BÜYÜK AİLE BİRLİĞİNE GİDEN YOL-4-

Sa, 07/03/2017 - 13:21

Kuran ve Ehlibeyt Mektebi önderi Muhammed Avci Hoca bu yazısında Islamda Büyük Aile Birliğinin nasıl oluşacağını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.

 BÜYÜK AİLE BİRLİĞİNE GİDEN YOL-4-

Büyük Aile Birliğini Teşkil Eden Bireylerinin Vazifeleri:

İslam aile birliğinin vazifelerini islam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) vermiş olduğu şu emirlerle belirlemiştir.

1- İslam kardeşliğinin önemi ve sosyal hayattaki yeri:

a- Onlar birbirine zulm etmezler. Zira zalimlerin yardımcısı yoktur. Yüce Allah şöyle buyurur: ’’Hayır olarak harcadığınız her şey, adadığınız her adağı, Allah mutlaka bilir ve mukafatını verir. Fakat zalimlerin ahirette yardımcısı olmaz.’’

b- Onu sahipsiz ve kendi başına bırakmaz. ’’Mümin erkeklerle mümine kadınlar birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. Onlar iyliklere teşvik ederler ve kötülüklerden men ederler. Namazı hakkıyla yerine getirir, zekatı verir, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte onları Allah geniş rahmetine mazhar edecektir. Çünkü Allah azizdir, hakimdir.’’ 9/71

c- Kardeşinin ihtiyacını gidermek için ona yardımda bulunur. Resuli Ekrem şöyle buyurur: ’’İki mümin kardeşi misalı iki ele benzer;  birbirini yıkar ve işlerinde birbirine yardımcı olurlar. Kirlenmiş beden iki elin yardımıyla temizlenir. Dıştan gelen tehlikeyi iki elin birleşmesile önlenir.’’

d- Kardeşinin işlerini kolaylaştırmak: İslam peygamberi şöyle buyurur: ’’Kim sıkıntıda olan birinin sıkıntısını giderilmesinde ona yardımcı olursa Allah’ta dünya ve ahirette onun sıkıntılarını giderir.’’

e- Kardeşini aldatmaz ve ona ihanet etmez. İmam sadık (a.s) şöyle buyurur: ‘’Mümin müminin kardeşidir; onun gözü gibidir, onun yol göstericisidir, asla ona ihanet etmez, ona sitemde bulunmaz ve ona zulm etmez,  kesinlikle onu aldatmaz ve ona verdiği sözden bir adım geri atmaz  ve verdiği sözü vechiehsen yerine getirir. ’’ Diğer bir hadiste ise şöyle buyurur: ’’ Bizi aldatan bizden değildir.’’

2- Kendin için istediğini kardeşin içinde aynısını iste: Yüce islam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a.) büyük aile birliğinin yapısını ve çatısını ümmet birlğini temel esas olarak alır ve onun üzerinde bina eder ve şöyle buyurur: ‘’Bir mümin kendi nefsi için istediğini mümin kardeşi içinde istemedikçe iman etmiş sayılmaz.’’ Peygamberin bu uyarıcı ifadesi mümin kalpleri titreten ve korkutan bir ifadedir.

Çünkü kalbindeki aşkın ve muhabbetin ifadesi olan imanın ucuz ve basit dünya mete’ile yok olmasını istemez. İşte Resulun bu uyarıcı ve eğitici sözü mümin kalpleri birbirine kenetler ve kendi nefsi için istediğini mümin kardeşi içinde ister. Böylece islam aile birliğinin temelini bu ilke üzerinde kurar.

3- Sosyal yapılanmada bütün yönleriyle emniyetin sağlanması. İnsaniyet mektebinde sosyal ilişkilerin ahlaki yapısını hidayet kaynağı olan Kur’ani Kerim şöyle beyan eder.

‘’Ey iman edenler! Sizden hiç bir topluluk bir başka tolulukla alay etmesin. Ne malum? Belki alay edinenler edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlarda başka kadıları alaya almasınlar . Belki alay etmek istedikleri kadınlar daha hayırlı ve üstün olabilirler. Birbirinizi ayıplayıp karalamayın ve birbirinizi kötü isimlerle isimlendirip çağırmayın. İman ettikten sonra insanın adının kötüye çıkması, fasık damgası  yemesi ne kötü şeydir! Kim tevbe etmezse onlar tam zalimlerdir:’’ 49/11

‘’Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiskindiniz! Allah’dan korkun Allah tevvaptır ve merhamet edendir.’’ 49/12

Yukardaki iki ayette altı tane öneri sunulmuştur.  “Alay etme yasağı”,  “Küçümseme”,  “ Isim takma”,  “Kötü zanda bulunma”,  “Ayıp arama” ve “Gıybet etme”.  Bu altı emir bir toplumda, bir camiada veya insaniyet mektebinde inanılır, kabul edilr ve emredilenler yerine getirilirse o toplumun o camianın ve insaniyet mektebinin her ferdinin  izzeti,şahsiyeti, insani kimliği ve insani değeri sigortalanmış ve güven altına alınmış olur.

Artık ne kendini beğenme ve nede başkasını küçük görme, ne başkalarına isim takıp maskara etme ve nede bir başkasının ayıbını araştırma, ne kötü zanda bulunma nede gıybet etme fırsatını bulabilir. Diğer bir tabirle insan dört tane önemli sermayesi vardır, bu dördü sermaye bu kanunun maddeleri arasında güvence altına alınmıştır.

”Can”, “ Mal”,  “Namus”,  <”şeref ve şahsiyetini” yukardaki iki ayet insanın bu dört sermayesini en yüksek mertebede korunma altına almıştır. Yüce islam peygamberi şöyle buyurmuştur: ‘’Allah, müslümanın  kanına, malına, namusuna ve şahsiyetine dokunmayı veya zarar vermeyi haram kılmıştır.’’

Allah’ın veli kulları ve islam büyükleri kendi taraftarlarına şu tavsiyelerde bulunmuşlardır. Müslümanların büyük ve küçük, çocuk ve yaşlılarını kendi ailenizden biri kabul edin ve onları sevgilerinize ortak edinin ve onlara karşı şevkatlı ve merhametli olun .

İmam Cafer (a.s.) şöyle vasiyette bulunur: ‘’Sana vasyet ediyorum (yani her mümine) ki müslümanların çocuklarını kendi çocukların gibi bil ve onları sev! Orta yaşlılarını ve gençlerini kardeşin bil ve onları kucakla!. Yaşlı olanlarınıda baban gibi bil ve onlara saygıda kusur etme!.  Çocuğuna merhamet et! Kardeşine selam ver! Babana hürmet et !..

Yukardaki ayet ve hadisleri yanyana getirip değerlendirdiğimiz zaman, insaniyet mektebinin bireylerinin ve toplumsal yaşamını  teminat altına alındığını ve insanları güven ortamında hayatlarını sürdüre bileceklerini önermekte ve emretmektedir. Bu emirler  doğrultusun da hayatını şekillendirmek isteyenler Kur’an ve Ehl-i Beyt’i resule baş vurarak almış olduğu reçete ile, islam aile birliğini koruma altına almış olur.

4- Dünya genelinde emniyet:

İmam Musa el kazım (a.s)  dünya çoğrafyasında ki yaşamakta olan insanların sulh ve safa içinde yaşamaları için şöyle buyurmuşlardır.

‘’Yer küresinde yaşayan bütün milletler ve kavimler, insaniyet adına birbirine muhabbet ve sevgilerini ibraz etsinler. Ve birbirinin can, mal ve namuslarını güvence altına alsınlar. Hiç bir surette emanete ihanet etmesinler. Haktan ve adaletten yana olsunlar. Ve hiç kimse kimsenin hakkına tecavuz etmesin ve adaletli davransınlar.

Gönüllere huzur, yaşantıya şekil ve yön veren bu hakimane sözler, dinlenip  itaat edilecek olunursa kan gölüne dönmüş dünya cennete çevirmiş olur. Her hastalığı bir doktoru ve tedavi eden bir hekimi vardır. Hastalar verilecek olan reçete ile amel edecek olurlarsa şifa bulunur. Bugün beşeriyetin içine düşmüş olduğu sosyal sıkıntıdan kurtulmak için vahyın mektebinden sunulmuş ilahi ve manevi reçetenin kullanılması da var olan sıkıntıları giderir.

Zira  cenabi Allah, her dert için bir ilaç ve her sıkıntı ve çıkmaz için bir  çıkış ve huzur yolunu göstermiştir. Ancak insanlar bundan gaflet ederek dünyayı cehenneme çevirmişlerdir ve büyük aile birliğini birbirine düşürerek dünyayı kan gölüne çevirmişlerdir. Bu dramatik yaşamın huzur ve saadet yurduna çevire bilmek için şunlar yapılması gerekir.

İnsanların kalplerinin birbirine bağlanmasına engel olacak kalbi  hastalıklar olan, kin, buğz, kıskançlık ve düşmanlıkları aradan kaldırıp muhabbeti, sevgiyi ve kardeşliği meydana getirecek olan eylem, insanların ilahi nurun yeryüzündeki tecelliyatı olan Hz. Muhammed’in (s.a.a) nuru ekseninde birleşmesi kaçınılmaz bir ilahi farizadır.  Bu farizanın yerine getirilmesi bize vahidül ehed olan Allah’a kulluk etme yolunu gösterir. Kulluk ise birliği, beraberliği ve kardeşliği meydana getirir. Kullarına en iyi merhamet eden Allah, yolunu da şöyle gösterir:

‘’Hepiniz toptan , Allah’ın ipine (dinine) sımsıkı sarılın, bölünüp ayrılmayın! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah kalplerinizi birbirine ısındırmış ve onun lütfu ile kardeş olmuştunuz. Siz bir ateşin çukurunun tam kenarında iken oraya düşmektende sizi O kurtarmıştı. Allah size ayetlerini böylece açıklıyor, ta ki doğru yola eresiniz.’’ 3/103

Ayetin nuzül sebebi, islamdan önce Medinede yaşayan ve ehli kitap olan yahudi kabilelerinden “beni kureyze”  ve “beni nadir” kabileleri, medinede ve etrafında yaşamakta olan kabileleri sömürmek için şeytani bir plan uygulamışlardır; Bu iki yahudi kabilesi önce Medinede müşrik olarak yaşayan iki büyük kabileyi  < evs> ve <hazreç> ci birbirine düşürmek için ikiye ayrıldılar, beni kureyze yahudileri evs kabilesini destekliyerek hazrecin üzerine kışkırtılar, beni nadir yahudileri ise hazrecin tarafına geçerek onları evs kabilesine karşı kışkırtarak bu iki kabileyi tam 125 yıl savaş tırdılar.

Ancak yüce islam dininin nurunun taşıyıcısı olan Hz. Muhammed (s.a.a) Medineye hicret etmesiyle yıllarca süren fitne ateşi kardeşlik ellerinin birbirine uzanmasıyla sönmüştü. İnsan kanını dökmekle kendi yaşamlarını bu iki kabile üzerinden sürdürdüklerini fark eden müslümalar hemen savaşa son verdiler. Anlamsız ve manasız  savaşın yahudiler tarafından tezgahlandığını imanın verdiği basiretle fark etmiş oldular. İmanla birbirine ısınan kalpler, düşmanlık yerine dostluğu, kin ve buğzun yerine muhabbeti kazandılar. İmanla kazandıkları değerlerle Medinede islamın ilk büyük aile birliğini oluşturdular.

Ayetin nuzül sebebi günümüz insanına dikkat dikkat diyerek uyarı yapmakta!. Yahudiler yine iş başında, gözünü aç iyice bak dünya kan gölüne çevirilmiş, milletleri kavimleri birbiriyle savaştırarak sömürgeciliklerini yine devam ettirmekteler. Yıllar ve asırlardır islam ümmeti arasında süren savaş sadece müstekbir ve zalim güclerin ve devletlerinin bütçesine para akıtmaktalar. Ve layık ve seküler, demokratik ve kraliyetlerlede velayet makamını işgal etmişler.

İslam beldelerinin arasına sınırlar çizerek milletler, kavimler ve mezhepler savaşı meydana getirerek islam ümmetinin yeraltı ve yerüstü tabi kaynaklarını götürerek birbuçuk milyar müslümanı köle gibi çalıştırarak kendilerine bağımlı kılmışlar. Evet!.. Bu zilletten kurtuluş nasıl olmalı? Cevap, önce bu muslümanlar sömürüldüklerinin farkında olmalılar ki kurtulmanın çarelerini aramış olsunlar. Bir insan, bir millet ve bir devlet nasıl sömürüldüğünü, kim sömürdüğünü ve sömürmek için hangi vesileleri kullandığını bilmesi gerekirki ona göre tedbir alsın ve ona göre çare aramış olsun.

Evsiz islam ümmetinin birbuçuk milyar büyük aile bireyleri gaflet içinde koyun sürüsü gibi güdülmekteler. Direniş gösterme cesaretini gösteren müminlere karşı müstekbirler sömürmekte oldukları devlet erkanını ve gütmekte oldukları insanları onlara karşı çıkarmak için ve onları bastırmak için radikal dinci ve ya islami terör diyerek kardeşi kardeşe düşman eder ve sömürülerini devam ederler.

İslamın büyük ailesini sömürmek için nasıl parçaladılar ve parçalamek için hangi malzemeleri kullandılar? Evet!.. Önce peygamber, ümmetin kurtuluşu için miras olarak bıraktığı  Kur’an ve Ehl-i Beyt mektebini islam ümmetinin elinden aldılar. Nubüvvet ve imamet mektebini saltanata çevirdiler. Saltanatın gölgesinde  birçok mezhepler türeterek farklı farklı anlayışlarla birbirinden ayırdılar.

Bazen mezhep kavgalarıyla kardeşi kardeşe düşman ederek kanlarını döktüler. Milliyetçilik, kabilecilik ve ırkçılıkla islamın büyük ailesini yıllarca birbiriyle savaştırdılar ve savaştırmaktadırlar. Halkı müslüman olan orta doğuda günümüzdeki savaşın niçin olduğunu soracak olursak!.

Cevap olarak müstekbirlerin hazırlamış oldukları sömürü planlarını uygulaya bilmeleri için yeni ve taze kana ihtiyaç duymaktalar; buldukları taze kanla değişimi yapmak isterlerken eskilerin direnişile karşılaştılar; eskileri muhatep almak istemeyen sömürgeciler halkları örgütliyerek eskileri saf dışı bırakacaklar; bu menfur emelleri uğruna aylardır islam beldelerinde kan dökülmekte ve hemde kardeşin kardeşinin eliyle kanını dökmekte  veya acımasız silahlarıyla savunmasız halkların üzerine döktükleri bombalarla bugünkü hedeflerine varmak istemekteler; çünkü aç, bitkin ve çaresizlik içinde bırakmaları gerekirki itaatkar olsunlar.

Evet!. Çare? Bu ateşi söndürmek için Allah, bugünün insanına kurtuluş çağırısı yapıyor. ‘’Allah’ın ipine (dinine) sımsıkı sarılın birbirinizden ayrılmayın. ’’ Evet! Bu çağırı insanlığa kurtuluşun yolunu göstermektedir. Dünyada sulh ve barışın reçetesi Kur’an eczahanesindedir. İslam peygamberi vahyın nuruyla ümmetinin gelecekte karşılaşacağı tehlikeleri gördüğünü ve onların bu tehlikeden kurtulabilmesi için onlara iki emanet bırakıyor; ve şöyle buyuruyor: ‘’Ben size iki ağır emanet bırakıyorum bu iki emanete sımsıkı sarılacak olursanız tehlikeye düşmeyeceksiniz; birincisi Kur’ani Kerim diğeri ise benim Ehl-i Beytimdir; bu ikisi birbirinden asla ayrılmazlar ta kıyamette bana gelinceye kadar.

Diğer bir hadiste ise gelecekte ümmetin maruz kalacağı itikadi ve siyasi çalkantıları bir okyanusun dalgalarına benzeterek şöyle buyurur: ‘’Benim Ehl-i Beytim Nuhun gemisi gibidir kim binerse kurtulur  binmeyenler ise garkolur’’ diyerek ümmetin kurtuluş yolunu gösterir. Ne yazıkki bu yol göstericilik dikkata alınmadı ve hala alınmamakta!. Peygamberini dinlemeyenler halıyla sömürgecileri dinlemek zorunda kalacaklardır ki kalmış ve dinliyorlar; aynı zamanda kurtuluşuda başka mekteplerde veya başka idolojilerde veya bazı kavramlarda yani demokrasilerde  aramaktalar.

Bu insanlar ya büyük bir gaflet içindeler veya islam dinine düşmanlar. Kapitalist sömürgecilerin islama düşman olmaları ve demokrasi bayrağını taşımaları makul karşınabilinir; ama biz müslümanız diyenlerin demokrasi bayrağını taşımalarına ve ağızlarından asla ve asla düşürmemelerine ne diyeceksiniz!. Evet!.. Dünya islami aile birliğinin oluşabilmesi için şu temel ilkeleri esas alarak oluşumunu bina  etmesi gerekir.

1- İman nuruyla  dünyadaki varolan savaşların yahudi tezgahlarında tezgahlanarak, kabile, ırk ve çoğrafyayı savaşları yaptırtıklarını islam ümmetinin görmesi ve bilmesi gerekir.

2- İmanın insana kazandırmış olduğu basiretle demokrasi şemsiyesi altında dostluk elini uzatan büyük şeytan Amerikanın sömürgeci hilesini görmesi gerekir.

3- İslam ümmetinin birlik ve beraberliğini bozulmasına  sebep olan ırki, kabilevi ve mezhebi kavgaların tarih süreci içinde düşmanlar tarafından tezgahlandığını bilmesi gerekir.

4- Batı tarafından hoş görülen ve biçilerek islam ümmetine giydirilen layık demokratik ve ılıman islamın gömleğini çıkararak yerine Allah’ın ve peygamberin beşeriyetin kurtuluşu için sunduğu iman, aşk ve muhabbet gömleğini giymesi gerekir.

5- Tarih boyunca saltanatları ve ırki taasupları uğruna islamın şemsiyesi altında insan kanı dökerek toprak genişletmek arzusunda olanların yapmış oldukları savaşların islami olmadığının bilincinde olması gerekir. Çünkü bunların yapmış oldukları savaşlar islam dinini kan döken toprak gasb eden acımazsız bir din olarak tarihe yazılmıştır. Halbuki islam dini tüm insanlığa kucak açan ve merhamet ve şefkat ellerini insanlığa uzatan bir dindir. Ancak kankırana dönüşmüş insanlığı fitne ve fesada uğratacaklar karşısında insanlık camiasını korumak için savaş yapma musadesi verilmektedir.

6- Peygamberin beşeriyetin kurtuluşu için bırakmış olduğu iki emanet olan < Kur’an> ve <Ehl-i beytine> sahip çıkarak hayatını onların emrettikleri şekilde şekillendirerek yaşaması gerekir.

7- İslami olmayan yönetim şekillerinden kendisini arındırması gerekir. Ve yöneticilerin karşısında islamın izzet ve şerefini koruyacak bir tavır takınması gerekir.

8- Irki, kabilevi ve mezhebi taasuplardan kendisini arındırıp Kur’an, sünnet ve Ehl-i beyt mihverinin ekseninde merhamet ve şevkat ellerini uzatarak büyük islam aile birliğini kurmak için adım atmalıdır.

9- Kalpteki imanı aşka dönüştürerek imanlı gönüllerle manevi bir bağ kurması gerekir.

10- Kalbi hastalıklar olan ve imana zarar veren kibir, kendini beğenme, haset (kıskançlık), müslümana karşı kin, gıybet, kötü zan, müslümanın ayıbını araştırma ve müslüman kardeşini küçük görme hastalığından kalbinden temizlemesi gerekir.

11- Mümin kalpler birbirine muhabbet, sevgi, saygı ve güven ellerini  uzatarak, birbirine kenetleşmiş bir şekilde kardeşlik binasını oluşturmaları gerekir.

12- İylik ve takva üzerinde yardımlaşarak kötülüklere karşı durmaları gerekir. Bu aynı zamanda emribilmaruf nehyi anilmünker görevidir.

13- Her mümin yaşamış olduğu asırda gelişmekte olan siyasetlerin fevkinda  siyaset bilgisine sahip olmalıdır. Aksi halde şeytani siyasetlerin potasında erir ve yok olur.

14- Her müslümanın Ahzab suresinin 1 – 2 ve 3. Ayetiyle amel etmesi gerekir. Çünkü bü üç ayetteki dört hüküm müslümanın  kimliğini, yolunu, rehberini ve hedefini belirler. ’’Ey peygamber, Allah’a karşı gelmekten sakın (hitap müminleredir) kafirlere ve munafıklara itaat etme! Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.’’

‘’Rabbinden sana vahyolunanan emirlere uy! Allah ne yapıyorsanız onların hepisinden haberdardır.’’

‘’Yanlız Allah’a dayanıp güven! Koryucu olarak Allah yeter.’’ 33/1-2-3

a- İlahi huzurda günah işlemekten sakının. Peygambere hitapla ümmete emredilmektedir.

b- Kafir ve munafıkların isteğine uyma ve onlara itaat etme. Ve onlardan uzak dur.

c- Rabbinden sana vahyedilene uy! Başka idolojilere ve gayri islami yönetimlere tabi olma ve onları red et!

d- Munafık ve kafirlerden gelecek tehlikelerden korkma, zira koruyucu olarak Allah yeter.

Bu ilahi emirler büyük aile birliğinin kurulmasında olması gereken hükümlerdir. Bu ilahi ilkeler islam aile birliğinde yasal olarak kabul edilmesi ve değişilmesi mümkün olmayan bir ilkedir. Bu ilkeler büyük aile birliğinin anayasası olarak kabul edilmelidir!..

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle