Azerbaycan ve Türkiye’nin Karabağ’daki gerçek hedefi

Pa, 04/10/2020 - 11:38

Sahadaki kanıtlar ve büyük güçlerle irtibatlı bölgesel faktörler, geniş kapsamlı bir savaşı yönetmenin Bakü ve Ankara’nın hedefi olmadığını ve Aliyev ile Erdoğan’ın Karabağ’ı özgürleştirmekten daha az bir şey istediğini gösteriyor.

Welayet News - Son günlerde Azerbaycan ve Ermenistan arasında savaş ateşi öyle bir şekilde alevlendi ki, Bakü yetkilileri uzun bir süreden önce böyle bir olayı gözlemliyormuş gibiydiler, hatta bu olayı olumlu karşıladılar! Zira şu ana kadar, sahadaki sonuçlar Azerbaycan’ın aleyhine değildi ve şimdi Aliyev, Dağlık Karabağ sahasında yirmi yıl önce babası merhum Haydar Aliyev’in pozisyonunu aşan bir nokta duruyor.

Hamasi bir literatürle savaşı karşılamaya giden sadece Azerbaycan değildir. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin az ötedeki ırkdaşları veya soydaşları olan Türkiye’nin türkleri de Dağlık Karabağ savaşıyla ilgili haberleri, söylentileri heyecanla izliyorlar.

Türk yetkililerin ve politikacıların Ermenistan ve Karabağ hakkındaki görüşlerine ilişkin pozisyon, konuşma, tweet ve haberlerin sayısının Azerbaycan yetkililerininkinden çok daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Böyle bir gelişmenin neden yaşandığını söylemeye gerek yok. Türkiye, Azerbaycan’la siyasi, ekonomik ve savunma ilişkilerini güçlendirip bölgenin coğrafyası güzel, doğalgaz satıcısı olan bu ülkesini istikrara kavuşturmayı amaçlamakta ve bu ilişkinden faydalanmaktadır. Aynı zamanda Azerbaycan’ı destekleyip Ermenistan’a ve hatta Fransa’ya da gözdağı vererek,  kendisini sadece Irak, Suriye, Doğu Akdeniz ve Afrika’nın bazı bölgelerinde değil, Orta Asya ve Kafkasya’da da söyleyecek sözü olan bir ülke boyunda göstermektedir.

İki önemli soru

Son günlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in yanı sıra, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da savaşı sonlandırmak için yegane şartlarının Dağlık Karabağ işgalinin sonlandırılması ve ermeni güçlerin sahadan çekilmesi olduğunu defalarca açıkladılar.

Burada iki soru öne çıkıyor:

1. Aliyev ile Erdoğan'ın açıkladığı hedef, açık ve ulaşılabilir bir askeri takvime ve operasyona dayanan gerçek bir hedef mi yoksa uzak bir rüya mı?

2. Türkiye ve Azerbaycan'ın adım adım ilerleyip yıllarca arzuladıkları durağa ulaşmaları karşısında başka ülkeler oturup sessiz mi kalacak?   

Sınırlı çatışmadan topyekün savaşa

Azerbaycan ve Ermenistan savaşıyla ilgili en ciddi konulardan biri, doğrulanmaya ve onaylanmaya son derece ihtiyaç duyan haber ve istatistiklerin yayınlanması ve bilgi kirliliğidir. Ermenistan, Türkiye’nin İdlip ve Suriye’nin diğer bölgelerindeki Suriyeli muhaliflerden bir grubu toplayıp Ermenilerle savaşmak için Bakü’ye gönderdiğini iddia ederken, Türkiye medyası da Suriye’de ve diğer bölgelerdeki PKK üyelerinden ve İzedi Kürtlerden oluşan belli grupların Azerilere karşı savaşmak için Ermenistan’a gittiğini öne sürdü.

Ancak mesele sadece dışa bağımlı teşeron güçlerden ibaret değildir. Yenilgiler ve fetihlerle ilgili de çelişkili rakam ve istatistikler oldukça fazladır. Buraya kadar denilebilir ki, hala da topyekün yıkıcı bir savaşa tanık değiliz ve her iki taraftan, mutlak zafere kadar savaşı sürdürme stratejisini seçtiğini gösterecek bir karine sahada görünmüyor. Ama her halükarda, Azeri güçlerin ilerlemeleri ve fetihleri Aliyev'in asli hamisi Türkiye’yi memnun edecek bir düzeye de ulaşmış durumda.

Net olarak görülen şey şu ki, çatışmalarda Türkiye’nin İHA’ları ve roketatarlarının önemli bir rolü olmuş ve sacede onlarca askeri personel taşıyıcı aracın imha edilmesinde değil, birkaç tankın imha edilmesinde de gücünü göstermiş ve psikolojik açıdan önemli ölçüde etkili olmuştur.

Ancak hala da Arayik Harutyunyan ve yoldaşlarının hassas karargahına yönelik bir saldırıdan haber yok. Irak Kürdistan hava sahasında, sadece Erbil ve Duhok sınırına yakın bir hava sahasında değil, Süleymani’nin Kanimasi ve Gevije parklarında ve sınırın derinliğinde bile PKK'nın ilk sıradaki komutanlarını İHA ile uzaktan hedef alıp ortadan kaldıran Türkiye, sözde Dağlık Karabağ hükümetinin liderlerini ortadan kaldırmak için neden tereddüt ediyor? Şu anki duruma dayanarak, büyük güçlerle ilintili bölgesel faktörlerle sahadaki kanıtların, kapsamlı bir savaşın Bakü ve Ankara’nın hefi olmadığını ve Aliyev ile Erdoğan'ın istediği şeyin Dağlık Karabağ’ı özgürleştimekten daha küçük bir şey olduğunu gösterdiğini söylemek gerekir.  Daha açık bir ifadeyle, hem Rusya’nın olası tepkilerinden duyulan endişe var işin içinde hem de Amerika, Fransa ve Avrupa Birliği’ndeki ermeni lobisinin etkili gücünü sergileyerek Ankara ile Bakü’nün ciddi şekilde bir meydan okumayla karşıkarşıya gelmesiyle sonuçlanacak geniş bir dalga başlatması var işin içinde.

Dolayısıyla Aliyev ve Erdoğan’ın –açıklanan hamasi arzu ve hedeflerinin gerisinde- izleyebilidikleri şey, Dağlık Karabağ’ın birkaç stratejik bölgesini özgürleştirmek gibi gerçekçi bir hedefe ulaşmaktır. Bu süreç, ulaşılabilir ve gerçekçi olan şu iki önemli hedefe ulaşmayı amaç edinecektir:

a) Eğer bir müzakere olursa, yeni fetihlerle birlikte Azerbaycan'ın Ermenilere baskı yapmak için eli dolu olacaktır.

b) Eğer müzakere için bir zemin ve ortam oluşmazsa ve Rusya’nın ani ve hızlı müdahalesi veya Minsk grubunun açıklamasıyla her şey bir anda durup donarsa, hiçbir güç Aliyev’in emrindeki güçleri yeni bölgelerden çıkaramayacak ve bunun için bir saiki de olmayacaktır. Şüphesiz, böyle bir hedefe ulaşmak zor değildir ve bu senaryonun farazi kazanımı, büyük güçler açısından, Azerbaycan'a müdahale edip dizginlemelerini gerektirecek bir etkene dönüşmiyecektir. 

 

Çeviri: Mehmet Gönül

Welayet News 



Yeni yorum ekle