Siyonist rejim Somaliland’ı tanıyarak hangi hedefleri gerçekleştirmeyi amaçlıyor?

Pt, 29/12/2025 - 10:33

"Siyonist rejimin Somaliland’ı tanımasını tekil bir gelişme olarak değerlendirmek doğru değildir; aksine bu adım, söz konusu rejimin çevre bölgelerde istikrarsızlığı yeniden üretmeye ve siyasal parçalanmayı derinleştirmeye yönelik bir hamledir."

Welayet News  - Siyonist rejimin “Somaliland”ı tanıma kararı, yalnızca sembolik bir diplomatik hamle ya da ikili ilişkilerle sınırlı bir girişim olarak görülemez. Bu karar, Kızıldeniz’den Aden Körfezi’ne, Yemen’den Afrika Boynuzu’na uzanan daha geniş bir jeopolitik dönüşüm bağlamında anlam kazanmaktadır. Güvenlik ve askeri rekabetin giderek yoğunlaştığı bu hassas coğrafyada, bölgesel ve küresel aktörler kendi stratejilerini yeniden tanımlarken, Tel Aviv’in ayrılıkçı bir yapıyı tanıması; yeni bir dengeleme aşamasına, güvenlik baskısına ve jeopolitik mühendisliğe girildiğinin açık bir göstergesidir. Uzun süredir hukuki belirsizlik içinde bulunan Somaliland, bugün İsrail’in, bazı Arap devletlerinin, ABD’nin ve hatta küresel rekabetlerin kesişim noktasına dönüşmüştür.

Somaliland’ın önemi ve coğrafi konumu

Somaliland, Somali’nin kuzeybatısında ve Aden Körfezi’nin güney kıyıları boyunca uzanan bir bölgede yer almakta; coğrafi açıdan dünyanın en hayati deniz ticaret koridorlarından birine hakim konumda bulunmaktadır. Bu bölgenin, Kızıldeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan Babü’l-Mendeb Boğazı’na yakınlığı, ona iç siyasi ve ekonomik ağırlığının çok ötesinde bir stratejik önem kazandırmaktadır. Küresel ticaretin, enerji akışının ve stratejik malların önemli bir kısmı her gün bu güzergâhtan geçmekte; boğaz çevresindeki güç dengelerinde yaşanacak herhangi bir değişim, doğrudan uluslararası sonuçlar doğurmaktadır.

Somaliland’ın en önemli stratejik varlığı olan Berbera Limanı, son yıllarda bölgesel güçlerin odağı hâline gelmiştir. Uzun pistli bir havaalanı ve geliştirilebilir liman altyapısı, bu bölgeyi askeri, lojistik ve istihbari varlık için potansiyel bir üs hâline getirmektedir. Pek çok devletin iç savaş, istikrarsızlık ve yapısal zayıflıkla boğuştuğu Afrika Boynuzu’nda Somaliland’ın görece bir istikrar ve toprak kontrolü sağlamış olması, onu dış aktörler açısından cazip kılan temel unsurlardan biridir.

İsrail’in hedefleri

İsrail açısından Somaliland, yeni bir diplomatik dosyadan ibaret değildir; doğrudan İran, Yemen ve Kızıldeniz denklemleriyle bağlantılı daha geniş bir güvenlik stratejisinin parçasıdır. Tel Aviv, son yıllarda “stratejik derinliğini” çevre coğrafyalara doğru genişletmeye çalışmakta ve nüfuz ile güvenlik gözetim halkalarını Doğu Akdeniz’in ötesine taşımayı hedeflemektedir. Somaliland’ın Yemen’e coğrafi yakınlığı, bu bölgeyi istihbari gözetim ve operasyonel destek açısından ideal bir nokta hâline getirmektedir.

İbrani medyasında yer alan çeşitli raporlar, İsrail güvenlik ve istihbarat kurumlarının özellikle Mossad’ın son yıllarda Somaliland yetkilileriyle gizli temasların kurulması ve güçlendirilmesinde aktif rol oynadığını ortaya koymaktadır. Bu ilişkiler, İsrail’e olası bölgesel çatışma senaryolarında hava, istihbarat ve lojistik operasyonlar için daha fazla seçenek sunmaktadır. Tel Aviv’in bakış açısına göre Afrika Boynuzu’ndaki dolaylı ya da doğrudan bir varlık, direniş eksenine ve özellikle İran’a yönelik stratejik baskının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

Aynı zamanda bu adım, İsrail’in Arap dünyası ve Afrika’da ayrılıkçı eğilimleri desteklemeye dayalı geleneksel politikasının devamı olarak da okunabilir. Tarihsel deneyimler, Tel Aviv’in merkezi devletlerin zayıflamasını ve daha küçük siyasi birimlerin ortaya çıkmasını kendi manevra alanını genişleten ve potansiyel tehditleri azaltan bir unsur olarak gördüğünü göstermektedir.

Tepkiler

İsrail’in Somaliland’ı resmen tanıdığını açıklaması, bölgesel ve uluslararası düzeyde sert tepkilere yol açmıştır. Somali merkezi hükümeti bu adımı, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne açık bir ihlal olarak nitelendirmiş ve bölgesel istikrar açısından tehlikeli sonuçlar doğuracağı uyarısında bulunmuştur.

Arap ve İslam ülkeleri de ortak bildiriler yayımlayarak bu kararın, Afrika’da ve ötesinde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edebileceğini duyurdular.

Avrupa Birliği, iç görüş ayrılıklarına rağmen, Somali’nin birlik ve egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamış ve bu adımın Birleşmiş Milletler Şartı’nın temel ilkeleriyle çeliştiğini belirtmiştir. Bölgesel düzeyde ise Mısır ve Türkiye gibi ülkeler, Babü’l-Mendeb’deki güç dengelerinde yaşanacak herhangi bir değişimin kendi ulusal güvenlikleri ve ekonomik çıkarları üzerinde doğrudan etkiler yaratabileceği gerekçesiyle derin endişelerini dile getirmiştir.

Buna karşılık Somaliland yetkilileri, söz konusu tanımayı yalnızca ikili ve düşmanca olmayan bir karar olarak sunmaya çalışmış; bunun İsrail’in bölgede askeri üs kuracağı anlamına gelmediğini savunmuştur. Ancak bölgede bazı yabancı aktörlerin geçmişteki askerî varlığı, bu açıklamalara yönelik şüpheleri artırmıştır.

Sonuçlar

İsrail’in Somaliland’ı tanıması, güvenlik, siyaset ve uluslararası hukuk düzeylerinde çok katmanlı sonuçlar doğurabilecek bir adımdır. Bölgesel açıdan bakıldığında, bu karar Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz’deki jeopolitik rekabeti daha da keskinleştirebilir ve bölgeyi vekâlet çatışmalarının yeni bir sahnesine dönüştürebilir. İsrail’in varlığı ya da dolaylı nüfuzu, rakip aktörlerin karşı hamlelerini tetikleyerek gerilimi yükseltebilir.

Uluslararası hukuk açısından ise bu adım, devletlerin toprak bütünlüğüne saygı ilkesini sorgulatmakta ve ayrılıkçılığa meşruiyet kazandıran tehlikeli bir örnek oluşturmaktadır. Pek çok gözlemciye göre, bu tür uygulamaların normalleşmesi, uluslararası düzeni daha da zayıflatacak ve yaygın istikrarsızlıklara zemin hazırlayacaktır.

Deniz güvenliği bakımından da Babü’l-Mendeb çevresindeki güç diziliminde yaşanacak her değişiklik, küresel deniz ticaretini doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. Kızıldeniz’de gemilere yönelik son saldırılar, devlet dışı aktörlerin bile bu hayati güzergâhı tehdit edebildiğini göstermiştir; yeni aktörlerin devreye girmesi denklemi daha da karmaşık hâle getirecektir.

Siyonist rejimin Somaliland’ı tanıması, tekil bir gelişme olarak değil; İsrail’in çevre coğrafyalarda istikrarsızlığı yeniden üretmeye, siyasal parçalanmayı derinleştirmeye ve jeopolitik mühendislik yürütmeye yönelik stratejik zincirinin bir halkası olarak görülmelidir. Bu adım, Tel Aviv’in güvenliğini devletlerin istikrarında değil; ulusal yapıların zayıflatılmasında, kimlik fay hatlarının derinleştirilmesinde ve kriz alanlarının yaygınlaştırılmasında arayan tarihsel mantığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu çerçevede Somaliland, bir “yeni devlet”ten ziyade İsrail’in askeri ve güvenlik hedeflerine hizmet eden jeopolitik bir araç niteliği taşımaktadır.

Stratejik açıdan bakıldığında bu tanıma, İsrail’in direniş ekseniyle olan mücadelesini daha uzak ve daha düşük maliyetli coğrafyalara taşıma çabasının devamıdır. Tel Aviv, Kızıldeniz, Babü’l-Mendeb ve Afrika Boynuzu’nun, ABD ve müttefiklerinin çıkarları üzerinde artan baskının merkezlerinden biri hâline geldiğinin farkındadır. Bu bölgede elde edilecek her türlü istihbari ya da operasyonel erişim, İran ve müttefikleriyle gelecekteki çatışma denklemlerinde belirleyici olabilir. Bu nedenle Somaliland, siyasi ağırlığından ziyade coğrafi konumu nedeniyle İsrail için önem kazanmıştır.

Aynı zamanda bu adım, Siyonist rejimin uluslararası hukukun temel ilkelerine özellikle devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı ilkesine yönelik açık kayıtsızlığının da siyasal bir mesajıdır. Filistin’in işgali, yerleşim politikaları, toprak ilhakları ve BM kararlarının sistematik ihlali nasıl İsrail dış politikasının sıradan unsurları hâline geldiyse, bağımsız ülkelerin parçalanmasını teşvik etmek de bu rejimin meşru araçlarından biri olarak sunulmaktadır. Somaliland’ın tanınması, bu bağlamda parçalanmayı bir siyasal araç olarak normalleştirme girişimidir.(Mehr)



Yeni yorum ekle