DİNİN ÖZÜ HAKK’A TESLİM OLMAKTIR

Pt, 06/03/2017 - 17:55

Kuran ve Ehlibeyt Mektebi önderi Muhammed Avci Hoca bu yazısında Hidayetin kaynağı olan Kur’an-i Kerim “dinin” hayattaki önemini açıklamaktadır.

 DİNİN ÖZÜ HAKK’A TESLİM OLMAKTIR

"Allah katında hak din, İslam’dır. O Ehl-i kitabın ihtilafları, kendilerine gerçeği bildiren ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki haset ve ihtiras yüzünden olmuştur. Allah’ın ayetlerini inkar edenler bilsinler ki, Allah onların hesabını çabuk görür."3/19

"DİNİN"Lugat manası: Ceza ve mükafat’tır. Ayrıca itaat edip boyun eğmek manasına geldiği gibi "SİLM’E" yani barışı sağlamak, selamete kavuşmak. Veya İbadette tam samimi olmak, ihlas ile  hareket etmek.

"DİNİN" İstilahi manası: Kanunlar, adaplar ve yönetmelikler mecmuasına denilmektedir ki insan onun gölgesinde dünya ve ahiret saadetini elde etmiş olur. ve Rabb’isine yaklaşabilmesi içinde bu ilahi dine teslim olması gerekir. Veya, beşeriyetin hayat düzenini şekillendirip mutlu bir hayatı yaşatmak için ilahi emir ve yasaklarla sınırları belirlenmiş kanunların mecmuasına denilmektedir.

"İSLAM" teslim olma manasına gelir. O zaman "İnneddine indellahil islam" Bu cümlenin manası Allah katında kabul görmüş islam dinine  kayıtsız şartsız teslim olmak demektir Hakikatte dinin özü ve ruhu her asır ve zamanda hakka teslim olmaktan başka herhangi bir şey olmamıştır ve olmayacaktır da. Münteha islam peygamberinin ayınnamesi, en son ve geniş kapsamlı ve tüm cihanı ve evreni kuşatan bir ayınnamedir ki onun için ona islam ismi intihap edilmiştir. Zira bütün semavi ve ilahi dinlerin ismi de islam’dır. Çünkü semavi dinlerin usülü birdir. Her nekadar tekamül etmiş beşeri topluluklara zaman zaman daha kapsamlı ve geniş ayın’nameler göndererek ta niha-i kemaletin  son noktasına hatemiyet mührünü vuran islam peygamberine gelinceye kadar.

Emir-el Mü’min’inin nehc-ül belağa’daki kısa sözlerinde şu hakikate şöyle açıklık getirmiştir. İmam şöyle buyuruyor: İstiyorum islamı öyle tarif edeyim ki hiç kimse tarif etmemiş olsun, sonra  altı merhale de islam’ı beyan etmiştir:

Önce şöyle buyurur: İslam hakka teslim olmaktır, sonra ekliyor "TESLİM" yakinsiz olmaz (Zira yakinsiz teslim gözübağlı teslim olmaktır ki  ilmi değildir) sonra buyurur: yakin hem tastiktir (yani sadece ilim ve bilmek kafi değildir, belki onun devamında itikat ve kalbi tasdik lazımdır.) Sonra buyurur: Tasdik hemen ikrardır. (yani iman sadece kalbin ve ruhun bölgesinde olması kafi değildir belki şahamet, cesaret ve kudretle onu ilan etmektir. Sonra ekliyor: İkrar vazifeyi yerine getirmektir. (Yani iman sadece dille söylenen  değildir belki ta’ahhud ve mes’uliyeti kabul etmektir. Sonuçta şöyle buyurur: Mes’uliyetin yerine getirilmesi hemen amelin kendisidir. (Amel, ilahi fermanı ve kabul ettiği mes’uliyet ve sorumluluğu yerine getirmesidir). Zira ta’ahhut ve mes’uliyet amelden başka bir şeyle yerine getirilemez. Onlar ki enerjilerini sözler, planlar, oturumlar, encümenler ve buna benzer kurumlarda vakitlerini geçirenler sadece konuşmaktalar. Bunlar ne teahhut ettikleri mes’uliyeti yerine getirmekteler ne de islam’ın ruhundan haberleri vardır.

En mükemmel ayın’name islamdır. "Onlar Allah’ın dininden başka bir din mi istiyorlar?! (Onun ayın’namesi islamdır;) Gökte ve yerde  var olanlar ister isteyerek isterse icbari olarak Allah’a itaat eder ve teslim olmuşlardır. Onların tamamı Allah’a döndürüleceklerdir)". 3/83

Yukardaki ayet Ehl-i kitabın dikkatini çekmek  için konuyu islamla açılışını yapar. Ve önceki dinlerin mesuplarını da ona celb eder. Ayet açılışı şöyle yapar. "Onlar Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar?" Hemen ayetin devamında şöyle der: "Onlar ki gökyüzündeler onlar ki yeryüzündeler tamamı isteyerek veya istemiyerek (ilahi fermana) teslim olmuşlar. Ve onlar Allah’a döndürülecekler."

Bununla beraber islam, varolan alemin ve cihanı kuşatan cihan- şumul bir dindir. Kur’an-i Mecid islam’ı çok geniş bir şekilde tefsir etmiş ve diyor ki: ne  kadar gökte ve ne kadar yerde yaratılmışlar varsa müslümanlar. Yani ilahi fermana teslim olmuşlar. Çünkü islam’ın ruhu hakka teslim olmaktır. Bazıları teşri-i kanunlara istek ve arzularıyla teslim olmuşlardır;  ama tüm yaratılmışlar ise icbari olarak tekvini kanunlara teslim olmuşlardır.

Açıklama: Var olan alemde Allah’ın iki çeşit kanunu işlemekte bunlardan biri tabiat ve tabiat üstü kanunlardır ki alemde var olan çeşitli mevcudat üzerinde hükümet etmektedir; ve onlar mecburlar ilahi emirler karşısında diz çöksünler; ve asla muhalefet edemezler zira bu kanunlara muhalefet cihanın yokluğuna sebep olur; bunlar tekvini kanunlardır ki kainatın düzenini sağlar. Diğer biri  ise teşri-i kanunlar olarak isimlendirilmiştir; yani o kanunlardır ki beşeriyetin sevk ve idaresi için gönderilmiş semavi dinlerdir ki Enbiyanın talimatı ile beşeriyete sunulmuştur; İnsanlara bu kanunlar karşısında iradesi   ile seçme ve seçmeme hakkı verilmiştir; buna "ıhtiyari" denilmektedir. Ancak iman ehli  kendi iradesi  ile ilahi emirleri kabullenerek müslüman olma kimliğini kazanmıştır.

Teşri-i kanunlar karşısında iradesini kullanan insanlar dört kısma ayrılırlar; Birinci kısım ilahi emirlere boyun eğerek iradeleri   ile iman edip mü’min olma kimliğini alırlar; ikinci kısım ise iradeleri   ile küfrü ve inkarı seçerler ve kafir  kimliğini alırlar; Üçüncü kısma gelince bunlar zahiren iman etmiş kalben iman etmemiş kimselerdirler ki bunlar münafık kimliğini kendilerine reva görmüş olanlardır. Dördüncü kısım ise müşriklerdir bunlar Allah’a şirk koşmakla bu unvanı kendilerine reva görmüşlerdir.

İnsanlar bu dört kısımdan birinde yer almaktadır. Birinci kısım hem tekvini hemde teşri-i kanunlara boyun eğmiş ve yaradılışının hikmet felsefesine uygun bir şekilde kalbi   ile tastik ettiği imanını diliyle ikrar edip cesaretini ve yiğitliğini ortaya koyar ve ameliyle onu isbatlar. İmanının iktizası olan ilahi kanunlara harfiyen uyar ve islam’dan başka bir din onun hayatında olmaz; demokrasi, laiklik, kapitalizm, sosyalizm ve komunizm gibi beşeri ve şeytani kanunlar bir mü’minin kimliğinde yeri olmaz hatta bunların söylemi dahi mü’minin imanına zarar verir. Zira Kur’an-i Kerim seraheten şöyle buyurur:"Kim İslam’dan başka bir din ararsa, Bilsin ki bu din asla ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette ziyan edenlerden olacaktır".

Bununla beraber genel islami anlayışta hakka teslim olma vardır. Özel bir anlayışta ise islam’ın ayın’namesi kamil ve ekmel bir din olduğundan yabancı bir isim, yabancı bir kelime veya herhangi bir katkıyı kabul etmez ve şöyle der:"Bugün islam ayın’namesinden başka hiç kimseden bir şey kabul edilmez" bütün semavi dinlerin son şeklini ve kamil olarak beşeriyete sunulmuştur; artık bunun dışında herhangi bir ideoloji, düşünce ve yönetim şekli kabul edilmediği gibi dile getirilmesi dahi kalpdeki imana zarar verir.

Resul-i Ekrem’den şu rivayet  konuya açıklık getirir: Kıyamet günü ameller birbir ilahi mahkemeye getirilir; her bir amel kendini beyan eder bazıları ben namazım diğeri ben orucum vel hasıl her amel kendini beyan eder ve sonra islam getirilir ve der: Ey beni yaratan Rabbim! Sen  selam’sın ben ise İslam, Allah buyurur:"..Bugün sana muhalefet edenleri cezalandıracağım". Zira Yüce Allah aziz kitabı Kur’an-i  Kerim’inde şöyle buyurur: "Kim Allah’ın dini İslam’dan başka bir din seçer ve kabul ederse bilsin ki (o kabul ettiği din  ondan asla) kabul edilmeyecektir; Ve o ahirette hüsrana uğrayan ve ziyan edenlerden olacaktır". 3/85

Her ibadetin bedeli kesin Allah tarafından ödenecektir, ama İslam’la hayatını

şekillendirmeyenlerin yapmış oldukları hiç bir amel kabul  edilmeyecektir. Yukarıdaki ayeti kerime ve hadisi şerif bunun açık delilidir.  Varlığın hayatını yed-i kudretinde tutan Allah, onların nasıl ve ne ile yönetileceklerini de yine  O tanzim etmektedir. Nasıl ki iki ilahın olması yaratılmış varlıklar arasında ihtilaf meydana getirmelerine vesile olacağı gibi, birden fazla kanunların olması da  kainatın dengesinde ihtilafların meydana gelmesine vesile olur; Bu nedenledir ki yüce Allah İslam’dan başka bir din kabul etmeyeceğini ilan etmiştir; ve İslam’dan başka din aramakta olanları da  hüsrana uğrayacaklarının haberini çok açık bir şekilde vermiştir.

 Beşeriyetin tarihinde ve günümüzde dökülmüş ve dökülmekte olan kanlar, farklı ideolojilerden, farklı dinlerin oluşundan  ve farklı mezheplerin ve din anlayışlarının neticesinde olmuştur. Allah katında kabul edilen din  "İslam" dır. Ayetinin işaret ettiği mana tek Allah’a, tek bir dine ve tek bir lidere "Imama" inanmak ve ona katıksız teslim olmak demektir. Bu inanç insanları birbirine kenetleyen ve bir vücut haline getiren ve insanlık mektebini oluşturan temel ilkedir.

 Hidayetin kaynağı olan Kur’an-i Kerim "dinin" hayattaki önemine şu üç ayetle işaret etmektedir:

1-"Allah  katında hak din, islamdır". Bu din , iyi   ile kötüyü, yanlış   ile doğruyu, hakla batılı, imanla küfrü ve şirkle tevhidi birbirinden ayıran ve insanlığa insan olmanın yol haritasını çizen bir dindir. Munharif ve tehlikeli yolları harita üzerinde belirleyerek insanca yaşamanın ve Hakk’ın Rızasına kavuşmanın yolunu harita üzerinde göstermektedir; Ve şöyle buyurur:"İşte benim dosdoğru yolum budur; ona tabi olun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın. Allah size bunları takva sahibi olasınız diye buyurmaktadır". 6/ 153

Ne kadar nazik ve latif bir ifade ile kullarının yol haritasını beyan ederek tehlike kapılarını kapatmaktadır. Zira Allah, kullarının azgınlık yaparak şımarmaları neticesinde yol güzergahı üzerinde oynayarak münharif yollara sapacaklarını bildiği için onları elçileri aracılığıyla uyarmak ve ikaz etmek sureti   ile hak dinin ve saadet yolunun İslam olduğunu sunar. Ama yahudiler, hristiyanlar ve müşrikler kendilerini İbrahim (a.s)’ ın dini üzere olduklarını iddia ederek üç tane munharif yol çizerler; Allah, bunların iddia ettikleri gibi olmadıklarını ve yalan söylediklerini En-am suresinin 161. Ayeti  ile açıklar:

De ki: "Rabbim beni doğru yola, İbrahim’in dimdik ayakta duran, batıldan uzak, tamamen Hakk’a  yönelmiş tevhit dinine iletti. O, asla  müşriklerden olmamıştı".

Allah Teala’nın tevhidin banisi olan ve her zaman gerçek inancın temsilcisi olan İbrahim (a.s)’ın dinini zikretmesi düşündürücüdür. Kendisine yahudi, hristiyan adlarını takanlar da, arap müşrikleride İbrahim (a.s.)’e tam bir saygı ve bağlılık gösteriyorlar görüntüsünü veriyorlardı; ama her birisi ayrı yollardan yürüyerek hayatlarını şirkle devam ediyorlardı; Bu ayet Hz. Muhammed’in (s.a.a) belirlemiş olduğu yolun güzergahı İbrahim’in ve tüm peygamberlerin yolu olduğunu belirleyerek üzerine İslam yazılmıştır. Ve İbrahim’in dini üzere olduklarını iddia  edenlere bu dine teslim olma çağrısı yapılmakta; bu çağrı İbrahim’in dinine sadık olup olmadıklarının çağrısıdır. Ancak bu iddiada bulunanların ihtilafları kendilerine gerçeği bildiren ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki haset ve ihtiras yüzünden olmuştur.

2-"Göklerde ve yerde bulunan ne varsa, gerek isteyerek, gerek istemeyerek Allah’a itaat ederken, hepsi  döndürülüp O’na götürülürken, onlar kalkıp Allah’ın dininden başka bir  din mi arıyorlar"? 3/83

Akıl sahibi düşünen insanlar için alınması gereken ibretli dersler bu ayette vardır. Tekvini kanunların tamamı Allah’ın kudretinde ve onun iradesi  ile işlediğini bildikleri ve gördükleri halde nasıl Allah’ın dininden başka bir din arıyorlar? Cidden teessüf edilecek bir durum!. İnsanın kendi nefsinde hayatını devam ettiren ilahi kanunun işlediğini gördüğü halde İslam’dan başka dinleri kabüllenmesi veya araması insanlık adına oldukça düşündürücü ve acıdır!.

Namaz, oruç, zekat ve hac ibadetlerini yaptığı halde  yasama yürütme ve yargı organlarının çalışmasını beşeri ve tağuti (İslam’dan hariç ne kadar sistem,kanun,düşünce ve anlayış) rejimleri benimseyerek yapması veya kendi kafalarının ürünü olan kanunları benimseyerek onlarla övünmeleri ayete nekadar ters olduğu müşahede edilmektedir. Bakara süresinin seksen beşinci ayeti konuya şöyle aydınlık getirmektedir:"Sonra siz; birbirini öldüren, aranızdan bir kısım  insanları memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta yardımlaşan, onları çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan  kimselersiniz. Yoksa siz kitabın bir kısmına iman edip bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın dünya hayatında cezası sadece rezil olmaktır. Ahiret gününde de onlar, azabın en şiddetlisine itilirler. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir". 2/85

Günümüzün siyasetçilerinin ve yöneticilerinin karanlık çehresini açığa vuran bu ayeti celile aldatılmış, gaflet içindeki müslümanları uyarmak ister. Bu gün islam beldelerinin başında bulunmakta olan idareci kesimin yüzündeki maskeyi alarak kılmakta oldukları namaz ve tutmakta oldukları orucun  kendilerine fayda vermeyeceğini açıklamakta; zira bunlar kendilerine itaat etmeyen ve zulümlerine rıza göstermeyenleri günün savaş usulleri ile onlarla savaşarak onları yurtlarından çıkarmaktalar.

Kendi çıkarmış oldukları kanunlara boyun eğmeyen ve bunlara karşı durarak İslami kimliği ile yaşamak isteyenleri zindan ve hapishanelere atarak pişmanlık duyuncaya kadar her türlü zulmü reva görüyorlar. Veya kimliği inkar edilmişler kendi kimliğine kavuşma mücadelesi verdiklerinden dolayı yurtlarından kovularak ikinci sınıf insan muamelesi görmekteler; Yapmakta oldukları bu eylemlerinin Kur’an-i Kerim’de kesin nasla haram kılındığı halde kendilerinin hazırlamış olduğu yasalarla Allah’ın hudutlarını aşarak insanları öldürerek yurtlarından etmekteler; diğer yandan camilerde Cuma namazını kılarak boyboy fotoğraflarını yayınlarlar. İşte bunlar kitabın bir kısmına inanır bir kısmını terk edenlerdir!..

Bu zatlar, ilahi din açık ve bariz bir şekilde beşeriyetin kurtuluşu için sunulduğu halde halen batının çöplüğünde kendilerini yönetecek din arıyorlar; Ve diğer taraftan dindar bir görünümle halkın huzuruna çıkıyorlar.

Yüce Allah bunları sahte olduklarını kullarına açıklamak için onlara şöyle deyin diyor:"Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorsunuz"? Batının sömürgeci ve kokuşmuş kanun ve yasalarını mı; yoksa çöplüğe atılmış şarkın felsefesini mi arıyorsunuz!. Bilin ki bu arayışınız size huzur getirmeyecektir. Çünkü huzur ve saadetin mayesi kalpteki imandır; iman ise küfrün tüm rüsum ve kurumlarını redetme sonunda elde edilmektedir. Bakara suresinin 256. Ayetinde şöyle beyan edilmektedir."Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan, hak batıldan ayrılıp belli olmuştur. Artık kim tağutu rededip Allah’a iman ederse , işte o, kopması  mümkün olmayan en sağlam ipe sarılmıştır Allah her şeyi işitir, bilir".

"Tağut" mubaleğe siğasının "Tuğyan" manasını taşımaktadır; yani ilahi hudutları aşan ve sınır tanımayan her isyangerin ismidir; Şeyatinlerin, putperestlerin, cebbar hukkamların, müstekbirlerin ve her yol ki hakkın dışında sonuçlanıyor ismi tağuttur. Allah’ın dininin dışında var olan dinler, kanunlar, sistemler ve idare şekilleri ve bunları icra edenlerin adı tağuttur. Velev ki bu insan namaz kılsa oruç tutsa ve hacc’a da gitse de adı tağuttur.

Öyle ise kim tağutu red ederse ve Allah’a iman ederse mü’min kimliği  ile Hakk’a teslim olmuştur. İslam dini açık ve net bir şekilde beyan edildikten sonra başka din aramakta olanların hiç bir ibadeti kabul olunmayacağını Kur’an-i Kerim şöyle haber vermiştir.

3- "Kim İslam’dan başka bir din (ayın’name) ararsa. Bilsin ki (o din) ondan asla kabul edilmeyecektir. O ahirette’de husrana uğrayanlardandır". 3/85

Ayet-i celile’nin son cümlesindeki "O ahirette de husrana uğrayanlardandır" ifadesi İslam’dan başka din arayanların hiç bir amelinin kabul olmayacağını açıklamaktadır. Yukarda ki hadisi şerifin ifadesinde de "sana muhalefet edenleri cezalandıracağım" Evet!. İslam’dan başka bir din bir ayın’name ve yasa arayanlar dünyada  rezil-ü  rusva olacaklar ve ahirette de ceza görecekler.

Evet!. Yeni yasa yapanlar veya yeni anayasalar arayanlar ve gelişmiş demokrasilerden  dem vuranlar  kalpleri Allah’ın zikrinden gafil kılınmış kimselerdir; bunların güzel konuşmalarına ve dış görüntülerine aldanarak tabi olmayın; Kur’an-i Kerim insan suresinin 24. Ayeti  ile şöyle uyarı yapar: "O halde Rabb’inin hükmü gelinceye kadar sabret; sakın günaha ve küfre dalanlara itaat etme!".

Allah’ın dininden başka dinler arayanlar veya yapanlardan daha günahkar kim olabilir. İşte Allah bunlara tabi olmamayı ve bunların peşinden gitmeyin diye  uyarı yapmaktadır. Bu uyarı insanı, dünyada ve ahirette huzurlu olmaya davet etmektedir.

Din Allah’ın oluncaya kadar fitnecilerle, müşriklerle ve zalimlerle mücadele etmenin hükmü:

"Fitne kalmayıp din yalnız Allah`ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık düşmanlık sadece zalimlere karşıdır.” 2/193

Bu ayet İslam’da cihadın hedefine şöyle işaret etmektedir: "onlarla mücadele edin ta fitne aradan gidinceye kadar". Beşeriyetin sosyal yapısını bozan ve insanı değerlere zarar veren herşeye Kur’an dili  ile fitne olarak adlandırılmıştır.

Geçmişte ve günümüzde kanayan yara, beşeriyetin omuzlarına binmiş zalim ve müstekbirlerin zorla kabul ettirmiş oldukları yönetim ve idare şekillerinin eseridir. Bu yönetim şekilleri karayılan gibi zehirini kusarak insanların ahlaki yapısını bozarak insanlık dışı bir yaşamı beşeriyete sunmaktalar. Bu acı tablonun değiştirilip insanlık için bir güven  ortamının sağlanması için fitnecilere karşı insanlar; mücadele etmeye davet edilmektedir. Şirke, zulme , fitne ve fesada karşı durmanın bir insanlık görevi olduğunu ayet haber vermektedir.

Ayet-i celile fitnenin kaldırılmasının bir vecibe olduğunu emrederken yerine getirilecek alternatifin de adresini sunmaktadır."Din Allah’ın olacaktır" Beşeriyetin yönetim ve idaresinde din olarak Allah’ın dininin olmasını istemektedir. Zira beşeriyetin sulhu sefa içinde yaşamasının teminatı  yüce İslam dinidir. Çünkü  Allah katında kabul edilen dinde İslam’dır. Zira İslam dini adaletin, güzel ahlakın, güvenin ve huzurun kaynağıdır. O hayata hükmedince fitneden eser kalmaz; çünkü fitnenin kaynağı şirktir, küfürdür, zalim ve sömürgeci güçler ve  İslami olmayan anayasalar ve yönetimlerdir. Bunlarla insanlık adına mücadele etmek insan olan herkesin  görevidir.

Tarihin bize bırakmış olduğu bu acı mirası bizde şimdiki ve gelecekteki nesillerimize bırakmamak için Allah’ın bizler için seçtiği İslam dinine  katıksız ve katkısız Allah’ın dinine teslim olunması gerekir. Din-i mübin-i İslam’ı, ümmetin hayatını karatmış gayri İslami düzenlerin beyin merkezine yerleştirmek gerekir ki insanlık zülüm ve küfrün karanlığından kurtulmuş olsun.

 Sonuç olarak şu ilahi kelamla konuya son vermek istiyorum:

"Ey iman edenler!. Allah’a ve Resulüne itaat edin, Kur’ an’ı ve Resulüllahın öğütlerini işitip dururken ondan yüz çevirmeyin".Bu ayet-i celile, sulh ve savaşta, yönetim ve idari işlerde, yasama ve yargıda İslam peygamberine tam ve kamil itaat etmeye davet eder".

Mü’min erkeğin ve mü’mine kadının kimliğini şöyle belirler:

"Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiç bir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse açık bir sapıklığa düşmüş olur".33/36

"Hayır!, hayır!. Senin Rabb’in hakkı için, onlar aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp, sonrada verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olamazlar".4/65

Hz. Muhammed’i (s.a.a) Allah’ın resulü kabul etmenin manası, onun tebliğ ve tatbik ettiği inanç, düşünce, yönetim ve idare şeklini, ahlaki ve yaşayış tarzını kabul etmek, bu hususlarda onu örnek almaktır. Yoksa Allah onu, insanlar peygamberliğine şehadet etsinler, fakat başkalarına tabi olsunlar diye göndermemiştir.

Bu ayetleri okuyanlara şöyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum!. Kafasını iki elini arasına alsın vicdaniyle başbaşa derince düşünsün!. yukarıdaki ayetlerin tarif ettiği mü’min ben miyim? Allah ve Resulü’nün emirlerine kayıtsız ve şartsız teslim olan ben miyim? Doğup büyüdüğüm ülke  ve vatanım diye öğündüğüm Türkiye’de yönetim ve idare şekli Allah’a ve Resulü’ne mi ait? Yoksa şeytani ve beşeri idare şekli midir? Halkı müslüman olduğu halde sandık başına giderek evet veya hayır demeleri ayete göre bu insanların hükmü nedir? Gerek anayasa seçimleri olsun gerekse milletvekili seçimleri olsun gayr-i İslami bir yönetimin ayakta kalması için mücadele vermekte olan liderlerin arasında birini tercih edip ona oy vermen veya onu desteklemen veya ona muhabbet etmen doğru mudur? Bunların hiç birini kabul etmiyorsan öyle ise görevini biliyor musun?

Mevlana diyor ki!.

Şekil, renk, ırk arama!. manaya bak manaya!...

İkilikten çık!. ama manaya bak manaya!...

İster Hindu, ister Türk,  ister Arap, ister Kürt!...

İnsan olmayandan ürk!. manaya bak manaya!..

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle