Munafıkların İslam’a zararı küffarınkinden daha çok olmuştur

Pt, 09/09/2019 - 17:13

Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Eraki, Aşura olayının toplumun kültürel olarak teryüz olmasının neticesi olduğunu söyledi. Ayetullah Eraki, munafıkların küffardan daha çok İslam’a zarar verdiğini vurguladı.

Welayet News - Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Eraki, Kum kentinde Muharrem münasebetiyle katıldığı bir merasimde Kuran’da iman meselesinin önemine işaretle, şöyle dedi: “İman, tasdikî iman ve teslimî iman olmak üzere iki kısma ayrılıyor. Tasdikî iman, insanın Allah’a iman edip ancak sıra amele ve kendi imanını kanıtlamaya gelince ihmalkarlık yapması demektir. Teslimî iman ise, insanın amel aşamasında kendi imanını aşikar kılması ve ilahi emirlere teslim olmasıdır. Böyle bir imanın çıkış noktası, Allah Teala’nın Resul-i Ekrem’in (a.s) ve Ehli Beyt’in (a) meveddet ve muhabbetinde karar kıldığı ilahi aşktır”.

Uzmanlar Meclisi üyesi, Ehli Beyt’in (a) sevgi ve muhabbetinin Şia’nın kimliğini inşa ettiğini belirterek, “Dünyada Ehli Beyt-i Tahirîn (a) yolunda hareket etmeliyiz, çünkü bu yol ahirette kimliğimizi şekillendirecektir” dedi.

Resul-i Ekrem’i (a.s) ve Ehli Beyt’i (a) dinin mizanı olarak niteleyen Ayetullah Eraki, “İnsanın Ehli Beyt’e olan muhabbeti samimi olmalıdır ki eğer ayağı kaysa da yeniden Ehli Beyt’in (a) kucağına geri dönebilsin” ifadesini kullandı.

“Dine savaş açan tehlikeli akımlardan biri, nifak akımıydı” diyen Ayetullah Eraki, şöyle konuştu: “Denilebilir ki, İslam için küffar dahi munafıklar kadar tehlike ve sorun icat etmemişlerdir, küfrüm cephesi bellidir ve karşıda yer aldığını insan farkeder ama nifak cephesi kendisini bir türlü gösterip başka türlü amel ediyordu ve niyetlerde kuşku uyandırıyorlardı. Bazı kişiler imandan sonra küfre dönmüşlerdi, yani hak ve batılın ne olduğunu bildikleri halde ikiyüzlü emelleri için ilahi emre karşı mücadele ediyorlardı”.

Peygamber’den (a.s) sonraki olayları ve Kerbela vakıasını toplumun kültürel olarak teryüz olmasının sonucu olarak değerlendiren Kum İlim Havzası Müderrisler Camiası Üyesi, “Örneğin Emire’l-Mü’minin Ali (a)’ın düşmanları o hazretin konum ve makamına en vakıf kişilerdi ama onun faziletlerinin aktarılmasına izin vermediler, yüksek konumunu inkar ettiler. Şehitlerin Efendisi Hz. Hüseyin’in (a) de düşmanları onun konumuna vakıftılar ama zülümlerine devam ettiler” diye anımsattı.

Uzmanlar Meclisi Üyesi, zülmü ferdi ve içtimai olarak iki kısma ayırarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer bir kimse toplumda isyanın yolunu açarsa içtimai zülüm yapmış olur, zira bütün toplum zarar eder. Bazıları otomobilin özel alana girip kişisel olduğunu ve bu kişisel alanda herkes dilediği gibi davranabileceğini diyor ama bu onların ne denli cahil ve idrak yoksunu olduklarının göstergesidir, zira halkın gözleri önünde bir işi yapmak ve sonra bunun içtimai değil, bireysel bir iş olduğunu söylemek mümkün değildir”.

“İçtimai meseleler karşısında sorumluyuz” diyen Ayetullah Eraki, “Caddeler bireysel amel yeri değildir, zira bireylerin amelleri toplum içinde bütün kitleyi etkiler. Bizim içtimai görevlerimizi doğru bilip doğru yerine getirmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.   

Welayet News 

Tags: 


Yeni yorum ekle