Denetim Kılıfı Altında İran’a Yönelik Ajanlık Faaliyetleri Ortaya Çıktı
İSNA haber platformu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) İran’a yönelik casusluk faaliyetlerini ve bu uluslararası kuruluşun ABD ile İsrail rejimiyle olan iş birliğini detaylı bir şekilde mercek altına aldı.
Welayet News - İSNA’nın haberine göre, UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi’nin İran karşıtı taraflı raporunun yayımlanmasının ardından bu raporun İsrail ve ABD tarafından İran’a yönelik saldırıların gerekçesi olarak kullanılması, ajansın İran'a yönelik olası casusluk faaliyetleriyle ilgili medyada artan ifşaatları beraberinde getirdi.
Bu bağlamda haber-analiz sitesi Cradle, araştırma dosyasında şu ifadelere yer verdi: “İsrail, 13 Haziran’da İran’a karşı yasa dışı ve saldırgan savaşını başlattığından beri, Palantir adlı gizemli bir casusluk-teknoloji şirketi tarafından geliştirilen MOSAIC adlı yazılımın rolü hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Bu yazılım, UAEA’nın denetim ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na uyumu izleme misyonlarında derinlemesine kullanılmıştır.”
Cradle, “MOSAIC, on yıldır bu görevde merkezi bir rol üstlenmiş ve ABD’nin eski Başkanı Barack Obama döneminde nükleer anlaşma (JCPOA) kapsamında sessizce bu sürece entegre edilmiştir.” ifadelerini kullandı.
Haberde, UAEA denetçilerinin İran'ın nükleer tesislerine sınırsız erişim hakkı elde ettiği, böylece sensör verileri, tesis belgeleri ve gözetim görüntüleri gibi büyük miktarda verinin MOSAIC sistemine aktarıldığı belirtiliyor.
Cradle, yazılımın rolünün Bloomberg’in Mayıs 2018’deki ifşasına kadar gizli kaldığını ve bu tarihin ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan tek taraflı çekilmesinden sadece günler öncesine denk geldiğini aktarıyor.
Anlaşmanın bozulmasına rağmen MOSAIC ile İran’ın nükleer programına yönelik gözetimin devam ettiğine dikkat çeken haber sitesi, Bloomberg’in, Palantir teknolojisinin dünya genelinden 400 milyon dijital nesne (sosyal medya akışları ve uydu fotoğrafları dahil) üzerinden bilgi topladığını yazdığını belirtiyor. Bu durum, UAEA’nın denetim ile istihbarat toplama arasındaki çizgiyi aşmış olabileceği endişelerini doğurdu.
Bloomberg’in haberinde, İran’ın defalarca MOSAIC'in İsrail’e İranlı bilim insanlarını hedef almak için istihbarat sağladığı yönündeki endişesine de yer veriliyor.
Ajans belgelerine göre, MOSAIC platformu 50 milyon dolarlık yeni analiz merkezinin temelini oluşturuyor ve gizli veritabanlarını haritalar aracılığıyla kişilerin, yerlerin ve materyallerin bağlantılarını görselleştirerek denetçilerin analiz yapmasına olanak tanıyor.
Bir İngiliz doğrulama danışmanına göre, yanlış ya da önyargılı veriler sisteme tanıtıldığında hatalı sonuçlar alınabiliyor ve bu, ciddi güvenlik sorunları doğurabiliyor.
Cradle, İran’ın temel kaygısının, MOSAIC yazılımının Palantir’in “önleyici polislik” sistemlerinden etkilenmesi olduğunu belirtiyor. MIT Teknoloji Dergisi'nden aktarılan bir raporda, bu tür öngörücü teknolojilerin şeffaf olmaması ve eğitici verilerdeki önyargılar nedeniyle, güvenlik amaçlı kullanıma uygun olmadığı ve hatta tamamen kaldırılması gerektiği vurgulanıyor.
Ayrıca, Mossad tarafından çalınan İran nükleer arşivi gibi tartışmalı belgelerin, şüpheli denetimlerin gerekçesi olarak kullanılmış olabileceği kaydediliyor. Bloomberg, 2015 anlaşmasını hazırlayan bir müzakerecinin, yapılandırılmamış ve “kirli” verilerin birçok gereksiz denetime neden olabileceği yönündeki kaygılarını aktarıyor.
Palantir yazılımı sayesinde ajansın, “plansız denetimler planlaması ve gerekçelendirmesi” kolaylaşmış; ABD ve İsrail’in denetimleri durdurmasına kadar en az 60 bu tür denetim gerçekleştirilmiş.
UAEA'nın 31 Mayıs tarihli raporunda İran’ın hâlâ nükleer silah geliştirdiği iddia edildi. Her ne kadar yeni bir kanıt sunulmasa da, rapordaki şüpheli suçlamalar İran'ın geçmişte, 2000’li yılların başlarında bazı tesislerde bildirilmeyen nükleer materyaller bulundurduğu iddiasına dayandırıldı. Bu rapor, BM Yönetim Kurulu'nun 12 Haziran’da İran’ı nükleer taahhütleri ihlal etmekle suçlamasına ve İsrail’in ertesi günkü yasa dışı saldırısını meşrulaştırmasına zemin hazırladı.
Tahran’ın UAEA ile iş birliğini askıya alma kararı ise Cradle’a göre diğer denetime tabi ülkeler için de örnek teşkil edebilir. MOSAIC yazılımının ajansın günlük faaliyetlerine tamamen entegre olması, herhangi bir ülkenin sahte kanıtlarla nükleer suçlamalara maruz kalmasına yol açabilir. 2017 yılına ait bir belgeye göre, MOSAIC en az 20 farklı yazılım projesini içeren devasa bir sistem olarak tasarlanmıştır.
Ajans yetkililerine göre, bu sistem sayesinde saha verileri otomatik toplanabiliyor ve hemen analiz edilebiliyor. Platform, iç verilerle açık kaynak verileri (örneğin hava görüntüleri) çapraz analiz edebiliyor. Böylece ajans, çok sayıda veriyi birleştirerek kapsamlı analiz yapma imkânı elde ediyor.
ABD Kongresi'nin Araştırma Servisi’nden alınan bilgilere göre, MOSAIC yalnızca UAEA’nın resmi bütçesinden değil, ABD tarafından sağlanan yıllık 100 milyon dolarlık düzenli yardım ve 90 milyon doları aşan ek katkılarla da finanse edilmiştir. Bu da yazılımın fiilen Washington tarafından fonlandığını gösteriyor.
MOSAIC’in JCPOA’dan yalnızca iki ay önce devreye alınmış olması da sistemin özellikle İran’a odaklı geliştirildiği izlenimini veriyor.
İsrail’in İran’a karşı başlattığı savaşta, nükleer bilim insanlarının ve Devrim Muhafızları komutanlarının hedef alınması, 2015 nükleer anlaşmasının aslında geniş ölçekli bir istihbarat operasyonu olup olmadığını gündeme getiriyor.
Cradle yazısını şu cümlelerle sonlandırıyor: “Bugün, UAEA ile hâlâ iş birliği içinde olan her ülke, artık denetlenmediğini, aksine bir savaş planlamasının parçası hâline geldiğini ciddi şekilde değerlendirmelidir.”
Yeni yorum ekle