Muhammed Avci Hocanın Kaleminden: FURKAN

Sa, 07/03/2017 - 13:43

Kuran ve Ehlibeyt Mektebi önderi Muhammed Avci Hoca:‘‘Hakla batılı birbirinden ayıran, batılın üstüne kırmızı bir çizgi çeken hak ve hakikatın aynası olan furkan, Muhammedin (s.a.a) sinesinden beşeriyete bu ayda sunulmuştur. Her kim kendi hakikatını görmek istiyorsa velayet aynasından hakla batılın ayrıldığı noktanın veya çizginin neresinde durduğuna baksın ve kendinin kimden yana olduğuna görsün‘‘.

FURKAN

Furkan, beşeriyetin hayat nizamı, mümin kalpleri nuru, inanmış gönüllerin şifa kaynağı, muttakilere hidayet yolunu gösteren ve onlara gizli sırların kilidini veren Kur’ani kerim ramazan ayında inmiştir. Hakla batılı birbirinden ayıran, batılın üstüne kırmızı bir çizgi çeken hak ve hakikatın aynası olan furkan, Muhammedin (s.a.a) sinesinden beşeriyete bu ayda sunulmuştur. Her kim kendi hakikatını görmek istiyorsa velayet aynasından hakla batılın ayrıldığı noktanın veya çizginin neresinde durduğuna baksın ve kendinin kimden yana olduğuna görsün.

Evet! Furkan,hakla batılı birbirinden ayıran ilahi kelam olan Kur’ani mecidin diğer bir ismidir. Bu ilahi kitap, insanı şeytani ve nefsani istek ve arzularla kirletmiş olduğu kalp aynasını temizler ve o insanı Rabbisine karşı yapacağı kulluğa hazırlar; kul olabilmenin şerefine varabilmek için Kur’ani kerimde yapılması emrolunmuş kulluk görevlerini yerine getirerek  yasaklanmış olan şeylerinde kapısına kilit vurarak kendisini korumakla elde edilebilinir.

İnsanın kendi özündeki var olan insani kimliğine kavuşa bilmesinde ramazan ayında tutulması emrolunmuş ibadetlerden biride oruçtur. Oruç insan nefsini terbiye eden ve şeytanın sızacağı tüm kapıları kapatan bir ibadettir; bu ibadet görevini yerine getire bilmesi için önündeki engellerin kalkması gerekir.

Engeller:

Tağut: Mubaleğe siğesinden tuğyandan gelir; manası haddi aşan ve sınırları çiğneyen tuğyankar insanlara denilmektedir; bu kelime hem tekil ve hemde çoğul olarak kullanılmaktadır. Tağut kelimesi Kur’an ayetlerinin muhtelif konularında yer almaktadır; genelde tağut kelimesinin yer aldığı ayetler hakla batılın kırmızı çizgisi olarak görülmektedir. Bunabinaen ilahi hilafet görevile görevlenmiş insan görevini yerine getirirken bu kırmızı çizgiyedikkat edilmesi halinde yapacağı ibadetler bir anlam kazanmış olur. Aksi halde gayri islami yönetim ve idarelerin belirlemiş olduğu hayat çizelgesinde hareket ederek tağuti bir sistemin gölgesinde onu kabullananarak yapacağı ibadetler gerçek anlamına ve felsefesine uymadığı gibi abidin ibadeti de ona birşey kazandırmayacaktır; ayrıca islam dinin özüne de zarar getirmektedir.

Misal olarak Türkiyede yürülükte olan batı menşeli gayri islami olan siyasetin, yönetimin ve idare şeklini kabullanarak onun yöneticisi olanların vereceği kararla oruç tutanların ve yapacakları ibadetlerin abidin üzerinde bir etki yapmadığı gibi hakla batılı bir arada yaşıyarak batı menşeli yönetim ve idareşekli olan tağuti anlayışın devamını sağlamış olurlar. Çünkü bir insanın Rabbisinin dostluğunu kazana bilmesi için önce batı kaynaklı laik demokrasıyı yani gayri islami olan yönetim şeklini redd edip Allahın ipine sarılmadıkça Allaha dost olamazlar. Allah dostlarını şöyle açıklar:

‘’Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğirilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu redd edip Allah’a inanırsa,kopmayan sağlam ipe sarılmıştır. Allah işitir ve bilir.’’2/256

‘’Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır’’ 2/257

Yukardaki iki ayeti güzelce anlamaya çalışırsak gerçek bir müminin kimliğini ortaya çıkara biliriz. Önce Zorla iman ettirmeyi yasaklar; bugün el nusra, elkaide ve işid’in yapmış olduğu eğlem ve terör hareketleri bu ayetle yasaklanmıştır; bu ilahi yasağı dinlemeyen işid ve el nusra ingiliz ve amerikanın yapmış olduğu virüs aşısıyla islamın bir terör dini olduğunu göstermek içindir; halbuki islam dini hiç bir surette dini zorla kabul ettirmeye musade etmemiştir;çünkü iman kalbi bir meseledir o zorla kabul ettirilemez; iman, yaratanla yaratılmış insanın arasında manevi bir bağdır; bu yaradılışın fıtratında var olan bir hakikattır bu baskı kabul etmez; ikinci olarak ilahi kelam olan Furkan kainat aynası olarak peygamberin sinesinde hakkı batıldan ayırarak insanların hür iradesinin tercihine bırakmıştır. Üçüncü olarak batılı tüm kurumlarıyla red edip Allah’ın ipi olan Kur’ana sımsıkı sarılarak Muhammed‘´in(s.a.a) sinesinde varolan aynasında kendini görüp iman edenler; işte Allah o müminlerin dostudur onları cahaletin zülmet karanlığından çıkarıp kendi nuruna kavuşturur.

Ayetin metninde bir insanın mümin olabilmesi için önce beşeri düzenleri, yasaları ve kanunları redd etmesinin şartı kesin hükme bağlanmıştır;İkinci olarak Allah’ın beşeriyet için göndermiş olduğu Kur’ani kerimin devlet yönetiminin bütün kurum ve kuruluşlarında adan zeye kadar beşeriyetin kurtuluşu için sunmuş olduğu yasalar ve kanunları işletip sahip çıktığı zaman iman etmiş olduğunu onaylamaktadır. İşte Allah bu müminleri kendine dost ilan etmiş ve onları cehalet karanlığından da kurtardığının haberini vermiştir.’’Allah müminlerin dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.’’

Ayetin devamında üçüncu sınıfıda şöyle anlatır.’’ Hakkın üzerini örtenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür.’’ Ayetin metnine bakacak olursak ilahi yünetim ve idare şeklinin üzerine bir perde çekerek batının yönetim ve idare şekline özenti duyarak tüm değerlerini veren ve batılı tercih ederek batılın yeralanlarınveliside yani dostu da tağuttur; oda dostlarını aydınlıktan karanlıklara götürür. Bu gün islam dünyası bu karanlığın içinde yaşamaktadır ve yaşamlarından da memnun oldukları açıkca   görülmektedir ; ancak kalpleri iman nuruyla aşılanmış olan müminler velayet ekseninde birleşerek Allah’ın dostluğunu kazanmışlardır; bunun açık adresi ise iran çoğrafyasında varlığını kanıtlamış  velayet nuru tüm dünyayı etkisi altına almıştır. İşte ramazan orucu bu velayet  şemsiyesi altında ilan edildiğinde gerçek kimliğile oruçluyu manen onararak kemalete doğru yol göstericilik yapar. Çünkü orucun farziyeti inananların aç ve susuz kalmaları için farz kılınmamıştır; belki yaradılış felsefesinde manevi yapı taşlarının sorunlar karşısında kaymasıyla yapmış olduğu boşluğu yeniden imar etmek için farzkılınmıştır. Mümin insan yılın onbir ayında karşılaşmış olduğu maddi ve manevi sorunlarla yırpatmış olduğu manevi değerlerini oruçla Rabbisile irtibat kurarak kaybettiği değerleri yeniden kazanmış olur.

Oruç ilahi velayetin gölgesi altında tağutları ve gayri islami olan düzenleri redd ederek oruç ibadetini yerine getirdiğinde melekler saffında yeralarak iftarını açmak için Allah’ın misafiri olarak melekler tarafından ağırlanır. Zira yüce islam peygamberi şöyle buyurur: ‘’Oruçlunun susması tesbih, uyması ibadet, duası makbul, ameli çok makbuldur.’’ (Deylemi)

İkinci engel.

İçteki manevi hastalıklar:

1-Kendini üstün görme, kibir ve büyüklenme

2-Başkalarını küçük görme, ayıplama ve başkalarına isim takma

3-Kötü zanda bulunma, başkasının ayıbını araştırma ve mümin kardeşinin arkasında onun gıybetini yapma

4-Söz taşıma, yalan konuşma, sözünde durmama ve emanete hıyanet etme

5-Kıskançlık, uzun emel ve  dünya sevgisi

6-Haram lokma, harama bakma ve haram olan bir şeyi dinleme

Yukarıdaki altı hastalık sirkenin balı bozduğu gibi bu altı hastalıkta orucun maneviyatını bozar, oruçluya sadece açlığı kalır. Çünkü orucun felsefesinde takva vardır, takvasız yapılan herhangibir ibadet olursa olsun onun Allah katında bir değeri yoktur. Hele batı hayranı laik seküler düzenlerin bekçiliğini yapan islam ülkelerinin başındaki şekilci müslüman liderlerin şemsiyesi altında onları kabullanarak oruç tutmaları Kur’anikerimin metninde bu tiplere verilecek bir şeri cevap yoktur; bunlar ancak fasıklar guruhunda yer alabilirler.

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle