İmam Hamanei’nin beyanında Gadir-i Hum hadisesinin imamet boyutu

Cu, 30/07/2021 - 00:16

Gadir olayı Peygamber için bir halife tayininden ibaret değildi. Gadir’in iki boyutu var: Birincisi, halifenin tayin boyutudur.

Welayet News - Olayın diğer boyutu ise, bütün Müslümanların anladığı anlamda imamet meselesine dikkatleri çekmektir. İmamet, insanlara önderlik etmek, din ve dünya işlerinde topluma liderlik yapmak demektir. Bu, insanlık tarihi boyunca en temel meselelerden biri olmuştur. İmamet meselesi Müslümanların veya Şiilerin meselesi değildir. İmamet, bir kişinin, bir grubun bir toplumu yönetmesi, dünya ve din işlerinde onların hareket yönünü belirlemesi demektir. Bu, tüm insan topluluklarının ortak sorunudur.

İmamlar da iki tür olabilir: Birinci tür imamlar hakkında Allah Teala Kuran’da şöyle buyurmuştur:

 وَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَاِقَامَ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءَ الزَّكٰوةِۚ وَكَانُوا لَنَا عَابِد۪ينَۙ 

 “Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayırlı işleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.” (Enbiya/73)

Bu imamet türü, Allah’ın emriyle halkı hidayet eden, tehlikelerden, uçurumlardan ve kaygan zeminlerden geçiren, onları insanın dünyevi hayatının nihai maksadına –ki Allah bu hayatı, o gaye için insana vermiştir – ve muradına ulaştıran ve buna doğru hidayet eden imamet türüdür. Bu, imamların bir türüdür. Örneği de ilahi enbiyadır, Resul-i Ekrem’dir. İmam Bakır (a) Mina’da halkı topladı ve “İmam, Allah’ın Resulü’dür” buyurdu. İlk imam, Peygamber’in kendisidir. İlahi peygamberler, onların vasileri, insanların en seçkinleri bu birinci tür imamlar gurubunu oluştururlar. İşleri hidayet etmektir. Allah Teala tarafından hidayet edilirler ve onlar da bu hidayeti halka aktarırlar. Ve-evhayna ileyhim fi’el-lhayrati; işleri hayırlı işlerdir; ve ekame-ssalati; namazı ikama ederler; vekanu lena abidin; ve Allah’ın kuludurlar, Allah’ın kulu olan diğer bütün insanlar gibi.  Dünyevi izzetleri, onların benliğinde ve kalplerinde Allah’a kulluğa en ufak bir zarar vermez. Bu, imamların bir türüdür.

İkinci türe gelirsek, Kuran’da Firavun hakkında olan bir ayette şöyle buyruluyor:

وَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ

 “Onları, ateşe çağıran öderler kıldık.” (Kasas/41)

Firavun da imamdır. İlk ayette “imam” kelimesi hangi anlamda kullanılmışsa burada da “imam” kelimesi aynı anlamda kullanılmıştır; yani halkın dünyası, dini ve ahireti –cismi ve canı –onun gücünün kabzesinde bulunuyor ama halkı ateşe çağırırlar, helaka davet ederler.

Dünyanın en laik hükümetleri bile iddialarına rağmen, bilseler de bilmeseler de halkın dünya ve ahiretini eline almışlardır. Bugün dünyanın dört bir yanındaki genç insan ırkını ahlaksızlığa, bozgunculuğa ve yıkıma sürükleyen bu büyük kültür kurumları, ateşe çağıran imamlardır. Halkın dünyası da ahireti de cismi de canı da insanları kendi çıkarları, baskıcı rejimleri, çeşitli siyasi amaçları için arkasından sürükleyen bu güçlü kurumların elindedir.

Hıristiyanlıkta kilisenin ahiretle, hükümetin ise dünya ile ilgilendiğinin iddia edilmesi bir yanıltmacadır. İktidarın dine ve ahlaka yabancı kişilerin elinde olduğu bir yerde kilise de onların hizmetinde olur; maneviyat da onların otoritesinin kıskacında ezilir ve yok edilir. İnsanlar ruhen ve cismen onların güç faktörlerinin etkisi altındadır. Bu, insanlığın her zamanki sorunudur.

Bir toplum ya âdil imamın himayesindedir –ki Allah tarafındandır, hayıra ve hakka hidayet edendir – ya da hakka yabancı, hakikati bilmeyen ve çoğu zaman hakka karşı inatçı kesilen kimselerin emrindedir. Hak onların şahsi menfaatleriyle, maddi menfaatleriyle uzlaşmadığı için haka karşı inatçı olurlar. Dolayısıyla bu iki durumdan biri vardır; ikisinin dışında üçüncü bir durum olamaz.

İslam Medine'de hükümetin kurulmasıyla, nebevi ve medeni toplumun oluşumuyla İslam'ın sadece nasihat, tebliğ ve dil ile yapılan davetten ibaret olmadığını göstermiş ve kanıtlamıştır. İslam, ilahi ahkamın hakikatlerinin toplumda gerçekleşmesini ister; bu ise, ilahi gücü oluşturmadan mümkün değildir. Sonra, Resul-i Ekren (s.a.a) mübarek ömrünün sonunda, ilahi emirle, ilahi ilhamla, kendisinden sonraki kişiyi tayin etti. Elbette İslam tarihinin seyri farklı bir yol izledi. Peygamber'in istediği, İslam'ın istediği buydu. Bu tarihe geçen bir plan haline geldi. Peygamber'in düşüncesinin başarısız olduğu düşünülmemelidir; hayır, başarısız olmadı. Evet, o zaman diliminde gerçekleşmedi ama bu belirgin cizgi İslam toplumunda ve İslam tarihinde kaldı. Bugün İslam dünyasının bu köşesinde sonuçlarını görüyorsunuz ve Allah'ın lütfuyla, ilahi güçle bu model, bu net çizgi, İslam dünyasında giderek yaygınlaşacaktır. Gadir'in teması budur.

Dolayısıyla Gadir meselesi sadece Şiilerin meselesi değil, Müslümanların hatta tüm insanlığın meselesidir. Düşünenler bilirler ki bu net çizgi, tüm insanlara ait olan bir çizgidir; bunun dışında bir yol yoktur. Eğer beşeri toplumlarda güç şeytan sıfatlı kişilerin elinde olursa, dünya bugün modern dünyada tezahürlerini gördüğünüz yoldan gidecektir. Dünya ne kadar modern olursa, bu tür hükümetlerin tehlikesi o kadar büyük olur. Elbette dünya bilim ve bilgi açısından ne kadar ilerlerse, hidayet çizgisinin buruz etme olasılığı ve ihtimali de o kadar artar. Bilimin ilerlemesiyle bu hidayet çizgisinin geriye düşeceğini  hissetmiyoruz; aksine, ileriye gidecektir.

Çev: Mehmet Gönül - Welayetnews

 



Yeni yorum ekle