Orta Doğu’nun Amerikancı yolculuğu
Onlarca yıldır İsrail’i İran karşısında frenleyen şey, Direniş Ekseni’nin çok cepheli bir savaş başlatabileceği korkusuydu. İsrail bu korkuyu aştığı anda bölgenin başına kutsal metinlerden fırlamış bir Leviathan kesilebileceğini gösterdi.
Welayet News - "İsrail’in yedi cepheli savaşında da ‘kalıcı zafer’ getirmiş henüz tek bir cephe yok. Gazze ve Lübnan buna dahil."
Orta Doğu 2025’e yeni bir fotoğrafla girmişti. Gazze’de İsrail’in dokunulmazlığını bozmayan bir soykırım suçuyla Filistin direnişinin yere serildiği, ‘Direniş Ekseni’nin ilham kaynağı Hizbullah’ın ağır darbeler alıp kaderinin masaya yatırıldığı, Suriye’nin el Kaide ve IŞİD’den türemiş tekfirci-selefi-cihadi güçlere teslim edildiği ve Amerikan-İsrail ekseninin ‘güce dayalı barış’ kibriyle kendi denklemini yeniden dayattığı bir Orta Doğu.
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri döndüğü bu yeni dönemde ‘Önce Amerika’ sloganına uygun güncellemelere gidildi. ABD bunu yaparken maliyetli ve sonsuz savaşlardan birini daha tetiklemeden yarım kalmış bazı işleri aradan çıkarmak için kontrollü bir tırmanışı da göze aldı.
Trump daha koltuğa geçmeden seçilmiş başkan olarak kişisel ağırlığıyla Gazze’de sağladığı ateşkesin İsrail tarafından bozulmasına “Hızlıca işi bitir ve sonra dur” diyerek izin verdi.
Benzer bir mantıkla İran’a karşı ‘azami baskı’ stratejisine dönerken, İsrail’in bu ülkeye karşı bombardıman ve terör kampanyasını Tahran’ı masada teslim alacak bir seçenek olarak destekledi.
Bu iki sapma da Trump’ın muhafazakar tabanında ‘Önce Amerika’ ilkesinin ‘Önce İsrail’ diyenler lehine terk edildiği eleştirilerini beraberinde getirdi.
Trump, Orta Doğu’da İsrail merkezli Amerikan düzenine karşı İran’ı ‘yılanın başı’ olarak görenlerin yıllardır düşlediği askeri müdahalenin artık mümkün olduğunu düşünenlerin önünden bir süreliğine çekildi. Sonuçta Hizbullah’ın aldığı darbeler ve Esad rejiminin yıkılmasından sonra Lübnan ve Suriye’den İsrail’e cephe açma potansiyeli eritilmişti.
Onlarca yıldır İsrail’i İran karşısında frenleyen şey, Direniş Ekseni’nin çok cepheli bir savaş başlatabileceği korkusuydu. İsrail bu korkuyu aştığı anda bölgenin başına kutsal metinlerden fırlamış bir Leviathan kesilebileceğini gösterdi.
İran cephesi: Tek savaş yetmedi, sıradaki yükleniyor
Haziranda 12 gün süren savaş İran’ın nükleer tesislerini, balistik füze üretim merkezleri ve rampalarını, hava savunma sistemlerini ve askeri altyapısını yok etmenin yanı sıra yönetimde boşluk ve kaos yaratarak rejime karşı isyanı tetiklemeyi amaçladı. Daha ileri aşamada İran’ı etnik çemberi içinde parçalamayı hedefledi. Fakat İran, saldırıların şokunu 24 saat içinde atlatıp İsrail’in kaldıramayacağı ölçüde misillemeler yapınca Trump’ın daha sonra “İsrail’i kurtardım” diye övüneceği müdahale geldi. ABD ‘ateşkesi temin için yüksek ateş’ mantığıyla B2 bombardıman uçaklarıyla nükleer tesisleri vurdu. Trump ateşkes için kalibre ettiği kasıtlı tırmanışın bir sarmala dönüşmesini önlemek için İran’ın Katar’daki Amerikan üslerine yaptığı misillemeye de ‘eyvallah’ dedi.
Amerikan Kongresindeki mesihçiler tarafından aşırı derecede şımartılmış İsrail’in sınırlanmadığı takdirde ABD’nin, üstesinden gelemeyeceği krizlere sürükleneceği kaygısı yeni bir güncellemeyi zorunlu kılmıştı. Bu kaygı pratikte İran’a karşı savaşı bitirme, Gazze’de yeniden ateşkese gitme, Lübnan’da Hizbullah’ı silahsızlandırmaya dönük baskıyı dayanılmaz kılmak için İsrail’in ateşkes ihlallerine izin verip kapsamlı savaşa dönülmesini önleme ve Suriye’de istikrarı bozacak saldırıları sınırlama şeklinde etkisini gösterdi.
Fakat İran’la hesaplaşma daha bitmedi. İsrail, ABD’nin her türden desteği ve koruması altında savaşa dönmek için koşulları olgunlaştırmaya çalışıyor. İran da ikinci savaşa hazırlanıyor.
İsrail’in Kürt kartına karşı Türkiye ve Irak sınırlarına yaslanan vilayetlerde önlemleri artırırken doğuda “bağımsız Belucistan” projesine karşı Pakistan ve Afganistan’la ilişkileri saran mayınları temizlemeye çalışıyor. Güneydoğuda Arapların yaşadığı Huzistan’ı yakın planda tutarken Körfez’deki Amerikan müttefikleriyle geçmişin husumetlerinden kurtulmaya çalışıyor. Askeri-teknik ihtiyaçlar için de Çin ve Rusya ile mesaisini artırıyor. Fakat Trump’ın hazirandaki gibi ikinci bir yeşil ışığı göze alabileceğine dair henüz işaret yok. Her şeyden önce Suudi Arabistan gibi teknoloji üssü olmayı kafaya koyan bölgesel müttefikler “İran’ın başını ezin” telkininden “Bölgede yatırım ortamını bozacak istikrarsızlık istemiyoruz” deme noktasına geldi. Amerikan caydırıcılığı ve koruma taahhüdünün sınırlarını görmüş olmalarının da bunda etkisi var.
Lübnan’da ise askeri, mali ve siyasi kıskaç mekanizmalarından sonuç alınamadığı takdirde İsrail’in önündeki Amerikan kırmızı çizgileri solabilir.
Gazze: Soykırımın üzerinden yeni bahisler
Trump’ın Gazze’de ateşkesi yeniden gündeme almasında da hem Amerikan çıkarlarını büyütme hem de İsrail’in kendi sonunu getirecek saldırganlığını sınırlama endişesi belirleyiciydi.
İsrail’in bir tek atom bombası atmadığı Gazze için Trump’ın düşlediği ilk şey Filistinlilerin sürülmesi ve Akdeniz sahilindeki bu şeridin emlak cennetine dönüştürülmek üzere Amerikalılara devredilmesiydi.
Filistinlilerin sürüleceği coğrafya arayışının ABD’nin bölgesel ilişkilerini baltalayacağı anlaşılınca bu kez Türkiye’nin de garantör olduğu 20 maddelik Gazze planı geliştirildi. İsrail’e rağmen İsrail için geliştirilen bu plan Filistinliler açısından soykırım sürecinin farklı yöntem ve araçlarla tekamülü anlamına geliyor.
Plan Yahudi devletini koruma hedefinden sapmadan Amerikan çıkarlarını nasıl maksimize edeceğini anlatıyor. Türkiye gibi ülkelerin plana ortak edilmesi günün sonunda Filistin davasının tabutuna çivi çakma niyetini gölgelemeye yetmiyor. Plan Filistin direnişini silahsızlandırma, Gazze’yi Amerikan kontrolünde uluslararası vesayet altına sokma, dünyanın aç gözlü züppeleri için emlak cennetine çevirme ve şeridin çeperlerinde çoğunluğu tarım arazisi olan topraklarda İsrail’in işgalini kalıcı hale getirme hedefi güdüyor.
Eksen düşleri: Suriye’nin oturacağı gedik
İki yönlü bir eksen düşü kuruluyor.
Bir eksen Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Kıbrıs, Türkiye ve Trans-Kafkasya’yı kapsayacak şekilde Doğu Akdeniz’den Hazar’a bir hizalanmayı içeriyor. Bu eksen Filistin, Lübnan ve Suriye’nin İsrail’in önceliklerine göre dizayn edilmesini gerektiriyor.
İkinci eksende 100 yılın barış planına uygun olarak bir ucunda Hindistan diğer ucunda Avrupa’nın olduğu, Körfez’in mali kaynaklarıyla ABD ve İsrail’in çıkarlarını buluşturan enerji-iletişim-ulaşım koridorunu hayata geçirmek yer alıyor. Bu açıdan Abraham Anlaşmalarını genişletme stratejisine dönülmesi önem kazanıyor. Gazze’de ateşkes ve yeni Suriye yönetimine destek Körfez tarafında bir anahtar işlevi görüyor.
Suriye’nin Amerikan sörf tahtası üzerindeki ibretlik yolculuğunu da bu çerçevede ele almak gerekiyor. Suriye’nin yeni Orta Doğu tasarımındaki gediğe oturabilmesi için pek çok kişiye anlaşılmaz gelen ama özünde hiçbir çelişki barındırmayan adımlar atıldı. HTŞ kadrolarının terörist listesinden çıkarılması, Beyaz Saray’da ağırlanmaları, Şam’ın IŞİD’e karşı koalisyona alınması, Sezar Yasası’nın otomatik yaptırımlara dönüş olmaksızın kaldırılması ve Colani yönetiminin korunması yönündeki kararın sahadaki gelişmelerden etkilenmemesi yeni Suriye’ye biçilen yerle ilgili…
Suriye’nin İran ve bağlantılı güçlere kapatılması, İsrail’le güvenlik anlaşmasının imzalanması, SDG’nin sisteme entegre edilmesi, Türkiye ve İsrail’in Suriye’de uyumlu hale getirilmesi Amerikan önceliği olarak öne çıkıyor.
İsrail’in güney Suriye’yi asker ve ağır silahlardan arındırılmış tampon bölgeye dönüştürme, bu ülke topraklarında operasyon özgürlüğünü garantileme, Suriye hava sahasının İsrail jetleri için açık koridor olarak korumak ve Türkiye’nin bu alanda üslenmesini önlemek gibi hedefleri Trump’ın planlarını zora sokuyor. Colani yönetiminin işgal altındaki Golan Tepelerinin üzerine soğuk su içerek İsrail’le anlaşmaya gitme niyeti de Tel Aviv’i kesmiyor. HTŞ’nin ‘terörist’ sicili yüzünden yeni Suriye’nin diyet borcu boyunu aşıyor. Bu borç Suriye’nin hangi eksende olması gerektiğini söylerken bir dizi taahhüt de içeriyor.
Amerikan tasarımı: Ne SDG’siz Suriye ne de HTŞ’siz Suriye
Kapalı kapılar ardında alınan sözler bir kenara Sezar Yasası’nı iptal eden yasaya eklenen koşullar ortada. Buna göre İsrail’in güvenliği temin edilecek, hedeflenen güvenlik anlaşması imzalanacak, IŞİD’e karşı mücadeleye aktif katılım sağlanacak, İsrail ve ABD’nin düşman bellediği ülke ve örgütlerin Suriye’de üslenmesine izin verilmeyecek, Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) siyasal temsiliyetini de içerecek şekilde sisteme entegrasyonu sağlanacak ve azınlıkların hakları gözetilecek.
Suriye bu şekilde Amerikan hesabına yazılırken SDG ve HTŞ’nin ortak amaçlar için birleşmesi gerekiyor. Bu durum, Suriye’yi çökerten operasyonların ana üssüne dönüşmüş olan Türkiye’nin ‘savaş’ yatırımı kendisine hayalindeki komşu olarak dönmüyor. Amerikan hesapları içinde kendi önceliklerini yeniden tanımlamak ve mümkün olana göre fabrika ayarlarını değiştirmek zorunda kalıyor. Ankara’nın 10 Mart entegrasyon anlaşmasına verdiği destek hem gidişata yön verme konusunda kendi sınırlarını gördüğünü hem de İsrail’in Dürzilere olduğu gibi Kürtlere de el verme ihtimalini bertaraf etme önceliğini gösteriyor.
SDG’nin sisteme başarılı entegrasyonu Suriye’deki ‘radikal cihatçı’ yüklenmeyi dengeleyebilir. Türkiye kendi Kürt sorununda anlamlı bir dönüşümle birlikte paradigma değişimine giderse SDG’nin parçası olduğu bir düzeni kendi lehine çevirebilir.
Fakat Suriye’nin harekete geçirilen etnik ve mezhebi fay hatları, mezhepçi katliamlar ve ayrışmalar, ülkenin seküler ve şeriatçı gelecek arasında gerim gerim gerilmesi ve uluslararası aktörlerin dayatmaları Suriye üzerinden hayal kurmayı imkansız kılıyor.
2024’ten 2025’e devreden veriler aşırı güç kullanımının yıkıcı ve caydırıcı sonuçlarını tanımlıyor. Fakat güce dayalı barış metaforunun tartışılan, kağıda dökülen ya da düşlenen güç denklemini kurma garantisi yok. İsrail’in yedi cepheli savaşında da ‘kalıcı zafer’ getirmiş henüz tek bir cephe yok. Gazze ve Lübnan buna dahil. (Fehim Taştekin, evrensel)
NOT: Alıntı makaleler Welayet News'in yayın politikasını yansıtmayabilir.

Yeni yorum ekle