DİNİ HÜKÜMET VE SEKÜLERİZİM 4 (2)

Sa, 07/03/2017 - 13:29

Kuran ve Ehlibeyt Mektebi önderi Muhammed Avci Hoca bu yazısında Dini Hükümet ve Sekülarizmi açıklamıştır.

 DİNİ HÜKÜMET VE SEKÜLERİZİM 4 (2)

FITRİ MEDENİYET:

İslam dini diğer beşeri ve batıl dinlerden farklı olan diğer bir tarafı ise Allah’ın insanı üzerinde yarattığı fıtri medeniyettir. Şöyle buyurur hakimi mutlak!

‘’ O halde sen, batıl dinlerden uzaklaşarak yüzünü ve özünü, hak din olan islam’a yönelt. Yani Allah’ın yaratmasında esas kıldığı o fıtrata uygun hareket et. Allah’ın bu hikmetini kimse değiştiremez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.’’ 30/30

Ayetin metninde insanın fıtratında kurulu bir din ve üstün bir medeniyetin olduğuna işaret eder. Buna binaen insanı batıl olan dinlerden kendini arıdırmasını ister ve fıtratındaki varolan hakikatına ve özüne dönmeye davet eder. Bu davet insanın yaradılışında varolan adalet ve üstün ahlaki değerler medeniyetin temel ilkesi olduğu kabul eder.

İnsan yaradılış ve hilkatı gereği medenidir; bunun içindir ki insan fıtratı gereği diğer insanlarla yardımlaşır ve onların hukukuna riayet eder ve sayğı duyar; bu saygınlık ve yardım severlik medeni olmanın göstergesi ve kanıtıdır. Bu gerçek her insanın fıtratında varolan bir hakikattır. İnsanın fıtri değeri olan bu hakikat, insan, kendisi için sevip istediğini bir başkası içinde sevip istemesi onun imanını kemalete erdiğini ve fıtratile tanıştığını belirlemektedir. ‘’ Kişi kendi nefsi için sevip istediğini mümin kardeşi içinde sevip istemedikçe imanı kamil olamaz!’’ Bu hadisi şerif insanı fıtratındaki var olan ilahi düzenle tanışmayı öğretir. Bunun içindir ki mevlayılayezal insana fıtratta varolan hanif dinine yüzünü özüne dönmesini ve onunla tanışmasını ve o fıtrattaki varolan hanif dinile hayatını şekillendirerek mevlasiyle irtibata girmesini ister. Bu isteğin yerine gelmesi halinde fert ve aile güvenilir emin bir toplum oluşturur; böyle bir toplum ise adil güvenilir ve emin bir devlet oluşturur.

Fıtraten medeni olan insan, hiç bir surette diğer insanların hukuna tecavuz etmediği gibi diğerlerin mal, can ve namusunuda kendisininmiş gibi koruma altına alır ve gözü gibi onu korur. Kendi menfaat ve çıkarları uğruna diğerlerin hak ve hukukuna asla hıyanet etmez ve belki diğerlerinin muşkülatlarını haletmek için elinden gelen tüm imkanlarını kullanır ve yardım eder; hata diğerlerinin menfaatlarına zarar gelmemesi için kendi çıkarlarından vazgeçer ve şu ayeticelilenin muhatebi olur. ‘’Daha önceden Medine’ye yurt edimiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zeruret içinde bulunsalar dahi onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.’’59/9

Ayeti dikkatla okuyacak olursak seküler bir dinin mesuplarıyla Muhammedi (s.a.a) bir dine mesup olanlar arasında önemli farklılıklar görmüş oluruz; seküler anlayışın sahipleri insanın değer ölçüsü maddedir; madde olduğu zaman insanda değerlidir, madde olmadığında insan değersiz bir eşya gibidir, sadece hizmet için yaşam hakkı tanınır; İslamda insanın değer ölçüsü manadır ve takvadır. Zira mevlayılayezal şöyle buyurur: ‘’Sizin en değerliniz Allah’tan korkup günah işlemeyenizdir.’’ Bu ilahi öğreti insanın iç dünyasında fetihler gerçekleştirerek kendi dünyasında varolan fıtri medeniyetle irtibatını kurar ve dış dünyasında maddi eksenli değil mana eksenli yardım severliğini ortaya koyarak medeni olma kimliğini kanıtlamış olur! Çünkü kendisi muhtaç iken kalbinde ki iman ve fıtratındaki medeni oluşunu başka bir muhtaca yardım etmekle isbatlamış olur. Ayetin diğer bir kısmında ise kendisi muhtac iken başkasına yapılan yardım dan dolayı içinde hiçmi hiç bir sıkıntı çekmeyişidir; bu onun imanının fıtratındaki varolan hakikatı’yle tanışmış olduğunun eseri olduğunu göstermektedir. Dini hükümet ve din mihverli anlayışının ve inancının sahipleri olanlar maneviyetle maddesine yön vererek toplumun emin ve güvelir insanları olarak tarihe kayıtlarını yaptırmış olanlardır. Seküler ve laik demokrasi anlayışını sahiplenenler her ne kadar yardımlaşmayı ve yardım etmeyi zahiren yapmış olsalarda perde arkasında kendi çıkar ve menfatları esas alınarak yapıldığı görülmektedir. Bu tip insanlar veya devlet erkanları yardım yapmış oldukları kişilerden kendilerinin reklamını yapsınlar diye yaparlar; veya mazlumun yanında olduğunu islahatçı ve yardım severliğini medya’ile ilan eder arkasından sırtına vurarak kan ve hiçran olarak ağzından dışarı çıkarır. Buna delil aramamıza gerek yok! Amerka ve muttefikleri olan ülkelerin sözleriyle eylemleri arasında ki farkı görmek yeterlidir.

Fıtri medeniyetin açıklamasını Kur’ani mecid şöyle beyan eder.

‘’Allah nezdinde hak din İslam’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskaçlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur. 3/19

İslamın kamil ve noksansız olduğunuda şöyle açıklar.

‘’Bugün kafirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık, onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.5/3

İnsanı yaratan halık insan için seçmiş olduğu islam dini insanın fıtratını muhatep alarak dış dünyasıyla birlikte medeni oluşumunu sağlar. Buna binaen islam şeriatı insan hayatını üçe taksim etmiştir ve ona göre yol haritasını da beyan etmiştir. Şöyle:

1-İtikadi hükümler.

a-Evreni tanımak; tekvini kanunlarla akıllara durgunluk veren kainatın ahengli çalışması bir yaratıcının bir güç ve kudretin kayyumiyetinin hakim olduğunu kanıtlar. İlahi kayumiyet sıfatının herşeyi kuşattığını gören insan, herşey gibi kendiside bir şey olduğuna inanır ve yaşamını konunmuş teşri-i kanunlarla şekillendirerek medeni yaşamı yaşamaya başlar.

b-Yaradılışın hakikatını, hikmetini ve felsefesini ilmi ve akli delillerle idrak edip yaratanını tanır ve onun ehediyet sıfatına iman ederek teslim olur. Evren ve nefsile tanışmış olan insan yaratanıy’le de tanışmıştır; bu tanışma insanın hakikatında var olan cevherin işleyişindeki ilahi iradeyi görür ve O sonsuz kudretin karşısında acziyetini beyan ederek eğilir! Bu eğilme’ile yaradılış felsefesinin kulluk olduğuna inanır ve teslim olur. Artık insan denilen varlığa yakışmayan taşkınlığı ve azgınlığı bırakır ve düşünür; bu devranışı medeni oluşunu gösterir.

c-Halıkla irtibat kurmak mahlukla irtibatı sağlar. Yaradılışının felsefesinin kulluk olduğunu bilen insan, devamlı Rabbisiyle irtibat halinde olur; bu ilahi irtibat halile yaratılmışlarla ister istemez irtibata girmeye zorlar. Çünkü yüce yaratıcı kainatı birbirine muhtac yaratmıştır; bunlar arasındaki dayanışma ve irtibat herşeyin kendi görevini en iyi şekilde yaptığı insan tarafından görülür; bu görüntüler insanı kendine dönüştürür ve vazife yapmaya davet eder. Bu bilinç ve olgunluk insanın medeni oluşunun kimliğidir.

2-insanın yüksek değerlerini belirleyen ahlaki hükümler.

En güzel ahlak üzere gönderilen yüce islam peygamberi güzel ahlakın ilkelerini şöyle açıklar.

‘’ Yumuşak devran! Sertlikten sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.’’ (müslim)

‘’ Dünyada veya ahirette özür dilemek zorunda kalacağın söz ve hareketten sakın.’’ (hekim)

‘’ Komşusu kötülüğünden emin olmayan, mümin olamaz.’’ (Buhari)

‘’Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları içinde sev ki müslüman olasın.’’ (müslim)

‘’Halkın elindekine göz dikmemek, müminin alemetlerindendir.’’(müslim)

İslam peygamberi Hz. Muhammedin (s.a.a) öğretici, eğitici, terbiye edici ve insani kamil olmaya götürücü mubarek sözleri, kendilerini ileri bir medeniyetin sahibi olduğunu iddia edenlerde bu ahlakı yapı görülmemektedir; demokrasi ve seküler anlayışı bir kurtuluş reçetesi olarak sunmak isteyenlerin kendileri ahlaksızlığın en çirkefini yaşamaktalar; milleti temsil edenler, hırsızlıktan tutun eş cinselliğe kadar bütün kötülükleri yapmaktalar ve ayrıca zina ve eş cinselliğide çıkardıkları kanunla serbest bırakmışlar! Buna binaen ahlaklı bir toplum ancak Resulun bu sözlerini beşeriyetin hayatına işlendiği zaman insandaki fıtri medeniyet tecelli etmiş olur.

3-Ameli hükümler.

Beşeriyetin ferdi, ailevi, ictima-i ve siyasi sorunlarını cevaplayan ve düzene koyan ilahi hükümlerin tamamıdır. Buna bina’en, İnsanların eylem ve söylemlerini, ilahi irtibatı ve yakın akraba ve diğer insanlarla olan sosyal ilişkilerini düzenleyen hükümlerdir. Bu hükümlerin tamamına şeriat ismi verilmiştir. Kur’ani kerim şöyle açıklar.

‘’ Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler.şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.45/17

‘’Sonrada seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.45/18

Şeriat lugat anlamı itibarile su kanalı olarak mana edilir ki susuz olanlar ona doğru gider. Bundan dolayıdır hakka susamış insanlar vahyin serçeşmesinden akan abu hayata doğru koşarlar ve ondan beslenerek ilah rıza ve mutlu bir hayata kavuşmuş olur.

Şeriattın hedefi, insanın hayatının şekillenmesinde olmazssa olmaz olan şu ilkelere düzen vermektir. Akaidi, ahlaki, amali, iktisadi, ticari, siyasi, sosyal ilişkiler ve uluslar arası ilişkilere ta’alluk eden tüm meselelere ilahi vahyı’le düzen verir.

Yukarda zikredilen bu üç ana ilke’ile terbiye edilmiş yönetim ve idaresinde ilahi vahyın tanzim etmiş olduğu şeriat olan insanlara medeni insan denilir. Zira medeni bir toplumda kilit görevini yapan insanın iç temizliğidir. Şirk ve küfürden, nifak ve rıyadan, kin ve kıskaçlıktan, kibir ve kendini beyenmekten arındırımış insanlar medeni bir toplumun temellerini oluşturmuş olurlar. Bu temizlik ilkesi beşeriyetin birbirine olan güvenidir; bu güvenin teminatı’ise güzel ahlaktır; güzel ahlak ise ilahi şeriatın insanın amellerine yansımasiyle gerçekleşmiş olur.

Herşeyin yaratıcısı subhan olan Allah insana yapmış olduğu tavsiye; fıtratınızı nefsin ve şeytanın kötü ve çirkin istekleriyle kirletmeyin, çünkü büyük bir felaket ve ziyanla karşıkarşıya kalırsınız; fıtratınızdaki hakikata dönün ki sulhu safa içinde yaşamayı kazanmış olsaınız.

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle