulme rızanın zalim olmak kadar günah olduğunu öğretmiştir. Bu gün bu değerli amel terk edildiğinden dolayı zulüm alabildiğince yayılıp yol almıştır, müstekbirler mazlumları ezdikce ezmekteler. Zalimler ne yazıktır ki bu saldırılarını din alimlerincede meşrulaştırma yolluna gitmekteler, işledikleri zulümlerde helak olacakları muhakkaktır ancak şuda bir gerçek ki bizlerde onlarla sınanmaktayız. Eğer Hz. Peygamberin buyruğu dikkate alınıp Ehl-i Beyti takip edilse bu fesat meydana gelmeyecekti, ancak biz geçmişi geleceğe bağladığımızda kurtuluşun Allah‘ın ipine sarılmakla olacağını görmekteyiz. İnsanlar üzerinde tüm beşeri yönetim şekileri denendi ve hiç birisi amaçlanan saadeti getiremedi, aksine ifsat ve fesada neden oldu. Hiç bir beşeri kanun yaratıcı tarafından konunlan kanunla kıyaslanamaz, Kuran geldikten sonra peygamber onu tebliğ ettikten sonra onu inkar kafirlik yada munafıklıktan baska bir şey değildir.

Müminler o kimselerdirki Allah ve Resulünün verdiği hükme kalplerinde bir burkuntu duymaksızın tabi olurlar nasıl ki peygamberleri seçen Allah‘tır onların varislerinide yine seçen Allah’tır, bize basit gelen bu meseleler aslında İslam‘ın esaslarıdır o İslam‘ki Allah buyurmakta: ‚Size din olarak İslamı seçtim Resulü ekrem ancak onun seçtiklerini bildirip tanıtmıştır ‚Ey Ehl-i Beyt şüphesiz Allah sadece sizden hertürlü kiri gidermek ve sizi ter temiz kılmak ister‘. Aba hadisiyle onları tanıtmış mubağale ayetiyle onları belirtmiş, Sakaleyn hadisiyle bildirmiş ve rukuda zekat vereni velisi tain etmiş. Maide suresi 67 ayeti tepliğ ettiğinde size dininizi tamamladım demiştir. Ümmete düşen bu tamamlanmış dini kabul etmektir, kendi kurtuluşları için İslam düşmanları bunu tüm imkan ve bilgileriyle çarpıtmak istemekteler. Müslümanların arasındaki Velayeti Fakih müesesesini yıkmak için can ve başla didinmekteler, ancak müslümanlar bu kutsal makamı ki Peygamberin mirasıdır yeterince tanımamaktalar, Hz. Fatıma ve bunlar bir bütündür Fatima (s.a) tanınırsa bunlarda tanınmış olur.

Hakkın düşmanlarının oluşturdukları cepheye karşı uyanık olmak zorundayız, İslamın aile yapısına özellikle saldırılmakta ve nesilerimizi batılaştırarak ellimizden almak için beklemekteler. 21 yüzyıl medeniyetine şahitlik etmekteyiz, kadın anne yine metalaştırılmış aile mefhumuysa ortadan kaldırılmak istenmekte, bu canavarlığın adıysa modernizim. Medya onların elliyle bu amaç için faaliyet göstermekte, her fırsata İslamın kadın haklarına saldıran feminist bozuntuları bu çağda kadının metalaştırılıp satılmasına hiçbir ses çıkarmamaktır, zira batıl hep bir elden İslamın Hz. Peygamber aracılığıyla gerçekleştirdiği devrimi yıkmak istemekteler. Onlar çok iyi bilmekteler ki ancak bu İslamı değerlerle kadın onların malı olmaktan kurtulur, o yüzden bu değerleri alabilmek için bin bir hileye baş vurmaktalar bu sinsi düşmana özenilmemeli ve aldanılmamalı.

İslam şahıslara göre değerlendirilmemeli ilk kaynağı Kuran, Peygamber ve Ehl-i beyten öğrenilmeli, müslüman hanımlar bu oyunlara gelecek kadar zavalı olmamalıdır. Uyanmalı ve uyandırmalıdırlar, zira dünyaya hükm edecek beşiği salamaktalar, nesilerini ellerinden alıp değerlerini bit pazarına düşürmek isteyenlere Fatıma‘ca cevab vermeli Hüseyin ve Zeynep‘lerini yetiştirerek dini sahiplenmeliyiz. Zira müslüman, mümin kadınların Asiye gibi bir örneği vardır bir Firavun karşısında durabilen, İmranın kızı Meryem gibi bir örneği vardır rahmet yağmuru gibi olan Hatice‘tül Kübra gibi örneği vardır fedakarlığıyla Muhamed Mustafay’ı (s.a.a) bir ömür kendine hayran bırakan. Fatıma Zehra gibi bir örneği vardır tüm hayatı kutsal bir cihat olan din için didininen, nasırlaşmış elleriyle el değirmeni çeviren, üç gün üst üste kapısına gelen yetime, miskine ve esire tamamını verip aç bir şekilde ailesiyle rıza orucu tutan evlatlarına ölüm düşeğinde dini vasiyet eden onların din uğruna parça parça edileceği meydanı anlatan ümmeti Muhammet‘e kendini vasiyet eden mazlumane defniyle zulme kıyamete kadar rızası olmadığını öğreten Allah ve Resulünün emr ettiği sevgiyi isteyen.

Rabbimiz buyurmakta:‘Ey Muhammed biz Kuran‘ı senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt alsınlar‘ Kuran Peygamberin ve Ehl-i Beyti'nin hayatından anlaya bileceğimiz bir şekilde bize sunulmustur, artık hiç bir mazeretimiz kalmamıştır, duyduk ve itaat ettik. Bize düşendir bu bir bayraktır onu tutanı yükseltecek olan dünya sınanma meydanıdır, dün meydanda baskaları vardı bu gün biz yarın daha başkaları olacak. Dün Peygamber ve Ehl-i Beyt'i vardı bu günde Peygamber ve Ehl-i Beyt'i var, dün zalim ve mazlum vardı bu günde mazlum ve zalim var. Dün peygamberin vasiyeti vardı bu günde kıyamete kadarda bu vasiyet olacak, zira ne Kuran Muhammed’siz (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'siz olur nede Ehl-i Beyt Kuran’sız, bunlar iki emanettir ki birbirleriyle bütünleşmiş Peygamberi Ekrem‘e ulaşıncaya kadar bir birlerinden ayrılmazlar.

Rabbim bunlari en güzel şekilde tutanlardan hakkını verenlerden etsin, onların şefaatlerine nail olmayı nasip etsin

Kevser Şimşek



Yeni yorum ekle