İran'dan Yeni Nesil Hipersonik Balistik Füze Açıklaması

Sa, 12/09/2023 - 10:50

İran Devrim Muhafızları Komutanlarından General Abbas Nilfuruşan, ‘’Yeni nesil hipersonik balistik füzeler üzerinde çalışıyoruz.’’ dedi.

Welayet News  - İran Devrim Muhafızları Acil Müdahale Komutan Yardımcısı General Abbas Nilfuruşan, Tesnim Haber Ajansı’na verdiği özel röportajda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Tesnim: Geçen sene İran’da yaşanan kargaşada hibrit savaş diye bir kavram gündeme gelmişti. Tümgeneral Selami, eğer bu tür savaşın başka bir ülkeye karşı yapılması halinde o ülkede yönetimin devrileceğini defalarca dile getirdi. Hibrit savaş kavramı nedir ve ne ölçüde uygulandı?

General Nilfuruşan: Bir dönemde Amerikalılar, İslam Devrimiyle bizzat yüzleşmek için bölgeye girmeye karar verdiler ve bu doğrultuda 2001'de Afganistan'ı, 2003'te de Irak'ı işgal ettiler.

Dönemin ABD Başkanı George W. Bush açıkça İran'ı Şer Ekseni olarak ilan etmiş ve "İslam Devrimiyle yüzleşmek için bölgeye girdik, bu şekilde ya herkes bizimledir ya da bize karşıdır" demişti. Bu bağlamda Amerikalılar Büyük Ortadoğu Planını (BOP) önerdiler ve bölgeye gelerek İslam Devrimine karşı koymayı amaçladılar.

Askeri saldırı tehdidi altındaydık ve Amerikalıların bu konuda net bir planı vardı. Onlar Afganistan ve Irak'a yapılan askeri saldırının ardından bize gelme niyetindeydiler.

O dönemde ABD’lilerin gönderdiği mesajlar ve Pentagon'dan aldığımız gizli bilgiler, onların İran'a askeri saldırı planladıklarını doğruluyordu.

Ancak Amerikalıları İran'a askeri saldırı yapmaktan caydıran birkaç önemli olay yaşandı. İlk olarak İran İslam Cumhuriyeti, Amerikan işgaline karşı uzaktan savunmaya başvurarak Irak ve bölgede İslami direniş hareketini oluşturdu. İslami direniş grupları Amerika'yı sahada yere indirmek için çeşitli planlar hazırladı.

Amerikalılar, Irak ve Afganistan'ın işgalinin bedelini çok ağır ödediler, ABD resmi istatistikleri bu iki ülkenin işgalinin ilk yıllarında 4.000'den fazla Amerikan askeri öldüğünü söylüyor, ancak bizim bilgilerimiz zayiat sayısı Amerikalıların ABD resmi istatistiklerinden çok daha yüksek.

Bu arada Şehit General Kasım Süleymani ve Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü'nün ülkenin savunma kalkanını kilometrelerce öteye götürdüğünü ve İslam Cumhuriyeti'nin stratejik derinliğini artırdığını söylemeye gerek yok.

Amerikalılar Irak ve Afganistan'da çok sert bir tokat yediler.

Bir yandan Amerikan askeri gücünün Irak ve Afganistan'daki zayıflığı, diğer yandan İran Ordusu ve Devrim Muhafızları'nın hazırlık seviyesinin yüksek olması, Amerikalıları İran’a askeri saldırıdan geri adım atmaya zorladı. Bunun ardından İslam Devrimine karşı hibrit savaş planına başvurdular. Hibrit (kombine) savaş, yumuşak, yarı sert ve sert savaş olmak üzere üç kategoriye ayılır.

Amerikalıların geçtiğimiz yıl ülkemiz için hazırladığı projede, hibrit savaşın tüm aşamaları öngörülmüş ve Suriye modelinin İran'da uygulanması amaçlanmıştır. Aslında Amerikalıların İran'ı Suriyeleştirmenin peşinde olduklarını da söylemek gerekir.

Tesnim: Şimdi şu soru ortaya çıkıyor: Amerikalılar geçen seneki olaylarda yönetimi yıkmak mı istediler yoksa amaçları sadece İran'da istikrarsızlık yaratmak mıydı?

General Nilfuruşan: Amerikalılar İslam Devrimi'nin ilk gününden beri kafalarında devrimin çökmesini arzu etmiştir, ancak strateji ile arzu arasında önemli ve temel farkların olduğunu da söylemek gerekir.

Onlar sistemi çökertebilecek güçte olmadıklarını iyi biliyorlar, dolayısıyla bu konu bir strateji olarak gündeme getirilmiyor, akıllarında hep bir temenni olarak yaşatıyor.

ABD’liler İslam Devrimi’nin birkaç kişi sokağa çıkmasıyla çökmeyecek kadar sağlam olduğunu da iyi biliyorlar.

Ancak İran'ı istikrarsızlaştırma projesinin aslında ABD’nin ana stratejisi olduğunu ve düşünce odasından çıkan bir strateji olduğunu söylemek gerekir.

Amerikalıların tüm eylemlerinin aslında Suriye'de yaptıkları gibi İran'ı oyalayarak bölgede hem kendilerine hem de Siyonist Rejim’e nefes alma alanı açabilmeleri için yapıldığını düşünüyorum.

Tüm kapasitelerini kullanarak İran'ı istikrarsızlaştırma stratejisini benimseyen ABD, İran'ı yıkma hayali peşinden gidiyor. Medyayı da kullanan ABD’liler, İran İslam Cumhuriyeti'nin işinin bittiğini ima etmişlerdi.

Tesnim: İki yıl önce sizinle yaptığımız bir röportajda Batı Asya bölgesinin mevcut jeopolitik durumdan jeoekonomik durumuna doğru bir geçiş sürecinden geçtiğini ve ABD'nin yokluğunu Çin, Rusya, İran gibi ülkeler ve müttefikleri tarafından doldurulacağını söylemiştiniz. Bölgede son aylarda yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında sizce ABD’nin yeni bölgesel stratejisi nedir?

General Nilfuruşan: Günümüzde ABD’nin bölge ve dünyadaki gücünün hızla gerilediğine tanık oluyoruz.

Bölgenin jeopolitik durumunun değiştiğine ve yeni bir jeoekonomik durumun ortaya çıktığına şahit olduk.

İran'ın Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS grubuna üye olduğunu gördük. Bölge ve dünyada dolarsız ticaretin arttığına tanık oluyoruz. Bununla birlikte bölge ülkelerinin yaklaşımlarının değişmesi bu yeni durumun ortaya çıktığının işaretleridir. Yürüttüğümüz tahmin, stratejik bilgilerin yanı sıra gelişmelerin analizine dayanarak elde edildi.

Ayrıca o dönemde İran, Çin ve Rusya ülkelerinin yanı sıra İran’a yakın ülkelerin de bu yeni jeo-ekonomik durumun temel dayanakları olduğunu öngörmüştük ve öyle de oldu.

Amerikalıların amaçlarından biri de Batı Asya bölgesinde, özellikle İran çevresindeki ülkelerde tekfirci terör gruplarını yeniden canlandırmaktır. Onlar bu eylemlerle gerilemelerini yavaşlatmayı ve jeoekonomik alanda karşıt gücün ilerlemesini engellemeyi amaçlıyor.

Tesnim: Çin'in de bölgede güç kazanması durumunda ABD gibi emperyalist bir çizgi izleyeceğini düşünmüyor musunuz?

General Nilfuruşan: Biz İslam Devrimini koruma konusunda akıllıca davrandık ve ulusal çıkarları ve devrimi korumak için gerekli düşünceye sahibiz. Ancak ŞİÖ ve BRICS gibi yeni bölgesel anlaşmaları incelediğimizde bu anlaşmaların derinliğinde işbirliği ve etkileşim yattığını görüyoruz. Bu, her zaman tepeden bakan ABD’nin kibirli tutumunun tam tersi. Aslında ABD’lilerin huyları öyledir ki, bir yere girdiklerinde kendilerini diğer insanlardan üstün görmeye çalışırlar.

Ancak bölgede oluşan yeni durum çok kutuplu bir düzene dayanıyor ve üye ülkeler arasında karşılıklı yardım ile işbirliği

40 yıldır devrimin ve dünyada zulüm maruz kalan insanların çıkarları uğruna emperyalizmle mücadele ediyoruz, dolayısıyla bizim çıkarlarımızı içermeyen bir sözleşmeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Sadece asıl amacı kazan-kazan olan anlaşmalara imza atıyoruz.

Tesnim: Amerikalıların, Afganistan'la sınırı olan İran ve Çin'i güvensiz hale getirmek ve Rusya'nın Suriye'de yaptığını Çin'e yaptırmak amacıyla Afganistan'da IŞİD'i yeniden canlandırmaya çalıştığı söyleniyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

General Nilfuruşan: Amerika'nın huyu ve eylemleri düşmanlığa dayanmakta ve tüm imkanlarını bu yönde kullanmaktadır. Elbette Afganistan toprakları, kendine has özellikleri nedeniyle terör örgütlerinin ve özellikle IŞİD'in yeniden ortaya çıkması için potansiyel bir zemin olabilir. Bu sorunun önlenmesi için Amerika’ya karşı mücadele eden Afganistan yöneticilerinin tedbirli olması gerekir. Afganistan yöneticilerinin IŞİD gibi terör örgütlerine zemin hazırlayıp stratejik bir hata yapacağını düşünmüyorum.

Tesnim: Bu yılın başında Muhammed Rasûlullah (s.a.v.) Tugayı'nda yaptığınız konuşmada, İran'ın İsrail'in kötü eylemlerine karşılık verdiğini belirtmiştiniz. Bu konunun detaylarını anlatabilir misiniz, Siyonistlere ait askeri fabrikalarında yaşanan yangınlar bu konuyla bağlantılı mı?

General Nilfuruşan: Bu soruyu bir medya röportajında yanıtlamak kolay değil ve pek çok konu dile getirilemiyor ancak mesajı alan taraf yaşananların ne olduğunu biliyor. İran’daki olaylarda bir Avrupa ülkesi ve Siyonist Rejim’in dahli vardı ve çok geçmeden İran halkı için öngördükleri durum terse çevrildi.

Kombine bir savaşta İslam Devrimini korumak için gerekli hazırlığı yaptık ve düşmanların komplolarıyla yüzleşmeye hazırız; Düşmanlar şunu bilmelidir ki her şeyin farkındayız ve onlara karşılık veririz.

Tesnim: Birkaç yıl önce İslam Devrimi Lideri Gazze gibi Batı Şeria'nın da silahlandırılması gerektiğini söylemişti, bu nasıl hayata geçirildi?

General Nilfuruşan: Şu anda Filistin direniş grupları işgal altındaki topraklarda Siyonist düşmana karşı her gün onlarca operasyon yürütüyor ve bu operasyonların çoğu Batı Şeria'da gerçekleştiriliyor.

En gelişmiş güvenlik araçlarıyla kontrol edilen işgal altındaki topraklar askeri üs gibi, ancak buna rağmen her türlü direniş eylemi yapılıyor, dolayısıyla Batı Şeria'nın da silahlandığı söylenebilir, zaten operasyonlarının çoğu da silahlı.

Tesnim: Son dönemde İran-Suudi Arabistan diplomatik ilişkilerinin yeniden başladığına tanık oluk. Suudi Arabistan'ın geçmişte birçok terör örgütüne destek verdiğini ve bölgede birçok krize karıştığını da biliyoruz. Buradan hareketle İran-Suudi Arabistan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

General Nilfuruşan: İslam ümmetinin çıkarlarını dikkate almak, ilk baştan beri İslam Devrimi'nin temel stratejilerinden biri olmuştur.

İslam dünyasının sorunlarına bir ailenin iç sorunları olarak bakıyoruz ve günümüzde İslam dünyasının ihtiyacının birlik, dayanışma ve uyum olduğuna inanıyoruz. Genel bir analizle İran komşularına yaklaştıkça emperyalizm cephesi ve Siyonist Rejim’in yenilgisinin daha büyük olduğu sonucuna varılabilir. Suudi Arabistan'la ilişkilerimiz Filistin milletini kurtarmak gibi bir sonuç doğuracaksa bizim açımızdan olumludur.

Halihazırda Siyonist İsrail’in İran ve Suudi Arabistan'ın yakınlaşmasından son derece öfkeli olduğunu ve bu ilişkiyi bozmaya çalıştığını, aynı zamanda ABD'nin bölge kaybeden gücünü yeniden kazanmak için Tahran-Riyad normalleşmesini engellemeye çalıştığını görüyoruz. Dolayısıyla gittiğimiz yolun doğru yol olduğunu öğreniyoruz.

İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler İslam dünyasını bölge ve dünya çapında güçlendirecektir. İran 15 ülkeyle komşudur ve tüm bu devletlere kardeşlik ve iş birliği için elimizi uzatıyoruz ve diğer ülkelerle ilişkimizin temeli iş birliği, dostluk ve kardeşliktir.

Tesnim: Son zamanlarda Amerikalılar Fars Körfezi bölgesinde bazı hamleler yaptı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz ve Devrim Muhafızları'nın tepkisi ne olacak?

General Nilfuruşan: Amerikalılar bölgede eski güç ve hegemonyalarını yeniden kazanma mücadelesi veriyor ve bence bu çaba, kaza geçiren gemi yolcularının kıyıya ulaşmaya çalışması gibi.

Onlar güçlerinin git gide azaldığını kabul etmek istemiyor ve bunun farkına varsalar bile bunu kabul etmeleri çok zor.

Amerikalılara düzenli bir programla bölgeden çekilmelerini tavsiye ediyorum.

ABD’liler artık tek kutuplu düzen ve ABD hegemonyası döneminin bittiğini kabul etmek zorundalar.

ABD'nin bölgedeki tüm faaliyetlerini izliyoruz, onların eylemleri ve planlarının ayrıntılarını biliyoruz.

Amerikan uçak gemisinin Fars Körfezi'ne girişi veya çıkışı artık itibar etmiyoruz, çünkü Amerikalılar bu yöntemle kimseyi tehdit edemez. Halihazırda tehditlerle baş etmek bizim için çok kolay. Amerikalıların bölgede olup olmaması stratejilerimizin uygulanmasını etkilemeyecektir. ABD’ye okyanusların derinliklerinde de darbe indirilebiliriz.

Tesnim: Tümgeneral Bakıri, Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanları Toplantısında, Bağdat hükümetine kuzey Irak'taki bölücü terör gruplarıyla ilgili ültimatom verdi.

Belirlenen tarihe sayılı günler kaldı; Irak hükümeti yükümlülüklerini yerine getirmezse İran ayrılıkçı gruplarla nasıl başa çıkacak?

General Nilfuruşan: IKBY’li kardeşlerimizden kardeşlik bekliyoruz. Ülkemize yönelik saldırıların kaynağı haline gelen IKBY’de teröristlere kucak açılması kardeşlik ve iyi komşuluk mantığıyla örtüşmemektedir.

Bağdat ile IKBY ile yapılan görüşmeler sonucu güvenlik anlaşmasına imza attık. Anlaşmanın 19 Eylül 2023 tarihinde uygulanması gerekiyor. Söz konusu anlaşmanın tüm hükümlerine uyuyoruz ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla. Belirlenen tarihte İran İslam Cumhuriyeti'nin sözünü yerine getirdiği gibi karşı tarafın da anlaşmayı yerine getirmesini bekliyoruz. Aksi halde durumumuz eski haline dönecek ve İran milletinin çıkarlarını korumak zorunda kalacağız.

Tesnim: İran füzelerinin menzili için belirlenen 2.000 km sınırı hala geçerli mi, yerli füzelerin menzilinin arttırılmasının önünde herhangi bir engel var mı?

General Nilfuruşan: Teknoloji açısından füzelerimizin menzilini artırma konusunda hiçbir sorunumuz yok ancak füze menzili ülkenin savunma doktrinlerine göre belirlenir.

Halihazırda 2000 km menzile sahip füzelerimizin kalite ve kabiliyetlerini artırmanın peşindeyiz. Bu doğrultuda yeni tanıtılan "Fettah" hipersonik füzesi geliştirildi.

Yeni nesil hipersonik balistik füzeler üzerinde çalışıyoruz, aynı zamanda mevcut hipersonik füzeleri modernize etmeyi amaçlıyoruz.



Yeni yorum ekle