Hizbullah: Kasım Süleymani Komutasındaki Direniş Ekseni Umutları Tazeledi

Per, 13/01/2022 - 18:19

Lübnan Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı, Suudi Arabistanlı Şii din âlimi Şeyh Nemr'in şehadetinin altıncı yıldönümü münasebetiyle Arabistan Yarımadası Muhalifleri Derneği'nin Beyrut'ta düzenlenen dünkü toplantısında, Hacı Kasım Süleymani’nin, direniş eksenini İslam ümmetinin kimliğini kurtarma yoluna koyduğunu vurguladı.

Welayet News  - Lübnanlılar, dün Beyrut'un güneyinde bulunan Dahiye bölgesinde Suudi Şii din âlimi Şeyh Nemr Bakır en-Nemr’in şehadetinin altıncı yıldönümü münasebetiyle özel bir program düzenledi.

Şeyh Nemr olarak bilinen Nemr Bakır en-Nemr, Arabistan’ın Şii din âlimlerinden olup, Al-i Suud hükümetini eleştirenlerdendi ve 2014 yılı Aralık ayında sapkın inançlara sahip olduğu, savaş çıkarmak istediği, hükümete itaat etmediği ve halkı Al-i Suud rejimini devirmeye davet ettiği suçlamalarıyla idam cezasına çarptırıldı.

Bu büyük Şii din âliminin 2 Ocak 2016’da idam edilmesi, bölge ve bölge ötesinde geniş çaplı protestolara neden oldu.

Şehit Şeyh Nemr için el-Mücteba Dahiye Merkezi'nde düzenlenen anma törenine Lübnan ve bölgeden çok sayıda siyasi, dini ve kültürel şahsiyetin yanı sıra Arabistan Yarımadası Muhalifleri Derneğinin temsilcileri de katıldı.

Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Şeyh Seyyid Haşim Safiyüddin bu törende yaptığı konuşmada şunları vurguladı: “Şeyh Nemr ahlaki, dini ve siyasi rolünü yerine getirirken şehit oldu.

Şeyh Nemr darbe yapmamıştı. O, ahlaki ve milli duruşunu konuşmalarıyla dile getirdi.

Şehit Şeyh Nemr, şu anda belirli bir grubun egemen olduğu ve geri kalan tabakaların ihmal edildiği bir ülkede en azından eşitlik çağrısında bulundu.

Bugün dünyanın hür insanlarının, ümmetin âlimlerinin ve insan hakları bayrağını yükselten herkesin dini sorumluluğu doğruyu söylemektir.

Dünyadaki hiçbir güç, ister parayla, ister güçle, ister ABD'nin kendisi, mazlumları destekleyen sesi susturamaz.’

Al-i Suud, İslam ve Arap uluslarına zorbalık yapmayı bırakmalıdır

Şeyh Safiyuddin şu ifadelerde bulundu: ‘Al-i Suud'u rüsva etmek dini, ahlaki ve milli bir görevdir. Al-i Suud’un oğulları bölgedeki tüm ülkelerde faaliyet gösteriyor.

Sesler yükseltilmeli ve Al-i Suud'a bu bölgedeki uluslara ve ülkelere hükmetmeyi, onları yok etmeyi ve taciz etmeyi bırakması söylenmelidir.

Yemen'de 23 bin sivil öldü, bir milyondan fazla kişi yaralandı ve biz mazlumları savunmaktan bahsettiğimizde Suudi Arabistan'ın işlerine karışma diyorlar.

 

Suudi Arabistan, Arap ve İslam milletlerine baskı yapmaktan vazgeçmelidir. Hatta eğer Karun'un sahibi olsa bile Firavun gibi davranamaz.

Suudi Arabistan, milletimiz, Müslüman Ümmeti ve Filistin davası Suudi Arabistan’ın ABD'ye verdiği paradan nasıl etkilendi?

Bu zamana kadar sesini yükseltenlere, Suudi Arabistan'ın milletimize hükmetmeyi bırakmasını, müdahalesine ve tehditlerine son vermesini söylüyoruz. Bunlar bariz müdahalelerdir. Suudi Arabistan'ın Lübnanlılar arasında ihtilaf çıkarmaya hakkı yoktur.’

Direnişin şimdiki sloganı, Lübnan'ın bağımsızlığı ve özgürlüğüdür

Şeyh Safiyuddin Arabistan’a hitap ederek şunları söyledi: ‘Para için Lübnan'daki, bölgedeki ve dünyadaki ülkelere, partilere ve taraflara itibarsızlaştırma mantığıyla davranırsanız, biz burada Lübnan'da onur ehliyiz ve sizin efendilerinize boyun eğdirdik.

ABD'ye, Suudi Arabistan'a ve Lübnan'daki civcivlerine şunu söylüyoruz: Siz bu direnişin gücünü tanımadınız, zira bu direniş, Lübnan'ı herhangi bir dışa bağımlılık olmaksızın bağımsız ve özgür bir toprak haline getirebilir ve şu anki aşamamızın sloganı budur.’

Terör suçlamalarına sessiz kalmayacağız / Arap Yarımadası muhaliflerini destekliyoruz

Şeyh Safiyuddin şu ifadelerde bulundu: ‘Hizbullah olarak, bizi tek kelimeyle dahi hedef alan herkesin, kim olursa olsun cevabını duyması gerektiğini dünyanın bilmesi önemlidir. Kendimize terörist denmesine sessiz kalmayacak ve buna izin vermeyeceğiz. Bu bize yapılmış bir saldırıdır.

Biz, Yemen ve Venezüella olmak üzere Arap Yarımadası'ndaki tüm mazlumları savunmak için konuşuyoruz ve günlük gücümüzün Filistin davasını savunmak olduğunu söylüyoruz.

Arap Yarımadası muhaliflerinin yanındayız ve onları destekliyoruz ve onlara iyi bir yaşam diliyoruz, çünkü bunu hak ediyorlar.

Direniş hareketi şüphesiz galip gelecektir. Hacı Kasım'ın komutasındaki Direniş Ekseni'nin yaptıkları, umutları tazeledi ve İslam Ümmeti'nin onurunu ve kimliğini korumak için bizi kurtuluş yoluna koydu.

 

Biz sınırlarını ve su kaynaklarını koruyan Lübnan'ın savunucularıyız.’

Arap Yarımadası Muhalifleri İslami Siyasi Birliği'nin Kurulması

Bugünkü toplantının da adını ondan aldığı "Arap Yarımadası Muhalifleri Derneği" adlı bir teşkilatın üyesi olan Abbas es-Sadık, bu toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi: ‘Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, bu ülkede yolsuzluk çıkarmış halkın malına el koymuştur.’

Abbas es-Sadık Şeyh Nemr'in şehadetinin altıncı yıl dönümünde Arap Yarımadası Muhalifleri Derneği'nin kurulmasının nedenini Suudi halkının haklarını savunmak olarak nitelendirdi ve şunları söyledi: ‘Bu, bu derneğin bugün herhangi bir mukaddimesi olmadan kurulduğu anlamına gelmez. Aksine, bu derneğin siyasi faaliyetini başlatmak için Şeyh Nemr'in şehadetini kullandık.

Arap Yarımadası Muhalifleri Derneği, İslami kimliğe sahip siyasi bir koalisyondur. Milletimizin çıkarlarını önceliklerimizin en üstüne koyuyoruz.

Filistin meselesi İslam ümmetinin ana meselesidir. Siyonist rejimle ilişkilerin normalleştirilmesine karşı çıkıyor ve bunu ümmete ihanet olarak değerlendiriyoruz.

Al-i Suud’un saldırı ve yaptırımlarıyla ve bir dünya savaşıyla karşı karşıya olan kahraman ve cesur Yemen milletinin de yanındayız.’

Arap Yarımadası Muhalifleri Derneğinin bu üyesi, bu derneğin bölgede Amerika ve Avrupa’nın işgallerine karşı özgürlük hareketlerini ve müstekbirler karşısında dünya mustazaflarını savunduğunu vurguladı.’

Al-i Suud İslam’ın imajını zedeledi

Arap Yarımadası Muhalifleri Derneği’nin üst düzey bir yetkilisi olan Şeyh Muhammed Ali de şunları vurguladı: ‘Bu aşamada şartlar, vicdanlı insanların anavatanlarını Al-i Suud rejiminin elinden almasını gerektiriyor.

Suudi yetkililer kendilerine ahlaki ve siyasi kırmızıçizgileri aşma cesaretini verdiler.

Salman ve oğlunun saltanatı sırasında Suudi hükümeti, Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmeye yönelik bir projeye öncülük etmenin yanı sıra, bilgi, medya ve yumuşak araçlarıyla İslam’ın imajını zedeledi.

Şeyh Nemr'in şehadetinin yıl dönümü vesilesiyle, toplumun hürriyetini ve haysiyetini savunmak için İslam devrimi perspektifinde ortak bir siyasi proje başlatıyoruz.’

Bu derneğin bir diğer üst düzey yetkilisi Fuat İbrahim de şunları söyledi: ‘Halk değişim arıyor ve sorunların ve krizlerin nedeni olan Suud rejiminin karşısında duracak olan da onlar.’

 

Yemen Ensarullah hareketinin temsilcisi Ammar el-Hamza da bu toplantıda şunları vurguladı: ‘Şehit Şeyh Nemr, cesaret ve kararlılıkla Suudi rejiminin istikbarına karşı durdu.’

Lübnan Halk Hareketi lideri Necah Vakim de şunları vurguladı: ‘Bugün Arap Yarımadası'nda halkımızın çektiği şey, işgal altındaki Filistin'de halkımızın çektiklerinden daha az değildir.’

Siyonist rejimin 1982 ve 2006'da Lübnan'ı işgalinde Suudi Arabistan'ın rolüne değinen Vakim, şunları söyledi: ‘Suudi Arabistan, ABD'nin ve Siyonist rejimin Irak'tan Suriye ve Yemen'e kadar Arap ülke ve milletlerini yok etme aracıdır.

Suudi Arabistan'ı rahat bırakın diyenlere, Lübnan düşmanlığından vazgeçmesi gerekenin Suudi Arabistan olduğunu söylüyoruz.

Al-i Suud rejimi, bize dayattığı kuşatmaya ek olarak, toplumumuzu yok etmek ve bizi borca ​​boğmak için paralı askerlerini bize musallat etti.

Çocuklarımızın Suudi Arabistan'da çalıştığını söyleyenlere, Suudi Arabistan'ın Lübnan'da yaptığının aksine, çocuklarımızın orayı inşa ettiğini söylüyoruz.

Suudi Arabistan Lübnan'dan 45 milyar dolardan fazla borç alırken, bize sadece 1 milyar dolar borç verdi.’

Lübnan Müslüman Âlimler Meclisi Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyh Gazi Haniye de Şeyh Nemr'i, Resulullah'ın siyaset ve ön görgülerinin somutlaşmış hali olarak nitelendirdi ve şunları söyledi: ‘Kendilerine yöneltilen tehdide boyun eğmeyen alimler milletin feneri oldular ama teslim olanlar unutuldu.

Direniş, direnişin erleri ve direnişin şeyhi var olduğu sürece Lübnan'da hükümet kurulacaktır.’

Gazi Haniye, bölgedeki ülkeler ile Siyonist rejim arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde temel teşvik unsuru olarak Suud rejiminin rolüne değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Arap Yarımadası'nda insanların yanındayız ve onları seviyoruz. Onlara ne zulmün ne de Siyonist rejimle normalleşmenin olduğu onurlu bir yaşam diliyoruz.’



Yeni yorum ekle