Uluslararası Af Örgütü, Siyonist rejimin Gazze'de işlediği insanlık suçlarına dair 'hür dünyadan' gelen reaksiyonu ele aldığı bir rapor yayımladı.

Welayet News  -  Raporda, savaşlarda hukuksuzluk, ayrımcılık ve cezasızlığın, artık askeri, siyasi ve kurumsal aktörler tarafından silah haline getirilen yapay zeka gibi yeni teknolojilerin filtrelenmeden kullanılmasıyla teşvik edildiği belirtildi.

Yapay zekanın, insan hakları ihlallerini 'süper güçlendiren' büyük teknoloji şirketlerinin gücüyle birleştiğinde hukukun üstünlüğünün çöküşünü katalize edeceği uyarısı yapıldı.

Raporda, "İsrail'in uluslararası hukuku açıkça hiçe sayması, müttefiklerinin Gazze'de yaşanan tarifsiz sivil katliamını durdurma konusundaki başarısızlıklarıyla daha da artıyor. Bu müttefiklerin çoğu, İkinci Dünya Savaşı sonrası hukuk sisteminin mimarlarıydı," denildi.

Ayrıca raporda, "Seçimlerin yapıldığı önemli bir yılda ve büyük teknoloji aktörleri tarafından yönlendirilen ve finanse edilen giderek güçlenen regülasyon karşıtı lobi karşısında, bu haydut ve regüle edilmemiş teknolojik gelişmeler hepimiz için muazzam bir tehdit oluşturuyor. Bunlar ayrımcılık yapmak, dezenformasyon sağlamak ve bölmek için silah olarak kullanılabilirler," ifadelerine yer verildi.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard ise '2023'te tanık olunanların, birçok güçlü devletin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan kurucu insanlık ve evrensellik değerlerini terk ettiğini doğruladığını' ifade etti.

Callamard, ilgili raporun 'derinleşen küresel eşitsizlik, üstünlük için yarışan süper güçler ve tırmanan iklim krizinin ortasında, endişe verici insan hakları baskısı ve üretken uluslararası kural ihlallerinin kasvetli bir resmini' sunduğunu da sözlerine ekledi.

Diğer yandan Callamard, üretken yapay zeka, casus yazılım ve yüz tanıma uygulamalarının 'giderek daha da istikrarsızlaşan bir dünyada uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerini olağanüstü seviyelere çıkaran ve güçlendiren tehlikeli bir düşman olmaya hazırlandığı' konusunda uyardı.

Aynı zamanda raporda, yüz tanıma uygulamasının işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin hareket özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaları ve işgal yöntemlerini güçlendirmek amacıyla kullanıldığına dikkat çekildi.