BÜYÜK AİLE BİRLİĞİNE GİDEN YOL-2-

Sa, 07/03/2017 - 13:13

Kuran ve Ehlibeyt Mektebi önderi Muhammed Avci Hoca bu yazısında Islamda Büyük Aile Birliğinin nasıl oluşacağını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.

 BÜYÜK AİLE BİRLİĞİNE GİDEN YOL-2-

İnsanın en büyük değeri takvadır

Mana olarak: kişinin, dünya ve ahirette kendisine zarar verecek şeylerden sakınmasıdır. Başta şirk ve küfürden, haram ve günahlardan, hatta tenzihen mekruh şeylerden sakınmada buna dahildir. Bütün insanları muhatep alan yukardaki ayet, gerçek olan insani değerlerle yanlış ve yalan olan insani değerleri birbirinden ayırır ve şöyleder: ‘’Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülalelere ayırdık.’’ Ayette işaret edilen bir erkek ve bir kadın << Adem>> ve <> Buna bina’en insanlar değer bakımından birdir. Artık gerek yoktur ki insanlar kabile ve sulale bakımından biri diğerine üstünlük taslasın; zira tüm insanlar bir ailenin çocuklarıdırlar. Farklı yaradılışlarda olmaları ilahi hikmetin ve onun azamet ve büyüklüğünün delilidir. Farklı yaratılışlardaki diğer bir hikmet ise sosyal yaşamın korunması içindir. Çünkü bü farklılıklar insanların bibirini tanıması içindir; insanların birbirini tanımayışı insanlık camiasında düzen sağlanamaz; eğer insanlar bir tip, bir desen, bir reng ve bir dil konuşmuş olsaydılar insanlık camiası baştan ayağa hercumerc olurdu ve aynı zamanda insanın bir değeri olmazdı, zira farklılığı olmayan bir şeyin değeride bilinmez, bu nedenle  ilahi düzenin işlemesi için insanların farklı dil ve farklı reklerde yaratılmıştır. Ancak bu farklı yaradılış ve insanlara bir üstünlük ve bir değer belirlememiştir. İnsana farklı bir değer ve imtiyaz veren takvadır. << İnne ekremekum indallahi atkakum>> ilahi açıklama ile maddi olan değerlerin üzerine kırmızı kalem çizilmiştir. Ve gerçek asalet ve üstün değer, huzuri hakta günah işlemekten haya eden ve sakınan takva sahibine vermiştir. Batini ve ruhani bir sıfat olan ‘’ takva’’ herşeyden önce insanın kalbinde yer etmesi gerekir.  Zira iman takvanın aynasıdır; salih amel ve güzel işlerinse imanın azalara yansımasıdır. Bu değerler üzerine kurulacak islamın ön gördüğü aile birliğinin oluşturduğu kavimler ve milletlerle büyük aile birliğinin yapısını teşkil etmektedir; bu muazzam yapının temel sutunlarını oluşturmakta olan anne ve baba takvayı esas alarak insanlık camiasının bu çatısı altında eğitimine başlamalılardır.

Doğru değerler ve yanlış değerler

Şu bir hakikattır ki her insan fıtraten üstün değerler için çalışır ve gayret eder. Ancak farklı kültürlerde değer ölçüleri farklı algılanmaktadır. Bazen yanlış değerler doğru değerlerin yerine geçer. Bazıları kabile ve sulalesini öne çıkarır ve onunla övünerek kendisine değer biçer. Bazılarıda mal, servet veya villa ve saray sahibi olmasını değer ölçüsü olarak kabul eder ve ona kavuşmak için telaş eder. Bazıları da  siyasi ve ictima-i makamları esas alarak değer ölçüsünü belirler. Bu tertip üzere herkes bir adım atarak kendi değerlerine gönül bağlar ve onu kendine bir değer sayar. Böylece insaniyet tehlike çanlarıyla, savaş, kan ve göz yaşlarıyla uyanır. İslam bu değerlerin dış bir görüntü oldüğünü açıklar ve üzerine kırmızı bir hat çizer. Ve gerçek insanı değeri insanın şahsında ve zatında olan takvayı, temizliği ve imanı esas alır ve insanın değerini  onun takvası belirlemiş olur.

İnsanı düşündüren ilahi mucizelerden biride, Kur’ani mecidin geldiği tarihte kabile tasubunun çok ileri düzeylerde olduğu ve sınıfsal farkın insanları köleleştirdiği bir zamanda gelmesidir.  İnsan onuruna zarar veren bu menfur inançlar insanlarda putlaşarak ciddi savaşlar oluşturmuştu. Tam bu dıramatik yaşamda islam sinelerde açılmış yaraları tedavi etmek için yapmacık putları yıkarak kemikleşmiş ve insanları köleleştirmiş olan cahili adetlerden kurtarmıştır. Hakkın karşısında kendini savunamayan batıl, hakkın karşısında diz çökmüştür. İnsanları mağrurlaştıran  mal, makam, servet, kabile, kanbağı, reng ve miliyetçilik artık tarihin çöplüğüne gömülmüştü. Artık insan kendi gerçeğiyle tanışıp zatında var olan hakikatının ona değer vediğini anlamıştı.

Bu ayetin nuzul sebebinin hikmetine bakalım: İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) Mekke feth edilince ’’Bilal’e işaret ederek’’ emir buyurdular ezan okunsun, Bilal Kabenin üstüne çıkarak ezan okudu. Bunu gören ‘’Utbe’’ şöyle dedi; şükür olsunki babam bugünü görmeden öldü! Harıs bini haşimde şöyle dedi!  Acaba peygamber bu siyah kargadan başkasını bulamadımı!? Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu ve gerçek değerin kabilecilik, sulale, reng ve ırkta veya mal ve makamda olmadığını, gerçek değerin iman ve takvada olduğunun haberini vermiştir.

Diğer bir rivayete göre ayetin nuzul sebebi peygamberi ekrem emir buyudular; kızlarınızı azad edilmiş kölelere ve yabancı uyruklu müslümanlara verin! Onlar ta’acub ettiler ya Resulullah biz kızlarımızı azad edilmiş köle ve arap olmayanlara mı verelim? Bunun üzerine ayet nazıl odu Ve peygamber bunu üzerine Mekkelilere bir hutbe irad etti: ‘’Ey isanlar Allah sizden cahili adet olan babalarınızla övünmeyi giderdi, insanlar iki gurubtan başka bir şey değildir: Allah katında değerli, takva sahibi ve güzel işler yapalar üstün bir kimliğe sahipler. Diğer grup ise asi ve şakavetli olanlardır ki Allah katında hiç bir değeri olmayanlardır. İnsanlar ademin çocuklarıdırlar, Adem ise topraktandır. Allah şöyle buyurur: ‘’Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık, tanışmanız için sizleri kabile ve soylara ayırdık, sizin en şerefliniz Allah indinde takvaca en üstün olanınızdır. Allah bilen ve haberdardır.’’

Gerek ayetin nuzül sebebi gerekse peygamberin eğitici, terbiye edici, birleştirici ve insanları birbirine kaynaştırıcı mubarek sözleri olsun, islamın aile düzeninin şekillenmesini beyan eder. İslamın büyük aile düzenini yıkacak ve bir bomba gibi tahrip edecek olan kabileciliğin, ırkçılığın, kavmiyetçiliğin, makam ve şöhret hastalığının, mal, zenginli ve güzel evlerle övünme hastalıklarının üzerine kırmızı kalem çizerek şu hadisi şerifle müminlerin gönüllerini birbirile birleştirir. ‘’Ey insanlar! Dikkatlı olun : Muhakkak ki Rabbiniz birdir ve babanız birdir; Dikkatlı olun! Arabın aceme aceminde araba, Siyahın beyaza beyazında siyaha  bir üstünlüğü yoktur. Dikkatlı olun! Allah katında sizin en üstün olanınız takvaca en üstün olanınızdır. Ben Allah’ın emrini size tebliğ ettim mi? Dediler evet! Peygamber buyurdu ki bu mesajımı duyanlar duymayanlara ulaştırsın’’!

Diğer bir hadisi şeriftede şöyle buyurur:

‘’Allah sizin kabile ve nesebinize, nede sizin şekil ve ecsamınıza ve nede sizin mal ve servetinize bakar; ancak sizin kalplerinize bakar; herkimin salih ve pak bir kalbi olursa Allah ona muhabbet ve lutufta bulunur.’’

Bu hadisi şeriflerle yüce islam peygamberi islam ümmetinin büyük aile birliğine doğru giden yolu haritasını çizmiş bulunmaktadır. Hakikat ve kemalete kavuşmak isteyen insanlar bu yol haritasını esas alarak demokrasi çöplüğünden kurtulmuş olurlar. Beşeriyetin aile yapısını ve onların yönetim  şeklini belirlemiş olan yukardaki ayet ve hadisler, tüm beşeri sistemlerin üzerine kırmızı bir kalem çizerek büyük aile birliğinin yönetimini Kur’an ve sünnetle belirlemiştir.

Belirlenmiş ilkeler:

1- Ey insanlar! Sizi yaratan Rabbiniz birdir, ona hiç bir şeyi şerik ve ortak koşmayın.

2- Ey insanlar! Sizleri bir kadınla bir erkekten yarattık; Babanız anneniz dır.

3- Ey insanlar!Arabın aceme aceminde araba, siyahın beyaza beyazın siyaha bir üstünlüğü yoktur  tüm insanlar bir baba ve bir annedendir.

4- Kızlarınızı azad edilmiş kölelerle ve arab olmayan acemlerle evlendirin diyerek kölelik ve necat pertestliğe son verilmiştir.

5- Kabile ve ırki taasupları tarihin çöplüğüne atılmıştır; müminler birbirinin kardeşi ve bir ailenin bireyleridirler birinin diğerine üstünlüğü yoktur.

6- Siyasi ve içtima-i üstünlük kabul edilen makam ve zenginliklerin üzerine kırmızı bir çizgi çekilerek üstünlüğün takvada olduğu hükmü verilmiştir.

Vahyın mektebinden belirlenmiş bu ilkeler, insanları fıtratıyla uyum içinde yaşantısına şekil vermektedir. Beşeriyetin fıtratına aykırı olan komonizm, sosyalizim, kapitalizim, liberalizim, feodalizim, demokrasi, layıkizim ve seküler idolojiler, beşeriyete kan ve göz yaşı getirerek insanları köleleştiren sınıf farkı meydana getirmişlerdir. Bu izimler kabilevi, ırki, mezhebi, çoğrafyayı taasuplar meydana getirerek insaniyet mektebine zarar verdikleri gibi büyük aile birliğini tahrip ederek tefrikalar yaratmışlardır. Tarih ve günümüz buna şahitlik etmektedir. Yüce islam dini bu izimler üzerine hattı butlan çizerek vahyı ilkeleri esas alarak büyük aile birliğinin yol güzergahının şamasını çizmiştir. Ve kurtuluşun islamda olduğunu göstermiştir.

Büyük aile birliğinde anne ve babanın görevi:

Bir erkek bir kadınla başlayan insaniyet mektebi büyük aile birliğinin mayasını ve çekirdeğini baba ve anne ismiyle ilk aile yapısını oluşturmuşlardır. İlk teşekkül eden aile iki kişi ile sınırlı olmadığını A’raf suresinin 172. Ayeti şöyle açıklar:

‘’Hani Rabbin, Ademoğullarının bellerinden soylarını çekip almıştı ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı da, < Ben sizin Rabbiniz değil’miyim?> ( demişti). Onlar, <> demişlerdi. (Bunu) kıyamet günü < Bizim bundan haberimiz yoktu> demeyesiniz diye (yaptık)’’:

Müfessirler yukardaki ayet hakkında çeşitli görüşler beyan etmişlerdir. Bütün görüşlerin ana mihveri, Adem’le Hava’nın yaratılışıyla kıyamete kadar gelecek olan insanların nutfe ve geni Ademin sırtında ve Havanın sinesinde yer almıştır. Her nutfenin kendisinden meydana gelecek olanın nutfesini sırtında taşıyarak tamamı Adem’in sırtında iken ilahi sözleşme yapılmıştır. Şu gösteriyorki Adem’le Hava’nın kurmuş olduğu ilk aile insaniyet mektebinin büyük aile birliğidir. Bu büyük ailenin sorumluluğunu ilk olarak yüklenmiş bulunanlar zahiri görüntüsüyle Adem’le Hava’dır; Bunlar aynı zamanda bu ailenin babası ve annesidirler. Bir ailedeki her anne ve baba Adem ve Hava gibi büyük aile birliğinin ebeveynleridirler; her büyük ve çocuk sırtında taşımış olduğu nutfeler ve genlerle manada baba ve annedirler. Öyle ise her insan bulunduğu konumda insaniyet mektebine karşı baba ve anne görevini yüklenmektedir. Bu üstün görevi vechiahsen yerine getire bilmesi için mahiyetindekileri kendisinin üzerinde bulunduğu mesuliyeti onlara öğreterek büyük aile mektebine teslim etmelidirler. Geçmişteki insanla, şimdi yaşıyan insanlar ve gelecekteki insanlar, birbirile yakın irtibat halindedirler. Buna bina’en her insan kedini öyle organize etmelidirki ne geçmiştekileri, nede hazırda yaşıyanları nede gelecektekileri incitmemiş olsun veya onlara zarar vermemiş olsun; Bu duruş her baba ve annenin vahyın mektebinden aldığı sorumlulukla görevini yapmış bir babanın imanlı bir duruşdur.

Yüce islam peygamberi babaların görevini şöyle beyan eder:

‘’Allah’ın rahmeti o anne ve babaların üzerine olsun ki çocuklarını güzel terbiye edip iyi ve güzel işlerde anne ve babasına yardımcı olmalarını sağlarlar.’’  Oldukca geniş bir manaya sahip olan bu hadisi şerif  her babanın çocuğuna ve her çocuk baba olacağına işaret ederek bütün insanları bir birine ilikliyerek birini diğerine karşı sorumlu tutmuştur. Güzel terbiye edilmeleri istenilen  çocuklar, bir noktada herkes baba ve annedir, veya herkes çocuktur. Öyle ise baba ve anne çocuğuna, çocuk ise, anne ve babasına karşı sorumludur. Bu nedenle  güzel terbiye, iyi ve güzel işler yapmayı ve öğrenip  öğretmeyi her insan kendine vazife bilmelidir. Çünkü baba ve çocuk  veya çocuk ve baba manada ikisi biri diğerini tamamlayan bir bütündür. Her ikisi hem babalar hemde çocuklar birbirini tamamlıyarak büyük insaniyet mektebini kurarlar. Biri öğrenci diğeri öğretmen veya her ikiside hem öğretmen hemde öğrenci; adata birbirini tamamlayan azaların teşekkül etmiş oldukları bir vucut gibi, Böylece büyük aile birliğini teşkil etmiş bulunmaktalar. Baba ve anneden çocuğunu iyi terbiye etmesini isteyen peygember, terbiye edilmesi istenilen çocuk artık gelecekte baba ve anne adayıdır. Bunların iyi terbiye edilmesi gelecekteki çocukların iyi terbiye  edilmeleri için işareti verilmektedir. Zira peygamberin sözleri belli zamana veya belli şahıslara ait değildir, belki her erkek kadın ve çocuk bu mubarek sözün muhatabıdır. Genel anlamda herkes baba ve annedir veya herkes çocuktur. Amma özel bir anlamda insanlar, sünnetullah gereği  olarak kurmuş oldukları küçük aile bireylerinin teşkil etmiş oldukları ailenin riyaset makamında baba ve anne vardır. Bunlar baba ve annesi bulundukları çocuklarının baba ve anne olduklarının bilinci içinde onları terbiye etmeliler. Çünkü onları sırtlarında ve göğüslerinde taşımış oldukları nutfelerin babası ve annesi olduklarını unutmamalıdırlar. İslam peygamberinin çocuklarınıza helal lokma yedirin demesi buna işaret etmektedir.

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle