İşgal altındaki topraklarda gösterilerin yayılmasının perde arkası

Sa, 07/03/2023 - 20:30

Siyonist rejimin iç durumundaki çalkantı, özellikle Netanyahu'nun aşırı sağcı kabinesinin kurulmasıyla bu rejimin kurumlarında oluşan değişikliklerin ışığında dikkate alındığında, İsraillilerin yakın geleceği için, iç savaş da dahil birçok senaryo öngörülmektedir. 

Welayet News  - Geçtiğimiz günlerde işgal altındaki Filistin'de Siyonist rejimin Başbakanı Binyamin Netanyahu ve kabinesine karşı gösterilerin genişlemesi, bu gösterilerin nedeni ve doğası hakkında birçok soruyu gündeme getirdi. Ancak birçok gözlemci ve uzmanın gündeme getirdiği önemli soru şu: Bu gösteriler sadece Netanyahu'nun aşırı uçtaki kabinesinin Siyonist rejimin yargı sisteminde yaptığı birçok değişiklikten mi kaynaklanıyor, yoksa İsrail toplumu içinde bunlardan daha fazla kriz ve bölünme mi var?

İşgal altındaki topraklarda kabineye karşı gösteriler ve protesto hareketleri 10. haftasına girdi ve İbrani medyası, İsraillilerin bu gösterilerinin Netanyahu liderliğindeki yeni aşırı sağ kabine koalisyonunun onayladığı yargı değişikliği projesini protesto ettiğini bildirdi. Bu protestolara katılanların sayısı son günlerde ilk kez 300.000'i aştı ve bu da gösterilerin boyutlarını gösteriyor.

Ancak Netanyahu kabinesine bağlı güçlerin protestoları önemli ölçüde bastırması, işgal altındaki Filistin'de yeni ve köklü bir krize neden oldu. Bu, daha yolunda başındaki Netanyahu kabinesi için büyük bir zaaftır ve bu rejimin iç krizinin ve toplumsal çöküş halinin derinleşmesini ve Siyonistler arasındaki ihtilaf ve çatışmaların yoğunlaştığını göstermektedir. Öyle ki İsrail toplumundaki bölünme normal bir mesele haline geldi ve Siyonistlerin hiçbiri bunu inkar edemez.

Gösterilerin genişlemesi ve İsrail'in üst düzey güvenlik, askeri ve siyasi yetkililerinin bu rejimin iç durumunun ciddiyeti hakkında ciddi uyarılarda bulunması, Siyonist rejimin cumhurbaşkanı Isaac Herzog'u, İsraillileri bekleyen zor ve tehlikeli günler hakkında açıkça uyarmaya sevk etti. Onun dediğine göre, İsrail için en kötü günler olacak. 

Öte yandan Netanyahu kabinesine karşı düzenlenen gösterilere ilk kez katılan İsrail'in İç İstihbarat Servisi Şin-Bet’in (Şabak) eski Başkanı Yuval Diskin, önümüzdeki haftalarda İsrail iç savaşının çıkacağı uyarısında bulundu. Siyonist rejimin eski Savaş Bakanı Benny Gantz ise Knesset'te yaptığı konuşmada, İsrail'in iç savaşın eşiğinde olduğunu belirterek, “Peki ne zaman bunu durduracaksınız? Kanlar döküldüğünde mi? Yeni kabine bizi bir iç savaşa sürüklüyor” dedi.

Ancak mevcut aşamada işgal altındaki Filistin'de gösteriler başka bir yöne evrilmeye doğru gidiyor ve bu da krizin her geçen gün daha da derinleştiği anlamına geliyor. Peki, İsrail protestoları gerçekten Netanyahu kabinesinin yaptığı yargı değişikliklerinden mi kaynaklanıyor yoksa daha büyük bir kriz mi geliyor ve bu protestoların kökleri Siyonist toplumdaki mevcut bölünmelere mi uzanıyor? Ayrıca, bu tür protestoların meydana gelmesi İsrailliler arasındaki anlaşmazlıkları derinleştirerek nihayetinde bu rejimin toplumsal çöküşünü etkiler mi?

İsrail krizinin gerçekliği bir dizi ana başlıktan kaynaklanmaktadır. Bunlardan ilki, bu rejimin doğası hakkındaki ciddi anlaşmazlıklardır. Şöyle ki, radikal Haredilerin iddia ettiği gibi gerçekten İsrail'in sahte rejimi Tevrat'ta yazılanlara göre dini bir rejim midir yoksa Batılı Yahudilerin ve Aşkenazilerin iddia ettiği gibi laik bir demokrasi mi?

2018 yılından bu yana Siyonist rejimin siyasi krizi her zamankinden daha fazla kendini göstermiş ve kademeli olarak artarak bugün zirve noktasına ulaşmıştır. Burada İsraillileri hangi senaryoların beklediği sorusu gündeme geliyor.

Krizin devam etmesi, bir sonraki aşamada derinleşmesi ve şiddetlenmesi Siyonistlerin geleceği için öngörülebilecek en olası senaryodur; çünkü gelecekte bu krizin kontrol altına alınacağının hiçbir garantisi yok. Netanyahu'nun işgal altındaki Filistin'deki durumu kontrol altına almak için Amerikan hükümetine verdiği garantilere rağmen, Siyonist rejimin iç durumu tamamen farklı ve İsrail gerilimi sadece Filistinlilerle olan çatışmayla ilgili değildir.

Knesset seçimlerindeki yenilginin ardından, Netanyahu'ya muhalif olan muhalefet koalisyonu önlerinde sınırlı seçenekler gördü ve artık durum üzerinde kontrol sahibi olmadıklarını hissetti. Bu temelde bugün bir beka savaşı başlatmıştır ve bu koalisyonun üyelerinin İsraillileri gösterileri sürdürmeye ve sokaklara çıkmaya teşvik ederek Netanyahu kabinesine ve onun planlarına karşı çıkmaya karar verdiği oldukça açıktır.

İsrail'in aşırı sağcı muhalefet partileri, Netanyahu kabinesinin devam etmesinin, gelecekte bu kabinenin icraatlarının etkisiyle tüm İsrail kurumlarının kimliğinin değişeceği anlamına geldiğini düşünüyor ve bu sol partilerin kabul edemeyeceği bir şey. Buna dayanarak, İsrail sağcı kabinesi sadece yargıyı değil, tüm devlet kurumlarını tamamen kontrol etmeye kararlı. Sol partiler ayrıca Netanyahu ve bazı bakanlarının yargı sisteminde dramatik değişikliklerle birlikte yolsuzluk davalarında yargılanmaktan ve cezalandırılmaktan kaçmaya çalıştıklarına inanıyor.

Öte yandan, Siyonist rejimin kutuplaşmasıyla birlikte, bu rejim kulislerindeki birçok önde gelen İsrailli uzman ve yazar, sıklıkla İsrail'in karanlık geleceğinden ve yakında yıkılacağından bahsediyor. İsrailli düşünür Jakob Slavinsky, Yedioth Ahronoth gazetesinde bir makale yayınlayarak şunları yazdı: “İsrail'in kutuplaşma durumu, İsrail'in onlarca yıldır parçalanan toplumsal çöküşünün derinliğini açıkça kanıtlıyor. İsraillilerin anlaşmazlıkları, yıllardan beri var olan aynı bölünmeler ve nefrettir. Bu durumun bahaneleri ve nedenleri de geçmişte olduğu gibi aynıdır. İç savaş terimi bile aynı dönemde gündeme geldi ve sanki o dönemin üzerinden 40 yıl geçmemiş gibi birçok İsraillinin Yahudilerin sınır dışı edilmesinden, evlerinin yakılmasından ve İsrail’in üzerinde kulduğu umut ve hayallerin yok olmasından bahsettiğini görüyoruz.

İsrail 75. yılında imaj, egemenlik ve insan hakları için kader belirleyici bir mücadeleye girmiştir. Geçmişe dönersek, bazı İsrailli şahsiyetlerle yazarların İsrail'de (İşgal Altındaki Filistin) normal bir yaşam sürdürme olasılığından şüphe duyduklarını görürüz. Çünkü İsrail'in yakında yok olacağı ve kaybedeceği düşüncesi birçok İsraillinin bahsettiği bir şeydir. Bu yıkım ister yargı değişikliği bahanesiyle olsun, ister Corona'nın yayılması veya önemli siyasi ve askeri kararlar bahanesi ile olsun. Dünyanın bu bölgesinde yaşadığımız sürece anlaşmazlıklar İsrailliler için bir deprem gibidir.

Yahudileri bir araya getirirseniz onların göz ardı edilemeyecek bir sosyal felaketten bahsettiklerini göreceksiniz. Çünkü tarih, İsrail'in egemenliğini birkaç kez kaybettiğini, kendini yeniden inşa etmiş olsa da kendi toplumunda tutuşan ateşi söndürmediği sürece kaderinin yanmak olacağını kanıtlamıştır.”

Gözlemciler, ABD'nin desteğindeki Siyonist rejimin yüksek bir askeri güce sahip olmasına rağmen, anlaşmazlığın şiddetlenmesi ve İsrail toplumunun kutuplaşmasıyla kendini gösteren rejimin zayıf noktalarına kıyasla böyle bir gücün hiçbir değerinin olmadığı sonucuna varıyor. Buna ek olarak, siyasi istikrarsızlık, diktatörlük rejimi, aşırılık ve aşırı ırkçılık durumu ile aşırı sağcı bir kabinenin gölgesindeki parçalanmış bir iç yapı, İsrail'i benzeri görülmemiş bir iç çatışmaya doğru itiyor.

Sonuç itibariyle kesin görünen şu ki, işgal altındaki topraklarda yüz binlerce kişilik protesto krizi kesinlikle şiddetlenecektir ve İsrail arenasını her türlü senaryoya açan da budur. Fakat durumun kontrolden çıkma senaryosu, Siyonistler için tahmin edilebilecek en yakın ve en olası senaryodur ve bir sonraki senaryo, kaos, kapsamlı çatışma ve nihayetinde iç savaş olacaktır.

Çeviri: Mehmet Gönül

Welayet News 



Yeni yorum ekle