Kulluk Bilinci

Çar, 22/02/2017 - 13:42

İnsan ve yaratıcı ilişkilerini ve şekillerini belirleyen yüce yaratıcı Müslüman olan herkese kulluk vazifesini farz kılmış ve bunun bilincinde olmalarını emretmiştir.

Kulluk Bilinci

Tabiatta varolan her varlık başka varlıklarla birlikte var oluşunu sürdürmektedir. Bu birliktelik tabiatın dengesini korumakta tabiatın akıl ve irade sahibi varlığı insanda bu kuraldan istisna olmayıp sosyal özellikli bir varlıktır. Sosyal olma özelliği insana çevresiyle ilişki gerçeğini de doğurmaktadır.

İnsan ve çevresiyle ilişkilerini birkaç başlık altında tasvir edip incelemek ve tahlil etmek mümkündür.

İNSAN VE BENLİĞİ: İnsanın maddi ve ruhsal boyutuyla ilişkiler ve haklar sınırı.

İNSAN VE TOPLUM: Bireyin ailevi, milli ve insani ilişkileri ve hakları

İNSAN VE TAİBAT: Bireyin doğal hayata karşı vazifeleri, ilişkileri ve kullanma sınırı.

İNSAN VE YARATICI: Ve bilahare insanın inandığı yaratıcıyla ilişkileri ve vazifeleri.

Konumuz olan bu ilişkinin, insan hayatına yön veren en önemli faktör oluşunu gün geçtikçe daha iyi anlamakta ve görmekteyiz. Hatta diğer üç başlıkta olan hak ve hukukun, sınırlar ve ilişkilerin nicelik ve niteliğini de bu ilişki düzenlemektedir. Şunu unutmamak lazım ki kimi insanların, dindar olmayı sadece dördüncü katagoriye uymaktır demesi üç katagoriye uymak yeterlidir diyenler kadar yanlış ve saçma bir vehimden ibarettir. Bu ilişkilerin sınırlarını açıklayan genel manada yaratıcının kendisi olup özel konularda ise göndermiş olduğu dinin bir müessesesi olan içtihad müessesesiyle uzman insanlara bırakılmıştır.

İNSAN VE YARATICI ilişkilerini ve şekillerini belirleyen yüce yaratıcı Müslüman olan herkese kulluk vazifesini farz kılmış ve bunun bilincinde olmalarını emretmiştir. İnsan değerleri sahibi kılan, erdemler zirvesine taşıyan ve mutluluk beldesine ulaştıran faktör kulluk bilincidir.

İnsanı var eden ve çeşitli nimetlerle mükerrem kılan yaratıcıya şükran vazifesini yapmaktan aciz olan ya da buna cahil kalan birinin toplum ve tabiata ne kadar acıyabileceğini hayal etmek mümkün mü acaba?

Kendini tanımayan bir insanın erdemleri tanıması ve topluma, milletine, ailesine ve değerlerine sadık kalması düşünülebilir mi?

Rabbini tanıyan ona şükretmeyi kendine vazife bildiğinden dolayı diğer vazifeleri de bunun ışığında idrak edip yaşa sorumluluğunu taşıyacaktır.

Yaratıcıya nasıl şükredildiğini yine yaratıcı göndermiş olduğu dinler ve Resullerle bildirmiştir.

Her dinde bu vazife farklı şekillerde olmuştur ancak İslam dini kulun yaratıcıya karşı şükran ifadesini farz olarak namazla simgelemiş ancak sınırlamamıştır. Namaz her Müslüman ın günde beş defa ikame etmesi gereken bir farzdır. Diğer şükür çeşitleri ise her an yapılması gereken hususlardır.

Kur an-ı Kerim in namaz konusuna ne denli önem verdiğini bilmeyen yoktur. Bu önemi anlatmak için Kur an da 150 ayetin namaz hakkında olduğunu bilmemiz yeterlidir.

Resulullah ın Kur an la birlikte bize emaneti olan Ehlibeyt in de namaza ne kadar önem verdiğini de bilmemiz şarttır. Şimdi kulluk bilincinin simge ve sembolü olan namazı Ehlibeyt kaynaklarında araştıralım.

Namazın İnsan Hayatındaki Ehemmiyeti

Namaz, insana huzur verir

Her insan, hayatın coşkun denizinde, özellikle zorluk ve sıkıntı anlarında, ıstırap ve kaygılarından kurtulmak için sağlam bir manevî sığınağa ihtiyaç duyar. Bu sığınak, Allah’ı anmaktan başka bir şey olamaz. Hayatın zorluklarında şaşkınlığa uğramış insan, sadece Allah’a yönelmekle huzura kavuşabilir. Namaz, insanın Allah’a yönelmesini, O’na bağlanmasını sağlar. Zayıf ve güçsüz insanın, güçlü ve kadir olan Allah ile bu manevî ilişkisi, hayatın inişli çıkışlı yolunda, çeşitli zorluklar karşısında insana güç verir ve onu ıstıraplardan kurtarır.

"Bilin ki, kalpler, ancak Allah’ı anmakla güvene, huzura kavuşur."

Namaz, insanı Allah a yakınlaştırır

Namaz, insanı, varlığının kemal hedefi olan Allah a kavuşmaya doğru yönlendirir, pusulayı şaşırıp yanlış yollara sapmasını önler.

Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor:

“Mümin namaza başladığında Allah ın rahmetinin gölgesinde yer alır ve namazı bitirinceye kadar Allah, lütuf ve merhamet gözüyle ona bakar; etrafını göğün ufuklarına kadar melekler sarar ve yüce Allah bir meleği onun baş ucunda durup şöyle demekle görevlendirir: Ey namaz kılan! Eğer kimin sana baktığını ve kiminle konuştuğunu bilseydin, asla bu yerinden ayrılmazdın ve başka bir şeye ilgi göstermezdin.”

İmam Cafer Sadık’a; "Yüce Allah’a en güzel yakınlaşmak vesilesi nedir?" diye sorulunca; “Allah’ı tanımaktan sonra Allah’a yakın olmak için, namazdan daha önemli bir şey olduğunu bilmiyorum.” buyurmuştur.

Namaz, insanı kötülüklerden korur

Namaz, insana ruhî yönden öyle bir aydınlık ve güç kazandırır ki, insan kötülüklerden kaçınmaya, iyiliklere yönelmeye başlar. Namaz kılmayan bir kimsede böyle bir ruhî hazırlık ve güç bulunmaz. Bu yüzden namaz kılmayan birisinin kötülüklerden kopması ve iyiliklere yönelmesi kolay olmaz.

“Namazı hakkınca kıl; gerçekten namaz, (insanı) çirkin işlerden ve kötülüklerden sakındırır.”

Namazı terk etmek, kişinin kalbinin kararmasına ve daha fazla günaha yönelmesine ve nihayet kurtuluş yollarının yüzüne kapanmasına sebep olur.

Elbette namazın insanı kötülüklerden korumasının değişik aşamaları vardır ve bu namaz kılanın iman derecesine, namazda gerçek manada Allah’a yönelişine bağlı olarak değişir.

Namaz, adabına riayet edilerek yerine getirildiğinde, insanın yüce ilâhî makamlara ve insanî erdemlere erişmesinde büyük bir rol oynar; birey ve toplum olarak insanın sağlıklı bir hayata kavuşmasına yardımcı olur.

Namaz kılan kimse, gasp edilmiş bir elbiseyle, gasp edilmiş bir yerde namazın geçersiz ve batıl olduğunu, abdest ve gusül almak için kullanacağı suyun temiz ve helâl olmasının şart olduğunu bildiği için; başkalarının hakkına riayet etmeye, onların malına el uzatmamaya ve kullandığı sudan, giydiği elbiseden oturduğu eve kadar kullanımında olan her şeyin helâl olmasına dinî bir görev olarak özen gösterir.

Peygamber (s.a.a) bir gün ashabına; “Eğer sizlerden birinin evinin önünden bir nehir geçer ve o adam günde beş defa, o nehirde yıkanırsa acaba onun bedeninde kir kalır mı?” diye sordular. Onlar; “Hayır.” dediler. Peygamber (s.a.a); “Namaz da, sürekli akan bir nehir gibidir; insan namaz kıldıkça, namaz onu günahlardan temizler.” diye buyurdular.

İmam Rıza (a.s) namazın farz oluş hikmetini açıklarken şöyle buyuruyor:

“Namaz, kulun Mevlâsı ve Yaratıcısı nı unutup haddini aşmaması için gece-gündüz Allah ı anmasını sağlar. Allah’ı anmak ve O’nun huzurunda ibadete durmak, insanın günaha düşmesine engel olur ve çeşitli fesatlardan uzaklaşmasını sağlar.”

Namaz, insanın hayatını düzene sokar

Namazları belirlenen vakitlerinde emredildiği gibi yerine getirmek, namaz kılanı sürekli olarak düzenli olmaya ve işlerinde ihmalkârlık ve başıboşluktan uzak olmaya alıştırır.

Namaz, insanı mütevazı eder

Yüce Allah ın huzurunda boyun eğme gayesini taşıyan, O nun yüceliği karşısında her şeyin hor, hakir ve naçiz olduğunun bilinciyle kılınan namaz, kişinin mütevazı olmasına, tekebbür, çekemezlik, bencillik gibi kötü huylardan arınmasına sebep olur.

Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyuruyor:

“Allah, namazı sizler için kibirden korunma vesilesi kılmıştır.”

Namaz, Yaratıcı ya teşekkürün ifadesidir

Namaz, yüce Allah’a karşı bir şükür ifadesidir. Allah’ın bize verdiği nimetleri saymak mümkün değildir; bu nimetler karşısında namaz küçük bir teşekkür mesabesindedir.

 

Murat Avci



Yeni yorum ekle