HTŞ lideri Colani: Suriye, SDG, Türkiye ve ABD anlaşma taslağı üzerinde mutabık kaldı
"Bölünme veya başıboş silahların kalması gibi herhangi bir fikir, devlet politikasının dışındadır" diyen HTŞ lideri Şara, "Suriye, SDG ve Türkiye'nin de ilgili olduğu ve Amerikalıların da bulunduğu bir anlaşma taslağı üzerinde mutabık kalındı. Bu dört taraf bir şey üzerinde anlaşırlarsa, o gerçekleşir" diye konuştu.
Welayet News - Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara, Suriye'nin İdlib kentinde akademisyenler, kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileri ile gerçekleştirdiği toplantıda, ülkede yaşanan sorunlar ve yeni dönemin yol haritası hakkında konuştu.
Süveyda'da yaşanan krizde "doğrudan diyalogdan kaçınan ve kötü hayalleri olan küçük bir grubun kışkırtıcı rol oynadığını" savundu ve yaşanan katliamlarda HTŞ'ye bağlı güçler dahil tüm taraflardan hesap sorulacağını iddia etti.
HTŞ, Suriye Demokratik Güçleri'yle (SDG), Türkiye ve ABD arasında "dörtlü mutabakat" sağlandığını söyleyen Şara, "Bu dört taraf bir şey üzerinde anlaşırlarsa, o gerçekleşir" diye konuştu.
'Süveyda'da kötü hayalleri olan küçük bir grup kışkırtıcı rol oynadı'
Süveyda'da yaşanan kriz hakkında konuşan Şara, "meselenin köklerinin bölgedeki Bedeviler ve Dürziler arasında 150 yıldır süregelen anlaşmazlıklara dayandığını" söyledi.
Devletin amacının bu köklü sorunu bir anda çözmek değil, "çatışmayı önleyerek anlaşmazlığı yönetmek" olduğunu iddia eden Şara, krizin tırmanmasında "doğrudan diyalogdan kaçınan ve kötü hayalleri olan küçük bir grubun kışkırtıcı rol oynadığını" savundu.
HTŞ yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin Süveyda'ya sevk edilmesinin ardından Dürzi sivillerin öldürüldüğüne dair birçok katliam görüntüsü kamuoyuna yansımıştı. Şara buna dair de "Son olaylarda tüm taraflardan birçok ihlal oldu. İhlaller sadece Bedevilerden Dürzilere yönelik değildi. Dürzilerin de Bedevilere karşı birçok ihlali oldu ve tüm bunlar belgelenmiştir. Şeffaf olmak adına bunu belirtelim; Suriye'deki bazı güvenlik ve ordu mensupları da bazı ihlallerde bulundu. Sorunlarımızı tamamen şeffaf bir şekilde çözmeye çalıştık" dedi.
"Dürzileri korumak" iddiasıyla önce Süveyda'ya ardından başkent Şam'a hava saldırıları düzenleyen İsrail hakkında da konuşan Şara, yaşanan kaos ortamından faydalanmak ve HTŞ yönetimini zayıflatmak için İsrail'in olaylara doğrudan müdahale ettiğini söyledi.
Şara, HTŞ yönetiminin Süveyda'daki "çözüm politikası" kapsamında atılması gereken adımların “ateşkesin sağlanması, yerinden edilen tüm insanların hızla geri dönüşü, toplumsal barışın tesisi ve hangi taraftan olursa olsun tüm ihlallerin faillerinden hesap sorulması" olduğunu ifade etti.
'Suriye, SDG, Türkiye ve ABD'nin bulunduğu bir anlaşma taslağı üzerinde mutabık kalındı'
Şara'nın gündeme getirdiği bir diğer konu da Mart ayında Suriye Demokratik Güçleri'yle (SDG) varılan anlaşmaya karşın yaşanan çatışmalarla tırmanmaya devam eden gerilim oldu.
10 Mart'ta yapılan mutabakat kapsamında SDG'nin Suriye'ye entegrasyonuna işaret eden Şara, "Bölünme veya başıboş silahların kalması gibi herhangi bir fikir, devlet politikasının dışındadır" dedi.
Öte yandan SDG ile yaklaşık 10 yıldır ilk kez uzlaşı sağlandığını savunan Şara, bu mutabakatın yalnızca yerel aktörlerle sınırlı olmadığını vurguladı. Şara, "Suriye, SDG ve Türkiye'nin de ilgili olduğu ve Amerikalıların da bulunduğu bir anlaşma taslağı üzerinde mutabık kalındı. Bu dört taraf bir şey üzerinde anlaşırlarsa, o gerçekleşir" diye konuştu.
SDG’ye eleştiri: 'Sahada ve müzakerelerde söylediklerine ters düşen işaretler'
SDG'ye yönelik eleştiride bulunan Şara, "SDG bu anlaşmayı uygulamaya hazır olduklarını ifade ediyor. Ancak bazen sahada, müzakerelerde ve medyada söylediklerine ters düşen işaretler veriyorlar" dedi.
Şara, SDG'nin sahadaki bazı uygulamalarının müzakerelerde varılandan farklı olduğunu da belirterek, “SDG ile aramızda tarihi bir anlaşma var ve uygulama mekanizmasını tartışıyoruz” diye konuştu.
Tüm zorluklara rağmen uluslararası baskının SDG ile barışçıl çözüm yönünde olduğunu söyleyen Şara, "Bu konuda da iyimserim, inşallah birkaç ay içinde dosya sağlıklı bir şekilde çözülür. Suriye, herkesin hakları anayasada ve devletin kanununda korunmak kaydıyla bir karış topraktan vazgeçmeyecektir" dedi.
Şara, Suriye'de bölünme talep edenlerin "siyasi cehalet içinde olan hayalperestler" olduğunu söyledi. Küresel güçlerin mevcut dünya düzeninde haritaları değiştirmenin bulaşıcı bir etki yaratacağından korktuklarını savunan Şara, "Suriye toplumu bölünmeye uygun değil. Hatta bölünme yönünde bir görüşün olduğu bazı bölgelerde bile, o bölgelerin halkı bölünmeye karşıdır" diye konuştu.
Bazı grupların İsrail gibi bölgesel güçlerden destek alarak güçlenme çabasında olduğunu belirten Şara, "yedi ayın bir devletin ömründe çok kısa bir süre olduğunu" söyledi ve "devletin yeniden inşası sürecinde herkesten sabırlı olmasını" istedi.
Yatırımların yıl sonuna kadar 100 milyar dolara ulaşması bekleniyor
Yönetimi ele geçirdiklerinde "yıkılmış bir devletle" ve "sıfıra yakın bir banka bakiyesiyle" karşılaştıklarını iddia eden Şara, yurt içi ve yurt dışındaki Suriyelilerden bağış toplanması için "Kalkınma Fonu" kurulduğunu ve kararnamesini imzaladığını duyurdu. Bu fonun önceliğinin yıkılmış bölgelerdeki altyapının yeniden inşası, tarım ve küçük sanayiye faizsiz kredi sağlamak olacağını söyledi.
Ekonomiye dair yeni rakamlar da paylaşan Şara, son yedi ayda Suriye'ye gelen doğrudan yatırımların proje değerinin 28,5 milyar dolara ulaştığını ve yıl sonuna kadar bu rakamın 100 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini açıkladı. Bu yatırımların nakit girişi olmadığını, ancak istihdam ve altyapı inşası yoluyla ekonomiyi canlandıracağını vurguladı.
Oysa Başta Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere Suriye’ye yönelik yaptırımlar, ülkede savaşın başladığı 2011’de uygulamaya koyulmuştu. Beşar Esad ve bakanları dahil yönetimdeki birçok isim yaptırım listesine alınmış, malvarlıkları dondurulmuştu. Ayrıca Suriye’ye sektörel yaptırımlar da uygulanmıştı. Ham petrol ve petrol ürünlerinin ithalatı kısıtlanmış, bazı iletişim ekipmanlarının Suriye’ye girmesi yasaklanmıştı. Yaptırımlar bununla sınırlı kalmamış ve belirli girişimlerin ve altyapı projelerinin finansmanı da engellenmişti.
Cihatçıların Suriye'de yönetimi ele geçirmesinin ardından "fırsatı" görenler, yeniden kurgulanmaya başlanacak olan Suriye'de pay kapma yarışına girmişti. Türkiye'nin de başını çektiği ülkeler, Şam'a bakanlarını, patronlarını göndermiş ve bu "yarışta" köşe tutmaya çalışmıştı. ABD ve AB kısa süre içinde Suriye'ye 14 yıldır uygulanan yaptırımları kaldırmıştı.(sol)
Yeni yorum ekle