KERBELA ESİRLERİ GÖTÜRÜLÜRKEN!...

Sa, 07/03/2017 - 12:56

“Her gün Aşura” ilanı her asırda dinin korunması için kurbanlar verilmesi istenmekte. Çünkü Kerbala bir çizgidir hakla batıl arasında; hakla batıl yaşanmaktadır her asırda yaşamakta olan insanlar arasında; çizgi nettir ve açıktır.....

 KERBELA ESİRLERİ GÖTÜRÜLÜRKEN!...

İnsanlık tarihine acı bir hatıra bırakan Kerbela olayı; asırlar geçmesine rağmen aşk ehlinin gönlünde bir ateş koru gibi yanmakta! Bu ateş koru her yıl muharremin birinden sefer ayının yirmisine kadar sineleri dağlayan bir aşkla yandıkça yanar. Bu yanan aşk ateşi kendi dostlarından (heyhat minnezille) feryadıyla zulme ve küfre karşı kıyam etmeye davet eder.

İmam Huseyn’in Kerbela’da ki kıyamının felsefesini anlatan bu aşk ateşi, kendi mektebinde ders almakta olanlara her asırda zulme karşı direnmenin ve kıyam etmenin dersini vermekte!

İlahi aşkın yanan ateşi, İslam’ın kıyafetini giymiş her asrın yezitlerinin yüzündeki maskeyi düşürmek için “Velayeti Fakih” ekseninde birleşerek yezit ve yezid’in düşüncesinde olanlara karşı vahdet içinde olmalarını ister.

Huseyn-i aşk! İlahi din olan İslam’ın korunması ve yaşama alınması için Huseyni olan velayet makamına bağlılıklarını ilan ederek dünya müstekbirlerine ve onları destekleyenlere karşı izzetli bir duruş sergilemelerinin dersini vermekte.

İlahi olan Huseyn-i aşk! Kerbela’nın ciğerleri yakan dram sahneleri yürek üzerinde bir kor gibi yanarak gözlerden akıtmış olduğu yaşlar; düşmanların kalbine bir ok gibi saplanarak korku yaratmasının dersini vermekte.

Kerbela’dan yükselen aşkın sesi! İnsanlık varoldukça, tarih devam ettikçe kulaklarda inleyen “Zeyneb-i Kubran’ın” sesi, bu mektebin aşıklarına yiğitliğin, kahramanlığın, fedakarlığın, isarın, düşmana karşı izzetli duruşun ve “Velayete” bağlılığın insan hayatındaki öneminin dersini verir.

Kerbela’da yükselen aşkın sesi! İlahi bir irtibatın manevi bir aşkın yaşadığı Kerbela’da, Zeyneb; başı kesilmiş kardeşi Huseyn’in bedeninin başında durarak ellerini kaldırır ve şu sözlerle rabb’isiyle mülakat eder: ‘’Mevlam bu kurbanımızı bizden kabul buyur’’ der. Bu mülakat Huseyn’iyim diyenlere “Mevla” ile irtibat kurma dersini verir kendi dostlarına.

Kerbela’da yükselen aşkın sesi! Zulmün ve kamçıların altında Muhammed`i (s.a.a) aşkı yaşayan Zeyneb, yüzünü Medine’ye dönerek manevi bir irtibat kurar ve Cedd-i Muhammed’e (s.a.a) selam vererek göz yaşlarıyla şöyle der: ‘’ Ey dedem! Ya Resulullah ‘’Huseyin bendendir bende Huseyn’denim’’ dediğin ve ciğer paren ve benimde kalbimin parçası olan Huseyn’in başsız bedenidir bu! Bak!.. ne yaptı ümmetin senden sonra Ehl-i Beytine!... diye mesaj gönderiyor Huseyn-i mektebin mensuplarına! 

Kerbela’da yükselen yalnız kalmış mazlumun sesi! Zeyneb; buruk ve titrek bir sesle seslenir Ali-y-el Murteza’ya; Ey babam!.. Benim!.. Senin Zeyneb’inim!.. Yalnız kalmış başsız bedeni üzerinde Huseyn’in!.. Şimdi esir tutulmuşlar elleri bağlı Zeyneb’in!.. diye mesaj gönderiyor biz gelecekteki Huseyn’iyim diyenlere.

Kerbela’da tüm acıları sinesinde toplamış bir bacının , bir annenin, bir halanın, bir ammenin susuz dudaklarından gelen ses! Zeyneb, kamçılar altında seslenir annesine! ‘’Ey annem!.. Bak yavruların haline!.. Şehid düşmüş Huseyn’in ilahi din aşkına yatıyor yerde, başı yok bedeninde; ben ise tutsak olmuşum eli bağlı götürülüyorum Kufe’ye; Torunun “İmam Seccad (a.s)” hasta ayakta duramaz halde, diğer torunların elleri bağlı çıplak develer üzerinde, korkma yıkılmadım, dimdik ayaktayım; yezidi ordunun karşısında, savunacağım ceddimin dinini ebu Süfyan’ın necis evlatları karşısında, tarih buna şahit olacaktır dökülen her damla kanın hesabını soracağım yezid ve yezidilerin karşısında, diye uyarıda bulunur bu günün Huseyn’ilerine!...

Yürekleri dağlayan yiğitçe bir ses var Kerbela’da! Zeyneb izzetli ve vakarlı bir duruşla yüzünü döner ömer bini sa’d’ın ordusuna! Ey veledi zinanın kölesi olanlar!.. Sanmayın bizim ellerimizi bağlamakla bizi esir etmişsiniz, bizler gerçek hürriyetin aşk şerbetini içmiş muvahitleriz, kölelik bize yakışmaz! Kölelik sizin gibi ahiretini başkasının dünyası için satan ahmaklara yakışır. Bizler temiz ağacın temiz meyveleriyiz, her nerede olursak olalım temiz neslin saygın evlatlarıyız; Sizler kötü ağacın acı meyveleri olan şaraphuar yezidin kölesi olmuşsunuz. Zaten size yakışanda budur! Bu yiğit sözleriyle ders verir gelecek nesillere.

Ey Ömer bini Sa’d! Ben Zeyneb’im!... Ceddim Muhammed’tir (s.a.a) nasıl bakacaksın mahşerde onun yüzüne! Bizim ellerimizi bağlamakla kötü bir isimle anılacaksın tarihte! Zira başkasının dünyası için her türlü zulmü reva gördün bize! Diyerek zalime karşı yiğitçe duruşu öğretir ben Muhammed’iyim (s.a.a) diyenlere!

Ey Ömer bini sa’d! Ben “Hayder-i Kerrar Ali-y-el Murtaza’nın” kızıyım, bize esaret ve zillet yakışmaz; çünkü bizler ” VELAYET” mektebinde yetişmiş hak ve adalet aşıklarıyız zillete asla boyun eğmeyiz, esaret zincirine asla ve asla boyun eğmeyiz; zira esaret sizin gibi kalbinde iman olmayan münafıklara yakışır! Diye ders verir Huseyn’iyim diyenlere!

Ey Sad’ın oğlu Ömer! Ben Zeyneb’im!.. Fatime-t-üz Zehra’nın kızı, sakın!.. zafer sarhoşu olma ha sakın, Hayber’deki darbe bir gün inecektir senin başına! Sanma yezit dost olacaktır sana, bir karanlık gün bekliyor seni çok yakın bir tarihte! Diyerek  bir uyarı yapıyor zalimin sofrasında oturmuş olana!

Ey Ömer bini Sa’d! Bizler Ehl-i Beyti Nübuvvetiz; dini korumak için kıyam ettik karşı durduk fasık oğlu fasık yezide; sen ise nasıl utanmadın yardım ettin ebu sufyan’ın nameşru torunu yezid’e! Evet! Bu ifade ile mesaj yazıyor gelecek nesillere!

Kerbela’dan gönderilen bu mesajlar, İmam Caferi Sadık’ın mübarek sözünü hatırlatır bize! ‘’Her gün Aşura, her yer Kerbela’’ Bu söz, hakla batılın, imanla küfrü, şirkle tevhidi ve zalimle mazlumu birbirinden ayırır her asırda; ilahi bir sözdür ders verir inanmış mü’min olanlara. Bu söz; Kerbela’da ilahi bir aşkla çizilmiş ve yazılmıştır tarihe; Bu söz; çınlar her asırda yaşamakta olan insanların kulağında; bu söz; zillete boyun eğme!.. çağırısını yapar kalbinde iman olanlara; bu söz; her asırda zalimlere karşı direnme dersi verir kendi dostlarına.

“Her gün Aşura, her yer Kerbela” mesajı ciddi bir uyarı yapıyor her asrın insanına! Evet!.. dökülmüş tertemiz bir kan var Aşura gününde; bu kan bir anlam vermekte muharremin onuncu gününe; Yer ve gök şahitlik etmekte imam Huseyn’in (a.s) cedd-i Muhammed’in (s.a.a) dinini korumak için kıyam ettiğine; Buna binaen “Her gün Aşura” ilanı her asırda dinin korunması için kurbanlar verilmesi istenmekte. Çünkü Kerbala bir çizgidir hakla batıl arasında; hakla batıl yaşanmaktadır her asırda yaşamakta olan insanlar arasında; çizgi nettir ve açıktır bir tarafında hak, diğer tarafında batıl yazılıdr; zira bu ayrım Kerbela’da  peygamberinin kanını taşıyan İmam Huseyn’in(a.s) tertemiz kanıyla yazılmıştır tarihe; Kerbela’da belirlenmiş olan hakla batıl çizgisi, peygamberin bu ilahi olan sözüyle doğruluğu tescil edilmekte! ‘’Huseyin hidayet meş’alesi ve kurtuluş gemisidir.’’ Diye yol gösterir hak cephede yer almak isteyene; artık yol ve çizgi net ve açıktır peygamberin vahye dayalı bu mübarek sözüyle, artık şüpheler kalkmıştır; “Sırat-ül-Mustakim” net olarak peygamber tarafından yukarıdaki hadisi şerifle belirlenmiştir.

Hadisi şerifin metninde belirlenmiş hak çizgisi, bugün büyük İslam devrimcisi imam Humeyni (r.a) Huseyni bir aşkla gerçekleştirmiş olduğu İslami devrimle açık ve net bir şekilde İmam Huseyn’in (s.a) mektebini yeniden ihya etmiştir. Bu devrimle hakkı batıldan ayırarak hak cephesinin kimliğini yeniden ortaya koymuştur; Kerbela’da dökülen temiz kan 1979 da meyvesini vererek İmam HUMEYNİ’nin kıyadetinde “İmamet ve Velayet” mektebi olan “Velayeti Fakih” müessesesi tesis edilerek ümmeti İslam’ın başvuru mercii belli olmuştur. Huseyn-i kanın tesis ettiği bu kurumun yönetimini ve idaresini omuzunda taşıyan “Mü’minlerin Emiri Seyyid Ali Hameyn’iyi” (medde zilluhu aliye) bütün azamet ve yiğitliğiyle yezidi düşünenler karşısında: “Her yer Kerbela, her gün Aşura” felsefesini yaşamakta.

Evet! “Her yer Kerbela her gün Aşura” sevdalısı olan aşıklar zulme karşı kıyamı öğretiyorlar nesilden nesile; çünkü emri haktır savunacaksın, mazlumun hakkını ta adalet yerini buluncaya kadar.

Evet! Kerbela’da onbir veya oniki muharremde savunma gücü olmayan elleri bağlı kadınlar ve çocuklar var Kerbela sahrasında! Kimdir bunlar diye soracak olursan: “Alemlere rahmet peygamberi olan Hz. Muhammedin (s.a.a) yetim kalmış çocukları ve torunlarıdır!” Kimler yaptı?.. diye soracak olursan dış görüntüsüyle İslam, içleri necis kokan bel’amlar ve yezidin askerleri; dış görüntüleriyle ağızlarından düşmeyen Allah ve peygamber; iç görüntüleriyle Allah’ın haram kıldığı zinayı, içkiyi, kumarı ve saire yasakları serbest bırakan ve o haramların yaygınlaşmasına onay veren münafıklardı peygamberin evlatlarını esir edenler. Yine aynı şey devam ediyor günümüzde; örnek mi istiyorsun bak: Şam’daki Emevi camisinde namaz kılma aşkını yaşayan Erdoğan’a!

Kimlerdi bunlar acaba! Elleri bağlı esir muamelesi görenler? Evet! Bunların “Ceddi: Muhammed (s.a.a) annesi: dünya ve ahiret kadınlarının seyyidesi Fatimetüzzehra, babası: Hayderi ker’rar Aliyel Murteza” olan temiz ağacın meyvesi “Zeyneb-i Kubra,” yanında takatsiz kalmış ayakta duramaz halde olan dördüncü “İmam Ali Zeyn-el Abidin” ve elleri bağlı “Ehl-i Beyti nübuvvetin yavruları” vardı esir kervanında!

Evet!... on muharrem Aşura’da kestiler İslam’ın başını; esir ettiler Muhammed’in (s.a.a) dinini, tatlı dağıtarak zafer bayramını kutluyordu Şam’da yezit; O gün Bedir’in intikamını aldığının sarhoşluğunu yaşayarak oturmuştu Emevi tahtına soysuz yezid!

Esirler Küfe’de:

İnsanlık tarihine kara bir leke olarak düşen bu hadise; dram dolu acı sahneleriyle beşeriyete sabrın, yiğitliğin, cesaretin ve ”Din-i Mübini İslam” için yapılması gereken fedakarlığın dersini vermekte! Evet! “Kerbela okulu” farklı bölümleriyle insanlara farklı dersler verirken “Zeyneb’in Küfe’deki hutbesi” de ayrı bir ders vermekte akleden insanlara!

Beşir bini el- Esedi şöyle anlatıyor: Ben bu kadar fesih ve belağatlı konuşan bir kadın görmedim, ancak bu fesahatli ve belağatlı  konuşmayı Emir-el müminin Ali (a.s)’ mın konuşmalarında duymuştum!

 Bu  yiğit hanım; İnsanlara susmaları için işaret etti; nefesler kesildi atlar ve develer durdu ve konuşmasına şöyle başladı:

‘’Bismillahirrahmanirrahim; Alemlerin rabb’i olan Allah’a hamd olsun selatuselam ceddim Muhammed’in(s.a.a) ve onun tertemiz Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun:

Ey Küfe’liler!... Bizim için mi ağlıyorsunuz? Ağlayın, gözyaşlarınız durmasın, iniltileriniz dinmesin, sizler ipini sık dokuyan sonra bozan kadınlar gibisiniz, yeminlerinizi hile ve hiyanetinize siper edindiniz; iman bağı kurup sonra bozdunuz, sizler köleler gibisiniz; içiniz kin ve yağcılıkla dolu; dünyanız için ahiretinizi terk ettiniz; sizler pisliklerde yetişen bitkiler gibisiniz, yenilmez; Ve mezar taşları süslenmiş ölüler gibisiniz; faydalanılmaz.!..

EY Küfe’liler! Öbür dünyanız için öylesine kötü bir yol azığı aldınız ki, Allah’ın azabına sebep oldu ve ebedi azap hazırlandı sizler için.

Ey Küfe’liler! Peygamberin torunu ve gözünün nuru olan Huseyn’in boynunu  yezidin dünyası için kestiniz, bu ayıpla nasıl huzuri hakka ve peygambere varacaksınız.

Şimdi bizim için ağlıyorsunuz ve kendinizi yeriyorsunuz öyle mi? Andolsun Allah’a daha çok ağlayacaksınız ve az güleceksiniz! Çünkü siz öyle bir leke aldınız ki hiç bir su onu temizleyemez; ve öyle bir aşağılığı kabul ettiniz ki ondan daha rezil bir şey olamaz.

Sizler cennet gençlerinin efendisi olan ve imamınızı ve kendinden şeriatınızı öğrendiğiniz peygamberin ciğer paresini şehid ettiniz; bu lekeyi hangi su temizler sizden!

Ey Küfe’liler! Vay olsun size, kimin ciğerini söktüğünüzü biliyor musunuz? Sizler Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) göğsünü açıp ciğerini aldınız, ismet perdesini yırtınız, sizler peygamberin kanını akıttığınızın farkında mısınız ve Ona karşı nasıl bir saygısızlık yaptığınızı biliyor musunuz? Sizler öyle büyük bir günah işlediniz ki günahınız yer ve göğü doldurdu, sizin bu işlediğiniz günah ve işlediğiniz cinayetten dolayı gökten kan yağmasına şaşmayın!

Ey Küfe’liler! Ahiret günü Allah’ın kahrı ve zelil edici azabı haktır ve gerçekleşecektir. Ve  o gün sizin için ne bir yardımcı ne de bir kurtarıcı olacaktır. Allah’ın verdiği bu sürede mutlu bir gün yaşamayın ve Allah ;azap etmekte acele etmez sabrı çoktur. Ve bilin ki Allah size  bu azabı vermek için sizi beklemekte.!...

Zeyneb’in bu sözleri karşısında boyunları eğilen Küfe’liler, şaşkınlıklar içinde ne cevap vereceklerini şaşırmışlardı, ağlayanlar, gözyaşı dökenler, feryad edenler vardı halkın arasında ve nasıl yardım edeceklerinin şaşkınlığını yaşıyorlardı; bu durumun haberini alan “Ubeydullah” onları halkın arasında saraya acilen getirilmelerini ister; halkın durdurulması için kabile reislerini ve din önderlerinin devreye girmelerini ve halkı yatıştırmalarını ister. Ve gerekirse baskı kullanılmasını emreder!

Zeyneb Küfe Saray’ında:

Burada ibn-i Ziyad-la Hz. Zeyneb’in arasındaki geçen konuşmadan daha fazla, Kerbela hadisesinin inanmışların Omuzlarına yüklemiş olduğu sorumluluğu, Zeynep o ağır şartlar altında nasıl yerine getirdiğinin dersini alarak: ”Her yer Kerbela, her gün Aşura” olduğunu da unutmamayı hatırlatır insana; ve hak cephesinde zalimlere karşı izzetli duruş sergileyerek nasıl kıyam edileceğinin dersini verir almak isteyenlere.

Zeyneb-i Kubra’nın çekmiş olduğu tüm çile ve meşakkatlerle birlikte; vermiş olduğu kurbanlara rağmen dini Muhammedi (s.a.a) ve Ehl-i Beyti Mustafa’yı ibni ziyad’ın karşısında nasıl korkusuzca savunduğunu tarihin aynasına bakarak ders alınması gerekir: Her asır ve Zamanda.

Zeyneb-i Kubra’nın ölümle yüz yüze kaldığı ibni ziyad’ın sarayında deprem yaratan konuşması bir uyarı yapmaktadır her asırda yaşamakta olan müslümanlara; zillete boyun eğmemeği öğretir hak aşıklarına; eğilmeyen başı, dimdik duruşuyla savunuyordu “din-i mubini İslamı” zalimlerin karşısında; Zalim ibni ziyad ve avaneleri adeta dillerini yutmuşlardı Zeyneb’in karşısında; Bu eylemi ile Muhammed`i (s.a.a) olabilmenin kimliğini koymuştur ortaya; kendini islamın postunda halife görenlerin münafık olduklarının ilanını yapmıştır onların hüküm sürdükleri sarayda!

Babası Ali-y-el Murteza’nın kanlı başını dizine koyan, ciğeri parça-parça olmuş kardeşi Hasan`ı sinesine basan, Başı kesilmiş Huseyn’in eğilip gerdanından öpen, iki kolu kesilmiş kardeşi Abbas’ın, bir bir şehit edilmiş çocuklarının naaşlarını gören ve Ali Ekber’le, Ali Asğarın hunharca şehit edildiğine tanık olan  ve tüm bu acıları sinesinde taşıyan Zeyneb-ul Kubra, zalim yezidin karşısında dimdik ve izzetli bir duruş sergileyerek ve onun münafık olduğunun ilanını yapması ilahi bir derstir günümüzde ki Muhammed`i (s.a.a) mektebin mensubu olduğunu iddia edenlere!

Evet! Bu fedakarlığıyla bir emanet bırakmıştır bu hanım Huseyni mektebin mensubu olanlara: “Emanete sahip çık yoksa münafıkların listesinde yer alırsın alnın secdede olsa bile! Gücüm yetmez diye miskin miskin ağlama vay Huseynim!”.. diye; Kulağını ver Kerbela’da ki sese (Heyhat minnezille) yazıklar olsun!.. zillete boyun eğenlere!..

Evet! Bugün “Her yer Kerbela ,her gün Aşura” yaşanıyor İslam beldelerinde; Bugün Huseyn (a.s) değil Seyyid Ali Hamaneyn var Kerbela meydanında; izzetli duruşuyla korku yaratmış yezidin kıyafetini giymiş olan münafıklara; işte hakla batıl çizgisi var ortada, nerede yer alacaksan al adalet güneşi doğmak üzere!

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle