Oruç

Pt, 06/03/2017 - 17:16

Muhammed Avci Hocanın kaleminden çok farklı açıdan değerlendirilen oruç felsefesi...

ORUÇ

Yapı taşları madde ve mana ile örülerek teşekkül eden insan, maddi dünyanın manasıyla birlikte yaşayarak yaradılışının hikmetine kavuşmak ister. Gah maddeden manaya, gah manadan maddeye geçiş yapıp hareket eden insan fıtratındaki özünü yakalamak ister. Bu isteği engelleyecek manevi hastalık olmadığı müddet içinde; insan fıtratının isteğine doğru hareket eder ve özüyle tanışma imkanını sağlamış olur. Elde etmiş olduğu giranbaha (Pahabiçilmez) değerinin vermiş olduğu izzetle Rabb’isinin büyük azameti karşısında saygıyla durmasının bilincini kazanmış olur.

Bu açıdan insana bakıldığı zaman iki istek, iki arzu ve bu isteklerinde maddi ve manevi iki hedefi vardır: Madde ile manayı birleştirerek yapılacak istekler ve arzular özdeki hakikatle tanışma imkanını elde eder ve ilahi mektepte tekamül seyrini tamamlamış olur ve arzu ettiği insani kimliğini Kur’an ve Ehl-i Beyt mektebinden almış olur. Bu mektep kural ve prensipler, ölçü ve dengeler kurarak insanın maddi ve manevi isteklerinin nasıl karşılanacağının eğitimini vererek kemalata gidiş yolunu ona gösterir. Bu yolun durak noktalarından biri olan ‘Oruç’ insanın isteklerine kural ve prensipler getirerek belli çizgi üzerinde insani değerlerine saygınlık kazandırarak hareketini sağlar. İnsanı, belirlenmiş çizgi üzerinde hareket ettirmek görevini yüklenmiş olan oruç, insanı belirlenmiş çizgi üzerinde yürütürken ona disiplini, onurlu duruşu, sabır ve irade gücünü artırarak kurallı hareket etmesini öğretir. Ayrıca oruç insanın iç dünyasındaki manevi dinamikleri güçlendirerek harekete geçirir ve gayri meşru istek ve arzulara karşı savaş başlatarak iç huzuru ve güveni sağlamış olur. Bu eylemiyle Oruç; bedensel isteklere sınırlar getirerek insana sabrın kazandırdığı başarının müjdesini verir: “ Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabb’ine dön. Seçkin kullarım arasına katıl ve cennetime gir”  89/27-30

Bu ilahi müjdenin muhatabı olan insan, vermiş olduğu imtihanların sonuç noktası olan oruç, maddi ve manevi temizliğini yaparak ilahi rızayı kazanma şansını kazanmış olur ve arzuladığı hedefe kavuşmuştur artık.

Oruç; oniki ay içinde yapılmış ibadetlerin son temizlik kontrolünü yapar ve mevlasıyla irtibatını sağlar ve kendini koruyan nefsin korunmasını ister. Kadir gecesinde ilahi bir görevle görevlendirilmiş görevliye bir yıllık amel defterini teslim eder. Bu mutlu anı yakalamış mü’min kalbinde Mevla’sının aşkını yaşar ve mutmain bir kalple Mevla’sının huzurunda miracı yaşar.

İkinci istek ve arzu maddi pencereden eşyaya bakar ve ondaki manayı kavramadan onun zahiri görüntüsüne aşık olur ve o istikamette güç ve iradesini sarfederek ona kavuşmak ister. Görüntüsü oldukça güzel, zira güzel yaratmış yaratan Mevla; ama ne yazık ki insan gönül bağlıyor yaratılmış olana, unutunca yaratanı artık kavuşmak ister cazip eşyaya, cilve yapar güzel görüntüsüyle bağlamak için kendine, aldatıcı ve oyalayıcı tavırlarıyla saldırı yapar insanda ki  manevi değerlere, çok ucuza pazarlar insanı bit pazarında, dünya karşılığında satın alır insanı dış görüntüsüyle. Oldukça cazip ama her ân batmaya hazır çürük bir tekne; insanı kaptansız bir gemiye bindirir. Terk eder hedefi meçhul bir okyanusta ve insanı inişe geçirir sonunda; utanç karnesi insanın elinde kalır..

 Evet! Bedensel isteklerin mana ile terbiye edilmediği taktirde karşılaşacağı felaketler karşısında pişman olan insan; büyük bir mahcubiyet içinde Rabb’isinin karşısında  utançla duracaktır:  „Bir görseydin o suçluları: Rabb’lerinin huzurunda, mahçupluktan başları önlerine eğilmiş şöyle derken: Gördük, işittik ya Rabbena! Ne olur bizi dünyaya bir daha gönder! Öyle güzel, makbul işler yaparız ki! Çünkü gerçeği kesin olarak biliyoruz artık”  32/12

Evet! Yukarıdaki ayet, akıl sahibi olan insana oldukça ciddi bir uyarı yapmakta; umulur ki insan bu uyarı karşısında kendini kontrole almış olur; zira arzu ve istekler insanoğlunun fıtri gerçeğidir; var olan bu gerçeği kullanma tarzına göre insan değeri belirlenmiş olur. Bu nedenledir ki yapılması emr olunan ilahi görevler; vech-i ehsen yerine getirildiğinde, fıtratta ki varolan istek ve arzuyu emr olunduğu  minval üzere düzene sokar ve yukardaki ayetin metninde işaret edilen manayı dikkate alarak kendini korumaya alır.

Ayetin metninde var olan uyarı ve ikaz insana pişmanlık gününü hatırlatmaktadır. O gün mücrimler boyunları eğik bir mahcubiyet içinde tekrar dünyaya dönme talebinde bulunduklarının dramatik yaşamın sahnesini bir görseydin diyerek bütün insanları o gün için hazır olmaya davet eder.

İlahi uyarılar; insan denilen varlığın teşekkülünde mayasını teşkil eden maneviyat; insanın maddi iskeletinin uyum içinde birbirine kenetleyerek insanı kulluğa hazırlar. Kulluk; malikle memluk arasında yapılmış antlaşma metnine sadık kalarak malik tarafından emrolunanı, memluk tarafıda malike karşı olan sorumluluğunu noksansız yerine getirmesidir. Yani teslimiyet ve katıksız itaattır. Kulluğun kusursuz yerine getirilmesinde ön şartlar vardır. Malikle yapacağı antlaşma metnine kabul imzası atmadan önce kendi konumunu, var oluşunun felsefesini, ve nerde durduğunu, kiminle antlaşma yaptığını veya yapacağını bilmesi ve malikin onun hayatındaki tesirini ve gücünü görmesi, bilmesi ve tanıması şarttır. Kulluk; tanımak, bilmek, görmek ve emre itaat demektir. Bu ilkeler dikkate alınmadan antlaşmayı kabul etmek büyük bir mahcubiyeti ve pişmanlığı meydana getirir ve utancından boynunun öne eğilmesine sebep olur ve yapmış olduğu ibadetinde sadece yorgunluğu kendisine kalır. Zira manasız ve irtibatsız tutulmakta olan oruç; geleneksel bir kültürün bir nevi zorlayıcı eylemidir. Bu nedenle orucun felsefesinde var olan temizleme, arındırma, onarma ve terbiye etme işlevi gerçekleşmemiş olur. İnsan yine onursuz, düzensiz bir yaşam içinde yaptığı yanlışlıkları doğru görerek kendini aldatır.

Halbuki oruç; malikle memluk arasında yapılan antlaşma metni  önemli bir ilkedir. Bu ilke malikle memluk arasında sırri ve manevi bir irtibattır; mustakim irtibatı sağlar ve vesileyi aradan kaldırır. Sussuzluktan kurumuş dudakları ve sararmış benziyle malikiyle halvet yaparak zayıf ve kusurlu olduğunu beyan eder ve af edilmesinin talebinde bulunur. Bu istek malikle memluk arasında samimi ve manevi bir alan oluşturur ve memluk bunun aşkını yaşar.

Oruç; fiziki bedenle maneviyatın beraber yaşadığı aşktır, manadır; zararlı unsurları temizleyen manevi bir arıtma temizleme tesisi ve aşkın merkezidir. Bu hazı ve bu aşkı alabilmek için kendisinin kim olduğunu iyi kavraması ve kimden görev aldığının bilinci içinde olması lazım.

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle