HAK VE BATIL

Çar, 19/09/2018 - 23:56

’’Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (kaldı ki) siz gerçeği biliyorsunuz.’’ 2/42

Hayatın kaynağı olan semavi söylemi can kulağıyla dinleyip hayatı ona göre şekillendirmek, aklı buluğa ermiş şahsiyet sahibi insanların işidir. Aynı zamanda insanın insan olduğunu kanıtlayan kimlik, vahyi dinlemektir. Çünkü semavi söylem ölçüleri çizgilerle belirleyen kırmızı ve derin bir çizgi ile hakla batılı birbirinden ayırmıştır. Bir doğruyu bir gerçegi ifade eden hak aynı zamanda ilahi sıfattır.

Hakkın aynasından bakıldığı zaman batılın ne kadar çirkin bir surete sahip olduğu ve insan değerini nasıl düşürdüğünü görebiliriz. Batıl bataklık gibi her türlü vahşi ve yırtıcı hayvanları kendinde barındırır. Bu bataklık Firavunun veya Nemrut’un sarayından günümüze kadar uzayan sarayların adıdır. Muaviye’nin Şam’da yaptırmış olduğu yeşil sarayın Kerbelada işlemiş olduğu akılları durduran cinayet bunun açık bir örneğidir. Saray düşüncesi ve ideolojisi günümüzde de beyaz saraydan kraliyetler sarayına kraliyetler sarayından aksaraylara kadar uzanan kanlı eller Kerbelayı andıran cinayetleri işlemekteler.

En açık örneği bugün Yemen’de Allah’ın, Peygamberin ve Ehl-i Beytin dostlarına yapılmakta olan cinayettir. Ayrıca Nijerya’da ’’Rabbim Allah, Resulüm Muhammed(s.a.a), yolum Ehl-i Beyt yoludur, davamız Huseyni davadır’’ dedikleri için katliama tutulmuş kıyasıya müminler şehid edilmekteler ve tüm dünya da bu işlenen cinayeti seyretmekte. Niçin diye soracak olursanız Kerbela’da dökülen tertemiz Muhammedi (s.a.a) kanın taşıyıcısı olan İmam Huseyinin (a.s) dökülen kanından sormalısınız. Zira bu yiğitler asrımızda Nijerya’yı kendilerine Kerbela seçmiş Huseyni davayı yürütmekteler.

Hakk, zulme karşı bütün varlık ve kimliğiyle şeytani ve saray düzenlerine karşı Kerbela’da verilmiş mücadele ve elde edilmiş zaferin adıdır. Hakkın bayraktarı olan İmam Huseyin (a.s) semavi dinin batıldan arındırılması için gerçekleştirmiş olduğu kıyamla çizmiş olduğu kırmızı çizgi günümüze kadar net bir şekilde devam ede gelmiştir. Bu gün dünyanın bütün ülkelerinde ve her ülkenin her şehrinde Aşura felsefesi işlenerek anılmaktadır. Zira hak, hakikatın aynasıdır, zaman mekan ve asırlara sığmayan bu gerçek her zaman diliminde yaşamakta olan mümin kalplere hükm ederek batıldan arınmış bir hayatı inanmışlara yaşatmaktadır. Derin çizgilerle kendini batıldan arındırmış İmam Huseynin dostları Avrupadan Amerika’ya, Amerikadan Rusyaya, Rusyadan Asyaya ve Avusturalyaya kadar ’’Lebbeyk ya Huseyin’’ nidasıyla İmamın Kerbeladeki zafere erdiğini duyururlar.

Hakkı batıldan batılı hakktan ayıran çizgi nedir? Namaz mı? Oruç mu? Zekat ve humus mu? Güzel ahlak mı? Gece namazı mı? Yoksa kiminle beraber olmak mi? Evet! İmam Huseynin kanla çizdiği çizginin bir tarafında hak diğer bir tarafında ise batıl yazılıdır. Ömer bini Sad ve ordusu yukarıda yazılı dini farizeleri yerine getirmekte oldukları halde, yeşil sarayda fitne ve fesadın kazanını kaynatan ve batılın bekçiliğini yapan zalim bir diktatörün safında yer aldılar bunun için batıldan yana tavır aldılar ve hakla savaştılar. Batılda olanlar ilahi nuru söndürmek isterlerken namaz kılanlar, oruç tutanlar batılın yanında yer almalarına nasıl bir isim koymak gerekir?!

Tarih boyunca Velayet nuruna düşmanlık yaptıkları gibi günümüzde de çok açık bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Yemen’de, Nijeryada ve Ehl-i Beyt mektebinin havzası olan Batı Asyada dökülmekte olan kan buna açık delildir. İlahi velayet nurunu taşımakta olan peygamber evladı Seyyıd Ali Hameyni, imam Humeyni’den almış olduğu velayet emanetini can bahasına koruyarak asıl sahibine kavuşturmak istemektedir. Bunu gören islami takınan Amerikancı müslümanlar Amerikanın yanında yer alarak velayet nurunu söndürmek istemekteler. Bugün bu zihniyetin sahibi olanlar İmam Huseynin şahadetiyle nuru söndürdüklerine inandıkları için Şam’da emevi camisinde tatlı dağıtarak bayram yaptılar ve sersem müslümanlar hala o gün tatlı dağıtarak bayram yaptıkları gibi emevi camisinde namaz kılma sevdasındalar. Ama kör gözler bugün velayet nurunun tüm dünyaya yayıldığını zaferin imama ait olduğunu görmüyorlar ve ya görmek istemiyorlar ama er geç bunu görecekler.

Batıl: İlahi ve semavi olmayan yönetim şekillerine batıl denir, zira semavi söylem bizi şöyle uyarır ve yol gösterir.

‘’Kim islam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki bu din asla ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette ziyan edenlerden olacaktır.’’ 3/85

‘’Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna tabi olun (uyun) başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah bunları size emretti.’’ 6/ 153

Yüce islam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurmuştur: ’’Allah teala bir doğru yol koydu (Sırat-ı mustekim). Bu yolun iki tarafında iki duvar vardır ki duvarlarda bir takım açık kapılar bulunur. Kapıların üzerinde sarkıltılış perdeler vardır. Yolun başında şöyle diyen bir davetçi bulunur: ’’Ey insanlar! Haydi hepiniz gelin şu doğru yola girin. Dağılmayın. Birde yolun üstünde çağıran bir davetçi vardır. İnsan,  o duvarlardaki kapılardan birini açmak istediğinde hemen der ki: Eyvah! Ne yapıyorsun. Sakın orayı açma, zira açarsan içine girmiş olursun.

Doğru yol İslamdır, iki duvar ise Allah’ın sınırlarıdır, açık kapılar Allah’ın haramlarıdır. Yolun başında ki munadi Allah’ın kitabının taşıyıcısı olan ilahi elçidir. Yolun üstündeki munadi ise insanın fıtratındaki var olan nurdur.

Evet, ayetlerdeki ve hadisle verilmiş mesaj ilahi hudutları belirlemektedir. Semavi söylem şöyle uyarıda bulunur ‘’Kim ilahi hudutları aşar ve onu çiğnerse onlar zalimlerin ta kendileridir.’’

Evet! Dün ve bugün ilahi sınırlar aşılarak beşeri ve şeytani düzenlerle müslüman halklar yönetilmekteler, yönetenler ve yönetilenler ilahi olmayan bu yönetim şeklinden namaz kılıp oruç tutup Hacca gittikleri halde memnunlar; aynen Yezid döneminde olduğu gibi namaz kıldıkları halde zalim, fasık ve ilahi hudutları çiğnemiş Yezidin safında yer aldılar ve ilahi hudutları koruyan ve dini hayata hakim kılmak isteyen İmam Huseyini çok acı bir şekilde onu ve peygamber ailesini şehid ettiler. Günümüzün müslüman görünümlü zalim ve diktatörleri, batılın hayatta kalması için büyük şeytan Amerika ve batılılarla iş birliği yapıp Huseynin aşıklarının kanını dökmekteler. Bunun en bariz örneği Yemen’deki yapılan katliam, Suriye’deki savaş, Lüblanda Hizbullaha düşmanlıktır. Gerçek düşmanlık ise İran’da devletleşen Velayet mektebidir. Gün geçtikçe dalbudak olan velayet mektebi düşmanlarının kalbine kan akıtmaktadır.

Evet, Huseyin şehid düştü amma ölmedi, o Rabbisinin yanında rızıklandırılmış mümin gönüllerde yaşamaktadır ve yaşıyor. Ölüm batılda olanlar içindir, batıla hizmet edenler bu dünyada yaşarlarken ölülerdir. Mümin kalpler ve imanlı gönüller ölmezler belki göç ederler bu alemden kendileri için hazırlanmış yaşayabilecekleri diğer bir aleme. Peygamberler, Allah dostları, şehadet kanıyla göç edenler ve mümin muvahid olan iman ehli, madde ile mananın birleştiği bir alemde yaşarlar. İlahi izinle maddi aleme geçiş yapabilirler ve irtibat sağlamış olurlar, buna binaen Allah için ölenlere ölü demeyin onlar yaşıyorlar siz farkında değilsiniz!

Evet Huseyin (a.s) yaşıyor onun yarenleri de yaşıyor, ölü olanlar bunu idrak edemeyen maneviyattan yoksun zulme boyun eğmiş zilleti kendine şeref bilenlerdir. İlahi hudutları çiğneyen laikçilerin hizmetinde olanlar gece namazı da kılsalar bu hakikatı bu gerçeği göremezler. Nasıl görebilsinler? şeytan onları saptırmış ve kötü amellerini de onlara hoş göstermekte, öylesine yoldan saptırmış ki İmam Huseyin (a.s)’la Yezidi aynı terazide ve ya İmam Ali’yle Muaviye’yi aynı tarazide görmekteler

 

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle