İran: ABD İle Hiçbir Müzakere Olmayacak

Sa, 17/12/2019 - 10:33

Olabilirler ama arabuluculuk türü önemlidir; Arabistan Yemen’de yatırım yaptı, silah satın almak için Amerikalılara para verdi ancak bir kazanım elde etmedi.

Welayet News - Arabistan da komşusuyla oturup konuşmak istiyor. Biz de olumlu karşılıyoruz. En baştan söyledik, İslam dünyasının bir hedefi vardır ve o da İslam dünyası ve Müslüman ülkelerin izzeti, azameti ve bağımsızlığının hergün daha ileri bir düzeye gelmesi, Müslüman halkların müreffeh ve güvende olması, yoksulluk ve karışıklık içinde olmamasıdır ki bütün bunların sebebi Amerika, İsrail ve gerici Arap liderleridir.

Irak’taki protestolar, kargaşa ve devlet kurumlarına yönelik saldırılar hakkında değerlendirmeniz nedir?

Amerikalılar, siyasi rejimlerini değiştirmek istedikleri ülkelerde kadife devrimlerin icra edilmesi ve Mısır örneğinde olduğu gibi sosyal medya üzerinden örgütlenerek siyasi grupların istenilen bazı siyasi gelişmelerle sonuçlanan ayaklanmalarının tecrübesinin ardından şimdi de kabul etmedikleri siyasi rejimleri devirme amacıyla protestoların yeni bir formunu geliştirme hazırlığı içindeler.

Bu yeni herektin birkaç özelliği bulunuyor: Birincisi, dağıtılmış, serpiştirilmiş bir liderliğe sahip, yani kimin yönlendirdiği, nereden yönlendirdiği söylenemez. İkincisi, protesto ile kaos ve kargaşa arasındaki sınırın netleşmesine, kimin protestocu ve kimin bozguncu olduğunun ortaya çıkmasına izin vermemek için ciddi şekilde çalışıyorlar. Dolaysıyla bunlar arasında bir fark konulmayınca pratikte iş zorlaşıyor. Üçüncüsü, daha önce bu kargaşaların şiddete kaymaması söz konusu idiyse, şimdi yeni kargaşalar şiddetle başlıyor, hükümet ve güvenlik merkezleri hedef alınıyor, siyasi rejim çatışmaya çekilerek ardından istediklerini rahatlıkla yapmak istiyorlar. Bu protesto ve kargaşalarda kullanılan araç ve teknikler öncekisinden tamamen farklıdır.

Nihai hedefleri istemedikleri siyasi rejimleri devirmektir. Kimlerin direniş eksenindeki siyasi rejimleri devirmek istediğine gelince, bununla ilgili İslam İnkılabı Rehberi’nin “Amerikan idesi ve Arap parası” şeklinde dile getirdiği bir tanımlaması var, yani bölgede güçlü ve bağımsız bir Irak kesinlikle Amerika’nın çıkarına değildir, İsrail’in de çıkarına değildir ve hatta Suudiler de buna razı olmayacaklardır. Şimdi böyle bağımsız bir devlet eğer bir şekilde onlarla uyum içinde olmazsa, onların çıkarlarıyla uyumlu değilse kendine güvenen ve ayakları üzerinde duran bağımsız bir mevcudiyeti kabul etmeleri çıkarlarını temin etmeyecektir ve bu yüzden böyle bir durumun şekillenmesini istemeyeceklerdir.

Irak’ın yanında genel olarak onlar için bölgede söz konusu olan direniş eksenidir. Onlara göre, esasen direniş ekseninde yer alan ülkelerde istikrar olmamalıdır, dolaysıyla bu ülkelerde kargaşa, bozgunculuk, nüfuz etme ve idari ortamı tıkama çabaları her zaman gündemde olacaktır.

Irak’ta halihazırda varolan mesele şu; Arabistan, İsrail ve Amerikalılar, kalkına hizmet edecek bir hükümetin şekillenmesine izin vermek istemiyorlar. Burada kullandıkları araç nedir? Baas partisinin kalıntıları, geride kalmış Daişçiler ve halkın varolan yolsuzluk ve hizmet yetersizliğinden duyduğu genel rahatsızlık konusudur. Sonuçta Irak halihazırda günde 4 milyon petrol varili ihraç ediyor ve haliyle bunun halkın yaşamına yansıması gerekiyor ki yansımıyor ve yansınmayınca da halk itiraz ediyor. Halkın bu menuniyetsizliği ortamında rejimleri değiştirmek için öngördükleri teçhizat, araç ve tekniklerden yararlanarak kendi lehine rahatlıkla kullanabiliyorlar.

Bugün de Irak halkı ve siyasi liderleri uyanık olmalı ve bozguncuların protestocuların saflarına girip sonra da itiraz eden halkın istemdiği bir girişimde bulunmalarına müsaade etmemelidir. Protestocular yakıp yıkmanın peşinde olamazlar, zira yakıp yıkmakla değil, demokrasi yoluyla taleplerine ulaşabilirler. Ayrıca Irak’ta bir merceiyet faktörü de var ve bütün gövdesiyle milletin ve milli çıkarların tarafında yer alıyor ve genel çıkarları temsil ediyor.

Dolaysıyla varolan şey, Amerikalılarla İsraillilerin ve Arap ülkelerinin son günlerde şekillendirmekte oldukları bir süreçtir daha önceki renkli ve kadife devrimlerin bir benzerini icat etmek için. Tabi bu kez kaos ve kargaşayı da ekleyerek.

Bölge milletleri İran milletinin kargaşaları kontrol etme başarısından ne tür dersler çıkarabilir?

İnkılap ve halkımız kaosları, istikrarsızlık ve karışıklıkları yönetme konusunda son yüz yılda en deneyimli bir halktır. Ülkede yaşanan siyasi ve güvenlik krizleri halkın ciddi müdahalesiyle bertaraf edilip defedilmiştir. Irak halkı da bizim komşumuzdur ve bu tür durumlara nasıl yaklaşılacağını, şartların nasıl normal duruma geri çevrileceğini görüyorlar doğal olarak.

Sizce Lübnan’daki ekonomik protestoların amacı nedir?

Irak’ta protetolar şiddete kaydığı için Lübnan’dakinden biraz farklı olabilir ama genel hedef aynıdır. Bana göre, Lübnan’da Hizbullah’ın askeri gücü ve toplumsal tabanı ortadan kaldrılmak isteniyor. ‘Lübnan’da düzensizlik varsa, bir hükümet kurulamıyorsa Hizbullah izin vermediği içindir’ fikrini ilka etmeye açılışıyorlar. Amaçları Hizbullah’ın bu ülkedeki gücünü bitirmektir.

Suriye’nin kuzey doğusuyla ilgili olarak, Türkiye’nin bu bölgeden geri çekilmek için bir süre belirlememesi ve Amerika’nın bu ülkenin petrol kuyularını denetiminde tutması karşısında nasıl bir yol izlenmeli?

Kuzey Suriye’de yaşanan, bence bir Amerikan-Türk anlaşmasıdır. Orada bir nevi iş bölüşümü yapılmıştır. Amerika o bölgede bir üssünün olmasını ve nihayeten o üs üzerinden sürekli İsrail’in güvenliğini temin etmeyi ve Suriye’de direniş eksenini yeniden takviye edebilecek bir durumun hakim olmasının önüne almayı istiyor. Türkler Suriye Kürtlerinin Türkiye Kürtleriyle bağlantı  kurma ihtimalinin Türkiye için bir tehdit oluşturabileceğini öne sürüyorlar. Bu nedenle Türkiye daha en baştan Suriye’nin kuzeyinde kendisine karşı bir girişimin olmaması konusunda emin olmak için o bölgede uçuşa yasak bir bölge istiyordu. Şu anda da Türkiye o bölgede demokrafik yapıyı değiştirip Kürtlerden arındırmak ve kendi güvenliğini temin etmek istiyor. Biz bu meseleyi bir tür tecavüz ve o bölge halkının hukukunun kısıtlanması olarak görmekte ve bu girişimi Türkiye için kendisiyle birlikte bir güvenlik getirmeyeceği gibi güvensizlik kaynağı olmaya neden olabilecek yanlış bir adım olarak bulmaktayız. O yüzden Suriye devleti de bu işgalcilikle mücadele edecektir ve bu Suriye’nin hakkıdır. Elbette Suriye halkı, hatta işgal bölgelerinde bulunan Kürtler de bu duruma boyun eğmeyecektir.

Bundan bir süre önce İran bir Amerikalı casusu serbest bıraktı ve Amerika da buna karşılık olarak rehin tuttuğu İranlı akademisyeni serbet bıraktı. Ardından iki taraf arasında bir dizi görüşmelerin gerçekleştiğini açıkladı. Böyle bir şey gerçekleşti mi?

Amerikalılarla bir görüşme veya tartışmamız yok ve gümdemizde de böyle bir şey yoktur, zira biz ne Tramp’a güveniyoruz ne de halihazırda Amerika’yı yöneten siyasi mekanizmaya. Dolasıyla gündemimizde böyle bir şey olamaz. Amerika’nın bu yönetimiyle müzakere yapmayacağız denildi. Mahkumların değiş tokuş konusu da her zaman olan cari konulardır. Bizden bazı kişileri tutukladılar. Onlardan da bazı kişiler bizde tutuklu olabilir. Bu kişiler ya değiş tokuş oldular ya oluyorlar veya gelecekte de bu mahkum mübadelesi yaşanabilir. Ancak bu, Amerika’yla müzakere konusuna geçeceğiz anlamına gelmez. Onun için Amerikalıların göz önünde tuttuğu ve dile getirdiği şey olmayacaktır.

Cumhurbaşkanı Sayın Ruhani’nin Japonya ziyareti ne tür bir başlıkla gerçekleşti? Bazı görüşmelere zemin hazırlar mı?

Hayır, bunun hiçbir nedeni yok. Bölgeye ve ülkemize hakim olan şartlar diplomasi alanında olabildiğince hareketli ve aktif olmamızı icap ediyor ve bize karşı uygulanan yaptırımları zayıflatmak için bir takım taktiklerin peşindeyiz kuşkusuz.

İran iki ay sonra İslam İnkılabı’nın kırkıncı yıldönümünü kutlayacak. Bu 40 yılda ne tür sorunlar karşınıza çıktı?

Bu kırk yılı aşan sürede çok değerli tecrübeler edindik, kabiliyetlerimizi geliştirdik, büyük bir sermaye olarak genç bir nesil var, olağanüstü bir küresel konuma sahibiz, etki alanımız ideal ve belirleyicidir ve diğer bir deyişle, geçen kırk yıl içinde çok ciddi bir sıçrama tahtası oluşturabildiğimizi söyleyebiliriz. Kısıtlamalar, yaptırımlar, savaş ve buna benzer bütün engellere rağmen şu anda elimizdekinin çok daha ileri düzeyinde olan bir vizyona, bir perspektife ümitvar olduk ve İslam İnkılabı Rehberi’nin ikinci adım bildirgesinde bu konuya değinilmiştir. Endüstriel, kültürel ve ekomomik kalkınma dahil olmak üzere çeşitli alanlarda attığımız adımları dikkate alarak, önümüzdeki ikinci kırk yıllık dönemi yeni İslam medeniyetinin gerçekleşmesinin dönemi olarak görüyoruz. Bütün fırsatlar elimizde ve bu fırsatlar karşında ciddi sorunlar da var ama bu sorunları yönetme kapasitesini kendimizde oluşturacağımıza inanıyoruz.

Welayet News 

Tags: 


Yeni yorum ekle