Nasrallah, Amerika ve Arap Müttefiklerinin Komplolarını İfşa Etti

Sa, 28/05/2019 - 11:43

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın konuşmaları özellikle Arap-İsrail çatışması ve Amerika’nın İran'a yönelik tehditleri olmak üzere bölgesel gelişmeler hakkında her zaman bilgi ve analizlerle doludur.

Welayet News - Rey el-Yevm Gazetesi, yayınladığı yazsında, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın cumartesi günü direnişin işgalci düşman İsrail’e karşı zaferinin yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmaya yer verdi.

Seyyid Hasan Nasrallah son konuşmasında önemli ve temel noktalara değindi ve burada bunlardan ikisine değineceğiz:

Birincisi, Seyyid Hassan Nasrallah, artık uluslararası hukukun bir yere sahip olmadığı dünyada, bu ülke için gerçek bir teminat olarak Lübnan’ın caydırıcı güçlerinin önemini vurguladı. Eğer bu caydırıcı güç olmasaydı, Amerika Başkanı Donald Trump, Kudüs ve Golan’da olduğu gibi, Lübnan’ın güneyindeki bölgeleri de düşman İsrail’e bağışlardı.

İkincisi de Seyyid Hasan Nasrallah’ın, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın yaptığı telefon görüşmesinde bu dönüşü kolaylaştırmaya hazır olduğunu vurgulamasına rağmen, Amerika, Batı ve Körfez Arap ülkelerinin, Suriyeli mültecilerin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinden önce anavatanlarına dönmelerini istemediğine değinmesiydi.

Seyyid Hassan Nasrallah'ın ilk noktadan kastı, İsrail'le başa çıkmanın en iyi yolunun Birleşmiş Milletlere gitmek ve barış müzakereleri değil, direniş yolunda ilerlemek olduğuydu, çünkü bu, işgalci İsrail’in ve bu ülkelerin liderlerinin anlayabildiği tek dildir.

Güney Lübnan'daki direnişçilerin yaptığı büyük fedakarlıklar tüm denklemleri değiştirdi ve İsrail’in o dönemki Başbakanı Ehud Barak'ı kayıpları azaltmak için hiçbir şart sunmaksızın tek taraflı olarak geri çekilmeye mecbur bıraktı. Sonuç olarak, Lübnan'ın güneyinde yapılan "güvenlik kemeri", Golan, Kudüs, Şaaba Çiftlikleri, Al-Ghacer ve Kefer Şuba ve diğer tüm Arap topraklarında da uygulanmalıdır.

Ancak ikinci hususu, yani Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerini, Amerika ve Arap ve Batılı müttefikleri istemiyorlar. Çünkü bu başarı sayfasını, kendi iradelerini dikte etmek, Suriye rejimini değiştirmek ve başaramadıklarını gerçekleştirmek için kullanmak istiyorlar.

Suriye ordusunun Suriye topraklarının çoğuna hâkim olmayı başarmasının ardından, ülkenin istikrarını baltalamak için bugünlerde Suriye'ye yönelik kuşatmanın artması tesadüf değildir.

Suriye krizi doruk noktasındayken ve birkaç yıl önce, yakıt ve temel ihtiyaçlar makul fiyattaydı, ama şimdi durum tamamen değişti. Benzin istasyonlarının önündeki araba kuyrukları artık birkaç kilometre öteden görünüyor ve Amerika’nın Ürdün Büyükelçiliği tüccarları ihzar ediyor ve onları, Suriye'ye bir varil gaz gönderirlerse cezalandırılmakla tehdit ediyor. Bütün bunlar Suriyeli mültecilere, Suriye’deki yaşamı çok zormuş gibi göstermek ve onları vatanlarına geri dönme konusunda şüpheye düşürmek içindir.

Burada 2000 Amerika kuvvetinin, petrol kaynaklarının Şam'ın eline geçmesini engellemek ve yakıt krizinin devam etmesini sağlamak için Doğu Fırat'ta geniş bir gaz ve petrol kaynaklarını kontrol eden Suriye Demokrat güçlerini desteklediklerini belirtmek de faydalı olacaktır.

Ev sahibi ülkelerde zor şartlarda yaşayan Suriyeli mülteciler ülkelerine geri dönmek istiyorlar. Özellikle dört milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ve radikal partilerin ırkçı politikalarıyla karşı karşıya olan Türkiye'de zor şartlarda yaşıyorlar. Bu ırkçılık, son yerel seçimlerde açıkça görüldü. İlginçtir ki, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi bu başarı sayfasını kötüye kullananlar arasındaydı.

Lübnan’dan dönen bir iş ortağı bize, bazı Amerikan askerlerinin Lübnan ve Suriye sınırlarını beklediğini, arabaları denetlediğini ve Suriye’ye kaçak olarak götürülebilecek tüm benzinlere el koyduğunu bildirdi. Bu bilgilerin doğruluğunu hala bilmiyoruz, ancak bu ortaklığın geçerliliğinden ve güvenilirliğinden eminiz.

Suriye ve Filistin’e karşı komplo aynıdır ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü engelleyen kişi, Kudüs ve Golan’ı da Binyamin Netanyahu’ya hediye etmiştir ve Manama’da Filistin meselesini ortadan kaldıracak olan “Yüzyılın Anlaşması’nın ekonomik boyutu” olarak adlandırılan konferansın arkasında duran da aynı kişidir. Bu nedenle direniş ekseninin ve Seyyid Hassan Nasrallah’ın Araplar arasındaki sevgisi artmaktadır, çünkü tehlike çanını çalan ve başkaları onu yok etmeye çalışırken, cesaretle gerçeği ifade eden tek kişi odur.



Yeni yorum ekle