Türkiye-İsrail Anlaşması Sebebiyle Mavi Marmara Mücadelesini Savunamıyoruz

Pt, 06/05/2019 - 09:15

Siyonist işgalcilerin, uluslararası karasulardaki Mavi Marmara Gemisi'ne düzenlediği saldırılarda 10 kişinin katledilmesi, onlarca kişinin yaralanmasına ilişkin dava Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (ICC) görüldü.

Welayet News - Siyonist işgalcilerin, uluslararası karasulardaki Mavi Marmara Gemisi'ne düzenlediği saldırılarda 10 kişinin katledilmesi, onlarca kişinin yaralanmasına ilişkin dava Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (ICC) görüldü.

1 Mayıs tarihinde Hollanda’nın Lahey kentinde görülen mahkeme, 2 Eylül 2019’a ertelendi.

Mahkeme süreci hakkında İLKHA’ya konuşan Av. Gülden Sönmez, önemli açıklamalarda bulundu.

Lahey’de yapılan duruşmanın bir usul duruşması olduğunu belirten Sönmez, “Daha önce savcılık israil hakkında soruşturma açılmaması üzerine kararlarını bildirmişti. Biz de itiraz etmiştik. Bu itirazlarımıza savcılık tekrar itiraz etmişti. 1 Mayıs’ta karşılıklı olarak itirazlarımızı içeren hukukî argümanların görüşüldüğü bir usul duruşması gerçekleşti. Bir tarafta savcılık ofisi kendi argümanlarını sundu. Diğer tarafta da Komor devleti ve mağdurlarının temsilcisi olan avukatlar da Mavi Marmara mağdurları adına hukuki argümanlarını sundu. Duruşma bu karşılıklı hukukî argümanlara yargıçların sorularının cevaplanmasıyla devam etti ve son buldu. Bu duruşma sonucunda bir karar beklenmiyordu. Karar daha sonra açıklanacak." dedi.

“Savcılık ofisi sanki israil avukatıymış gibi davrandı”

Sönmez, “Savcılık ofisi sanki israilin avukatıymış gibi davrandı. Normalde savcılık ofisi tarafsız bir şekilde bütün delilleri ve belgeleri inceleyerek soruşturmanın açılıp açılmaması kararını vermesi gereken bir ofistir. Fakat buna rağmen duruşmada çok açıkça israilin avukatı şeklinde bir tavırla argümanlarını sundu. Bu hem bizim tarafımızdan hem de mahkemenin üyesi olan yargıçlar tarafından yadırgandı. Bu canlı yayında da duruşma esnasında da çok açıkça görüldü. Tabi ki bu bizim için çok şaşırtıcı değil. Çünkü suç ve ceza mahkemesi bugüne kadar hep zayıf Afrikalıları yargılamış. Ne Amerika hakkında ne israil hakkında işlenen bütün savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla alakalı bir soruşturma açma cesareti gösterememiş bir mahkemedir. Bu yüzden de hukukçular ve uluslararası toplumda çok ciddi bir şekilde eleştiri alıyor. Bu konuda neredeyse bir meşruiyet tartışması boyutuna gelmiş durumda." diye konuştu.

“Yargıçlar ve savcılar, Amerika ve israilin tehdidi ile de karşı karşıyalar”

Sönmez, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Şu gerçeği de görmek lazım. Yargıçlar ve savcılar, Amerika ve israilin tehdidi ile de karşı karşıyalar. Amerika ve israil hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesinin (ICC) açacağı bir soruşturma olursa ICC üyesi yargıçların Amerika'ya girişinin engelleyeceği, vizelerinin iptal edileceği hatta Amerika'ya girdikleri takdirde yargılanacaklarına dair Amerika tarafından tehditleri olmuştu. İsrailin de yine kesinlikle ICC'nin bu yetkisini tanımamakla beraber, herhangi bir soruşturma başlatması durumunda yine Amerika'nın tehdidi ile mahkemeyi tehdit ettiğini biliyoruz. Hatta Mavi Marmara dosyasına da İsrail'in NCO (Astsubay) tarafından bu tehditlerin dosya içerisine konulduğunu da biliyoruz. Bu durumda şunu söyleyebiliriz ki, bu mahkeme bir taraftan tehditler altında, bir taraftan yeminli olan savcılar ve hâkimler insanlığa karşı işlenmiş suçlarda tarafsız bir şekilde soruşturmaları ve davaları görmek zorunda. Diğer taraftan Birleşmiş Milletlerin, uluslararası topluluğun bu yargıçların ve savcıların korunması ve mahkemenin işlevini yürütmesi ile ilgili bir sorumluluğu var.”

“Bütün deliller apaçık ortada olduğu halde israil hakkında bir soruşturma başlatılmadı”

"Üye devletler bir bütçe ödüyorlar. Ortada bir sözleşme var. Sadece güçlerinin yettiği zayıf bir takım Afrika ülkeleri, bazı Kuzey Afrika ülkeleri ve Arap ülkelerinin liderleri ile ilgili kararlar alındığını görüyoruz." diyen Sönmez, "Bu da bütün dünyada çok ciddi bir eleştiri konusudur. Mahkeme üyeleri de bu eleştirilerin farkında. Aslında bizler de bunun sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Bu kadar uzun süredir bekliyoruz ama bütün deliller apaçık ortada olduğu halde gereken bütün hukuki argümanlar sunulduğu halde maalesef bugüne kadar henüz Mavi Marmara ile ilgili israil hakkında bu soruşturma başlatılmadı. Tabi bunların hepsi mahkemede dile getirildi. Daha önce de yazılı olarak dile getirmiştik. Şimdi hep beraber göreceğiz. Mahkeme israili yargılama cesaretini gösterecek mi? Yoksa bugüne kadar gösterdiği etkisiz tavrı devam mı ettirecek, tehditlere boyun mu eğecek? Önümüzdeki günlerde bununla ilgili nihai karar açıklanacaktır.” dedi.

 “İnsanlık vicdanı Mavi Marmara'da kimin suçlu olduğunu biliyor”

Sönmez, “Bizim mahkemeden tek bir beklentimiz var. İsrailli suçlular hakkında soruşturmanın başlaması ve Mavi Marmara saldırısının, Gazze ablukasının bütün yönleriyle yargı konusu edilmesidir. Bu işte rolü olan siyasi, askeri kim varsa hepsinin de bu yargılamada sanık koltuğuna oturtulması ve bu yargılamanın yapılmasıdır. Tabi ki bu Uluslararası Ceza Mahkemesi, bizim adalet arayışımızın mecralarından bir tanesidir. Mahkemenin koşullarının, meşruiyet tartışmasının hepsinin farkındayız. Bu farkındalıkla beraber biz bu talepleri gerçekleştiriyoruz. Diğer ülkeler ve mahkemelerdeki adalet arayışımızı sürdürdüğümüz gibi, Mavi Marmara davasının Filistin davasının bir parçası olduğunun da farkındayız. Israrla ve inatla bu çabamızı devam ettireceğiz. Biliyoruz israil de bizlere karşı bu yargı mercilerine yaptığı gibi bize ve avukatlara karşı olan tehdit ve şantajlarını da sürdürecek. Ama biz sabırlıyız ve kararlıyız. Bakalım, hep beraber göreceğiz. Hiçbir zaman bu yargı mercilerinde kaybeden taraf olmayacağımızın da farkındayız. Uluslararası topluluk, dünyanın insanlık vicdanı Mavi Marmara'da kimin suçlu olduğunu, hangi suçları işlediğini biliyor, apaçık bir şekilde gördü. Umarız mahkemeler de bunun gereğini yaparlar hep beraber sonucu bekliyoruz. ”şeklinde konuştu

“Türkiye dâhil hiçbir devletin mağdurlar adına herhangi bir anlaşma yapma yetkisi yoktur”

Sönmez, “Son husus olarak da şunu belirtmekte fayda var. Biliyorsunuz daha önce israil bu mahkemeye Türkiye-israil anlaşmasını sunmuştu. Yine bu duruşmada mağdurlara tazminat ödendiğine dair Türkiye'nin israil ile bir anlaşma yaptığı dile getirildi. Bu anlaşmayı hiçbir şekilde tanımadığımızı tekrar dile getirdik. Zira hiçbir devletin mağdurlar adına herhangi bir anlaşma yapma yetkisi yoktur. Türkiye dahil olmak üzere hiç kimsenin böyle bir yetkisi yoktur.  Şehit aileleri dâhil olmak üzere hiçbir mağdur böyle bir anlaşmayı onaylamamış, kabul etmemiştir. Hâlâ da kabul etmiyoruz. Zaten yapılan anlaşma bütün içerikleriyle, bütün yönleri ve yapılış usulüyle beraber hukuka aykırı bir anlaşmadır. Gizli ya da açık tüm maddeleriyle ki, biliyorsunuz gizli maddeleri de israil uluslararası mahkemeye sunarak açık etti. Gizli ya da açık hiçbir maddesi hukuka uygun değildir. Tarafımızca da kabul edilmemektedir." ifadelerini kullandı.

“İsrail ve Türkiye arasında yapılan anlaşma ile dünyanın her yerinde davalar düşürülüyor”

“Gittiğimiz her hukuk mecrasında israilin Türkiye ile yaptığı bu anlaşma karşımıza çıkarılıyor. Bu anlaşmanın son bulması gerekir." diyen Sönmez, son olarak şunları söyledi:

"Zira Türkiye'nin israile karşı açmış olan tüm davaları düşürme ve etkisiz kılmayı kabul ettiği, böyle bir anlaşma yaptığı iddia ediliyor. İsrail bunu bütün mahkemelere sunuyor. Maalesef onlara bu gücü veren anlaşma maddeleri de söz konusudur. Başından beri söylediğimiz gibi bu, hukuka aykırı bir anlaşmadır. O yüzden evrensel hukuk kuralları, uluslararası hukuk kuralları gereği ve vicdanen de hiçbir şekilde böyle bir anlaşmayı kabul etmemiz ve hiçbir yerde bunun savunulmasına müsaade etmemiz söz konusu olamaz. Mahkemelere bu itirazlarımızı da sunuyoruz. Şunu da net bir şekilde söyleyelim ki, Mavi Marmara'da yaralanan, acı çeken, aşağılanan, işkenceye maruz kalan ve nihayetinde hayatını kaybeden, şehit olan kardeşlerimiz dâhil olmak üzere bu dava hepimizin onur mücadelesidir. Aynı zamanda Filistin davasının da onur mücadelesidir. Hiç kimsenin böyle bir mücadeleyi bir anlaşma ile ortadan kaldırma yetkisi olamaz. Biz bunu ne hukuken ne de vicdanen kabul edemeyiz.”



Yeni yorum ekle