BARIŞIN ARKA PERDESİ

Per, 19/01/2017 - 10:56

Kur an ve Ehl-i Beyt Mektebi önderi Muhammed Avci Hoca bu yazısında, Barış sürecini ve vuku bulunan son olayları değerlendirdi.

BARIŞIN ARKA PERDESİ

İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna Allah ı da şahit gösterir. Halbuki gerçekte o düşmanların en yamanıdır. Senin yanından ayrılınca veya bir işin başına geçince yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah; bozgunculuğu sevmez. 2/104-105

Bazı insanlar da vardır ki, islama ve insanlığa karşı içlerinde büyük bir kin ve nefret vardır; bunlar insanları kandırmakta büyük maharetlere sahipler. Onlar, gerek güzel ve tatlı söz söyleme kabiliyeti bakımından, gerekse şeytani düşüncelerini, karşıdaki muhatabini ikna edici bir meharete sahip olmaları, veya yemin ederek Allah ı şahid tutmasıyle üstün başarılar göstermeleri insanlığın sinesinde derin yaralar açmışlardır. Bu tavır ve davranışlarıyle islam ümmetinin kalbine ve beynine nüfuz ederek düşünme ve tefekkür etme gücünü ellerinden almışlardır. Düşünce ve iradesini kulanamayacak hale getirmiş oldukları insanları efendilerinin önünde savaştırmak için hazır kıt‘a olarak efendilerinin nerde onları savaştıracağının emrini beklerler. Bu konuda Türkiye; Kore‘de ve diğer ülkelerde göstermiş olduğu teslimiyetçi inancıyla efendilerinin taktirini kazanmıştır; şimdi de Süriye‘de efendilerinden almak istediği takdir uğruna gözü bağlı Suriye üzerine yürümekte.

Bunlar müslümanların yanında iken oldukca ciddi bir samimimiyetle müsluman hüviyetine bürünürler, müslümanların yanından ayrıldıklarında Waşington‘la irtibata geçerek müslümanları cazip ve aldatıcı konuşmalarıyla uyku tulumuna soktuklarının haberini verirler; buna inanmak için arka arkaya dışişler bakanı Kerry yi Ankara‘ya gönderilir; arkasından ABD başkanı İsrail‘de görülmekte; ciddi bir trafik var; Waşington, Türkiye ve İsrail arasında, biri geliyor,  diğeri gidiyor nihayet Başkan; boy gösteriyor Telaviv‘de, ne dolaplar çeviriliyor acaba bu üçgen içinde?

Sayın Başkan gelecekteki orta doğu porojesini Netenyahu‘nun önüne bırakarak artık“ one minute“ senaryosuyla başlayan siyasi gerilimin bir özür dilemekle nokta konulmasını ister. Zira  yapılacak özür dileme müslümanlara yeni bir narkoz olacağının haberini vererek Ankara‘dan özü edilemesini Telaviv‘den ister. Zira bu özür dileme; müslümanların Ankara hükmetine bir kat daha güvencesi artmış olur; müslümanların Ankara hükümetine güveninin artması, Amerika ve Telaviv‘in güven içinde ortadoğu planını uygulamasına kolaylık sağlamış olur. Zira Erdoğan‘ın güçlü hitabeti, yalan söylemeyi iyi becermesi ve islami kimliği, Türkiye‘deki müslümanları ve diğer müslüman ülkelerdeki islam toplumunun Amerika ve israil‘e olan düşmanlıklarını asgari hadde indirmiştir. Bu siyasetin korunması ve devam ettirilebilmesi için siyasi ve iktisadi yönden desteklenmesi ve hertürlü toleransın tanınması biz ve dostlarımız üzerine düşen en büyük görevdir. Sakın Erdoğan‘ın sert çıkışlarına tepki yapılmasın; zira onun sert çıkışları bizim ortadoğu siyasetimizi güçlendirmektedir. Bilhassa Türkiye‘deki radikal müslümanların; İran İslam Cuhuriyetine karşı tavır takınmalarını sağlayan Erdoğan‘ın  Amerikancı islamın rolünü güzel oynamasından kaynaklanmaktadır. Sayın Türkiye başbakanının yapmış olduğu bu fedakarlık karşısında ondan özür dilemeniz çıkar ve menfaatlarımız karşısında oldukca basit bir ifadedir.

İslami uyanışın vermiş olduğu korku, Amerika ve İsrail lehine dönüştürüle bilmesi için Ankara hükümetinin başında bulunan zatın siyasi, iktisadi ve toleransli bir devranışla takviye edilmesi ve islam toplumunda güveninin artırılması ve müslüman bir şahsiyet olarak lanse edilmesi gerçekliğini ortaya koyarak yardım edilmesini dostlarından ister sayın Amerika Başkanı!..

Diğer taraftan otuz yıl önce başlatmış oldukları sosyalist Kürt hareketinin bugün varmış olduğu nokta onları ciddi planda rahatsız etmekte, zira tabana yayılmış Kürt Hareketinin islami bir Kürt hareketine dönüşmesi korkusunu gören şer güçler ve bilhassa Amerika ve Telaviv; Ankara şövalyesini devreye sokarak artık kürtlerle barışın yapılmasını ister. Otuz yıl akan kanı; çok basit bir ifade olan „annelerin gözyaşları dinsin“ solaganiyle barış çağrısı yaptırtarak kürt direnişinin islami direnişe dönüşmesine engel olmasını Erdoğan‘dan isterler.

Evet! Barışın arka perdesi!. Çok derin düşünmeye gerek yok; herşey çok açık ve net bir şekilde gözler önüne serilmiş bulunmakta!. Ama işiten kulak, gören göz lazım. Hazırlığı yapılmakta olan cinayetleri görmek için!..Evet!. Yine karabulutlar taş ve dolu yağdıracak mazlum kürt halkının başına; yine sırtı okşanıyor, yine duygularına hitab ediliyor; „Biz müslümanız, biz bir milletiz, biz kardeşiz“ sözleriyle müslüman kürt halkının can damarından yakalamaktalar; bu yaldızlı sözlerle!.. Yine kürt memet nöbet başına!..

Evet!. Barış ve kardeşlik türküleriyle kürt milletine kanlı gömlek giydirmek için Suriye cephesinde yeni bir hazırlık yapılmakta; zira yıllarca gerilla eğtimini yapmış olan kürt peşmergesini Suriye ile savaştırmak için barışı masaya koymuşlardır. Yumuşak bir siyaset iki yüzlü bir dil aldatıcı yaldızlı sözlerle yeni bir seneryo ile Kürtler yeni bir cepheye!. Bu cephe islamın amansız düşmanı olan  Amerika‘nın ortadoğu‘daki sıkışmış siyasetine kapı açarak derin bir nefes almasını sağlamış olacaktır. Çünkü kürt toplumunun bulunduğu çoğrafya; yani Kürdistan Ortadoğu halklarının kalbi mesabesinde yer almaktadır.

Buna binaen düne kadar kürtleri terörist, cani ve çocuk katili olarak kamuoyu oluşturan zihniyetler ve devletler ve bilhassa Türkiye hükümetinin başında bulunan muhterem zat, „sayın“ kelimesini kürt gerillasına kullanmakta; bu aldatıcı siyaset ve cazip konuşmalarla genelde islam ümmetinin kanını özelde Kürt milletinin kanını, Kürtlerin eliyle akıtmak isterler. Bunun örneklerine tarihe baktığımızde sayılmayacak kadar çok olduğunu görmek mümkündür. Yine sömürgeci zalim güçler; islam milletinin ve orta doğu halklarını sömürülerine alabilmenin başarısını kürtlerin eliyle gerçekleştireceklerinin ümidile Türklerle Kürtlerin barışını büyük bir iştiyakle ve sabırsızlıkla beklemekteler.

İslami uyanışla Amerika ve batının ortadoğudaki çıkar ve menfaatlarının tehlikeye düşme korkusu ottuz yıllık ulusal bir kürt hareketinin binlerce  can vermesi Amerika ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda feda edilerek islami uyanışı inkiraza oğratmak için iki zıd kutup barış için masaya oturmaktalar. Düne kadar çocuk katili terorist Öcalan şimdi ise sayın Öcalan diye muhatep alınması perde arkasında Amerika ve İsrail’in menfaatlarına ve çıkarlarına uygun olduğu kanaatı her akıl sahibi için bilinen bir gerçektir.

Obama karşısında Erdoğanın ayak ayağın üstüne atmasına musade edilmesi yakın bir tarihte dökülmesi istenilen islam ümmetinin kanının kürt ve türk milletinin eliyle dökülmesinin hazırlığıdır. Çirkin ve kötü işlerini başkalarına yaptırmak isteyen şer güçler kendilerine çomaklık yapmak isteyenlere paha vererek ve ağırlıyarak ümmetin kanını onun eliyle akıtmak isterler. Türkiye’ye  batı tarafından verilmekte olan tolaraslar Ortadoğu jandarmalığını vechi ehsen yerine getirilmesi içindir. Erdoğanın batıya karşı balon şişiren sözlerine gözyummakta olan batılılar İran İslam İnkilabıyle Ortadoğuda kayıp etmiş oldukları prestjlerini Türkiye ile yeniden kazanmaları içindir. Zira Ortadoğu batılıların şah damarıdır elden vermemek için Amerika Başkanı Obama’nın Suudi Arabistan kıralı Abdullah’ın elini öpme tenezülünde bulunmasını sağlamıştır.

Evet kürt sorunun çözümü ve barış!..Tarihte olduğu gibi yeni bir davetye var soykırımı için!. Bu bir ilk ve sonda olmayacak çünkü müslüman oldukları halde vahyin kaynağı olan Kur an ve Ehl-i Beyt mektebinden beslenmedikleri ve velayet ekseninde hareket etmediklerinden, çok rahatlıkla şer güçlerin islami bir kimlikle ileri sürdükleri şahsın cazip konuşmalarıyla ve sözünüde Allah ve islamla süsleyip aldata bilme yeteneğiyle Amerika ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda hizmetçi konumuna getirirler. Çünkü barışın temelindeki varolan ilke kürtleri kandırmaktır. Çünkü ortadoğoda islami uyanışla kenara sıkıştırılmış olan İsrail derin bir nefes alabilmesi için kürtlerin kurban edilmesi istenmektedir.

Bu istek Amerika ve İsrail’in menfaatlarını zedelemekte olan ülkelerle kürt milletini savaştırmak içindir. Kötü niyetlerinin hazırlığı için bu barışın bir an önce yapılması ısrarla isteninmektedir; çünkü İran İslam İnkilabı’nın yükseltmiş olduğu (Allahuekber) sesi islam ülkelerindeki mümin gönüllerde yer ederek islami uyanışın öncü kadrosunu oluşturmuştur. Bu oluşum Amerika ve İsrail çıkarlarını zedelediği gibi İsrailin güveceside tehlikeli bir boyuta kaydığının korkusu yaşanmaktadır. Bu nedenle barışın bir an önce yapılması kürtlerle Süriye meselesini hal ederek İsrail’in güvece altına alıması batı tarafından sabırsızlıkla beklenmektedir.

Evet!. CHP ve MHP nin hükümete barış için yapmış oldukları eleştiriler bir bakımdan barışın bir an önce yapılması için yapılmış eleştiridir. zira İsrailin çıkar ve menfaatlarının korunmasını 1948 de İsrail devletinin kurulmasında imzası olan devletler üstlenmiştir. İlk sırada imzası olan devletlerden biride Türkiye‘dir. İsrailin devlet olmasında ilk sıralarda imzası olan Türkiye İsrailin korunmasındaki görevi de ilk sırada olduğunuda kabul etmiştir. Buna binaen İsrail’i kenara sıkıştıran islam ülkelerindeki islami uyanış ve bilhassa Lübnan’daki Hizbullah hareketi  Süriye, Irak ve İran hilanının oluşma korkusu  israilin hamilerini telaşa düşürmüştür. En çok telaş eden ve çırpınan ülke Türkiye olduğuda açıkca görülmektedir. Dünyanın her ülkesinde yükselen islami uyanışın sesine asla tahamul edemiyecek olan Amerika ve Türkiye  İranın ve Hizbullah’ın güçlü bir destekçisi olan Süriye‘yi hedef seçerek içten vurma planını hazırlar. Arap ülkelerini ve batıyı arkasına alan Türkiye düştüğü bataklıktan çıkamayınca Amerika ve İsrail’in isteği üzere PKK ile olan savaşı bitirmek için barışı masaya koyar. Bu barış her nekadar Türkiye devletinin ulus devlet olma bakımından presticini sarsada İsrail‘in güvecesi daha önem arz etmektedir.

Neden Süriye meselesi Türkiye devletini ve milletini bu kadar yakından ilgilediriyor?  Acaba hangi gözle bakıyorlar Süriye‘deki iç savaşa? Küfür cephesi islam cephesi nazarıylamı bakıyorlar bu iç savaşa? Öyle ise kim müsluman ve kim kafir sorusu gelir akla. Veya zalim ve mazlum? Kim zalim kim mazlum? Hemen sorunun cavabı hazır Esad zalim başkaldıranlar mazlum, bu nedenle Türkiye devleti ve milleti mazlumdan yana!!. Güzel bir duygu. Öyle ise kaçyıldır Ali halife tarafından mazlum Bahreyn’in müslüman halkına Suudi Arabistan’ın modern tanklarıyla yapılan zulme sesiz kalması ve asla gündeme dahi gelmeyişine Türkiye devletinin ve milletinin cevabı ne olacaktır? Ayrıca AKP hükümetinin döneminde binlerce bu milletin çocukları katledilerek toprağa gömüldu toplu katliamlar yapıldı kimyasal silah kullanıldı, bunları öldürün evlerini başlarına yıkın ve  evlerine ateş düşürün fetvasını verenler zalim değillermi? Şayet devletin bütünlüğüne karşı baş kaldırmış teroristlerle savaşılmıştır meşru’iyetini verirseniz; Beşar Esad’ında devletinin bütünlüğünü  ve devletini hedef almışlara karşı çıkması ve onları öldürmesine de meşruiyet verilmesi gerekmezmi; Suudi Arabistan’da yapılmakta olan zulmun medyaya yansımadan ve her devlet tarafından ve bilhassa müslümanlar tarafındanda çok yakinen bilindiği halde sessiz kalmalarının meşru’iyetini kimden almaktalar? Afganistan’da yıllardır Amerika tarafından yapılan zulmu meşru kabul eden Türkiye ve muttefikiyle el sıkışarak kahkahalar atanları meşru gören gözü kör müslümanlar bilmem neden Süriye‘ye karşı bu kadar mucahid olmuşlar. Amerika Afganistan’da Taliban ve Elkaide ile savaşırken, Elkaide ve Taliban Süriye’de Amerika safında Türkiye desteğiyle  Süriye’de büyük cinayetler işlemekte. Reyhanlı da yapılan menfur eylemin sorumlusu elkaide olabilirmi sorusuna İçişler Bakanının verdiği cevap oldukca enteresan ve düşündürücüdür!.. Kesin olarak Elkaide örgütü yapmamıştır demesi Elkaide ile çok yakın ilişki içinde olduklarını ve onların eylemlerini Türkiye’nin İçişler bakanlığının organize ettiğine işaret etmektedir zira yüzde yüz emin bir dille söylemesi bundan başka birşey olamaz!!..

Bizim islami akidemiz bize mazlumdan yana olmamızı ve zalime karşı tavır takınmamızı bizden ister bizler ne Esadın zulmuna ne de Amerikan cephesi Türkiye tarafından organizesi yapılmakta olan muhaliflerin yapmış oldukları zulma asla ve asla onay vermeyiz; zalim kimdir mazlum kimdir Kur’an ve hadisler ışığında tesbitine çalışır mazlumun yanında yer alırız. Bizler yapılmakta olan barıştan yüzdeyüz tarafız ancak kürtler için hazırlanmakta olan yeni bir oyunun ateş çenberine girmemelerinin uyarısını yapmak istiyoruz.

 

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle