Hizbullah'ın Silahsızlandırılması; ABD Ve İsrail’in Çıkarları Doğrultusunda Bir Proje

Per, 21/08/2025 - 08:34

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın silahsızlandırılması projesini gündemine alırken, bu eylemin ABD ve Siyonist rejimin çıkarlarıyla tamamen uyumlu olduğu belirtiliyor.

Welayet News  - Siyonist rejim, Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadeti ve bölgedeki son gelişmelerin ardından, direnişin kalbine son darbeyi vurmak için en uygun fırsatın geldiğine inanıyor. Bu şartlar altında ABD’nin ve bazı Batılı hükümetlerin Lübnan hükümetine Hizbullah’ı silahsızlandırması için uyguladığı eşi benzeri görülmemiş baskı, iç siyasi bir mesele değil; İsrail’in lehine, bölgesel güvenliği yeniden dizayn etme senaryosunun bir parçasıdır. Görünürde “silahın sadece devletin elinde olması” ve “ekonomik yeniden yapılanma” sloganlarıyla sunulan bu proje, gerçekte Lübnan’ın ve tüm direniş ekseninin geleceğini ciddi bir tehdit ile karşı karşıya bırakabilir.

Hizbullah’ın silahsızlandırılması meselesi, Lübnan siyasetinde her birkaç yılda bir gündeme gelir. Ancak bugün, yoğun dış baskılar ve iç aktörlerin kışkırtılmasıyla kritik bir noktaya ulaşmıştır. ABD, özel temsilcisi Thomas Barrack’ı Beyrut’a göndererek, Lübnan hükümetine siyasi ve güvenlik şartlarını fiilen dikte etmektedir. Daha da şaşırtıcı olan, Joseph Aoun dahil Lübnan güç yapısının bir kısmının bu projeye destek vermesidir. Sanki Suriye’nin acı deneyimi, İsrail’in ardı ardına yaptığı saldırılar ve direniş cephesinin zayıflatılması sonrası yaşanan yıkımlar, Lübnan yöneticilerine hiçbir ders vermemiş gibi.

ABD ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda bir proje

Hizbullah’ın silahsızlandırılması planı, görünüşte “ulusal egemenlik” ve “silah tekeli” söylemleriyle gündeme getiriliyor. Oysa özünde, ABD’nin İsrail’in güvenliğini tamamen garanti altına alma stratejisinin uygulanmasından başka bir şey değildir. Lübnan ordusunun başlıca teçhizat ve bütçe sağlayıcısı olan Washington, Hizbullah’ı sahneden çıkardığında ülkenin savunma politikasını bütünüyle kontrol edebileceğini biliyor. Bunun sonucu, ABD ve İsrail politikalarına en ufak bir itiraz dahi edemeyecek, kukla bir Lübnan devleti ve ordusu olacaktır.

Lübnan’ın savunmasında Hizbullah’ın rolü

Hizbullah yalnızca İsrail saldırılarına karşı değil, IŞİD gibi iç ve bölgesel tehditlere karşı da belirleyici rol oynamıştır. Binlerce şehit ve büyük insani-maddi bedeller ödeyerek sadece Şiilerin değil, tüm Lübnan’ın onurunu ve şerefini korumuştur. Çoğu zaman devlet ve ordu işgal ve saldırıları sadece izlemekle yetinirken, direniş güçleri düşmanın ilerleyişini durduran ve güvenlik dengelerini değiştiren tek faktör olmuştur. Dolayısıyla Hizbullah’ın zayıflatılması, Lübnan’ı ABD’ye bağımlı, güçsüz ve İsrail karşısında savunmasız bir devlete dönüştürecektir.

Tehlikeli sonuçlar

Hizbullah’ın askeri gücünün ortadan kaldırılması, direniş ekseninin temel sütunlarından birinin yıkılması demektir. Bu sadece Lübnanlı Şiiler için değil, tüm bölge için tehlike arz eder. Çünkü siyonist rejim, adım adım direnişin diğer halkalarını da hedef alacaktır. Deneyimler göstermiştir ki, ABD ve İsrail karşısında geri adım atmak, tehditleri azaltmaz; tam tersine artırır.

Çıkış yolları: İç savaşa girmeden direniş

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani’nin Beyrut ziyareti, düşmanlara net bir mesaj vermiştir: İran hâlâ Hizbullah’ın ve Lübnan’ın istikrarının yanındadır.

Hizbullah biliyor ki herhangi bir iç çatışma, İsrail’in asıl istediği şeydir ve Lübnan’ın ulusal birliğini yok eder. Bu nedenle silahsızlandırma planına karşı mücadele, akıllıca ve sivil yöntemlerle yürütülmelidir:

1. Silahsızlandırma kararlarını fiilen görmezden gelmek ve Şii bölgelerinde sosyal, sağlık ve eğitim hizmetlerine odaklanmak. 2025’ten beri uygulanan bu strateji, halk desteğini artırmıştır.

2. ABD karşıtı Hristiyan ve Sünni gruplarla ittifaklar kurmak, böylece parlamento üzerinden silahsızlanma yasalarının önünü kesmek.

3. “Silahımızdan Vazgeçmeyeceğiz” medya kampanyası başlatmak, Lübnanlı ve Arap kamuoyuna direnişin rolünü hatırlatmak ve projenin bir ABD-İsrail komplosu olduğunu göstermek.

4. Parlamenter yolları kullanarak konuyu iç mesele çerçevesinde tutmak ve dış müdahaleyi engellemek.

5. Joseph Aoun’un, Hizbullah desteği olmadan Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşamayacağını bilmesi gerekir; bu nedenle Batı’nın baskılarına boyun eğmemelidir.

Sonuç

Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararı, sadece Lübnan’ın iç meselesi değildir; ABD ve İsrail’in bölgesel güvenliği kendi lehlerine yeniden tasarlama projesinin bir parçasıdır. Bu plan hayata geçerse, Lübnan’ı İsrail karşısında en büyük caydırıcı gücünden mahrum bırakacak ve düşmana tam bir hâkimiyetin yolunu açacaktır.

Direnişin silahı, Lübnan için tehdit değil; onurunun, bağımsızlığının ve güvenliğinin teminatıdır. Bu faktörü ortadan kaldıran her hükümet, er ya da geç pişman olacaktır. Çünkü direniş olmadan Lübnan, savunmasız ve bağımlı bir ülkeye dönüşecektir. Direniş ekseni bu tehdidi yalnızca Hizbullah’a yönelik bir saldırı değil, tüm bölgesel güvenlik ve siyasi yapıya karşı bir saldırı olarak görmeli; birlik, akılcılık ve etkili stratejilerle karşı durmalıdır.

Yazar: Puriya Lavai–Uluslararası İlişkiler Uzmanı/mehr



Yeni yorum ekle