Mursi, Amerika’ya Güvenmenin Son Kurbanı

Çar, 19/06/2019 - 19:42

Pazartesi gecesi çok önemli bir haber bütün medyada yankı buldu. 25 Ocak 2011 devriminden sonra Mısır tarihinin ilk seçilmiş beşinci cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, mahkeme celesesinde kriz geçirmesi sonucunda fani dünyadan göç etti. Bu haber hızla bölge ortamını kapladı.

Welayet News - Muhammed Mursi’nin yargılandığı mahkemede kalp krizi geçirmesi sonucunda vefat ettiği söylendi. Mısır’ın resmi devlet televizyonu, Mursi’nin vefat haberini ilam ederek eski cumhurbaşkanın casuslulukla ilgili dosyadan mahkemede yargılandığı sırada baygın düştüğünü ve daha sonra vefat ettiğini açıkladı: “Mursi, Hamas ve Katar için casusluk ithamıyla ilgili savunmasını yapmak için mahkeme hakiminden izin aldıktan sonra aniden baygın düştü ve dünyaya veda etti” (!).

 Mursi’nin hızla defnedilmesi

Muhammed Mursi’nin naaşının hızla defnedilmesi, ölüm haberinin açıklanması kadar şok ediciydi. Mursi’ye ait naaşın Kahire’nin doğusundaki bir mezarlıkta toprağa verildiği belirtildi. Mısır başsavcılığı Mursi’nin naaşını defnetme ruhsatını ölümünden sadece kaç saat sonra verdiğini açıklarken, ölüm nedeninin araştırılması için çeşitli talepler gündeme geldi ve adli sonuçlar henüz yayınlanmamış olduğu halde Mursi’nin cenazesi defnedildi. Görgü tanıkları, güvenlik güçlerinin Kahire’nin kuzey doğusuna düşen Nasr şehrindeki bir bölgede yer alan El Fefa vel-Emel mezarlığının etrafında güvenlik kemeri oluşturduklarını ve Mısırlı yetkililerin Mursi’nin ailesine, sadece eşi ve çocuklarının defin merasimine katılabileceklerini söylediklerini aktardılar. Aynı kaynakların dediğine göre, Mursi ailesinin defin işleminin –Mursi’nin kendi annesinin yanında defnedilmesini vasiyet etmesine uygun olarak –Eş Şarkiyye eyaletindeki köyünde yapılmasına ilişkin talebi yetkililer tarafından reddedildi.

Mursi’nin son açıklamaları

Denildiğine göre, Muhammed Mursi yargılama sırasında hakimden konuşma talebinde bulunuyor. O, birkaç dakika konuşuyor ama konuştuğu esnada bayılıyor ve...vefat ediyor. Mursi son açıklamalarında, zülme uğrasa dahi ülkesine bağlı kalacağını ve ölene kadar ülkesinin sırlarını ifşa etmeyeceğini söylemiş. Kendisi de mahkemede hazır bulunan Mursi’nin avukatı Abdulmun’im Abdulmaksud’un dediğine göre, Mursi camdan kafesin arkasından yargılama sürecini eleştiyordu ve “Ben mahkemeden oturumun gizli olmasını istedim ama mahkeme redetti. Her ne olursa olsun Mısır’ın güvenliğini ve egemenliğini koruma adına ülkemin sırlarını ölene kadar ifşa etmeyeceğim” diyordu.

Mursi’nin ani ölümüne gelen tepkiler

Mursi’nin ani ölümü çeşitli tepkilere neden oldu. Filistinli gruplar yayımladıkları bir dizi bildirilerde, Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Mursi’nin vefatı dolayısıyla başsağlığı dileğinde bulunarak, Mursi’nin yaşamı boyunca sürekli Filistin davasına destek verdiğini açıkladılar. İslami Cihat Hareketi de yayınladığı bir bildiride, Muhammed Mursi’nin ölümü nedeniyle başsağlı diledi. Bildiride, “Muhammed Mursi yaşamını, başta Filistin meselesi, Kudüs ve işgalci Siyonist rejimle mücadele olmak üzere ümmetin meselelerini savunma doğrultusunda geçirdi” ifadesi yer aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Mısır’ın demokratik seçimle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı, kardeşim Muhammed Mursi’nin vefat ettiği haberini tesadüfen öğrendim. Tarihin en büyük demokrasi mücadelelerinden birini veren şehit Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet diliyorum” ifadesini kullandı. Erdoğan, türkçe ve arapça gönderdiği iki mesajla yetinmeyerek hemen kamaraların karşına geçti ve “zalim Sisi” ibaresini kullanarak bir kez daha Mısır’ın son yıllardaki gelişmelerine karşı öfkesini gösterdi.

Arabistan Dışişleri Bakanlığı da Mısır halkının ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mursi’nin vefatı karşısında hiçbir tepki göstermedi ancak Mursi’nin üyesi olduğu İhvan Hareketi’ni hedef alarak bu harekete çok sert eleştiriler yöneltti. Suudi Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada “Bu grup terörizmin kaynağıdır” ifadesi yer aldı.  

Yarım kalan devrim

Ama neden böyle oldu? Mursi’nin Mısır devriminin sapması ve ele geçirilmesine ve sonunda da kendi ölümüne neden olan hataları nelerdir? Bugün Amerika ve İsrail kuklası diktatör Hüsnü Mübarek kendi çocuklarıyla birlikte Mısır’da serbestçe yaşıyor, Mısır’ın Siyonist rejimle ilişkileri önceki düzeyden çok daha ileri düzeylere gelmiş bulunuyor...Öyle görünüyor ki bu önemli meseleyi açıklamak için Mısır devriminin tarihi seyerine çıkmamız gerekiyor.

2011’de başlayan İslami uyanış dalgası etkilerini Mısır’ın kadim topraklarında gösterdi ve 25 Ocak 2011’de bir takım gösteriler, yürüyüşlar başladı. Nihayet bu gösteriler 11 Şubat 2011’de Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’in azledilmesiyle sonuçlandı. Üç haftadan daha kısa bir sürede sonuç veren ve Amerika ile İsrail’i şaşkına uğratmayı başarmış olan Mısır devrimi, Mısır ve keza Arap dünyası için yeni bir dönemin müjdesini veriyordu. Mısır halkı ülkelerinin Batı’ya bağımlılığı ve Siyonist rejimle ilişkisine karşı kıyam etmişlerdi; toplumlarında siyasi ve ekonomik sorunların, mevcüt çüremenin temelinde bu etkenleri görüyorladı çünkü. Sürecin devamında Müslüman Kardeşler’in üyesi Muhammed Mursi Mısır’ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olarak iş başına geldi. Ancak cumhurbaşkanı olarak bir yıla aşkın faaliyette bulunduktan sonra, Batı’ya güvenmesinin yanında yaptığı bir dizi hatalar -Mursi’nin kendisi tarafından iş başına getirilen bir general olan – Sisi’nin 2013’te yaptığı bir darbeyle görevden alınıp hapse atılması ve en nihayetinde ise mahkeme oturumunda hayatının sonuna gelmesiyle sonuçlandı. Mursi’nin hangi hataları, kendisini ve Mısır’ın İslami devrimini bu noktaya getirdi?

Üç büyük hata     

Mursi’nin ilk hatası, Mısır’ın İsrail karşıtı devriminin mahiyetini değiştirmesiydi. Zira Mısır halkı devrim sırasında İsrail elçiliğine yürüyerek bu elçiliği ele geçirmiş ve bu eylemiyle kendi devrimlerinin mahiyetini dünyaya göstemişti. Ancak Mursi cumhurbaşkanlığı döneminde farklı bir yol izledi. Oysa Mısır halkı 25 Ocak 2011 devriminden sonra Kudüs işgacisi rejimle ilişkilerin kesilmesinin gerektiğinin altını çizdiği halde Muhammed Mursi Siyonist rejimin başındaki isme gönderiği bir mektupta, kendisini “Peres’in vefalı dostu” olarak niteledi! Mursi bu mektupta, Kudüs işgalcisi rejimin başındaki isme, “aziz ve onurlu dostum” diye hitap ederek, siyonistler için refah, kalkınma ve huzur içinde yaşama dileğinde bulunmuş ve mektubunu, “Vefalı dostunuz Muhammed Mursi” diyerek noktalmıştı.

Bu hususla ilgili Siyonit Haaretz gazetesinde çıkan bir raporun gözden geçirilmesi faydasız olmayacaktır. Haaretz, Mursi’nin Cumhurbaşkanlık döneminin İsrail’in kuruluş tarihinin en iyi dönemlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle yazıyor: “İsrail Müslüman Kardeşler’in üyesi Mursi’nin iş başına gelmesiyle birlikte ikili ilişkilerde gerilimin ikiye katlanacağını sanıyordu ancak Mursi’nin döneminde, Mısır ve İsrail geçmiştekinden de daha fazla birbirine yakınlaştı. İsrail bu dönemde, Hüsnü Mübarek’in döneminde bile kazanılması mümkün olmayan bir takım imtiyazlar elde edebildi...Mursi göreve başlamasından itibaren Camp David Sözleşmesine bağlı olduğunu açıkladı ve bu yönde çaba sarfetti. Müslüman Kardeşler’in Hamas’a olan yakınlığı ve bu hareket içindeki etkinliği nedeniyle, Mursi yönetimi boyunca İsrail’e yönelik füzeli saldırılar durdu. O, bir yıl kadar bir sürede, Sina yarım adasında kazılmış olan ve Gazze Şeridi’nin içine giden yer altı tünellerini imha ederek sılah akışını durdurabildi. Geşmiş vaadelerin aksine, Rafah koridoru açılmadı.”

Mursi’nin ikinci büyük hatası, Amerikalıların kuklası Suudi rejimi üzerine hesap açmasıydı. Mursi Suudi Arabistan’ı ilk resmi ziyaretinin durağı olarak seçti ve dönemin Suudi kralı Melik Abdullah ile bir araya geldi. Oysa bu ziyaretten daha yeni bir yıl geçmişti ki Suudi Arabistan Mursi’ye karşı darbenin en önemli destekçisi olarak tanınmıştı.

Ancak Mursi’nin en önemli hatasının Amerika’ya güvenmesi olduğu söylenebilir. Muhammed Mursi, sırtını milletine verip kendi devrimci yöntem ve karakterini sürdüreceğine, Amerika’nın kadife eldivenlerde saklanmış demir pençelerine güvendi. El Cezire televizyon kanalının raporu, Mursi’nin dostluk elini şeytana uzattığı o bir yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde Amerika’nın gizli bir şekilde Mısır’da Mursi hükümetine karşı faaliyet yapan muhalif grupları fonlandığını ve onlarca sayfaya aşkın bu mali desteklerin belgeleri de Berkeley Üniversitesi’nin bir araştırma programında gözler önüne serildiğini gösteriyor. Mursi Washinton’ın gönlünü kazanmak için Sina Çölü’nün yüzde 40’ını satma pahasına Amerikalılarla müzakere masasına oturdu ve hatta siyonist rejimin başı Şimon Peres’e özel temsilci göndermeye bile razı oldu, o döneme kadar uzlaşmacı Arap liderlerinden hiçbirin yapmadığı bir şey. Mursi’nin Amerika’ya güvenmesi, ordunun general Sisi komutasında 2013’te ona karşı yaptığı darbenin temellerini hazırladı. Nihayetinde ise Mursi Mısır zindanlarında baskılara uğradı ve mahkemede kendini savunurken hayatının sonuna geldi.

Mursi neden kurban oldu?

Şöyle bir soru akla gelebilir: Eğer Mursi bu kadar Amerika, İsrail ve Suudi Arabistan’ın hizmetinde idiyse neden onu kurban ettiler? Öncelikle şunun belirtilmesi gerek; Mursi, siyasi İslam’a vurgu yapan İhvan Hareketi’den geliyordu ve İhvan modelinin bölgede başarılı hale gelmesi durumunda Amerika’ya karşı potansiyel bir tehdit şekillenirdi. Mursi, bütün saflığı ve bu cepheye olan hizmetlerine rağmen, bu üçlünün gözünde bir ihvancıydı ve gelecekte Batı için bir dizi riskleri, tehlikeleri çıkarabilirdi. İkinci olarak şunun da göz önünde tutulması gerekir: Büyük şeytanın yöntemi sürekli olarak, halkın itirazlarının bir kuklanın düşme ihtimalini güçlendirdiği anlarda o ülkedeki konumunu korumak için, daha bir gün öncesine kadar müttefiki olan o kukla liderin muhalifleriyle birlikte ona karşı sahaya inme şeklinde olmuştur. Amerika’nın Mursi’ye karşı başlayan sokak gösterileri macerasında muarızların ve darbecilerin yanında durduğunu unutmamak gerekir. Saddam’a, Kaddafi’ye ve son aylarda Ömer el-Beşir’e karşı da aynı şeyi yaptılar. Mursi’nin üzüntü verici ölümü, Saddam’ın darağacına asılması ve son aylarda Ömer el-Beşir’in düşürülmesi ve yargılanması –her üçünün de ortak yanı Amerika’ya güvenmeleridir – Amerika’ya yaklaşarak gelişmiş bir ülke ve parlak bir geleceğe sahip olunabilineceğini savunan kimseler için başka bir ibaret oldu. Mursi’nin akibeti gösterdi ki, Amerika’ya yakınlaşmanın diğer adı ölümdür...! 

Welayet News 



Yeni yorum ekle