Ben Divane Fıratım

Pt, 06/03/2017 - 14:55

BEN DİVANE FIRATIM

Suyun kenarına ulaşınca Ebul Fazl Abbas nasılda coşmuştu mazlum Fırat, mazlumdu yanı başındaki mazlumlara kapatılmıştı yolu Abbasın elleri değende suya gamı kederi unutmuştu fırat. Ah bir izni olsayda coşsaydı sevinçten dalgalarla yıksaydı bentlerini etten duvarları şükrünün hal lisanı dile gelmişti.

Abbas gelmişti ne olur al beni götür diyordu bir damlam bile kalmasın Hüseyin‘ime götür beni diyordu, ama eyvah o coşkun sevinç neden bu kadar kısaydı oysa günlerdir ağlamaktaydı kenarındaki Hüseyin bin Ali ailesi ve dostları için fıratın bir tas soğuk suyu çocukların özlediği bir damla su dostların cigerlerindeki serinlik özlemiydi o. Oysa inanmayanlar kana kana içiyordu ondan Hüseyin ve ehli susuzdu Fırat‘ın kenarında.

İşte bu yüzden ağlıyordu Fırat sevinç ve acıdan, Abbas gelmişti onu götürmeye yanmakta olan kalbi Abbas‘ın elleriyle mest olmuştu.

O Mecnunu olduğuna ulaştıracak Leyla bulmuştu al beni götür diyordu kavrulan sahra olmuş çigere ne olur kavuştur beni beni bekleyenlere .

Ah Abbas‘ım rahmet ilacı ellerin yangınıma su oldu.

Her su zerem sana susamış feryatla iç benden Abbas diyor

Ah Abbas neden????

Bu nasıl bir sınayıştır neden????

Bunu bana yapmaktasın Abbas neden???

Ellerini çektin suyumu bana iyade ettin neden?

Neden??

Haya etmektesin beni içmekten suyum bitmezki senin içmenle.

Ellerinle teseli bulmuş beni neden yakıyorsun takatim yeter mi ellerine yapışmış suyumu içmemene.

Ben taşıya bilirmiyim ellerinde boşaltığın gözyaşlarını taşımaya ah Abbas suya ulaşan susuz Hüseyin sevgisine benden çok susamış susuz.

Ah Abbas yiğitler yiğidi ey kalbim sen anlıyabilirmisin su ellerinden bırakan kalbin haya yangınını ey vahlar olsun böyle bir kalbin gözyaşlarını taşıyan bana. İşte bu acıdan etrafım yangına döndü isyan ettim beni içenlere.

Neden mevlamla aramda etten duvar oldunuz? Neden serinliğimin kenarında onun cigerini kavurdunuz yazıklar olsun suyumdan içen sizlere, bir damla suyumu dudağına değdirmeyen Hüseynin sakisi Abbas‘ıma verdiğim bir meşk suyu bana çok gördünüz oysa ben kalbimi koymuştum o ufacık kırbaya, yetmezmiydi kocaman gövdem size ben taşıyabilirmiydim Abbasın göz yaşlarını ya siz içebilirmiydiniz onların adı Hüseyn vefasıydı kalbimden başka nerde koruyabilirdim mevla Vefasını mevlasızlara nasıl bırakabilirdim, Abbasın meşkinden başka nasıl ulaştırabilirdim onu ona.

Maşuka susamışlığın merhemiydi Abbas

Göz yaşları ben ve Abbas‘tık su cisminde maşuka doğru koşan

Oysa ok fırnası yolumuzu kesti

Divane oldum Abbas vefasında ah Abbas dedim bırak beni git sana and olsun içirtmem bu kırbayı onlara ama Abbas‘tı o Haydarın oğlu bırakırmıydı vefa ve aşkı .

Mizraklar savruldu kılıçlar kalktı aşkın meydanında Haydarın etrafını çakalar sardı. Ah namert kılıçlar kopardılar sağ kolu, Abbas sol koluyla beni korudu. Ah kırılsaydı kurusaydı o kılıç kaldıran eller sol koluda kopardılar bedenden ağzıyla dişleriyle tutmuştu beni yoktu artık Haydar‘ın ağlıyarak öptüğü kolar tertemiz bir kan akmaktaydı arzın taşıyamayacağı. Ah asırlar gibi olan o acı an ok yağmurunda sığınaksızdık biz.

Abbas lime lime olmuştu vefası uğruna o ok yağmurunda mevlaya koşuyordu ğeymelerde onu bekleyene bakıyordu, ah Hüseyin diyordu ah Hüseyin. Sancaktarın düşmemek için çok direndi susuz kalmış vucudunun son yorgun kan damlaları dökülürken yere ar Kerbela‘dan firar etti.

Belim kırıldı demiyesin diye bıra Abbas ğaymelere bakanda bir ah geçti içinden keşke kanatlarım olsaydı ucarak getirseydim suyu. Keko keşke takatım olsaydı sürünerek gelseydim dişleriyle tutuğum bu mejki al kekom deseydim ama koptu kollarım kesildi atımın ayakları oklandı alnım kana boyandı heryanım Abbas taşırken beni dişlerinde. Ben artık divane Fırat‘ım o ağzıyla beni taşıyordu oklar yağmurunda ama tek tek bir damla onun dudaklarına değmedi ne vakitki oklar mejkteki kalbimi delik deşik etti baktımki Abba‘sında kalbi delinmiş ve düştük atan güçsüz bitatsız yer ikimiz Kerbela sahrasına kana bulandık sana gelirken kalbimin parçalanıp oklanmasına hiç üzülemedim Abbas‘ın yanı başında toprak içtide beni.

Yazıklar olsun bana yazıklar olsun bana Abbas‘ın Abbas‘ın cigerine hiç yetişemedim. Ah Hüseyin ne ulaştırabildim kendimi sana nede Abbas yanı başımda tevecüh etti bana ah Mevla Hüseyin acım sana aşikar Ah Hüseyin Betülün oğlu ben fırat ruhuydum kalb muhabetgahında Abbas gözyaşlarıı barındıran mejkle sana doğru yol alan Allah‘a and olsun ki senin yollunda kalbimi verdim.

Abbas bendim bende onu göz yaşıydım insanlar içmekte beni Abbas‘ın suyundan içtinap ettiği beni Abbas‘ın mevlasına haram ettikleri suyu, ama ben tatlılığımı yitirdim acıdan al aldır rengim ezgilerim matem dalgalarım kasvet ğaymelere hayadan bakamayan yiğidin kolarında ölen seni yanlızlığa itenlerin arıyım ben, ölü bir bedenim etrafımda kavgaya tutuşmuşlar senin mazlumiyetin onların bu günki kavgası vefayı katl etmenin zilletine tücar olmuşlar mazlum kanı üzerinden hükm etmekteler. Ben aktığım her yerde suyumla yetişen her şeye kanatları bana değen her güvercine değdiğim her dudak ve boğaza neden kana boyandığımı sorarım. Senin bana susamışlığını Ali Asgar‘ına su isteyişini sana ulaşma azmiyle cırpınırken yollunda parcalanışımı Abbas‘ın hayadan göz yaşlarını sormaktayım. Bilen varmı Hüseyin‘im nerede. Divaneler misali çağlamaktayım döküldüm toprağa laleler boy verdi Hüseyin ıtrı yayan mazlumiyeti lalelere kızıl reng veren; kumları kanıyla yeşerten sussuzların efendisi Betülün oğlu hüseyni arıyorum.

Ben divane Fırat‘ım zulüm karşısında deliren Ebul Fazıl sinesinde oklarla delinen mevla hasretiyle ağlayıp dövünen Kerbela‘da Hüseyin kenarında susuz can veren biçare betbahtım. Hüseyni arıyorum su yok ellerimde susamış susuyum Aşk yitirdi serinliğimi, bende şimdi Abbasım. dudaklarına Kevser değmiş yiğidi arıyorum.

Elimde yırtık bir meşk mevla yı soruyorum, aşk kafilesine su veremeyen benliğini esir veren divaneyim. Mazlumların efendisi Hüseyin'imi arıyorum, acıdan kaynayan bana merhem olacak bir el alıyorum. başı gövdesine çok görülmüş Kerbela mazlumlarının mazlumunu arıyorum. Ben divane Fırat‘ım Hüseyin sevgisine kanmış Abbas‘ın vefasını suyuma değismediği Zehra‘nın oğlu Hüseyni arıyorum.

Kevser Şimşek



Yeni yorum ekle