MİT Akademisi: 'Tahran'ı En Az ABD Kadar Tehdit Olarak Görüyoruz'

Pt, 04/08/2025 - 18:27

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) bünyesinde kurulan Milli İstihbarat Akademisi (MİA), 12 gün süren İsrail-İran savaşına ilişkin yeni bir rapor yayımladı.

Welayet News - "12 Gün Savaşı ve Türkiye İçin Dersler" başlığıyla yayımlanan rapor, iktidarın çatışmada kimin safında durduğuna dair çok net veriler sunuyor.

12 gün boyunca tüm dünyanın izlediği ve Türkiye'yi coğrafi olarak yakından ilgilendiren bu olaya dair raporun her detayın kritik olarak ele alınması, tüm tarafların faaliyetlerinin incelikle işlenmesi, "ülke için çıkarılacak derslere" dair tüm parametrelerin ortaya konulması beklenir.

Ne var ki, MİA'nın yayımladığı rapor, bir durum analizinden ziyade adeta bir İsrail propagandasına benziyor. İsrail'in savaş sistemlerinin öve öve bitirilemediği raporda, İran'ın bu süreçteki askeri faaliyetlerine dair neredeyse hiçbir detay yok.

Raporda, Türkiye için çıkarılacak "dersler" de ibretlik. Savaştan utangaç bir şekilde İran'ı sorumlu tutmaya varacak şekilde hazırlanan raporun önemli bölümlerinde Türkiye'nin ABD ve İsrail'in safında durması gerektiğini açıkça savunan argümanlar var. Üstelik bu argümanlar, Türkiye'nin güvenliği açısından İsrail'in bir tehlike olarak görülmesi üzerinden ortaya atılıyor.

İsrail'in savaş aygıtlarına övgü üzerine övgü

Raporun ilk bölümü, İsrail'in savaşta İran'a karşı gösterdiği üstünlüğünü adeta güzelleme üzerine kurulu.

İsrail'in savaş boyunca kullandığı tüm savaş sistemlerinin ve hava unsurlarının görsellerinin paylaşıldığı ilk bölümde, İran'ın savaş kapasitesine dair neredeyse hiçbir detay bulunmuyor. Küçük bir bölümde, İran'ın balistik füzelerinin İsrail'e isabet ettiği bilgisinin paylaşıldığı raporda, İsrail'in silahlarının İran'da nasıl etkili olduğu paragraf paragraf işlenmiş.

İran'ın silah sistemine ilişkin paylaşılan tek görsel ise, İsrail'in etkisiz hale getirdiğinin vurgulandığı Sevom Hordad Hava Savunma Sistemi.

Raporda İsrail'in savaş kabiliyetinin "etkin", "üstün", "hassas" ve "çok eksenli" gibi ifadelerle yüceltildiği görülürken, İran'a dair geçen cümlelerde "kısıtlı kapasite", "yetersiz kalmak" gibi tanımlamalar dikkat çekiyor.

12 gün süren savaşta İsrail İran karşısında hava üstünlüğü kurmuş olmasına rağmen, İran, balistik füzeleriyle İsrail'in çok önemli kurumlarını vurmuştu. İki ülkenin de ekonomik olarak aylarca sürdürmesi zor görünen çatışma, bi tarafın askeri üstünlüğüyle değil, ABD'nin müdahalesiyle sonlandırılmıştı.

Raporun kaynakçası: İsrail ve Batı basını

Raporun son bölümündeki Kaynakça ve Notlar bölümü ayrıca dikkat çekici.

Raporu hazırlayanların, burada yalnızca İsrail ve Batı kaynaklarından yararlandığı, İran ve müttefik ülkelerden hiçbir kaynağın kullanılmadığı görülüyor.

Kaynakçada, yalnızca bilimsel makaleler değil, Gazze'deki katliamların başlamasından bu yana İsrail'e açıkça destek veren ve bölgedeki tüm savaşlarda İsrail propagandası yürüten Batılı haber ajansları yer alıyor: Reuters, Euronews, BBC... Hatta bir kaynak doğrudan İsrailli haber sitesi Times of Israel'den alınmış.

Kaynak gösterilen makale ve haberlerin hepsinin İngilizce olması da dikkat çekiyor.

Raporun çıkardığı ilk 'ders': 'İran keşke dikkat etseydi'

Raporun son bölümünde, 12 günlük savaşta "çıkarılması gereken dersler" sıralanıyor.

Bu bölümde raporun vardığı sonuç, tamamen İsrail saldırganlığıyla başlayan savaşta sorumlunun İran olduğu. Raporun ilgili bölümünde şu ifadeler yer alıyor:

“Eş zamanlı olarak küresel ilişkilerin önemli maddelerinden birine dönüşen İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili olarak da müzakere zemininin önemini kaybetmesi; küresel ve bölgesel dinamiklerin örtüşmesine, daha net bir ifadeyle ABD ve İsrail’in İran’a karşı askerî saldırı konusunda aynı noktaya gelmesine neden olmuştur. Dolayısıyla İran’ın, nüanslara dikkat etmeyerek nükleer programının yarattığı tehdit konusunda İsrail ve ABD yönetimlerini aynı noktada birleştirmesinin kendisi açısından son derece acı sonuçları olmuştur.”

Raporda, İsrail'in de resmi olarak beyan etmediği nükleer silahlara sahip olduğu ve savaştaki esas derdinin bölgede hakimiyetini artırması olduğu es geçiliyor. Ayrıca, İran'ın uranyum zenginleştirme sürecinde nükleer silah geliştirdiğine dair bir verinin hala bulunmadığını hatırlatmak gerek.

İkinci 'ders': 'İsrail'i kızdırmayalım, yalnız kalmayalım, NATO'yla ilişkileri onarmaya devam edelim'

Raporun "dersler" bölümünde, ayrıca "İsrail tehlikesine karşı yalnız kalmamanın önemine" değiniliyor. Çözüm olarak ise NATO'yla geleneksel ittifakın devamına işaret ediliyor.

Bununla ilgili raporda şunlar kaydediliyor:

"Uluslararası düzlemde devletler arası güç kullanımının ve sivil kayıpların normalleştiği bir ortamda, geleneksel ittifaklar kesin ve tam bir koruma sağlamasa da İran örneği, tarafsız kalmaya çalışan ülkelerin bir anlamıyla 'sahipsiz' kaldığını ve daha kolay hedef alındığını göstermektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin, Suriye iç savaşıyla eş zamanlı olarak yıpranan geleneksel ittifak ilişkilerini onarmaya yönelik son dönemde attığı adımlar daha da anlam kazanmaktadır. Türkiye’nin son yıllarda ABD ile ilişkilerini iyileştirmesi, NATO ile ilişkilere de yansımıştır ve bu sürecin sürdürülmesinde fayda mülahaza edilmektedir."

Yani raporda bir bakıma, "İsrail bize tehdit olmasın diye İsrail'in safında yer almalıyız" mesajı veriliyor.

Üçüncü 'ders': 'ABD ve İsrail kadar biz de tetikte olmalıyız'

Raporun savaştan çıkardığı ikinci 'ders' ise, savaşın ardından Türkiye'nin önceliğinin 'İran tehdidi' olması gerektiği.

Raporda, "Türkiye bu aşamada İran’ın nükleer faaliyetlerinden, geniş füze ve SİHA envanterinden ve bölgesel milis şebekesinden en az İsrail ve ABD kadar tehdit hissetmektedir. Ancak Türkiye ve İran arasında olası bir gerginlik oluşması hâlinde, Tahran’ın yeteneklerini Ankara aleyhine seferber etmeyeceğinin garantisi yoktur" ifadeleri yer aldı.

"Irak eksenli" krizlerde sorunların İran destekli milisler kaynaklı olduğu ima edilen raporda, "Bu gruplar zaman zaman Irak’taki Türk üslerine yönelik taciz saldırılarında bulunmuştur. Dolayısıyla İran’ın bölgedeki devlet dışı silahlı aktörler üzerindeki etkisinin kısıtlanacağı ancak iç istikrarını koruyacağı ve son yıllarda iyice yıpranmış olan ekonomisini raya koyabileceği bir anlaşma; Ankara açısından en olumlu senaryo olarak değerlendirilebilir" denildi.

İran'ın bölgesel konumunun gözden geçirmesinin olumlandığı raporda, "iyi örnek model" olarak, ABD işgali sonrası Irak, cihatçıların yönetime geldiği Suriye ve İsrail'le ilişkilerini derinleştiren Azerbaycan örnek gösterildi.

İran destekli milislerin Irak'taki olası faaliyetlerinin bir karışıklık yaratabileceği savunulan raporda, "İran yanlısı milis grupların ülkedeki ABD üslerine yönelik saldırıları ise Irak içinde yapısal değişikliklerin kapısını açabilir. Türkiye, Kalkınma Yolu gibi uzun vadeli stratejik projelerde ortağı olan Irak’ın bu gerginlikten en az şekilde etkilenmesi için hem Bağdat hem de Erbil ile irtibatını sıkılaştırmalı, Irak’ın bir çatışma alanına dönmemesi için gerekli desteği vermelidir" denildi.



Yeni yorum ekle