Hira'daki Büyük Merasim

Pt, 06/03/2017 - 14:27

Hira'daki Büyük Merasim

Bu kutlu bayram tüm insanlığa ve ümette mubarek olsun. Bu öyle bir gündür ki belkide hazreti peygamberin doğumundan sonraki en mubarek gündür. Ayeti kerimede şöyle buyrulmakta:“And olsun Allah’a müminlere kendi içlerinden onlara ayetlerini okuyan onları arıtıp tertemiz yapan onlara kitabı hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lutufta bulunmuştur oysa onlar daha önce apacık bir sapıklık içindeydiler.” insanlık erişmiş olduğu ilerleyiş ve erdemleri bugüne borçludur.

1405 yıl önce vuku bulmuş bu hadise tüm tazeliğiyle bize bu kutsal mesajı sunmakta.Öyle bir mesaj ki insanı esfese sefilinden çekip yaradılışındaki ahseni takvime götürüp özündeki hakikati ona tanıştıran, hayatımızdaki yegane intiham. Bu çağrıyı duymak ve duymamak arasında ki yaşayış ve yaşamdır. Zira HİRA’DA hak bir nida en güçlü şekliyle vuku bulmuştur. Tüm peygamberlerin ortak hedefi tüm yol göstericilerin yol işareti.

Adem henüz balçıkla çamur arasındayken ben Peygamberdim diyen o büyük peygambere sunuldu. Hira’da kendini tüm bağlardan arındırmış bizzati rahmet olan alemlerin nur menbası varlık sebebine Cibrili emin gelmiştir. Yıllardır Nebi bu törene hazırlanmakta, hazırlatılmaktaydı.

Yoldaki çakılar onu selamlamakta oturduğu kuru yerler yeşermekte, bulut onun ardında gezmekte, rüyaları hakikat gibi çıkmakta güzel ahlak ayet ayet ondan sadr olmaktaydı. Ahlaksızlığın girdabında can çekişen bir toplumda ahlakın en yücesi onun şahsında tanınmaktaydı.

Hiç kimsenin kimseye güvenmediği bir ortamda onun adı Muhammed’ul Emin’di. Rahman onların arasından onlarında ahlakına şahitlik ettiği tevhidin babası Hz İbrahim’in duasını gerçekleştirilmekteydi.

Kurak Mekke adeta zulümden kurumuştu, Kabe suskun içine doldurulmuş putların etrafında dönüp ondan gafil olanların verdiği ızdırabı yaşamaktaydı. İnsan metaydı Ya da köle, zulüm sonu görünmeyen bir derya olmuştu. Göğe yükselen insanlığın iniltisiydi güzel ahlakın tamamlayıcısı, herkesten daha çok acı çekmekte, yapılmakta olunan her zulüm onun kalbini acıtmaktaydı.

Peygamberler yurdu Mekke Allah’ın haremi Kabe mahzundu, Hira’ya doğru bir üzlet bir koku Muhammed’i çekiyordu. Yıllar aylar uzun günler karanlık geceler tassavurlarımıza sığmayan bir yakarışla Rabbine yakarıyordu. Kemaletin yaşındaki Muhammed bir çare arıyordu bu karanlığı aydınlatacak, Mekke’sinden Hatice’sinden Kabbe’sinden ayrı aynı acıda Hira’nın daracık taşları arasında insanlığın içinde bulunduğu zulme merhametin ta kendisi o kalbi içten yaşlar akıtmaktaydı. Bunlar öyle yaşlardır ki 1405 senedir Hira onları anlatıyor nice sağır ve körler bu gözyaşları hürmetine kurtuldu ve onlar öyle yaşlardıki yeri semayı saladılar.

Hira nura döndü, duaların ikliminde cihanı nura dönderdi. Rahman lebbeyk dedi kuluna cevap verdi, onun can çekişen kalbinin çağrısına ve Cibrili Emin göründü. O öyle bir andı ki aradan kalkmıştı mesafeler, perdeler. Kapılar açılmıştı Hira göğe ulaşmıştı Ya da gök Hira’ya eğilmişti, Miraç hakiki manasını yaşıyordu, her yer aydınlanmış nur olmuştu.

Bir ses yankılanmaktaydı her yandan ey Muhammed sen Allah’ın resulüsün diyen selamı getiren ben Cebrail’im diyordu, namusu ekberdi gelen. Ruhul kuduste hazırdı törende tüm melekler gıptayla bakmaktaydı bu ana, kainat mest olmuştu nurun yansıma rahmetin damlalarında Hatice Aşkın teslimiyet bekleyişinde Mekke çoşkuda kabe şükür seçdesindeydi Ali ise şahidiydi konuğuydu merasimin. Dil sukutaydı, hal lisanıydı konuşan kulak değil ta ezeldeki özdü. Bu hakikati duyan Muhammed’in gözyaşlarıyla ıslanmış Hira’nın taşları çağlayanların coşkun ağlayışındaydı. Bir böğürtü feryat duyuldu, peygamberi dahi ürküten şeytan ve avaneleri feryat koparmıştı korktulları şey gelip çatmıştı ve başlamıştı tören. Rab habini seçmiş en güzel seçilişle selamla selamlamıştı. Cebrail merasimdeydi Rab melekler alem seyirde „İkra oku seni yaradan rabinin emriyle oku peygamber buyurdu: Ben okuma bilme tekrar ikra seni yaradan rabin emriyle oku peygamber yeniledi ve Cibril tekrar etti Rabinin adıyla oku aynı cevap geldi ve Cibril onu kucakladı.” Bu öyle bir kucaklayıştı ki kalbindeki Kuran onun gözlerinden geçmeye ve dilinden akmaya başladı. Rab perdeleri kaldırdı kendinden birşey konuşmaya Rabin kurtuluş buyruklarını okumaya başladı:

“İkra' bismi rabbikellezi halak. Halekal insane min 'alak. İkra' ve rabbukel'ekram.Ellezî 'alleme bilkalem. Allemel'insane ma lem ya'lem.”

Beş’lerin sırına bir beş daha eklendi beş ayet Resule bisetle hediye edildi. Kurtuluş öğretildi sonsuz nur bağş edildi, asla delalete sapmayan yol gösterildi. Hicretin dönüşü müjdelendi çaresizlikle baktığı Kabeye kurtuluş çaresi gösterildi. Hz İbrahim’in tevhid ilkeleri, Hz Musa’nın asasının gücü, Hz İsa’nın engin kalbi ve Hz Nuh’un yılmayan iradesi onda teceli etti. PEYGAMBER HAYAT VEREN mesajıyla geldi uyarıcı ve müjdeleyici alemlere rahmet olarak gönderildi. Bugünde sanki aynı çağı yaşamakta alem. Mekke mahzun, kabe mahzun, Şeh Nemr idam sehpasının önünde ikradan mahkum. İnsalık savaşta mazlumların feryatları arşta Lat ve Uzanın yerinde İsrail ve Amerika. Üçyüz cansız putun yerinde sayısız canlı put, ilah Kral petrol ve para peygamber yine. Hira’dan inmekte kalbinde Kuran dilinde İkra Şeytan tüm gücüyle çığlık koparmada, hak sesinin duyulmaması için. Ey insanlık tüm zulümlerden daha kötüdür insanın kendine zulmü. Kabe’nin suskun çehresinde katledilen insanlığın göğe yükselen iniltisine. Çare arıyanlar bizi bağlayan bağlardan hicret etme vaktidir, kurtuluşun yolu miracın ruhuna muhtaçtır. Ancak tağutlardan içtinap edenler anlar İkra’yı.

Ne mutlu bu mesajı hayatlarıyla başka hayatlara taşıyanlara RAHMET PEYGAMBERİ Hz Muhammed’in İkra’sına lebbeyk deyip ona koşanlara imanın hakikatiyle kurtuluşu seçenlere…

Kevser Şimşek



Yeni yorum ekle