İsrail'in Nükleer Tesislerini Genişletilmesi ve Atom Enerjisi Ajansı’nın Sessizliği

Pt, 22/02/2021 - 07:19

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, bütün üyelerine eşit ve adil bir şekilde davranmazken, uluslararası toplum bu ajansı nasıl ciddi, profesyonel ve tarafsız bir ortak olarak görebilir? 

Welayet News  - Kısa bir süre önce, Uluslararası bağımsız nükleer araştırma uzmanlarının oluşturduğu The International Panel on Fissile Materials (IPFM), İsrail'in Dimona nükleer tesisini son iki yılda önemli ölçüde genişlettiğini gösteren yeni uydu görüntülerini yayınladı. 

Guardian Gazetesi haberinde şunları yazdı: ‘İsrail on yıl önce, İran'ın uranyum zenginleştirme programını kasıtlı olarak sabote etmek amacıyla tasarlanan ve inşa edilen Stuxent bilgisayar solucanını test etmek için Dimona nükleer tesisinde İran'ın uranyum zenginleştirme santrifüjlerinin modellerini yaptı.’ 

Siyonist rejim, Batı Asya bölgesinde nükleer silaha sahip tek rejimdir, ancak sözde "nükleer belirsizlik" politikası doğrultusunda, silah sahibi olduğunu ve bu silahların sayısını kabul etmeyi hala reddediyor. Tel Aviv, bu belirsiz duruşun, düşmanlarını İsrail'e saldırmaktan caydırmak için yeterli olduğuna inanıyor. 

Amerikan Bilim Adamları Federasyonu, İsrail'in Dimona ağır su reaktöründe üretilen plütonyumdan yapılmış yaklaşık 90 savaş başlığına sahip olduğunu tahmin ediyor. Diğer küresel raporlar, İsrail nükleer savaş başlıklarının sayısının 200'ü geçebileceğini öne sürüyor. 

Siyonist rejim, bu silah programına rağmen, NPT'ye (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması) katılmayı reddetti ve Batılı ülkelerin, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğiyle, nükleer silahsız Orta Doğu'nun önündeki tek engel oldu. Aslında, Batı Asya bölgesinde, İsrail hariç, tüm ülkeler Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na (NPT) üyedir ve UAEA'nın kapsamlı önlemlerini kabul etme sözü vermişlerdir. 

Batı'nın ikili yaklaşımı, Batı Asya bölgesindeki bu tehdidin engellenmemesindeki faktörlerden biridir. Batılı ülkeler, NPT'ye katılan ve hatta bu kuruluşun kapsamlı denetimlerine izin veren İran'ın nükleer programı konusunda sürekli propaganda tartışmalarına dahil olurken, Siyonist rejim bu ülkelerin yardımıyla nükleer silahlar elde etti. 

İsrail 1948'den ve sahte rejimi kurulduğundan beri nükleer silah peşinde koşuyor. İsrail'in 1956 yılında Süveyş krizine katılımının bir ödülü olarak Fransa, bu rejime nükleer bilgi sağladı ve İsrail için gizlice Dimona enerji santrali kompleksini inşa etti. Dimona, plütonyumu büyük ölçekte üretip yeniden işleyebildi. 

Ayrıca Batı ülkeleri, Batı Asya bölgesindeki ülkelerin Siyonist rejimin nükleer silah programını izleme çabalarını her zaman sabote etmişlerdir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Kurulu, 2009 yılında Siyonist rejimin UAEA üyesi olarak NPT'ye bağlı kalmasını gerektiren bir kararı kabul etti, ancak Avrupa Birliği ve diğer 13 Avrupa ülkesi buna karşı oy kullandı ve bu kararın onaylanmasını engelledi. 

Siyonist rejimin nükleer silah programı konusu ve buna bağlı tehditler, BM Genel Kurulu ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın onlarca yıldır gündeminde yer alıyor ve bu konuda pek çok karar alınmış, ancak tüm bu çabalara rağmen İsrail rejimi, tüm nükleer tesislerinin ve faaliyetlerinin Atom Enerjisi Ajansı'nın kapsamlı güvenlik önlemlerinin gözetimi altına olmasını reddetmekte ve uluslararası toplumu görmezden gelmektedir. 

İran İslam Cumhuriyeti'nin Birleşmiş Milletler (BM) Viyana Ofisi Daimî Temsilcisi Büyükelçi Kazım Garib Abadi, geçtiğimiz günlerde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) bir mektup yazdı ve şu ifadelerde bulundu: ‘Siyonist rejime karşı ikili yaklaşım öyle bir hal almıştır ki, bu rejim nükleer silah sahibi beş ülkeye kıyasla daha fazla ayrıcalıklı avantaja sahiptir. Çünkü bu ülkeler NPT'nin üyeleridir ve özellikle antlaşmanın birinci ve altıncı maddeleri kapsamında pek çok yükümlülükleri vardır, öte yandan İsrail, antlaşmanın dışında kalarak antlaşma kapsamındaki herhangi bir yükümlülükten muaftır ama UAEA tüzüğünün tüm avantajlarından yararlanmaktadır. 

NPT üyesi olmayan birinin Atom Enerjisi Ajansına üyeliği nedeniyle tam hak ve menfaatlere sahip olması ve kendisini herhangi bir sorumluluktan muaf tutması ve bu ajansın üyeleriyle birlikte, antlaşmanın üyeleri hakkındaki tüm toplantılarına katılması açık bir çelişkidir. Bu, kurumun çalışmasında uygun bir şekilde ele alınması gereken çok ciddi bir eksikliktir. 

Antlaşmanın üç sütunundan biri nükleer silahların beşten fazla ülkede yayılmasının önlenmesi olsa da UAEA ve NPT, nükleer silahların yayılmasının önlenmesinde başarılı olamadı. Bu tür silahların çoğalması, üye olmayan veya ayrılanlar olmak üzere beş ila dokuz kişi arasında meydana geldiğinden, bu yayılmanın temel nedeninin antlaşmaya dahil olmayan üyelerde aranması gerekir. Böyle bir durumda, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na üye olanların ve bu Ajansın sözleşmelerini tam olarak uygulayanların, bu antlaşmaya üye olmayanlara kıyasla avantajı nedir? Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, bütün üyelerine eşit ve adil bir şekilde davranmazken, uluslararası toplum bu ajansı nasıl ciddi, profesyonel ve tarafsız bir ortak olarak görebilir? 

Siyonist rejimin nükleer programına ilişkin bu ikili politikalar, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması üyelerine, bu antlaşmaya üye olmak en güçlü gözetim ve doğrulamayı kabul etmek anlamına gelirken, antlaşmanın dışında kalmanın her türlü taahhüt ve eleştiriden kurtulmak ve hatta ödül almak anlamına geldiğine dair olumsuz bir mesaj göndermektedir.  

İran İslam Cumhuriyeti, böyle bir konuyu görmezden gelmenin bölgesel ve uluslararası barış ve istikrarı doğrudan etkilediğini, silahsızlanma ve silahların kontrolüne ilişkin küresel normlara meydan okuduğunu ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı olmak üzere mevcut silahsızlanma ve silahların kontrolünün yapısının güvenilirliğine zarar verdiğini açıkladı. 



Yeni yorum ekle