İsrail'le savaşta yeni aşama

Per, 07/08/2025 - 15:57

"Hizbullah’ın bildirisi kartları hızla yeniden karıştırdı, hükümet kararını 'antlaşma ve anayasal gayrimeşruluk' konumuna yerleştirdi ve 'silahsızlandırma' tezlerine karşı 'ulusal egemenlik' mantığına sımsıkı sarıldı."

Welayet News  - Nevaf Selam hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararı, İsrail'in Lübnan egemenliğini siyasi mühendislikle yeniden şekillendirme stratejisinin bir parçası ve bu, ABD'nin doğrudan desteğiyle direnişi içten zayıflatmayı amaçlıyor. El-Ahbar gazetesi yazarı Ali Haydar'ın değerlendirmesine göre Hizbullah, kararı anayasal ve antlaşma açısından gayrimeşru ilan ederek reddediyor, ulusal egemenlik mantığına sarılıyor ve iç çatışmaya sürüklenmeden sistem içinde manevra yapıyor.

Nevaf Selam hükümetinin Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararı, Arap-İsrail çatışmasının tarihinde son derece hassas bir siyasi anı oluşturuyor ve içeriğiyle zamanlaması bakımından, geçen sonbaharda İsrail’in Lübnan’a karşı yürüttüğü son savaştan beri şekillenmeye başlayan uzun bir sürecin doruk noktasını temsil ediyor.

Bu karar Lübnan'ın resmi makamlarından çıkmış olsa da, derin bağlamları, özellikle düşman başbakanı Benyamin Netanyahu’nun saldırganlığı sona erdirmesini gerekçelendirmek için dile getirdiklerine, savaşın durmasından sonraki döneme uzanıyor.

Netanyahu savaşı hedeflerine ulaşarak bitirdiğini iddia etmedi, aksine durdurulmasına yol açan üç nedeni işaret etti: Gazze’deki durum, İran ve –kendi ifadesiyle– en önemlisi, işgal ordusunun “yenilenmeye ve dinlenmeye” ihtiyacı.

Bununla birlikte, İsrail bahislerini güçlendiren ve düşmanın savaşı körüklemeye olan iştahını kabartan en etkili değişken, Suriye sahasında meydana gelen köklü değişim ile bunun direnişi kuşatma açısından doğurduğu sonuçlar oldu.

Düşman, Hizbullah’ın kabiliyetlerine nitelikli ve ağır darbeler indirmeyi başarmış olsa da –ki bunlar liderlerini, başta Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrullah ve Seyyid Haşim Safiyuddin olmak üzere hedef aldı–, yaşanan muharebeden sonra hava üstünlüğü ve askeri baskı seçeneğinin, Hizbullah’ın askeri yapısını parçalamak ve yeni bir çatışma patlak vermesi halinde düşmana büyük kayıplar verdirebilecek savunma gücü rolünü sona erdirmek şeklindeki esas hedefi gerçekleştirmede başarılı olmadığını fark etti.

Sonuç olarak, düşmanın stratejik aklı, Hizbullah’ı Lübnan içinden kuşatıp zayıflatmaya dayalı, daha esnek ve düşük maliyetli seçeneklere ve araçlara yöneldi; bu da direnişin ulusal kuluçkasını parçalamayı, Lübnan devletini varlığına ve silahına dokunan kararlar almaya itmeyi amaçlıyor ve bu görevi doğrudan Amerikan yönetimi üstlendi.

Bu bağlamda, Lübnan'da egemenlikçilerden “siyasi mühendislik” kavramı öne çıktı; yani “yasal” olanın kim olduğunu ve “devlet mantığının dışında” kalanın kim olduğunu yeniden tanımlamak, ki bu pratikte Hizbullah’ı devlete karşı isyan konumuna yerleştirmeyi hedefliyor.

Son hükümet kararı –doğrudan Amerika'nın ittirmesiyle– bu tasarımı en net biçimiyle somutlaştırdı ve kabine içindeki “Amerikan belgesi” tartışmasının salt içsel bir ayrılık olmadığını, aksine Washington ve Tel Aviv’in önümüzdeki siyasi ve güvenlik aşamasının koşullarını şekillendirmeyi amaçlayan stratejisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu doğruladı.

İsrail bakış açısından bu karar salt içsel bir siyasi kazanç değil, aynı zamanda direnişi doksanlardan beri gölgeleyen ve onu işgale ile İsrail saldırganlığına karşı mücadeleye odaklanmaya olanak sağlayan alanı nitelikli biçimde delmeyi temsil ediyor.

Bugün ise karar, bu şapkayı düşürmenin kurucu adımlarından biri olarak görülüyor ve savaşı Lübnan içine taşıyor; burada direniş ulusal birleştirici bir dava olmaktan çıkarılıp “devlete isyan” köşesine sıkıştırılıyor.

Fakat bu bahis yanıtsız kalmadı. Hizbullah’ın bildirisi kartları hızla yeniden karıştırdı, hükümet kararını “antlaşma ve anayasal gayrimeşruluk” konumuna yerleştirdi ve “silahsızlandırma” tezlerine karşı “ulusal egemenlik” mantığına sımsıkı sarıldı.

Parti, önümüzdeki aşamada pozisyonunu tam bir kesinlikle belirledi: Kararı kategorik biçimde reddetmek ve tanımamak, ancak devletle kopuşa gitmemek veya iç çatışmaya bulaşmamak.

Bu yaklaşım yüksek düzeyde siyasi disiplini yansıtıyor; zira parti iç savaş tuzağına düşmekten kaçınıyor, gücünün unsurlarından vazgeçmiyor, bilakis anayasayla, hükümet bildirisiyle ve on yıllardır ulusal meşruiyet biriktirmiş direniş meşruiyetiyle silahlanarak sistem kurumları içinde manevra yapıyor.

Derinde, Hizbullah’ın önünde üç olası yol vardı: Amerika ve İsrail'in diktesini kabul etmek, devletle doğrudan çatışmaya girmek veya çatışmaya sürüklenmeden siyasi manevra seçeneğini benimsemek. Parti, maliyet ve etkinlik bakımından en dengeli olduğu için üçüncü yolu açıkça seçti.

Bu seçenek ona devlet kurumları içinde geniş hareket alanı veriyor, düşmanın onu iç çatışmaya çekme bahislerini –şimdilik– boşa çıkarıyor ve tartışmayı silah etrafında bir çekişmeden çıkarıp egemenlik muharebesi çerçevesine yeniden yerleştirme olanağı tanıyor.

İsrail bu tutumun hesaplarını karıştırdığını ve Lübnan hükümetinin silahsızlandırma kararını iç patlama yaratmadan uygulayabilme yetisini azalttığını biliyor.

Fakat esas soru şu: İsrail, Nevaf Selam hükümetinin kararını direnişe karşı saldırganlığına meşruiyet kazandırmak için mi kullanacak?

Yanıt, İsrail çıkarları açısından evettir. Zira bu karar ona, “Lübnan devletinin kararını destekleme” ve “egemenliğini güçlendirme” bahanesiyle, güney sınırlarını aşmaya gerek duymadan Lübnan işlerine müdahale etme olanağı veriyor.

Lübnan'ın çıkarları açısından ise İsrail saldırganlığının sürmesi ve yoğunlaşması, silahsızlandırma kararı ile düşmanın muharebeden sonraki stratejisi arasında organik bir bağ olduğunu şüpheye yer bırakmayacak biçimde kanıtlayacak.

Durum değerlendirmesinde, önümüzdeki aşamanın üç etkili güç arasındaki hassas dengeye bağlı olduğu söylenebilir: Hükümetin kararı bölünmüş bir siyasi ve toplumsal ortamda uygulama yetisi, Hizbullah’ın baskıları iç çatışmaya sürüklenmeden emme yetisi ve İsrail’in doğrudan müdahale suçlaması almadan sahnenin arkasında kalma yetisi; ki bu ona Lübnan kararını direnişe karşı uzun savaşında yeni bir askeri cephe açmaya gerek duymadan yatırım yapma olanağı tanıyor.

Silahsızlandırma kararı muharebeyi sona erdirmedi, aksine onda yeni bir sayfa açtı. Bu sayfayı ayırt eden şey, çatışmanın kurşunla değil anayasal ve siyasi araçlarla yürütülmesidir.

Bu bağlamda Hizbullah, dış bir projeye karşı ulusal egemenliği savunma konumunda yer almayı seçti.

Nihayetinde, İsrail’in dıştan dayattığı “siyasi mühendislik” ile Hizbullah’ın içten yürüttüğü “egemenlik mücadelesi” arasında Lübnan’da yeni temas hattı yeniden çiziliyor.

Bu hat bu kez salt güneyden geçmiyor, aksine devletin tam kalbinden: Anayasal metinlerden, hükümet dengelerinden, meşruiyet söyleminden ve bugün kritik bir soruyla yüzleşen insanların vicdanından: Egemenliğin gerçek savunucusu kim ve kim onun adına dış güçleri çağırıyor?

Çeviri: YDH



Yeni yorum ekle