NATO ve Türkiye Üniversiteleri I: İstanbul Üniversitesi’nde NATO Projeleri
NATO sadece askeri üsleriyle, değil, aynı zamanda ideolojisiyle, propagandasıyla, ‘kamu diplomasisi’ adını verdiği halkla ilişkiler faaliyetleriyle ve bilim politikalarındaki yönlendiriciliğiyle de ülkemizi işgal ediyor.
Welayet News - İki bölümden oluşan bu yazı dizisinde Türkiye’nin "prestijli" üniversitelerinde bilim adına NATO için yapılan halkla ilişkiler faaliyetleri kapsamındaki sosyal projelerden mühendislik alanındaki teknik çalışmalara kadar bir dizi konuyu ele alacağız.
Sunacağımız tablonun akademideki NATO’culuğun genel hatlarını önemli ölçüde çizeceğini düşünüyoruz, yine de birçok konu ele alınıp incelenmeyi ve teşhir edilmeyi bekliyor. Bu ilk yazımızın konusu NATO’nun son yıllarda İstanbul Üniversitesi’ne verdiği halkla ilişkiler odaklı ve üniversite gençliğine hitap etmeye çalışan projeleri olacak.
Başlarken...
Başlarken yazımızın esas konusu olmayan fakat önem arz eden bazı hatırlatmalar yapalım:
- NATO, başta ABD olmak üzere emperyalist bloğun sermaye sınıfının ve onların ortaklarının ekonomik çıkarlarını kollamak için kurulmuş, temel ideolojilerinden biri antikomünizm olan, askeri ve siyasi bir örgüttür. IMF ve Dünya Bankası’ndan farkı silahlı olmasıdır.
- NATO ve ABD Türkiye’nin değil, Türkiye NATO’nun ve ABD’nin güvenliğini sağlamaktadır. NATO üslerindeki silahlar, bir gün yabancı ve yerli sermaye sınıfının kendisine taktığı zincirleri koparıp atmasından korkulan emekçi halkımıza doğrultulmuş durumdadır.
- NATO üyeliği kader değildir, Amerikancı AKP’lilerin ve İslamcıların iddialarının aksine ‘Allah’ın kelamı’ değildir, gaipten gelen sesler Türkiye burjuvazisine aittir. NATO üyeliği Amerikancı CHP’lilerin iddialarının aksine ne bir ‘medeniyet’ projesidir, ne de ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyen Mustafa Kemal’in dış politikasıdır.
- NATO’ya üyelik geriye döndürülebilir bir süreçtir. Türkiye’nin üyeliği nasıl bir tarihsel vaka ise Türkiye’nin üyelikten çıkışı da ilerde yine tarihsel bir vaka olarak anılacaktır.
NATO’yla ilgili Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM) Eylül 2024’te hazırladığı broşür ‘NATO nedir?’, ‘Türkiye neden NATO’dan çıkmalıdır?’ sorularının cevaplarını ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. Broşüre bu bağlantıdan ulaşmak mümkün.
THTM'nin öncülüğünde hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde aydın ve sanatçıların imzasına açılan dilekçede de TBMM Başkanlığı'na hitaben "Ülkemizin NATO üyeliğine derhal son verilmesini, alt anlaşmaların, diğer üye devletlerle yapılan ikili anlaşmaların ve ilgili protokollerin yürürlükten kaldırılmasını TBMM’den talep ediyoruz" denilmişti.
İdeolojik hegemonya ve propagandanın en az askeri güç kadar önemli olduğunun farkında olan NATO’nun 1949’da kuruluşundan bir sene sonra NATO Bilgi Servisi Ağustos 1950’de devreye girer. Sovyetler Birliği’nin ilk yapay uydu Sputnik 1’i Kasım 1957’de Dünya’nın yörüngesine göndermesi, NATO’nun bilim alanına da kurumsal olarak müdahale etmesinde etkili olur ve bu senenin sonunda NATO Bilim Programı1, ertesi yıl da NATO Bilim Komitesi kurulur. Soğuk savaşın bitmesinden yıllar sonra NATO’nun varoluş sebebiyle ilgili tartışmalar sürerken ABD’nin Irak’ı işgal ettiği 2003 yılında NATO’nun Bilgi ve Basın Bürosu ve ‘Barış için Bilim’ Programı birleştirilerek NATO Kamu Diplomasisi Bölümü kurulur. 2006 yılında NATO’nun ‘Barış ve Güvenlik için Bilim’ adıyla başka bir programı devreye girer.
NATO’nun 2022 sonrası İstanbul Üniversitesi projeleri
Rusya-Ukrayna savaşında 2022 Şubat’ında yeni bir aşamaya geçilmesinden yaklaşık bir sene sonra İstanbul Üniversitesi Mart 2023’te uluslararası proje ofisinin sitesinden şöyle bir duyuru yapıyor: ‘Üniversitemizin 2 Ayrı Proje Teklifi NATO Kamu Diplomasisi Biriminden Fonlanmaya Hak Kazandı!’.
Bilimsel çalışma ve büyük bir başarıymış gibi sunulan bu projelerden ilkini üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Özgün Erler Bayır’ın yürüteceği ve projenin adının ‘NATO'nun Karşılaştığı Zorluklara Karşı Birlik: Simülasyon Destekli Öğrenme’ olacağı belirtiliyor. Proje kapsamında ‘Türkiye’deki gençlerin simülasyon yoluyla NATO'yu ve karar alma süreçlerini daha iyi anlamaları, bu sayede Türkiye-NATO ilişkilerine ve diyaloğuna katkıda bulunulması’ hedefleniyormuş. Bayır, 2022 yılı içerisinde ise ‘NATO’yu gençleştir’ (YouthenNATO) başlıklı bir başka projeyi yönetmiş, bu projede Apak Kerem Altıntop ve Şeyma Altunkaya adlı iki akademisyen daha yer almış.
Yürütücülüğünü aynı fakültede öğretim üyesi olan Adviye Damla Ünlü Bektaş’ın yaptığı ‘NATO Barış ve Güvenlik: Gençlerle Etkileşim, Kadınları Destekleme, Barış ve Güvenlik Gündemi’ (NATOfPaS) başlıklı ikinci projede ise ‘NATO’nun temel değerleriyle birlikte Gençlik, Barış ve Güvenlik ve Kadın, Barış ve Güvenlik gündemlerinin teşvik edilmesi yönündeki NATO hedef ve politikalarının incelenmesinin’ amaçlandığı ve bu amaç doğrultusunda ‘Türkiye’nin farklı bölgelerinden 34 öğrencinin katılımıyla’ projeler gerçekleştirileceği belirtiliyor. Bu projede aynı fakülteden Nurcan Özgür Baklacıoğlu adlı bir başka akademisyen daha yer alıyor ve bu kapsamda Eylül 2023’te Edirne’de üniversite öğrencilerinin katılımıyla bir ‘NATO Yaz Okulu’ düzenlenmiş.
Bu projelere daha yakından ve tarihsel bir perspektifle bakalım.
‘Atlantik Paktı’na en ucuz askeri’ sağlayan Türkiye hâlâ NATO’yu gençleştiriyor!
Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinden bir sene sonra 1953’te ABD Dışişleri eski Bakanı Dulles, senatör Ellender’la olan tartışması sırasında Türk askerlerinin ‘maliyetinden’ bahseder ve senatöre şu soruyu sorar: ‘Askerler, Türkiye'de bazı müttefik tümenlerinin olması gerektiğini söylüyor…Bunu, silah altındaki askerlerin ilk yıl ayda 23 sent ve ikinci yıl 32 sent aldığı Türkiye'nin iş birliğiyle mi elde etmek istiyorsunuz, yoksa bir Amerikan tümeni alıp onu donatmak ve size 10 katına mal olacak şekilde Türkiye'ye göndermek mi istiyorsunuz?’
Anlaşılacağı üzere Dulles’ın tercihi on kat daha ‘pahalı’ olan ABD askerleri yerine Türk askerlerini ABD için operasyonlarında kullanmaktır, yani günümüzün plaza diliyle askerleri ‘outsource’ etmektir. Sürgündeki Nâzım Hikmet, gazetelerde okuduğu bu haber üzerine Temmuz 1953’te 23 Sentlik Askere Dair şiirini yazar. O zamandan bu yana ülkemizin gençleri ne yazık ki emperyalizm için genç ve ucuz işgücü, kolluk gücü olmaya devam etmektedir.
Tabii ki geleceğin ucuz işgücü olacak gençliği ideolojik olarak da donatmak gerekir ki aralarından sömürüye ve emperyalizme boyun eğmeyeni, yurtseveri, komünisti çıkmasın. Bunun araçları arasında devletin 1960’lardan beri antikomünist mücadele için mobilize ettiği ülkücülük ve siyasal İslam tek başına yetmez, liberalizm olmadan eksik kalır. İlk ikisinin görece daha az eğitimli ve/veya düşük gelirli olan kesimler üzerindeki etkisi şüphesiz kayda değerdir, fakat daha eğitimli (üniversiteli) ve/veya daha yüksek gelirli kesimler üzerinde liberalizmin daha ince ayarlar yapması mümkündür.
Öğretim üyesi Erler’in yürütücülüğünü yaptığı ‘NATO’yu gençleştir’ başlıklı projede Türkiye ve Avrupa’dan 30 üniversite öğrencisiyle Altınoluk’ta ‘NATO’nun ve Türkiye -NATO ilişkilerinin geleceği üzerine çalışmalar’ yapılmış. Projenin duyurusundaki havuzlu ‘resort hotel’ konsepti fazla söze gerek bırakmıyor, nasıl ki holding gibi işleyen tarikatlar ve cemaatler üniversite öğrencilerini ücretsiz yurtlarla, evlerle, burslarla ve diğer yöntemlerle çekiyorlarsa, NATO’cuların da benzer müşevvikleri var. 2023 yılında gerçekleştirilen yaz okulunun AB Proje Yönetimi adlı AB bağlantılı bir sitedeki duyurusunda da tüm masrafların karşılanacağının altı çiziliyor.
Öğretim üyesi Erler sosyal medya hesabında ‘YouthenNATO’ adını verdikleri aktivitede ‘NATO'ya sunulmak üzere katılımcılar tarafından Türkiye-NATO ilişkilerinin geleceğine ve NATO'da gençlik katılımına ilişkin çeşitli alt başlıklarda proje raporu’ yazıldığını belirtiyor. ‘Bu raporun ve proje sonuçlarının yanı sıra Türkiye-NATO ilişkilerinin tartışılacağı bir konferansı çok yakın bir tarihte İstanbul Üniversitesi'nde gerçekleştireceklerini’ söyleyen Erler’in bahsettiği konferans emekli büyükelçi ve Türkiye’nin eski NATO daimî temsilcisi olan Mehmet Fatih Ceylan’ın ve Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Mustafa Aydın’ın katılımıyla Aralık 2022’de gerçekleştirilmiş.
‘İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar’ Enstitüsü öğretim üyesi NATO Projesi’nde!
Tutarsızlıkların ve utanmazlıkların belli sınırları vardır diye düşünsek de AKP Türkiyesi’nde bu sınırların her geçen gün yeniden aşıldığına, yeni rekorlara şahit oluyoruz. NATO ve NATO destekli grupların Yugoslavya’da, Afganistan’dan, Libya’da, Suriye’de ve dünyanın diğer bölgelerinde insanlığa karşı işledikleri suçlar ortadayken, İstanbul Üniversitesi’nde 2021’de kurulan ‘Uluslararası Soykırım ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Enstitüsü’ adıyla kurulan bir akademik birimde öğretim üyesi olan Apak Kerem Altıntop adlı bir akademisyen yukarda bahsi geçen ‘NATO’yu gençleştir’ projesinin bir parçası olabiliyor. NATO ve ABD’nin sicili düşünüldüğünde çelişkinin bu kadarı sınırları zorluyor. Enstitünün kurulması ve işlevi ise ayrı bir inceleme konusu.
NATO’culuk bütün imkanlara rağmen tutunamıyor
Soğuk Savaş Dönemi’nden günümüze kadar siyasi iktidarların yapmış olduğu bütün Amerikancı ve anti-komünist propagandalara rağmen 2024 Türkiye’sinde NATO’culuğun meşruiyetinin hâlâ sorgulanabilir olduğunu aslında bu projelerin başlıklarından ve içeriklerinden de anlayabiliyoruz. ‘NATO’yu gençleştirme’ ihtiyacını, AKP döneminde zirveye ulaşan Amerikancılığın ve NATO’culuğun her şeye rağmen gençler ve kadınlar arasında yeterince tutunamadığına dair bir veri olarak okuyoruz. Yurtsever ve antiemperyalist mücadeleyi örmek için zeminin uygun olduğunu biliyoruz.
Çünkü tarihin bizim olduğumuz tarafında, kapitalizmin en güçlü ülkesinde doktora derecesi almış olmasına rağmen bir yurtsever, bir komünist olarak emperyalizme karşı Türk Barışseverler Cemiyeti’ni kuran, tarihsel Türkiye İşçi Partisi’nin önderlerinden Behice Boran ve daha nice isimler var. Diğer tarafta da eli kanlı NATO’nun halkla ilişkiler faaliyetlerinin Türkiye ayağı olarak fonlanan kariyerist akademik zevat… Onlar unutulacaklar, ama şimdi teşhir zamanı.
Devam edecek.
Add new comment