İmam Hamenei’nin Gençlerle Samimi Görüşmesinden Bir Özet, Yıl 1998

Sa, 19/03/2019 - 01:28

Gençlik yıldızı,  çok parlak ve uğurlu bir yıldızdır.

 

Bisimllahirhmanirrahim

Soru: Gençleri gördüğünüzde  nasıl bir  hissiniz var ? Ve onlara söyleyeceğiniz ilk söz ne olur? 

İmam Hamenei: Gençleri görünce , hissim şafak vakti temiz havada soluk çeken birine benziyor; tazelik ve canlılık his ediyorum. Normalde gençlerle görüştüğümde ilk aklımdan geçen  şey bu: acaba bu gençler alınlarındaki parlayan yıldızın farkındalar mı? Ben bu yıldızı görüyorum, ama acaba kendileri de görüyorlar mı? Gençlik yıldızı,  çok parlak ve uğurlu bir yıldızdır. Eğer gençler bu değerli ve eşsiz mücevheri kendi vucutlarında his ederlerse , eminim inşallah ondan güzel faydalanırlar .

Soru: Siz gençliğinizi nasıl geçirdiniz? 

İmam Hamenei: Eskiler şimdi ki gibi değildi.  Gerçekten durumlar çok kötüydü. Gençlik ortamı hoş bir ortam değildi. Ozamanlar ben talebeydim, doğrusu ben ilk okuldan beri talebeydim, sadece benim için değil diğer gençler için de iyi bir dönem değildi. Gençliğe önem verilmiyordu. Bir çok yetenek  gençlerin içinde ölüyordu. Biz kendi gözlerimizle buna şahittik. Ben kendim talebelik ortamımda buna şahittim. Sonrada kendi çevremin dışında da buna şahit oldum. Üniversite ve üniversite öğrencileriyle irtibata geçtim. Uzun yıllar üniversite öğrencileriyle ilgilendim ve onları yakından tanıyordum.  Onların da durumu aynıydı. Çok parlak ve açık zihinler ve yetenekler vardı, okudukları bölümlerde  başarılı olamamaları yetenkerini tanımadıklarından ileri geliyordu,   başka bir dalda belki başarılı olabilirlerdi.

İran devrimi olduğunda ben 39 yaşlarındaydım. 17, 18  yaşımdan itibaren tüm gençlik dönemim medrese ve üniversite  gençleriyle geçmişti . Benim fark ettigim şuydu Şah rejimi gençleri fesada doğru götürüyor sadece ahlaki fesad değil kimlik ve kişiliklerini  de çökertiyordu.  Onların  planladıkları ülke yöntemi gençlerin fesada gitmesini gerektiriyordu. Yani siyasetten ve gerçek hayattan uzak bir gençlik.  Siz inanırımısınız bizler 20-24 yaşlarındaki gençler baştaki yöneticileri tanımıyorduk kimler geldi ne yaptılar bilmiyorduk.

Şimdi sizlerden kimse varmı ki ülkenin yöneticilerini tanımasın? O zamanlar millet özellikle gençler siyasetten habersizlerdi. Gençlerin en çok ilgilendiği konu günlük yaşamdı. Bazıları ekmek peşinde zar zor  çalışıyorlardı , bir lokma ekmek bulup da yesinler diye , elbette kazançlarının bir kısmı yemek için harcanıyordu diger bir kısmı da  marjinal işlerde harcanıyordu. Eğer sizler bizim gençlik dönemimizde yazılan Latin Amerika ve Afrika kitaplarını okumuşsanız  Frantz Fanon ve o zamanın diger  yazarları ki  henuz o kitaplar çok değerlidir -  anlarsınız ki bizim de durumumuz aynen öyleydi. İran hakkında kimse kitap yazmaya cesaret etmiyordu, ama Meksika, Afrika ve ya Şili için  rahatlıkla yazıyorlardı. Ben o kitapları okuduğumda bizimde durumumuzun aynı olduğunu anlıyordum . Yani ordaki genç'te zahmetle çalışıp kazandığı az bir paranın yarısını ayyaşlık ve berdoşluk için harcıyordu. Bizim gerçek hayatımız da da aynen öyle bir durum vardı. Hakikaten çok kötüydü. Gençlik ortamı iyi bir ortam değildi. Elbette gençlerin içi ve duyguları başkaydı;  genç esas olarak heycan, neşe ve umut doludur. Şahsen benim çok heyecanlı bir gençliğim vardı . Hem devrim eylemleri başlamadan  önce edebiyyat , sanat ve buna benzer konularda çalışmalarım vardı ve hem devrim için başlattığımız eylemlerde etkinliklerim vardi, o yıllarda ben 23 yaşındaydım. İnkılapın ilk yıllarında  bizler ülkenin heycan merkezinde yer aldık,  ben bir yıl içersinde iki kez tutuklanıp ceza evine girdim. Hapis, sorgulama.  Biliyorsunuz böyle şeyler insana heycan veriyor. Sonra insan hapisten çıkınca büyük bir topluluğun bu değerlere sahip çıktığını görünce , İmam Humeyni gibi bir rehberin hidayet edici ögretilerini ve insanların fikirlerini ve hareketlerini yönlendirdiğine şahit olunca heyecanımız daha da artıyordu. Benim gibi devrimci düşünenler için gençlik  çok heyecanlı geçiyordu. Ama tüm gençler böyle değillerdi.  Elbette gençler genellikle bir araya toplandıklarında tabiatları sıcak olduğundan - yani içlerinde bir çeşit neşe ve canlılık olduğu için- herşeyden tad alıyorlar. Genç yemekten, gezip tozmaktan,konuşmaktan aynaya bakmaktan zevk alıyor  . Inanmazsınız belki ama gençlik dönemi bitince şimdi  çok tad aldığınız yemekler bile artık o tadı vermez.  O zamanlar bizim büyüklerimiz - benim şimdiki yaşlarımda olanlar-  öyle şeyler diyorlardı ki biz bunlar nasıl böyle düşünürler diye şaşırıyorduk? Ama şimdi bakıyorum evet onlar çokta yanlış değillerdi. Elbette ben kendimi tamamıyla gençlikten koparmış değilim,  hala kendimde gençlikten bir şeyler his ediyorum yaşlılık haline düşmemeye çalışıyorum. Elhamdulliah henuz o hale düşmedim ve inşallah düşmem; o kimseler ki kendilerini yaşlılık alemine salıp genclikten tümüyle kopuyorlar gençlikte ki güzelliklerden hiç bir şey anlayamazlar.

Soru: Müslüman bir gencin tanımı ve özellikleri sizin görüşünüzde nasıldır?  Bir genç nasıl hayatını geçirmeli ve nasıl hedeflerine ulaşmalı? 

İmam Hamenei: Tabii hedeflere ulaşmak kolay değildir.  Hiç bir ciddi ve önemli yolu rahatlıkla geçemeyiz. Eger insan değerli bir şeye ulaşmak istiyorsa zahmet ve zorlukları da kabüllenmeli, bu kaçınılmaz bir şey.

Bakınız ben  gençler arasında olan önemli özelliklerden üç özelligi çok net görüyorum. Eğer bu özellikler  doğru şekilde yönlendirilirse, sizin sorunuza cevap verme mümkün olur. Bu üç özellik şunlardır : enerji, umut, yaratıcılık.  Bunlar gençlerde çok belirgin özelliklerdir. Eğer medya, dini alimler, fikir ve düşünce üzerinde çalışanlar ve eğitim  merkezleri  gençlerin bu özelliklerini doğru yönlendirirlerse eminim bir genç çok rahat bir şekilde islamın yolunu bulur. Zira islamın bizden istediği kendimizde olan yetenekleri etkinleştirmektir.

Kuran-i kerimde temel bir esas var: bu temel esas Takvaya teveccüh etmektir. İnsanlar takva denildiğinde hemen namaz ,oruç ve ibadetleri hatırlıyorlar. Bunların hepsi Takva denilen kavramın içeriğinde olabilir ama hiç biri Takvanın anlamı değildir. Takva , yani kendine dikkat etmek.Takva bir insan ne yapacağını  bilmesidir,  yaptığı tüm işler kendi iradesi, fikri ve bilinciyle olsun demektir.  Aynen ata binen sürücü  gibi , atın yuları elinde ve onun hangi yöne gidecegini yönetiyor olsun. Takva budur. Takvasız birinin kararları, davranışları ve geleceği kendi elinde değildir. Nehcul balağadaki hutbenin tabirine göre: Takvasız biri, Atın üzerine atılmış kimse gibidir kendisi binmemiş , yahut ata binmiş ama ata binmeyi bilmiyor , atın yuları elinde fakat nasıl yönlendirecek onu beceremiyor. Nereye gideceğine karar veremiyor, üstelik bindiği at asi.

 Eğer bizler Takvayı aynen bu anlatımla düşünürsek , kolaylıkla bu yolu gidebiliriz. Yinede çok rahat bir iş değildir.  Bir gencin islami bir yaşam tarzı  sürdürmesi mümkündür.

Bir dindar insan yapacağı her işin doğru olup olmadığını düşünür ,eğer dindar olmayan biri de yaptığı işlerin iyi veya kötü oldugunu düşünüyorsa ve sorgulayan biriyse bu özelliği onu dine hidayet eder.  Kurani kerim buyuruyor:" هدی للمتقین"  "muttakileri hidayet eder" demiyor müminleri. Yani eğer bir kimsenin dini yok ama anlattığımız Takvaya sahip ise , şüphesiz Kuran'dan hidayet bulur ve mümin olur. Ama eğer bir müminin Takvası olmazsa mutlaka imanı da zayıftır. Böyle kimsenin imanı şansa bağlı eğer iyi bir ortamda olursa imanda kalır ortamı değişince imanı da sarsar.

 

Welayet News 

 


Yeni yorum ekle