Velayet eksenli olmayan İslam’i (!) anlayışın ürettiği vahşet

Ct, 04/03/2017 - 16:31

Velayet eksenli olmayan İslam’i (!) anlayışın ürettiği vahşet

Velayet'siz bir İslam (!) anlayışı İslam adına ne kadar zulüm yapabileceğine, kadın, çocuk, yaşlı demeden nasıl barbarca katliamlar yapabileceğini hergün müşahade etmekteyiz.

Velayet'siz bir İslam (!) anlayışının ne kadar eksik olduğunu düşmanların oyununa ne kadar çabuk gelebileceğini görmekteyiz bugün.

Bu tür İslami anlayışın yıllarca müslüman ülkelerde İslam adına cihad(!) yapıp, hakikatte ise küfrün plan ve projelerini pratiğe geçirdiğini yine bizler rahat bir şekilde buna tanıklık edebiliriz.

Yıllarca Afganistan’da bir süper gücün çıkarları doğrultusunda başka  bir süper güçle bu İslami anlayışın cihad (!) ettiğine şahit olduk.

Ve yine bugün sözkonusu  İslami (!) anlayışın, 35 senedir dünyayı bir nur gibi aydınlatan Velayet eksenli İslam’la nasıl karşı karşıya geldiğini veya getirildiğini yine bugünlerde Irak, Suriye ve Rojava’da görebilmekteyiz.

Ama şunu da açık bir şekilde itiraf etmemiz gerekir ki, günümüzde yaşanmakta olan bu son derece çetrefilli siyasi olayları doğru bir şekilde okumak, analiz etmek ve doğru bir şekilde hareket etmek, birey olarak müslümanlar için ne kadar zor bir mesele olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Yaşanmakta olan bu bulanık siyasi atmosferde, sıradan halkın ‘hangi İslam’ sorusunu sormaları ve taacüp etmeleri, şaşırıp kalmaları bir noktada doğal karşılamak gerekir.

İslam etiketli ne kadar anlayışın bugün müslümanlara pazarlandığını müşahade etmekteyiz.

Evet bugün bizler hakkı batıldan ayırabiliyorsak, hak ve batıl cephesini birbirinden ayrı ayrı görebiliyorsak, hak cephesinde durabiliyorsak, şunu iyi bilmemiz gerekir ki bu bizim bireysel olarak bunu teşhis etmemizden kaynaklanmaktadır. Bu basireti ve siyasi bilinci bize bahşeden hiç şüphesiz Velayet anlayışıdır.

Evet. Velayet eksenli bir dinin müminleri  nasıl   يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ  ‘karanlıktan nura çıkarır’ ayetini derk edebiliriz. 

Velayet insana basiret gözü verir.

Basiret ve dine dayalı siyasi bilinç olmadığı takdirde, din kendi rayından çıkar ve bugün şahit olduğumuz acı tabloyla  karşılaşırız.

Din adına barbarca, vahşice kadın çocuk, yaşlı demeden insanı katleder, yurtlarından sürgün eder, kadınları pazarlarda köle olarak satar.

Evet bunu anlamak için İslam aleminde yaşanan acı ve dramatik hadiselere bakmamız yeterli olacaktır.

Bugün İslam aleminin her tarafı ateş, her taraf kan, her tarafı katliam her tarafı figan doludur.

Siyonist ve emperyalist güçler, bölgede rahat bir şekilde kendi hakimiyetini kurmaları ve kendi hedeflerine ulaşabilmeleri için bugün İslam kartını, mezhep ve etnik kartını oynuyorlar.

Ortadoğu'ya şöyle bir göz atın.

Sorunsuz hiçbir ülke göremezsiniz.

Ya içte etnik ve mezhepsel çatışmalarla yüz yüze, yada kendi müslüman komşu ülkelerle sorunludurlar.

Bu ülkelerin kendi bütün enerjilerini bu sorunlarla tükettikleri dolayısıyla maddi ve manevi her türlü ilerlemeye engel teşkil ettiğini ne yazık ki, acı bir hakikattır.

Var olan ülkeleri içte ve dışta ihtilaflı hale getirme, bu ülkeleri mezhepsel ve etnik yapıya dayalı küçük devletlere bölme düşüncesi hiç şüphesiz emperyalist ve siyonist plandır.

Dünyanın kalbi niteliğinde olan ve oraya hakimiyetin dünyaya hakimiyet sayılan Ortadoğu, tarih boyunca emperyalist siyonist güçlerin oyunlar oynadığı coğrafya olmuştur.

Velayet'in insana kazandırdığı basiret olmadı mı, insan Velayet eksenli hareket etmediği takdirde emperyalist ve siyonist güçlerin aktörlüğünü gönüllü bir şekilde yerine getirmeye çalışır.

Bu acı ve dramatik hadisenin yaşandığı bölgenin büyük bir kısmı Kürtler'in yaşadığı coğrafyadır.

Bugün Güney Kürdistan’da veya başka bir ifadeyle Kuzey Irak’ta olsun veya Rojava’da veyahutta Türkiye Kürdistanı’nda olsun, gerçekten yürekleri yakan bu halkın mazlumiyeti sözkonusudur.

Bir halka yapılan soykırım, katliam ve yurtlarından sürgün etme…

Evet yine Kürt halkı ve yine sessizlik ve yine duyarsızlık…

Dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliamlara tüm ülkeler seyirci kalmakta, insani duyarlılığa ve vicdana sığmayan bir duyarsızlık örneği sergilenmektedir.

Ve yine ne acıdır ki şimdi de Rojava’da Kürtler katliamlara maruz kalıyor. Ve yine  Müslümanlar Ülke yöneticileri olsun veya müslüman örgüt, parti ve sivil toplum kuruluşları olsun veya sıradan halklar olsun hepsinin bu vahşete sessiz kaldıklarını görüyoruz.

Ama burada  asıl eleştirilmesi gereken kesim  herkesten önce Kürt İslamcılar'ıdır. Hangi isim veya cemaat adı taşısalar taşısınlar bunların herkesten önce bu meseleye sessiz ve duyarsız kalmaması gerekirdi.

Evet Kürt islamcılar'ın sessiz ve duyarsızlıkları…

Gerçi ne yazık ki şu ana kadar Kürtler'i ilgilendiren bütün meselelerde takındıkları tavır bu şekilde olmuştur.

Bu da kanaatımca yanlış bir Ümmet anlayışından kaynaklanıyor.

İsrail’in saldırılarına karşı (haklı olarak) Kürdistan’ın bütün şehirlerinde protesto yürüşleri yapılmakta, gıyabi cenaze namazları kılınmakta ama kendi halkı oldu mu mesele farklı ele alınır.

Bu kesim insanlar hatta bu meseleyi gündemlerine bile almıyorlar.

Kürt meselesiyle ilgilenenleri de hemen ırkçı, milliyetçi gibi kavramlarla damgalamayı da ihmal etmiyorlar.

Evet maalesef Kürt İslamcılar, hiçbir zaman kendi kendileri olmamışlardır. Hatta sözde devlete karşı çıktıktarı dönemlerde de … gerçekte devlet politikasını pratiğe geçiren birer aktör olmadan öte geçmediler.

Evet ne var ki, başka milletler için ümmetçilik veya insani duyarlılık adı altında sokağa dökülen bu kesim insanlar, kendi halkı oldu mu meseleyi devletin perspektif ve ağzıyla değerlendirir.

İnsan nasıl olur da bugün Rojava’da ‘Allahu Ekber’ diyerek mazlum Kürtler'in başını kadın çocuk demeden kesen, kadınlarını pazarlarda cariye olarak satan insanlara sempati duyar!

Camilerde ‘Kürtler'in canı, malı, namusu helaldır’ diye fetva verilirken, İslamcı geçinen kesimler nasıl oluyorda buna seyirci kalıyor hatta destekliyorlar.

Şunu unutmayalım, bu savaş er geç birgün bitecek. Ya direniş kazanacak, veya Süfyani ve Amerikancı İslamcılar…

Ama tarih Müslümanların bu meseleye nasıl baktıklarını kaydedecek.

Mazlum Kürt halkının feryadını dinleyip desteklediğimizi mi yoksa onları kendi kaderiyle bıraktığımızı mı tarih kaydedecektir.

Eğer Müslümanlar bilhassa bizler bu mesele karşısında doğru bir tavır ortaya koymazsak, yarın hangi yüzle, mazlum Kürt halkına İslam’ı sunarız.

Evet. Bugün mazlum Kürt halkı kuşatmaya alınmış ve katl edilirken onların hakkını savunmayanlar bu halka İslam'ı anlatma hakları kalmayacaktır.

Bu mesele üzerinde bence çok iyi durmamız gerekir.

Burada biz Ehl-i Beyt ve Velayet eksenli müslümanlar olarak şu hataya düşmememiz gerekir. Yani bizler bu Süfyani ve Amerikancı İslamcılar'ı sadece Alevi ve Şiiler'i katlettiği için değil, Kürtler'e saldırdığı için de lanetlememiz ve karşılarında durmamız gerekir.

Böyle acı bir günde maddi manevi her yönden bu mazlum halka sahip çıkılması gerekir.

Bugün Rojava’da mazlum Kürt halkını savunan direnişçileri (hangi ideolojiye sahip olursa olsunlar) desteklemek gerekir.

Ve yine Kürt İslamcılar'a sözüm: Her türlü zulme uğramış bir halkı siz savunmuyorsanız en azından savunanları rahat bırakın!

Bölgede son günlerde yaşananlara gelince…

Kürt coğrafyası IŞİD çetelerinin Kobanê’ye saldırıları ve AKP’nin çetelere desteğini protesto etmek için Kürt halkı günlerdir sokaklarda…

Ancak görülen o ki,  devlet kirli oyununu 1990’lı yıllarında olduğu gibi yine Kürt halkı üzerinde oynamaya başladı: Kürd'ü Kürd'e kırdırmak…

Devletin bu çirkin politikasıyla Kürtler kendi enerjilerini Kobani ve Rojava meselesi yerine iç kavgalarla harcanmaya zorlanırlar.

İki taraf arasındaki gerginliğin her iki Kürt kesime de zarar vereceği açıktır, karlı çıkan ise 1990’larda olduğu gibi yine devlet olacaktır.

Her iki kesimin ileri gelenleri aralarındaki gerginliği yatıştırmak için gerekli çabayı sarf etmeleri gerekir. Aksi takdirde Kürt halkı arasında telafisi olamayacak yaralar açar ki böyle bir durum kuşkusuz devleti özellikle de AKP hükümetini mutlu eder.

Son söz olarak Kürdistan ve diğer İslam beldelerinde yaşananmakta olan bütün bu olaylar her ne kadar zahiren acı ve dramatik olsa da geleceğin Velayet eksenli İslam'ın hakimiyetiyle sonuçlanacağından eminim. Netice Allah'ın izniyle bütün Amerikancı ve sahte İslam versiyonlarının  iflasıyla sonuçlanacaktır.

İbrahim Çakar



Yeni yorum ekle