Kadir Gecesi - 2 -

Pt, 06/03/2017 - 17:21

Kadir gecesi hikmeti ve felsefesini anlaşılarak ihya edilecek olunursa, o gecede gerçekleşmekte olan maneviyattan insan istifade etmiş olur. Bu gecede daha çok namaz kılma ve Kur’an tilavet etme peygamber ve imamlar tarafından tavsiye edilmekte

Kadir Gecesi - 2       

Kadir gecesi hikmeti ve felsefesini anlaşılarak ihya edilecek olunursa, o gecede gerçekleşmekte olan maneviyattan insan istifade etmiş olur. Bu gecede daha çok namaz kılma ve Kur’an tilavet etme peygamber ve imamlar tarafından tavsiye edilmekte.

Nasıl olurda?... kadir gecesi bin aydan daha hayırlı olabilir?

Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olması gecenin kendisi değildir; belki geceye kudsiyet veren o gecede cereyan eden hadiseler ve mucizelerdir. Çünkü kadir gecesi diye adlandırmış olan gece diğer geceler gibi ve sünnetullah gereği güneş battıktan sonra başlayan karanlığın adıdır. Zaten kendi başına gece ve gündüz Allah’ın ayetlerinden birer ayettirler. Genelde tüm canlıların özelde insanoğlunun hayatının şekillenmesinde ve hayatının devamında üstün bir görevi yüklenmiş olan gece ve gündüz insanoğlunun hayatında vuku bulan tatlı ve acı, iyi ve kötü, hak ve batıl olan her şeye şahit olmuştur ve olmaktadır. Kadir gecesi de hakk’ı batıldan, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayıran Furkan sıfatını taşıyan Kur’an bu gecede inmiştir.

Beşeriyetin hayatına yön veren ve onun yol haritasını belirleyen Kur’an-i Mecid bu gecede inmiştir. İnsanlığın yönetim ve idaresini saadet ve mutluluk içinde oluşturabilmeleri için şeriat adı verilen yasaların tamamını ihate eden Kur’an-i Kerim bu gecede nazıl olmuştur. İnsanların ahlaki ve manevi yönden terbiye eden ve insanların kalplerine nüfuz ederek onun karanlık dünyasına iman nurunu yakan Allah’ın kelamı Kur’an bu gecede inmiştir. Allah’ın kelamı, beşeriyetin sulhu sefası, insanlığın hidayet kaynağı, kalplerin ve sinelerin sürur kaynağı, insanlığın  yol kılavuzu muttakilerin hidayet kaynağı olan Kur’an-i Kerim ramazan ayının kadir gecesinde inmiştir. İşte kadir gecesinin kudsiyeti bu gecede dünya semasını aydınlatan ilahi nur olan Kur’an-i Kerim’e ev sahipliği yaptığındandır. Ne güzel konuk!.. ve ne kutlu bir gece!.., ayrıca birden fazla konukları ağırlamakta bu gece, Melekler ve Ruh’ta görevlerini yapmak için ilahi izinle bu gecenin konukları arasında yer almakta, büyük bir merasime ev sahipliği yapıyor bu gece, bu nedenle bu gecenin adını Allah vermiştir; ismi konulmuştur: Kadir Gecesi, zira kadrın manası: azamet, değer, üstünlük ve saygıya layık anlamını taşımakta; çünkü ağırladığı konuklar saygın, değerli ve üstün bir kimliğe sahip olanlardır.

Evet! Beşeriyetin hidayet kaynağı ve yol haritası olan Kur’an-i Mecid ve safsaf olmuş  melekler ve Ruh’un semadan arza bir görev için geldikleri haber verilmekte; zira büyük bir merasim var!.. özelde Hira dağında genelde tüm dünyada gerçekleşmekte, bu azim merasimin konukları beşer olarak Hz. Muhammed (s.a.a) ve  on yaşlarında Ebutalib’in oğlu Hz. Ali!...Ayrıca alemi manadan var bu gecede görevli bulunan melekler Ve Ruh!. ‘’O gecede, Rabb’lerinin izniyle melekler ve Ruh her iş için iner dururlar.’’ Meleklerin görevlerini  vechi Ahsen (en güzel şekilde) yerine getirmeleri için sema ile arz arasında iner dururlar; bu telaşları; almış oldukları görevin, çok önemli bir görev olduğuna işaret etmektedir.

Evet! Görev oldukça önemli ve dağların ve taşların kaldıramayacağı ağırlıkta olan bir emaneti ilahi!. Evet!  ‘’ Eğer biz bu Kur’an-ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah’ın korkusundan baş eğerek, parça-parça olmuş olduğunu görürdün. Bu misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.’’ 59/21

Oldukça ağır, sorumluluğu; kusur kabul etmeyen bir görevi almak için tüm hazırlıklarını tamamlamış olan Hz. Muhammed (s.a.a) risalet ve nübuvvet görevini almak için yanında vasisi ile birlikte Hira dağında; Hira dağı; manevi bir alana dönüşmüş, çünkü merasimin ağırlık merkezini teşkil etmekte; Bu protokol da peygamberin yanında yer almış Ali-y-el Murtaza, mukarreb melekler ve Ruh!.

Evet! Merasimin manası ve metni olan risalet ve nübuvvet tacının “alemlere rahmet” olarak gönderilen Hz. Muhammed’e (s.a.a) giydirilmesi için tüm mana aleminin gayb-i kuvvetleri (mana alemindeki bütün varlıklar) hazır bulunmaktadırlar bu merasimde; zira merasim oldukça önemli çünkü beşeriyetin kıyamete kadar olan hayatının mukadderatı tanzim edilecektir bu gecede, zira ilahi bir görevlenme ile hazır bulunmaktalar melekler ve Ruh bu merasimde. Ruh’un meleklerden ayrı zikredilmesi farklı yorumlara sebep olmuştur; bazıları Cibril-i Emin veya Ruh-ul Emin olarak isimlendirilmişler; bazıları şura suresinin 52. Ayetine istinaden  ‘’ Ruhu ’’ vahiy olarak tefsir etmişler ‘’Nasıl ki  senden önceki peygamberlere vahiy gönderdik, sana da fermanım üzere vahyettik’’

Buna binaen ayetin mefhumu şöyle olur ‘’ melaikeler Allahın vahyiyle mukadderatların tanzimi için o gece inerler.’’ Burada üçüncü bir tefsirde yapılmakta ve akla yakın olanda budur; şöyleki ‘’Ruh’’ meleklerden üstün büyük bir  varlıktır; bunu kanıtlayan  İmam Cafer’den (s.a) rivayet edilen bir hadistir. Biri imam Cafer’den sorar: <

Ve Bunlar, ilahi bir irade ile hazırlanmış  beşeriyetin anayasasını; maddeler halinde sunacaklar islam peygamberine; çünkü 27 recepte nübuvvet görevi ile meb’us olan  peygamber, sinesine yüklenmek üzere Kur’an-i Kerim maddeler halinde vahy edilecek ve vahy edilenler de insanlığa sunulacaktır artık bu gece.

Cebrail görülmüştü Hira dağının ufkunda!.. Yavaş yavaş yaklaştı Muhammed’in (s.a.a) yanına iyice yaklaştı ve ilk emir olan (İkre) ‘’oku’’ emrini vermişti ona; beşeriyete sunulacak olan yasanın ilk maddesi bu.

1-‘’ Yaratan Rabbin adıyla oku. Cehaletin zulumatından geleceğin aydınlık günlerine kavuşmak için İslam anayasasının ilk emri “oku” olmuştur. Oku!.. ama Rabb’ini unutmadan O’nun adıyla oku ki O yaratan ve terbiye eden mürebbidir. Yaratılmış her şey; O’nun iradesiyle var olmuştur ve her şey O’nun yedi kudretinde hareket etmektedir. Eğer O’nu anmadan, O’nunla irtibat kurmadan ve yaradılışının felsefesine bakmadan ve anlamadan okuyacak olursa insan; azgın ve zarar veren bir şeytan olur.

2-insanı (rahim cidarına) yapışmış bir hücreden yarattı. Yasanın ikinci maddesinde yer alan hüküm yaratanla yaratılanın arasında bir bağ kurarak yüce yaratıcının < halık > < musavvir > ve < mürebbi > sıfatlarıyla insana nasıl şekil verdiğini ve yaradılışının felsefesine giderek < biyoloji > ilmine işaret etmektedir. Alaka’nın çoğulu olarak alak kelimesine’’ kan pıhtısı görünümünde olan “döllenmiş hücre” olarak kabul edilmelidir. Buradan yola çıkarak muamma bir varlık olan insanı çözebilme anahtarları verilmekte.

3-Oku! Rabbin kerem sahibidir. Tekrar oku emri ile insanı yaradanıyle yüzleştirmek ister. ‘’ Oku!.. Rabbin kerem sahibidir’’ Oku!.. seni yaratan Rabbin adıyla ki O’dur kerem sahibi, O’dur her şeye gücü yeten, bu madde ile Allah’ın iradesi ve gücü dışında hiç bir kuvvetin olmadığı inancını kalbin derinliklerine indirerek ilahi adaletin düzenli işlemesini teminat altına alır.

4-Kalemle yazmayı öğretendir. Dördüncü madde olan: ‘’ kalemle yazmayı öğretti’’ cümlesi iki önemli manayı taşır!. Önce yüce Allah; insana yazmayı ve kitabı öğretti ve bu büyük işin kudret  ve gücünü insanlık tarihinin başlamasi ile gelişen  medeniyetlerin, ilim ve fününun serçeşmesidir. Diğeri ise ilim ve bilimin ancak bu yolla ve bu vesile ile insana öğretilir.

5-İnsana bilmediklerini öğretendir. Bu madde bütün eğitim kurumlarına program vermektedir. Evet! Beşeriyetin hayatını düzene sokan proje ve yeni bir dünya düzeni ve yeni bir medeniyet sunuluyor insanlığa; şarkın ve garbın karartmış olduğu insan hayatına aydınlatıcı bir nur olarak kadir gecesinde “Hira dağından” sunuldu beşeriyetin hayatına hak ve batıl çizgisi net bir şekilde belirlendi kadir gecesinde, bu çizgi devam edecektir kıyametin son saatına kadar.

Neden?.. kadir gecesi her yıl ramazan ayında ihya edilmekte? Bu sorunun cevabını kadir suresinin 4. Ayeti cevap vermektedir.

‘’O gece Rabb’lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için inerde iner...’’ Ayetin metninde yer alan <> Fiil-i mudari olduğundan devamlılık ve süreklilik manasını içermektedir. Bu nedenle ta kıyamete kadar heryıl İslam ümmeti, kadir gecesini ihya ederek manevi bereketinden istifade edecektir. < tenezzelü fiilinden anlaşıldığı gibi her yıl ramazan ayında melekler Ve < Ruh > Rabb’lerinin izniyle görevlendirilmiş oldukları işi yapmak için inerler; verilmiş görevleri, alınmış kararları yerine getirmek için “Asr-ın  İmam’ının” huzurunda yerine getirirler. Buna binaen ümmet her ramazan ayında kadir gecesini ihya etmek için namazla, tesbihle, dua ile ve Kur’an-i Kerim’i okumakla Rabb’ileriyle irtibat kurarlar ki kadir gecesinde alınmış kararları tanzim ve icrasında kendine düşen hisseyi o büyük merasimden alabilsinler. Yüce Allah bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğunun haberini vermesindeki hikmet bu gecede açık olan rahmet kapısından istifade ederek bu gecede inen Kur’an’la hayatlarını şekillendirmiş olsunlar. Bu nedenle yüce Allah Muhammed (s.a.a) ümmetine hediye olarak vermiş olduğu kadir gecesi, ilk gündeki manası ve gerçekleşen mucizeleriyle aynen devam etmektedir. Ümmetinin amellerine şahid olan peygamber, alınacak kararların ve yerine getirilecek emirlerin Allah’ın izniyle onun onayından geçmesi ve ümmetinin haline şahid olması gerekir. Buna delil olarak ahzab suresinin 45-46. Ayetleri  şöyle beyanda bulunur. ‘’Ey şanı yüce peygamber! Biz seni insanlar hakkında şahid, müjdeci, uyarıcı, Allah’ın izniyle O’nun yoluna davet eden bir peygamber ve aydınlatan bir nur olarak gönderdik.’’

‘’Sen, müminlere Allah’ tan büyük bir lütfe nail olacaklarını müjdele!’’33/47

‘’Sakın kafirlere, münafıklara boyun eğme, onların eziyetlerine aldırma ve yalnız Allah’a güvenip dayan.Koruyucu olarak Allah yeter.’’33/48

Yukarıdaki her dört ayetin muhatabı peygamberdir; neticesi ise müminler içindir. Bu tertibe göre bu dört ayetten önce geçen dört ayet; müminlerin vazifelerini anlatmıştı, Bu dört ayetlede madde ile manayı bir araya getirerek peygamberi ümmetin amellerine tanık olacağı hükmüyle konuyu tamamlamak ister. Bu dört ayetin ilk iki ayetinde peygamber için beş tane sıfat verilmiştir. Diğer iki ayette ise beş tane vazife vardır, bunlar birbiriyle irtibatlı ve birbirini tamamlarlar.

Önce şöyle buyurur Allah: ‘’Ey Nebiyy-i Ekrem Biz; seni şahid olarak gönderdik’’.

Ayetin metninden anlaşıldığı şekliyle peygamber ümmetinin amellerine şahittir. Çünkü onların amellerini görür; bunu onaylayan diğer bir ayette şöyledir. ‘’De Ki: Yapacağınızı yapın! Amelinizi Allah’da Resulü de müminler de (masum imamlarda) görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızın haberini verecektir.’’ 9/105

Amellerin arz edilmesi meselesi

İnsanlar farklı olarak meselelere ve kainattaki var olan eşyaya bakarlar!. Bazıları zahiri görüntüleri baz alır, mana ile hiç bir irtibat kurmaz ve bazıları da batini ve manevi şeylere asla inanmazlar; bazıları da sadece batini olanlara değer verir zahire önem vermezler; asıl olan mana ile maddeye, batınla zahire farklı pencerelerden değil tek bir pencereden bakmak gerekir, oda tevhittir ve vahdettir. Asılda tüm yaratıklar tek bir noktadır; noktadan kesrete geçişi onun özünden koptuğu anlamına gelmez, öyle ise madde ve mana bir noktadadır farklı bakmaya gerek yoktur; tek bir pencereden bakarsan ikisini bir arada görürsün; o halde peygamberin; ümmetinin amellerine şahit olması gariplenecek bir şey değildir. Ancak gariplenecek bir şey varsa oda bu hakikatı anlamamaktır. Yüce Allah’ın her şeyi bilmesi ve kalplerde gizli olanlardan haberdar olması ile peygamberin ümmetinin amellerine şahid olması arasında bir tezat yoktur. Çünkü bizim akidemizde kainatta bir sivrisineğin hareket etmesi O’nun izniyle olmaktadır. Peygamberin ümmetinin amellerine şahit olmasıda yine Onun izniyledir.

Şöyle bir soru sorulabilinir, Allah kulların yaptıklarını bildiği halde, peygamberin onların yaptıklarına  şahit olmasına gerek var mıdır?

Biraz öncede bahis ettiğimiz gibi bütün varlık bir noktadır ve birbiri ile ilişkiler içinde evreni teşkil etmekteler, ilahi kudretin sonsuz eseri olan bu büyük teşekkül, kendisine verilmiş görevi yerine getirmede kusur etmemektedir. Özellikle insanlar, melekler, cinler ve mana alemindeki gaybi güçler de verilen görevi yerine getirmek için vazifelerinin başındalar. Mesela!. Her insanın yapmış olduğu amelleri yazıp kayda alan “Kiramen Katibin” dediğimiz iki meleğin Allah’ın emriyle atamaları yapılmıştır ve bu iki melekte görevi aksatmadan yerine getirmektedir. Halbuki Allah, kullarının yaptıklarını biliyor ve görüyor öyle ise bu iki meleğe ne gerek var?.. deme hakkına sahip miyiz?

 Bütün canlıların rızkını veren Allah’tır; ama çocuğun rızkını annesinin sinesinde babasının iş gücünde takdir etmiştir. Birisi kalkıp Allah rezzaktır; çocuğun rızkı için anne ve babanın vesile kılınmasının bir anlamı yoktur deme hakkına sahip olabilir mi?

 Arzın yeşermesinde yağmurun, yağmurun oluşumunda bulutun, bulutun oluşumunda okyanusların, okyanusların ısınıp buharlaşması için güneşin olması bir hayatı onaylamaktadır; Birisi; kalksa Allah < kün > derse her şey olur, bu nedenle böyle bir düzene ne gerek vardır?.. deme hakkına sahip olabilir mi?

 Allah; peygamberiyle irtibata direk geçebilir; niçin Cebrail vahyi getirmek ile görevlendirilmiştir? Bu tip soru ve cevapları çoğaltabiliriz, biz ayette geçen peygamberin ümmetinin amellerine şahit olmasına tahammul edemeyenlere diyoruz ki Allah ve resulünun arasını açmak isteyenlerin oyununa gelmeyin, eğer Allah böyle dilemiş ise bizim iman etmekten başka çaremiz yoktur.

İmam Cafer (a.s) buyururlar ki: muhakkak bütün ameller perşembe gecesi nebinize arz olunur( sunulur) buna binaen sizden her biriniz çirkin ve kötü amel sunmaktan haya edin.burhan tefsiri c 2 s 158

Peygamberin amellere şahid olması onun görevinin sadece şahitlik olduğunun anlamına gelmez; çünkü O alemlere rahmet peygamberi olarak gönderilmiştir; nasıl ki canlıların havasız ve susuz yaşamaları mümkün olmadığı gibi, evreninde Hz. Muhammed’siz (s.a.a) yaşaması mümkün değildir. Bunu onaylayan Allah’ın şu fermanıdır. ‘’ Biz seni ancak alemlere rahmet olasın diye gönderdik.’’ İlahi rahmet okyanusundan alemlere yani evrene rahmet olarak gönderilen bir peygamberin görevini anlamak için nurani ve temiz bir kalbe, mutmain bir nefse ve Allah’ın razı olduğu bir ilme ve yüksek bir basirete sahip olmak gerekir, bu peygamberi putlaştırma anlamına gelmez, zira bizler ancak Allah’ın övdüğü gibi övüyoruz ve Allah’ın görevlendirdiği gibi de onun görev sınırlarını saygıyla kabul ediyoruz.

Bazıları peygamber vefat etmiştir; diyerek peygamberle olan bağını koparmaktadırlar; halbuki kalbinde Muhammed (s.a.a) var olan bir kişinin önünde yürüyen nur ve Allah’a davet eden O’dur. Eğer gözü kör, kulağı sağır ise elbette hakikatı göremeyecektir ve hakkı duyamayacaktır, elbette peygamber ölmüştür diyecek, mana aleminde inkar edecektir ve irtibatını kesecektir. Evet peygamber vefat etmiştir; bu vefat maddi alem olan dünyadan, mana alemine göçmüştür; bu göç yok olmak anlamında değildir; belki yeni bir hayatın başlangıcıdır; bu göç olayı Adem’den günümüze kadar devam etmekte olan bir sünnet-i ilahidir. Bütün peygamberler ve ümmetleri dünyadaki görevlerini tamamladıktan sonra göç ettikleri gibi İslam peygamberi Hz Muhammed’de(s.a.a) dünyada ki görev süresi tamamlandıktan sonra O’da göçmüştür ve ümmeti de göçmüş ve göçmekteler. Bu göçün dünya ile irtibatın kesildiği anlamına gelmez belki görevini bir üst kimlikle yerine getirmektedir.

Şöyle bir soru akla gelebilir!. Acaba peygamber bir üst kimlikle hangi alemde ve nasıl bir görev almıştır?

Mekan olarak veya alem olarak evrenin bir parçası olan mana aleminde yer almaktadır. Bu alemde dünyaya benzerliği olan bir alemdir ve berzah diye isimlendirilmiştir; salih amel işleyenler için cennet misali bağ ve bahçeler içinde Rabb’leri tarafından rızıklandırılmış olacaklar. Al-imran suresinin 169. Ayeti çok açık bir şekilde bu alemin varlığına delalet eder. ‘’ Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diriler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rabb’leri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.’’

Madde ve mana alemlerinin tamamını kaplayan, evrenin bir parçası olan mana alemindeki makamına intikal eden yüce Resul, maddi dünyadan ilişkisini kesmiş anlamına gelmez, çünkü maddi dünyada iken mana alemine nüfuz eden ve miracını gerçekleştiren bir peygamber, aynı zamanda manadan da dünyaya nüfuz ederek Kur’an’da kendisine verilmiş sıfatın ve görevi yerine getirmede Allah’dan izin bekler; verilen izinle kendisine belirlenmiş sınırlar içinde manadan maddeye mudahil olarak görev yapar. Aksi halde ’’ Biz seni alemlere rahmet olasın diye gönderdik ’’ ayetinin bir manası kalmaz.

Ayrıca ümmetinin önünde devamlı aydınlatan bir nur olduğunu; Allah bildirmekte “Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.’’ Eğer biz bu ayeti asr-ı saadete munhasır kılarsak ayetin evrenselliğini inkar etmiş oluruz; eğer Kur’an’ın A’dan Z’eye kadar tüm hükümleri geçerli ise peygamberle ilgili ayetlerde kıyamete kadar bakidir. Bu nedenle tüm asırlarda ümmetinin yolunu aydınlatan ve onlara doğru bir çizgi üzerinde hedeflerine doğru hareket etmelerini sağlayan ilahi bir nurdur. Aynı zamanda rahmettir tüm alemlere.

Şöyle bir soru akla gelebilir!. Peygamber Dünyada yaşarken ümmeti arasında onları uyarıcı ve müjdeci olan sıfatıyle onları Allah’a davet ediyordu ve aydınlatıcı nurani çehresiyle karanlıklar içinde olanlara hidayet nuru olarak öncülük yapardı ve Allah’ın verdiği sıfatlarada şimdi yine sahip olmasından kimsenin şüphesi yoktur, ama ümmet arasında olmadığından o gün yaptığı görevi bugün nasıl yapmaktadır?

Bu soruya cevaben evrendeki var olan birçok varlıklar görülmediği halde canlıların hayatlarına müdahele ederek onların yaşamına şekil vermede ve onlara yol göstermede müessir bir güç olarak bilinmektedir; misal olarak, su bütün canlıların hayat kaynağıdır, ama suyu oluşturan hidrojen ve oksijendir fakat ikiside görülmediği halde insan hayatıyle çok yakından ilgilenmektedir. Çünkü tüm yaradılmışların mayasının su olduğunu,  “ Mevlay-i Muteal ” şöyle haber vermiştir:

’’ İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden ayırdığımız ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? 21/30

Görüldüğü gibi herşeyin mayası su olduğu ve suyunda oksijen ve hidrojenden olduğunu bilim bunu tesbit etmiştir. Ayrıca oksijenin canlıları ve insanın hayatında oldukça önemli bir yeri vardır. Allah öyle bir sistem kurmuştur ki hiç haberimiz olmadan ve onu görmeden onunla hayatımız devam etmektedir, işte o madde oksijendir, hava içinde bulunan oksijeni nefes alırken ilahi bir düzenle düzenlenmiş bedenin belirli organlarına intikalini sağlayarak , karbonla kirletilmiş bedene zarar veren gazı, teneffüs yoluyla zehirli gazın dışarı atılmasını sağlamış olur. Teneffüs yoluyla havadan alınan oksijen hayatı yeniler ve bedendeki hücrelerin düzenli çalışmasına yardımcı olur ve yol gösterir.

Bunların hiç biri; bizim irademizle gerçekleşmemektedir; tamamı ilahi bir irade ile gerçekleşmektedir. Ayrıca insan yaşarken iç dünyasında ki yapılan uyarılarla insan hayatını şekillendirmektedir. Bazen insanın iç dünyasından gelen bir ses vardır, insana iyliği, güzel şeyleri, doğruluğu , yardımlaşmayı ve zararlı olan şeylerden uzak durmayı önerir ; bazen ilmi ve ahlaki çalışmalar yaparken sanki yardımcı bir ekip insana şunu böyle yap, şunu da böyle yap demekte; bazen sıkıntılı ve çıkmazda iken içten bir nurun ona yol göstericilik yapması, veya sıkıntılı bir anda birinin onun elini tutup ona yardım etmesi gibi veya nebilerin, salih kulların kalbine doğan vahy gibi ( Musa’nın Annesi) onlara yol gösterip bulundukları toplumu hidayete çağırdıkları gibi; Tam aksini de düşünmek gerekir; misal şeytan kendi dostlarına içten fısıldar, onları kötü işleri, cinayetleri ve tüm ahlaksızlıkları ve Allah’dan uzak düşürmek için her türlü şek ve şüpheyi insanın iç dünyasına sokar. Burada insanın görevi fıtratındaki imanının almış olduğu ilhamla hakk’ın sesine kulak vermeli.

Tüm bu açıklamalardan sonra madde ile mananın iç içe olduğunu ve birbirini tamamladığını ve birbiriyle ilişki içinde olduğu görüldükten sonra eğer yüce islam peygamberi Hz. Muhammed(s.a.a) insanlığın hidayeti ve yol göstericisi olarak gönderilmiş ise insanlık durdukça O görevini yapacaktır ve yapmaktadır. Mevlana’nın şu veciz sözü akıl sahiplerini uyarmaktadır.

< İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey göre biliyor musun dünyadan? Sen gör müyorsun diye bu alem yok değildir.>

Berzah alemi alemi dünya ile alemi ahiret arasında yer alan bir alemdir. Sure üfleninceye kadar dünya /aleminde intikal edenler burada bir hayatı yaşamış olacaklar; yüce islam peygamberi bir hadisile bu alemi şöyle açıklar:

‘’ Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukur olur.’’ Burada kabirden murat berzah alemidir. Hadisin metninde bu alemde bir hayatın olduğu anlatılmaktadır; çünkü cennet misali bağların ve bahçelerin olduğu gibi sıkıntılı yaşamı ifade eden cehennemi yaşatan mekanların olduğunu da haberini veriyor. Ve bu alemde hayatın olduğunu da vermiş olduğu hadisi şerifle beyan eder; ayrıca bakara suresinin 154. Ayetide hayatın olduğunu teyid etmekte.

‘’ Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilakis onlar diridirler fakat siz bunun farkında değilsiniz’’ Buna binaen islam peygamberi şöyle buyurur: ‘’ kişi bilmediğinin düşmanıdır.’’ Anlayamadığı veya göremediği bir şeyi hemen red ederek ona savaş açmaktadır; halbuki acele edip karşı çıkmaktansa düşünüp tefekkür etmesi, ilmi araştırmalar yaparak onun hakikatını öğrenmesi en doğru ve en akıllıca olandır.

Tekrar kadir gecesine dikkati çekmek istiyorum

Biz; Kur’an-ı kadir gecesinde indirdik!. Kime? Hz. Muhammed’e (s.a.a) Hangi gecede? Kadir gecesinde!. Kadir gecesini idrak edebiliyor musun ? Hayır!.. Cevap veriyor mevla!.  Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır!. Niçin? Kadir gecesinin tüm manası: Niçin?.. sorusunun içinde!.

Evet!. Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olması, ilahi rahmet okyanusundan beşeriyete rahmet peygamberi olarak gönderilen Hz. Muhammed’in (s.a.a) sinesine Allah’ın kelamı olan Kur’an-i Kerim’in inmesiyle iki nurun birleştiği gecedir. Biri rahmet diğeri ise hidayet kaynağı, birisi habibullah diğeri kelamullah ikisi birden değer veriyor Hira dağında birleştikleri geceye, adeta yerle gök birleşmişti bu gecede, melekler her bir iş için saf saf iniyor yeryüzüne, zira nübuvvet tacı giydirilecek bu gecede rahmet peygamberine, hem de vasisi durmuştu onun sağ yanında. Büyük bir merasim düzenlenmişti bu gecede, bütün mana alemindekiler huzurda bulunmuşlardı bu gecede.

Evet!. Görevler belirleniyor, mukadderatlar takdir ediliyor, insanlık aleminin yol haritası belirleniyor Kur’an-i Mecid’in peygamberin sinesine indiriliyor bu gecede ve O gece Rabb’lerinin izniyle Ruh ve melekler de görevlendirilmiş oldukları vazifeyi yerine getirmek için iner dururlar bu gecede.

Akla gelen bir soru var, acaba kadir gecesinde ki bu merasim; her yıl aynısı mı devam edecek yoksa sadece Kur’an-ı Kerim’in indiği geceye mi hastır? Yukarda anlatıldığı gibi < Tenezzelu> devamlılık ve süreklilik manasını taşımaktadır; buna binaen bu merasim meleklerin ve Ruh’un her yıl o gecede indiğine göre merasimin de devam ettiği ayetin metninden anlaşılmaktadır. Kur’an-i Kerim; kıyamete kadar ümmetin ve insanlığın sorunlarını çözecek ve sorularına da cevap verecek bir kapasiteye sahip olan ilahi bir kitaptır; Peygamber de Rahmet peygamberi ve ümmetinin yolunu gösteren bir hidayet kandili olduğundan bu merasimde bulunması ve alınacak manevi kararlar ve beşeriyetin yaşamış oldukları konum peygambere arz edilecektir bu gecede. Bu konuyu tevbe suresinin yüzbeşinci ayetile yukarda izah etmiştik.

İnanmış kalplerin manevi desteği olan bu gece ve bazı aylar ve ayrıca belirlenmiş bazı geceler, vermiş oldukları feyz ve bereketle insanların manen kendilerini yenileyerek ilahi huzurda olduklarını his ederler; bu olgu düzenli bir insan, düzenli bir aile oluşturduğu gibi düzenli bir toplum ve düzenli bir devleti de oluşturmuş olur.

Kadir gecesi hikmeti ve felsefesini anlaşılarak ihya edilecek olunursa, o gecede gerçekleşmekte olan maneviyattan insan istifade etmiş olur. Bu gecede daha çok namaz kılma ve Kur’an tilavet etme peygamber ve imamlar tarafından tavsiye edilmekte, çünkü bu gecenin manevi hazinesi ancak bu iki kilitle açıla bilinir. Birilerinin sana bu gecenin faziletini anlatmasi ile yetinme , kendin gayret et ve bu gecede ki fazileti kendin his etmiş olasın ki gecenin maneviyatından istifade etmiş olasın...

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle