İran İnkılabının Serüveni ve Önemi

Per, 14/02/2019 - 01:07

-İRAN İSLÂM İNKILABININ 40. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN.-

Rahmetli İmam Humeyni (ra) , Seyyid olmanın yanısıra yüzyılın en büyük devrimini yaparak işbirlikçi ve halkını satan kişi ve rejimlerin sonunun nasıl olduğunu ortaya koydu. Zalimlerin korkulu rüyası ve İmam Zeynal Abidin gibi bir abidlik ruhuyla büyük bir devrim yapmıştır. Devrimden sonra da mütevazi yaşantısı ile gönüllere taht kurarak müslümanın nasıl olması gerektiğini göstermiştir

İran İslam İnkılâbı , İran'ın devlet oluşunun 2500 ci yıl dönümü kutlandıktan sonra gerçekleşmiştir. İki bin beş yüz yıllık kesintisiz devlet geleneği bu zorlu coğrafyada başlı başına bir olaydır. İran, özellikle edebiyat ve sanatı ile dünyada önemli bir yer tutmaktadır. 1941 den 1979 tarihine kadar tahta olan Şah Rıza Pehlevi,  batılı hayat tarzı ve laik bir toplum görüşünü halka benimsetmeye çalışmıştır. 20. Yüzyılda petrolün artan önemi zengin petrol ve doğalgaz vd madenlere sahip olan İran'ı; batılı emperyalist devletlerin potansiyel hedefi haline getirmiştir. Şimdi ki Arabistan yarımadası gibi İran da batılı güçlerin istilası altında idi. Şah için önemli olan iletişim çağında otoriter rejimini ayakta tutmaktı. Bunun için batılı müttefiklerine sırtını dayayarak  halkın taleplerini görmezden geliyordu. Çok partili sistemi kaldırarak seküler bir monokrasiyi güçlendirmeye çalışmıştır.  Ülkede üretimi kotaya tabi tutularak başta tütün olmak üzere  ülke dışa bağımlı hale getiriliyordu. Şah'ın şatafatlı hayatı halkın dikkatinden kaçmadı. İran devrimi halkın başkaldırısı sonucu , batılı ülkelerin karşı çabalarına rağmen gerçekleşmiştir.

      İran'da dini hayat ağırlıklı olarak Alevî- Şia ulemanın etkisi altındadır. Alevilikte fıkıhi olarak her müslüman ya kendisi Mürşid olmalı ya da bir Mürşide bağlı olmalıdır. Yani kısacası "Piri olmayanın Piri şeytandır", ilkesi esastır. Herkes bir din adamına tabii olmak zorundadır. Bu din adamı mutlaka adil ve alim olmalıdır. Halkın zulme ve zalime karşı baş kaldırması dini bir emirdir. Bu durum inkılabı kolaylaştırmıştır. Diğer İslam Ülkelerinde devrimlerin olmaması veya zor olmasının temelinde ehlisünetin yöneticiler için fasık dahi olsalar itaat edilir anlayışı yatmaktadır. Zaten o yüzden yöneticiler emevi İslâmına  sığıınmaktadırlar. Bu zulmün onaylayan anlayış değişmedikçe  İslam coğrafyasının düze çıkması imkansızdır. Bu durum İslam coğrafyasının yozlaamasına ve geri kalmasına sebep olmuştur. Bir diğer belirgin faktör de batılı ülkeler zamanında zafer kazandıktan sonra bu coğrafyayı bölüşürken böl parçala yönet prensibini uygulamışlardır. Haçlılar büyük komutan Kürt Selahattin e olan düşmanlık ve kinlerinden dolayı Kürtlerin devlet olma hakkını ellerinden almışlardır. Onlara göre Kürtler devlet sahibi olsa İslamiyet ve hilâfeti canlandırırlar diye düşündüler. Bu anlayış

elzem olan 40-50 milyon nüfuslu bir halkı devletsiz bırakmıştır. Bu engelleme uluslararası bir anlayış olup amacı bu coğrafyada sürekli silah pazarlarını canlı tutmak ve  savaşlarla toplumu geriletmektir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan devletlerde bir asır geçmesine rağmen halk ile devlet barışmamış aksine halka rağmen devletler oluşturulduğu için savaşlar da bitmiyor. Devlet millet ile barismayınca huzur da sağlanamıyor.  Mevcut yerel politikalar yerel yöneticiler kanalıyla ifa edilmektedir. Bu gün İran dışındaki devlet yönetim ve teşkilatlarında bariz bir batının etkisi vardır. Kasıtlı olarak İslam Ülkeleri geri bırakılarak batılı ülkelere mahkûm edilmiştir. İşte İran İslam İnkılabı bu noktada önem arz etmektedir.

      İran'da inkılab olmadan önce İslam coğrafyasnda ağırlık batı orijinli ideolojiler ve kültürüne dair eserler piyasaya hakimdi. İslam'da devlet yönetimi dahil iktisadi yaşam ve sanata dair eserler yok denecek kadar azdı. İslam'ın devlet yönetemeyeceği, bir yaşam modeli olamayacağını bizleri inandırmaya ve beyinlerimizi yıkamaya çalışıyorlardı. Yerli taşeronların da desteği ile batılı tüketim ve yaşam tarzı revaçta idi. İran İnkılabı aynı zamanda büyük bir moral devrimi idi. Ümmetin kendine gelmesi ve şaha kalkması idi. Olmaz denilen her şey bir bir olmaya ümmet itibar kazanmaya başladı. Yerli işbirlikçi rejimler baskı ve sömürü cephesinin borazanlığını yapmaya başladılar. Siyonist rejim ve Amerika'nın safında İngiliz siyasetinin hedeflerini icra ettiler. Ümmetin şahkanışını hazmedemeyen işgalci güçler İran Irak savaşı ile devrimi ve yeni nesil gençliği boğmaya çalıştılar. Milyonlarca müslümanın kanı döküldü.  Cephe savaşını kaybeden batılı şer odakları gençliği uyuşturucu ve gayri ahlaki kanallarla İslam'dan koparmaya çalıştılar. Bunu da başaramayınca küresel terörist ilan ettiler bunu da başamayınca bu sefer  kendileri terörist yetiştirip İran'ı dıştan kuşattılar. Cahilliye silahları ile kuşanmış  cebine  petrol dolarları  sıkıştırılmış tekfircii teröristler yetiştirdiler. En son direniş Yemen Suriye vd bölgelere yayılınca onlarda yerli müteffiklerinin de desteği ile IŞİD gibi küresel tekfir ordularını ümmetin kaynaklarını yağmalamak için meydana sürdüler. "Şüphesiz hak gelince batıl zail oldu.."(  İsra Suresi .81 ) Onlar yenildiler ve yenilecekler Allah'ın izniyle..

    Rahmetli İmam Humeyni (ra) , Seyyid olmanın yanısıra yüzyılın en büyük devrimini yaparak işbirlikçi ve halkını satan kişi ve rejimlerin sonunun nasıl olduğunu ortaya koydu. Zalimlerin korkulu rüyası ve İmam Zeynal Abidin gibi bir abidlik ruhuyla büyük bir devrim yapmıştır. Devrimden sonra da mütevazi yaşantısı ile gönüllere taht kurarak müslümanın nasıl olması gerektiğini göstermiştir. Özellikle Velayeti Fakih esasını yaşama geçirerek alim ve adil insanlar kanalıyla yönetimde adaleti icra etmiştir. Zamanın İmanının zuhur zemini için gerekli olan efor gösterilmeye çalışmıştır. Ümmetin kalbi bugün yeni şafaklarla yeni marş ve mersiyelerle çarpmaktadır. Dün artık geçmişte kaldı yarına hazır nabızlarımız... Çünkü biz zamanın imamını bekliyoruz... Allah cümlemizi O'na asker olmayı ve O'nun zuhur zeminini hazırlayanlardan eylesin inşallah.. Selam ve Saygılarımla.....

 

Halil İbrahim Toprak

 


 



Yeni yorum ekle