Şehit Fahrizade suikastı bölgede gerilim ve savaş çıkarma amacıyla yapılmış bir suikasttır

Pa, 29/11/2020 - 10:02

Muhsin Rızai, Al Alam sitesine verdiği özel mülakatta, “Nükleer bilim adamımızın şahadeti, Pompeo’nun yönlendirdiği Trump, Netanyahu ve Bin Selman kirli üçgeninin bölgede gerginlik ve savaş çıkarmadaki son çırpınışlarının göstergesidir” dedi.

Welayet News Cuma günü ikindi saatlerinde Tahran’ın doğusunda kalan Demavend şehrinin yakınındaki Abserd ilçesinde İran'ın nükleer bilim adamlarından bir tanesi daha suikaste uğradı ve şehit düştü. Siyonist medya organları olayı sevinçle karşılarken Netanyahu ikircikli bir tutum aldı. İranlı yetkililer de olaya Siyonist rejimin karıştığını gösteren güçlü kanıtların olduğunu vurguladı. İranlı nükleer bilim adamının şehadet haberi ve Netanyahu’nun Arabistan’a olası ziyareti hikayesinin yanı sıra, bir taraftan Trump’ın yüzyıl anlaşması çerçevesinde ve diğer taraftan İsrail’in İran’a olan düşmanlığı kalıbında analiz edilebilir türden olan konular da dahil olmak üzere hepsi bölgeyi yeni gelişmelerin beklediğini gösteriyor. İran Düzeninin Yararını Teşhis Konseyi Sekreteri Sayın Dr. Muhsin Rızai ile yaptığımız bu mülakat, Ortadoğu’nun bu günlerdeki gelişmeleri ve bölgenin geleceğine dair stratejik bir kavrayışın elde edilmesini amaçlıyor.

Trump, Netanyahu ve Bin Selman’dan oluşan şeytani ve kirli üçgenin son çırpınışları   

Al Alam: Şehit Fahrizade suikastine karışan amillerin amacına dair değerlendirmeniz nedir?

Rızai: Nükleer bilim adamımızın şahadeti, Pompeo’nun yönlendirdiği Trump, Netanyahu ve Bin Selman kirli üçgeninin bölgede gerginlik ve savaş çıkarmadaki son çırpınışlarının göstergesidir. Bu suikast, İslami İran'ın teknolojik ve bilimsel ilerlemelerini durdurmak ve bilim adamlarımızın kalbine korku salmak umuduyla yapılmıştır.

Netanyahu, Bin Selman ve Trump, her üçü de iç ulusal politikada uçurumun kenarında bulunuyor

Al Alam: Suudi Arabistan’ın Neom kentinde Siyonist rejimin üst düzey yetkilileri ile Al-i Suud arasındaki görüşmenin haberi geçen hafta medyada yayımlandı. Görüşmeye İsrail’in casus teşkilatı Mossad’ın başkanı Yossi Cohen ve Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Bin Selman’ın yanı sıra Netanyahu’nun da katıldığı bildirildi. Bu konuda düşünceniz nedir?

Rızai: Bu haberin, doğru ya da yanlış olmasına bakılmaksızın, Al-i Suud ve Siyonistlerin koordinasyonu ve planlamasıyla yayımlandığını düşünüyorum. Netanyahu, Bin Selman ve Trump kendi ülkelerinin iç ulusal politikasında kırılgan bir durumda olup uçurumun kenarında duruyorlar ve her üçü de siyasi manevralarla milletlerin bakışını asli konulardan fer’i konulara saptırmaya çalışıyor. Milletlerin gözünde asli konulardan biri, kendi kaderini belirleme hakkı ve referandumdur. Filistin meselesinde de bu Filistinlilerin hakkıdır ve bu hak İslam Cumhuriyeti’nin geliştirdiği planda ve İnkılap Lideri’nin vurgularında tekrarlanmıştır. Filistin halkının oylarına başvurmanın yerine geçerilmek istenecek her türlü siyasi-güvenlik anlaşması kalıcı değildir, gayri insanidir.

Al Alam: Al-i Suud ve Siyonistler arasındaki açık ittifak, İran’ın müttefiklerine ya da İran'ın komşu ülkelerdeki danışmanlarına darbe vurma amaçlı bir palanlamanın belirtisi olabilir mi?   

Rızai: Al-i Suud ve Siyonist rejim, en az son yarım yüzyıldır Ortadoğu'nun jeoekonomik haritasını Amerikan ve Avrupalı işletmelerin hizmetinde değiştirmenin ana araçlarından biri olmuştur. Her ikisi de Sadam’ı, savaşın alevlerinin ışığında gayri insani çıkarlarını tahkim etmek için İran'ı işgal etmeye teşvik etti. Riyad ve Tel Aviv arasındaki entegrasyonun ortaya çıkışı, bu halk karşıtı koalisyonun gücünü artırması bir yana, Allah izniyle, onun imkanlarını azaltacak, bölge milletleri arasında İslam Cumhuriyeti’nin popülaritesini arttıracak ve inşallah bu yolla İran İslam Cumhuriyeti’nin yumuşak gücüne güç katacaktır.

Al Alam: Riyad ve Tel Aviv arasındaki ilişkinin ortaya çıkması Tahran’daki politikacıları şaşırttı mı?

Rızai: Hayır, Tahran’da kimse Al-i Suud ve Siyonistler arasındaki ilişkinin açığa çıkmasıdan şaşırmadı ve şaşırmaz da. 1980’li yılların başlarında ve Saddam’ın İran’a dayattığı savaş yıllarında Devrim Muhafızları Ordu Komutanları ile bir toplantıda, Suudi rejimi ile Siyonist rejimin yakında yan yana geleceğini ve İran milletine karşı düşmanlıkta birleşeceklerini bölgenin jeopolitik ve jeoekonomik haritası üzerinden öngörmüştüm. Bu toplantıda farklı komutanlar vardı ve Şehit Bakıri bunu kendi hatıralarında aktarıyor. Şehit Hasan Bakıri’nin eserlerini yayma sitesine bakabilirsiniz.

Al Alam: Bu ilişkinin nedeni ya da sizin deyişinizle bu ilişkinin açığa çıkma nedeni nedir?

Rızai: Nedeni, Amerikan hegemonyasının Batı Asya’da gerilediğinin görülmesi sonrasında Amerika’ya bağımlı rejimlerin yaşadığı korkudur. Son aylarda Al-i Suud ve Siyonist rejim Amerika’nın bölgeden çıkmasından panikleyerek İran’a karşı düşmanlığını açığa vurmakla kalmadılar, hatta İran milletine karşı yeni bir komployu başlatmak istiyorlar.

Al Alam: Bu hususta İran’ın komşularına tavsiyesiniz ya da mesajınız nedir?

Rızai: Al-i Suud’a, bölgenin yer üstü yer altı kaynakları ve insani sermayeleri tüm bölge sakinlerinin yararına harcanması için, bölgenin kalıcı güvenliği, huzuru ve barışı bölge milletleri ve devletlerince üretilmesi için, iç gücün kaynaklarına yaslanmasını yani ülkelerindeki halkın ve genel olarak bölge Müslümanlarının talebini esas almasını tavsiye ediyoruz.

Milli ekonomi ve diplomasi birbirinden ayrı değildir

Al Alam: Sizce, İran İslam Cumhuriyeti bu konuda ne tür önlemler alacak?

Rızai: Bölgenin jeoekonomisine ilişkin yeni bir kavrayışa ihtiyacımız var, ki burada İran'ın komşuluk ekonomisine veya İran ekonomisi ile bölgesel diplomasi arasındaki bağlantıya işaret edebilirim. Milli ekonomi ve diplomasi birbirinden ayrı değildir. Eğer ekonomi bakanımızın temel kaygıları ile dışişleri bakanımızın temel kaygıları iki farklı şey olursa başarılı olmayız.

Bu yüzden, hükümet, bölgede devam eden hareketlilikleri resetleme ve siyasi teyakkuzu arttırmaya ilaveten, milli ekonomiyi güçlendirecek ve İran’ın tüm komşuları ile ekonomik bağları artıracak kapsamlı bir plana sahip olmalı ve verimliliğini, kabiliyetini güçlendirerek ve halkın memnuniyetini artırarak, bölgenin özgür milletlerinin hayrını istemeyenlerin her türlü komplo düşüncesini akıllarından çıkarmasıyla sonuçlanacak bir girişimde bulunmalıdır, diye düşünüyorum.

Riyad ve Tel Aviv ilişkilerindeki normalleşme uzun bir süre önce gerçekleşmişti; şimdi ise sadece dişlerin çürüklüğü ortaya çıkmıştır

Al Alam: Acaba bu ziyaret ya da sizin tabirinizle ziyaret haberinin yayınlanması, Riyad ve Tel Aviv ilişkilerinin normalleşmesinin başlangıcı mı olacak?

Rızai: Riyad ve Tel Aviv ilişkileri daha önceden normalleşmişti. Şu anda sadece dişlerin çürüklüğü açığa çıkmıştır. Dişlerin bu çürüklüğünün açığa çıkması, Filistin halkını kendi hakkından el çekmesine ikna eder mi? İslam Cumhuriyeti’nin ilkeli politikası, komşu milletlerle dost olmak ve bölge milletlerinin eliyle bölgede güvenliğin üretilmesi ve kalıcı barışın sağlanması için çabalamaktır. Filistin konusunda da, İslam İnkılabı Rehberi’nin defalarca ilan ettiği İslam Cumhuriyeti’nin politikası açıktır ve o da Filistin halkının oylarına başvurmak ve kendi kaderini belirleme hakkına saygı durmaktır.   

Welayet News 

 

 

Tags: 


Yeni yorum ekle