İmam Ali’yi bugüne almak...

Pa, 05/03/2017 - 15:58

İmam Ali’yi bugüne almak...

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, bizi yoktan var eden Rabimiz`e olsun. Salat-u selam habibi gözlerin aydınlık nuru hatem`ül Enbiya Muhammed Mustafa`ya olsun. Salat-u selam O`nun Ehl-i Beyti`ne olsun Allah`ın selamı tüm seçilmişlerin üzerine olsun. Allah`ın selamı özel olarak Mevla Kaim Muhammed Mehdi`ye olsun. Seyyid Ali Hamaney`i Allah`ın selamıyla selamlıyor.

 

Selam olsun bugün şehadete yar olana

Selam olsun Kabe hürmetine yarılana

Selam olsun seçilmiş İmam-ı vasiye

Selam olsun Allah Resulü’nün kardeşine

Selam olsun cennet gençleri Hasan’ın Hüseyin’in ceddine

Selam olsun Zehra’yıetharıneşine

Selam olsun Hayber’in fatihi Zülfükar’ın sahibine

Selam olsun Müminlerin Emiri mazlum Ali`ye

 

Mevsim hazan mevsimiydi, Kamer`se Ramazan günü. Öyle bir gündü ki kadri Furkan`la duyrulan farklıydı, Ali`deki hal başkaydı bu Ramazan. Sorun diyordu beni yitirmeden ilmin şehri!

Hey hat Ali için kutsal sabah gelmişti,her şeye bir hareket figan inmişti.Ağlayarakvedalaştı Ali, hasta adamdan ne bilsin zavalı bir daha Aliyi göremeyecekti. Adaletin direği yürüdü mescide, uyanmamıştı gafleten ne Ümmet ne de Kufe! Kalk dedi Ali kalk İbn-i Mülcem sabah namazı oldu işin var uyanmıştıuyanmayasıcaMülcem, Ali varmıştı en güzel secdeye…

Allah`a yemin olsunki O ulaşmıştı Rabbine, yardı lanetli Mülcem zehirli kılıcıyla, O  mübarek başı. Kurtuldum dedi, Ali haykırdı beraatını Kabe‘nin Rabbine and olsun ki ben kurtuldum ölüm sarsılıp çarpıldı mescidin duvarlarına, bu haykırış karşısında mihrabın taşlarıysa boyandılar O pak mukaddes kana, yer sarsıldı gök burkuldu ahu figanlar doldu her yana. O gün bu gündür o kan sorar bizden, neydi suçu Ali`nin hangi günahının  kısasıydı? Bu göz yaşları dinmedi mazlum mihrabın mescidin kana döndü kalbi, aşk ehlinin ümmet ise hala temize çıkaramadı kendini…

Gözyaşları yerine bir ömür kandan yaşlar akıtsak Ali gibi bir nimetin kadrini bilememenin sorumluluğunun hakını vermiş olamayız. İmam Ali öyle bir şahsiyettir ki bir ömür ağlansada O`nun mazlumiyet okyanusunda bir damla şebnem olmaz.  Bir ömür O`nun methine övgüler sunsada buna erişemez, O İbrahim Halilullah`ın varisi Muhammed Mustafa`(s.a.a)ın vasisi, insanların üzerine farzdır onun doğduğu eve yönelip secde etmek, O Kabe`nin yegane oğludur. Tarihler onun için 21 Ramazan`ı ölüm günü olararak kaydedebilir. Ancak O ölümsüzlerin arasındaki ebedilerdendir. ‘‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz bilakis onlar diridir siz bilemezsiniz‘‘ bu ayetin en güzel tabirlerinden biriside İmam Ali(a.s) efendimizdir, ancak İmam Ali(a.s) gerek İslam Ümmeti ve gerekse diğer insanlar tarafindan tanınmamış  bir şahsiyettir ve dünya onu tanımamanın karanlık kaosunu yaşamaktadır. Oysaki asaletin kökü, adaletin güneşi, şerefin tacı, yiğitliğin namı, imanın nuru, ilmin anahtarı, hayanın paklığı, vefanın emniyeti, hakkın hakkaniyeti, İmam Ali(a.s) iledir ve insanlik tüm bu erdemlere sırtını çevirip kendini bu günlere vahşet içinde getirmiştir. İmam Ali`nin hayatı bugün de yaşanmakta onun yolunu seçip bu dinin bekası uğruna ambargolara soykırımlara ihanet ve desiselere can mal siperane mücadele eden çağın Ali ve Hüseyinleri Peygamber ve Ali misyonunu sürdürürken onların karşısındaki hizip ise imam Ali`ye her türlü zulmü etmekten çekinmeyen bundan büyük bir şevk ve haz duyan sözde müslüman ve münafıklardır.

Peygamber-i Ekrem(s.a.a) ömrü boyunca Ümmeti’ne İmam Ali`yi tanıtmaya çalıştı o anlattıkça onlar sağırlaştı, Ali’yi gösterdikce körleştiler. Acaba görülmüşmüdür bir başka Peygamber’in veyahut bizim Peygamberimiz’in hayatında bunun haricinde buna benzeyen bir başka kıssa henüz doğmamış bir coçuğu annesinden istemek; oysa ki Kur’an-ı Kerim bize bildirmekte, Peygamber’in hiç bir sözü ve hareketi nefsi değildir. Öyleyse Ali(a.s)’ın eğiticisi ‘Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım’ dediği Allah’ın Habibi Muhammed Mustafa’nın olması onun makamının yüceliğine işaret değil midir? Bu nasıl bir çocuktur ki onun bakımı yetiştirilmesi için Ul’ul Azm bir Peygamber seçilmiştir. Onun yüceliği bizim tasavvurlarımızı aşmaktadır, ismi Allah’ın cc isimlerinden “Alliy” isminden verilmiş Ali’dir o yüce Peygamber buyurmakta; Ey Ali seni mümin sever ve yanlızca münafık sana buğz eder. Peygamber-i Ekrem(s.a.a) ölçü veriyor mümin ve münafığı belirleyen ölçüyü veriyor; ALİ.

İmam Ali’(a.s)ın hayatı ebedi bir ibrettir. Ali’yi sevmeyenlerin onu  niçin sevmedikleri aşikardır. İslam Ümmeti’nin Din-i Mübin-i İslam’ın başına neler getirdikleri ortadadır. Ta ilk günden Ali’nin makamı gözardı edilmek istendi ve edildi de ancak Allah-u Azim-i Şan Maide suresi 67. ayeti indirip Gadir-i Hum olayının gerçekleşmesiyle düşmanlık had safaya ulaştı. O gün onu orada tebrik edip ne mutlu sana ya Eb’ül Hasan diyenlerin birçoğu daha sonra Hilafet’in ona ulaşmaması için tüm yolları denediler. Perşembe günü musibeti bunun en büyük delilidir; Rahmeten  lil Alemin olan Peygamberlerine sayıklıyor demekten çekinmediler ve bunu Ben-i Sakife olayı takip etti ardından Fedek ambargosu uygulandı, zorla biat olayı bunu takib etti. Birinci halifenin ikinci halifeye hilafeti devr edildi, oysa Peygamberlerine bu hakkı tanımadılar. Birinci halife tarafından ikinci halife seçilebilirdi ama Peygamber-i Ekrem(s.a.a) Allah’ın seçtiği birini bildirme ve seçtirme hakkından mahrumdu! Bununlada kalınmadı tüm bu tuzaklara rağmen İmam Ali(a.s) Din’in bekası için koşmaktan geri durmadı onların uyguladıkları ambargolara rağmen hilafete uygunluk vasfı gün geçtikçe halkın nazarında büyüdü tüm bu desiselerle haklılığı daha da bir belirginleşti. İkinci halife bunun için bir plan düşünerek öyle bir şura kurdu ki bu şuranın tek görevi Ali’yi siyasi sahneden uzaklaştırmaktı. bu hareket güya İslam’ın bekası adına yapılacaktı, zira bu her zaman yapageldikleri hileydi. Abdurrahman bin Afv’ın kelime oyunları halkı kandırmak içindi ve daha önceki iki halifenin sünneti üzere olmak şartıyla hilafet senin hakkındır diyordu Ali’ye. Helal olanı murdar edip haram bir şekilde Ali’nin önüne koyuyordu. Onlarda Ali’nin bunu asla kabul etmiyeceğini biliyorlardı, kurdukları hile işe yaramış Allah’ın buyruğu bir kez daha ayaklar altına alınmıştı. Üçünçü halife ise diğer iki halifenin yolundan gitmeyi taahhüt ederek bu makama geçmiş amaçları uğruna gaspetmişlerdir.

Bu hareket İslam’ın en büyük felaketi oldu vahdet engellendi. Hz Muhammed’(s.a.a)in getirdiği o mukaddes Din ablukaya alınarak onun adıyla başka bir din oluşturuldu. İmam Ali’yle uzlaşılamamanın nedeni buydu. İmam Ali Allah’ın Dini’ni Resul-i Ekrem’in yaşantısıyla anlattığı Din’i yaşarken onlar ise çıkarlarına çalışan bir saltanat dini ortaya getirdiler. Dine karşı din onların mirasıdır. Peygamber-i Ekrem’den sonraki bu 25 yıl Ümmet’in, İslam’ın başına gelmiş en büyük bela ve musibettir. Yeryüzünün kana bulanması zulmün, bunca zulmü yozlaşının hakiki nedeni  “Muhammedi Din”den yüz çevrilmiş bu 25 senenin meyvasıdır. Bizleri tüm tarihlerde kandırdılar, kandırmak istediler.

‘Dün dünde kaldı’ diye, oysa bu gün çok açık bir şekilde görmekteyiz ki dün bugünümüze hüküm ediyor. Dünki musibet bize ödetiliyor, hesap soruyor. Dünya herkes için bu hesaplarla yüzleşme yeridir, kimileri kaybeder kimileride hak ederek kazanır. Geçen 1400 küsür sene göstermiştir ki ya insan Muhammedi Din’in taraftarı veyahut onun haricinde olan dinlerin mensubudur bunu ayıran ve belirliyen çizgi İmam Ali ve Ehl-i Beyt’tir.

Peygamberlerinin emrinden yüz çevirmiş hangi millet ıslah olmuş huzura kavuşmuştur! Kur’an bunun kıssalarıyla doludur, Ben-i İsrail’in yaptıkları ve tüccar oldukları lanet ortadadır. Tüm bunları görmemek akıl eksikliğinin, münafıklığın alametidir zira yaptıkları gösterdi ki onlar ne Musa’ya nede onun Rabbi’ne inandılar büyük bir makamı kaybederek lanete uğradılar. İslam ümmeti de maalesef bugün aynı durumdadır, yaptıkları ortadadır siyonizim düşüncesi onlarıda buyruğu altına almıştır. Zira bunlar İslam Peygamberi’ni dinlememiş Hayber’in fatihi Ali’yi tanımamışlardır, onunla savaşmaktan geri durmadılar ve durmamaktalar. Onlar musibetler zamanında Ali’ye koşmuşlardır rahata erdiklerinde yüz çevirmişlerdir. Ali’ye hilafeti nasıl şartlarda bir kör düğüm olarak getirdikleri bellidir eğer bu kör düğümü açacak biri bulunsaydı onlar asla hilafeti Ali’ye yetiştirmezlerdi. Ali de bu bin biryüzlülerin isteğini kabul etmezdi zira onun gözünde keçinin aksırığı kadar değerli değildi onların dünyası. Ancak öyle bir musibet getirilmişti ki İslam Ümmeti’nin başına onu Haydar Ali’den başkası yüklenemez, düzeltemezdi. Şartsız biate rağmen Ümmet sözünde durmadı biatlerinden döndüler. Ali’nin adalet anlayışı çırarlarıyla özdeşmedi, takvası onları rahatsız etti. Cemel savaşı bir kara leke olarak İslam Tarihi’ne geçti, Sıffin ise tüm tarihleri kararttı. Sıffin hile, şeytanlığın, ihanetin, nankörlüğün, münafıklığın savaşıydı. Ne İslam coğrafyaları ne de halkları Sıffin’i bitiremedi, kurtulamadı, niceleri saltanatları uğruna Sıffinler’e önderlik etti. Bugüne kadar Amr bin As savaş meydanında kendini tanıtırken ben Arap oğlu Arabım diyordu oysaki Amr çok iyi biliyordu Ali kimdir ve Arab’ın izzeti eğer varsa bu kiminledir .

Ancak kabile, milliyetçilik taasubunu meydana getirmekten ve bunun savaşını verdiklerini açıklamaktan çekinmiyorlardı. Bu adamın onca hilesi ve münafıklığının açıklığına rağmen İmam’ın komutasındaki pek çok asker bocalıyordu ,tıpkı bugün düzenbazların hilelerine aldananlar gibi ve İmam Ali(a.s) bunların elinden bezmişti. Düşman, Ali’nin karşısına gelip savaşma cesaretini bu ahmaklardan alıyordu. Bugünün metoduda budur  müslümanı müslümana kırdırma ve nihayet Kur’an ayetlerini mızrakların ucuna takarak hilenin en büyük perdesini oynadılar ve bu hile neredeyse tüm orduyu dağıttı gerçek müminlerse düşmanın silahıyla değil bunların cahilliğiyle, sırtlarından ihanet hançeri yediler. İmam Ali’nin tüm tedbirlerini yok ettiler. O hazret şöyle demekteydi; keşke sizi hiç tanımasaydım Muaviye ve yandaşları ölüm terleri dökerken şimdi güya Kur’an ayetleri karşısında savaşmayan güya dindar ama gerçekte bu din yoksunları sayesinde bayram yapmaktaydı. Ümmet’in 25 sene Kur’an’ın hakikatinden uzaklaştırılması, Peygamber’in sünnetlerinin terk edilmesi, buyruklarına yüz çevrilerek görmezlikten gelinmesi, Kur’an’ın açık naslarına rağmen Ehl-i Beyt’in haklarının ihlal edilmesi Zülfükar’ın duvarda asılı kalması, büyük bir fitnenin doğacağının alametiydi. İşte Sıffin o gün o doğumu gerçekleştirmişti. Ebu Süfyan dedesi, Muaviye babası, Amr bin As annesi, cehalet süt annesi seçilmişti. Kufeliler onu doğurmaktaki yardımcı ebeleriydiler. Peygamber’in ve Ehl-i Beyt’in tüm düşmanları bu fitnenin dost ve ahbablarıdırlar. Hüküm Allah’ındır demekteydiler ancak hükmün Allah’ın olmaması için savaşmaktaydılar. Hakk kulanılarak batıl kast edilmekteydi, Ali’nin başını yiyen bu canavarlaşmış düşünceydi. Belki bir zamanlar Ali’nin ordusunda savaştılar ama onlar hiçbir zaman Ali’yi tanımadılar, Natık-ı Kur’an’a yüz çevirdiler. Ali’nin Rabbi’ne iman etmediler secdeden nasırlaşmış alınlarına rağmen kıblenin kim olduğunu bilemediler. Ümmet’in bu hale gelmesi büyük bir Yahudi planıydı ve onların isteğinden ala bir şekilde yapıldı.

İmam Ali’nin tanınmaması için her şey yapıldı, bazıları onun secdede şehadetiyle onun namaz kıldığını duydular, zira amaçlarına ulaşmak için Allah’ın velisini din düşmanı tanıttılar. Bugün de aynı sahnede aynı perde açılmıştır; senaristi siyonist Yahudi, yönetmeni Amerika ve Batı, kurbanları müslümanlar, illeti cehalet, hedef gaye Muhammedi Din’in kökünü kazma ve bu gaye için her şey mübah. Bugün de o melun İbn-i Mülcem’in zehirli kılıcı elindedir ve bununla Ali dostlarını kesmektedir ta ki O en baştaki Velayet-i Fakih makamında bulunan Ali’ye ulaşıncaya kadar. Dünya kan gölüne dönderilmiş, hepsi müslümanların kanı! Myanmar’da, Afganistan’da, Bahreyn’de, Mısır’da, Suriye’de,  Kürdistan’da, Irak’ta, Filistin’de ve isimleri sayılmayan nice beldelerde insanlar soykırım yaşamakta. Bütün tarihler boyunca Hz. Peygamber’den bu güne kadar tüm katliamların emrini veren siyonist yahudilerdir. Kur’an’ın laneti işte bundan dolayıdır. Dünya Müslümanları bizler daha ne zamana kadar bu boyunduruğu kabul edeceğiz. Daha ne zamana kadar uyanmamak için direneceğiz, daha ne zamana kadar onların bizim için ön gördüklerini yaşıyacağız bunlar ve bunların yandaşları kardeşlerimizi katl ettiler hala da etmekteler bizleri ise sürgün ettiler. Bir çoğumuz maddi gerekçelerden dolayı burada olduğumuzu sanıyor oysa bize öyle bir ortam hazırladılar ki yurtlarımızdan çıkarken sürgün aklımıza bile gelmedi.

Müslümanların başlarındakiler bugün Muaviye’yi aratmamaktadır; müslümanlık iddiasından vazgeçmemekte Allah’ın buyrukları ise çiğnenmekte, bu ayet onların tanınması için yeterlidir; “Kafirler hiçbir zaman sizden razı olmazlar taki onların dinine girinceye kadar.” oysaki her iki taraf birbirinden razı olduğunu belirtmektedir birbirlerinin ellerini tutup samimi pozlar vermekte. Biz müttefikiz her türlü güvenlik hususunda birbirilerimizin yardımcılarıyız demekteler, acaba kim kimin dinine geçmiştir, kim kime hizmet etmektedir bunlar neyin üzerine anlaşmış biat etmiş. Bu mübarek Ramazan ayında akıtılan oluk oluk kan gösterdi ki bizim kanlarımızın üzerine hala bazı namaz kılanlar bunları haklı görmekte savunmaktalar bunca zulme rağmen bu zihniyetleri haklı görmek siyonizmin empoze ettiği cehaletin ta kendisidir.

Kulluk iddaasında hakkı arayan her müslüman bilmelidir ki bunlar asla Ali’yi ve Kabe’yi tanımamışlardır. Bunların Kabe’si Washington, Tel Aviv’dir katletme, katliamlar bunların ibadetidir. Bugün de başımıza İŞİD Hariciler’ini çıkardılar, bayraklarına Muhammed Resullullah yazdırdılar tıpkı Hariciler gibi Allah’a ve Peygamberi’ne savaş açtılar, yaşlı, çocuk, kadın gözetmeden katletmekteler. Ekinleri yakmakta, evleri harabeye çevirmekteler, genç kızlara, kadınlara her türlü zulmü reva görüp pazarlarda satmaktalar. Maneviyata savaş açarak camiileri, türbeleri, dini mekanları havaya uçurmaktalar, mezarlardan kemikleri çıkarmaktalar.İnsanların üzerinde her türlü silahları deneyip, kimyasalları kulanmaktan geri durmamaktalar, yoldan geçenleri sudan bahanelerle durdurmakta hoşlanmadıklarını anında infaz etmekteler, kestikleri kafaları üst üste koyup fotograflar çekip yayınlamakta onları demirlere geçirip teşhir etmekte veyahut top oynamaktalar.

Kendilerini İslam halifeleri adını vermekte İslam’ın haram aylarında ve mübarek Ramazan ayında müslüman kesmekten katl etmekten geri durmuyorlar. Bütün bu katliamlar kimlerin yararınadır kimleri memnun etmek içindir. Bunların yaptıkları anlatılarak bitirilmez, Irak’a girdiklerinde 1700 fidan gibi genci Şii olduklarından dolayı arabalara doldurup elleri bağlı bir şekilde yarı kazılmış çukurlarda makinalı tüfeklerle taramak suretiyle öldürmediler mi? Bu gençler yerdenmi çıkmıştı tavuk veya koyun muydu? Bunları herkes evladını düşünerek söylesin kendine, bu acıya tahammül edilir mi?

Ey Ehl-i Beyt dostları, dünya münafık ve kafirleri Ali’yi sevmenin intikamını bizden böyle alıyor. Eğer sevgimiz hakikiyse bizi ayağa kaldırmalıdır. Bugün zihnimden hiç silinmedi o gençlerin hali; İsrail’in, Amerika’nın, İngiltere’nin tüm Batı’nın ,Türkiye’nin ve bu işin manevi babası Suudi Arabistan’ın başkanlarının bu katliamı seyrederken ellerinize sağlık köklerini kazıyın dediklerine eminim. Bu acı hangi müminin yüreğini sökmez, kalbini kana çevirmez. Acaba ne zaman İslam Ümmeti canlarıyla bu zulme karşı koymaya çalışan müminlerin safında yer alacak?

Tüm müslümanlar vahdetle Ramazan maneviyatında birleşmeli mukaddes Kudüs Günü’nde tek yürek bu zulmü ve zalimleri lanetlemelidir. Peygamber’(s.a.a)in mirasının üzerinde oturan Yahudi dostları tankıyla, silahıyla, petrolü, parasıyla, Kur’an düşmanı alimleriyle, idam mahkumları sapıklarına kadar her şeyini MUHAMMEDİ  DİN’i ortadan kaldırmak için seferber etmiş. İslam Ümmeti ne zaman bu binbirli yüzlüleri tanıyacak? Gazze’de akıtılan oluk oluk kanın kimin sayesinde akıttığını fark edecek, bu binbir  renklileri ne zaman tanıyıp sırtından atacak?

O tüm bunların müsebbibi İsrail’in, Amerika’nın müttefiki bizimle alay edercesine şöyle demekte; iftarınızı açtığınız bugünlerde Gazze’deki kardeşlerinizi düşünün bu yaldızlı sözlerle fitneden başka bir şey kast etmemektedir, onların üzerine o bombaları yağdıran pilot kimin ülkesinde eğitim görmekte? Siyonistler’in güvenlik radarları kimin ülkesinde bulunmakta, onlarla her türlü askeri ve güvenlik anlaşması hangi ülkeyle yapılmakta? Üç dönem başbakanlık etmiş olan sen kaç sefer Gazze’ye gittin ki o insanların halinden dem vuruyorsun? yapılan zulüm akan kan sizin ve sizin gibilerinin marifetidir. Bu zihniyetler Yezidler’in, İbn-i Ziyadlar’ın takipçisidir. Hem öldürüp hem sadaka vermek onların meşrebinde vardır, müminler sizlerden sadaka kabul etmeyecek kadar onurludurlar. İmam Ali’nin Kabe’de doğuşu boşuna değildir, hakkı ayıran çizgi bu zulmü yapanları belirlemiş göstermiştir.

 

İmam Aliler’in HÜSEYİNLER’İN KANLARI ve tüm mazlumların kanları bu zihniyetlerin ellerindedir...

Kevser Şimşek 



Yeni yorum ekle