İmam Humeyni'nin İran'a Dönüşünün İkinci Gününde Yaptığı Konuşma

Pt, 04/02/2019 - 08:51

İmam Humeyni Tahrana dönüşünün ikinci gününde Alevi okuluna yerleşti. Alevi okulunun üst katında dinleniyor alt katında ise halkla görüşüyor ve düşüncelerini ve hedeflerini bir bir açıklıyordu.

Welayet News - İmamın bu okulda ilk konuşması bir çok açıdan önem taşıdığndan bir özetini sizinle paylaşmayı yerinde ve vaktinde buluyoruz. Şahın saltaaıtının neden meşru olmadığını açıklayan imam aslında bir meşru devletin ve hükümetin hangi şartlarda meşru olacağını açıklıyor ve meşru olmayan bir hükümet ve devlete karşı halkın ve bir milletin ayaklanmasının haklılığını savunuyor.

Her Millet Kendi Kaderini Kendisi Belirlemeli

Şahlık rejimi birinci gününden akla, kanuna ve anayasaya aykırıydı. Yasalara ve insan haklarına göre her millet kendi kaderini kendisi belirlemeli. Yani biz bu zamanda kendimiz kaderimizi belirlemeliyiz. Hatta biz bizden sonrakilerin kaderini de belirleyemeyiz. Bizden sonra gelen nesiller kendi kaderlerini kendileri belirler, biz buna da karar veremeyiz.

Şah hakkında:

Ben yıllarca yurttan uzak kaldım. Ama hep size dua ederdim, şimdi de siz alimlere ve İran halkına hizmet için burdayım. Yurttan çıkmadan önce saçı sakalı siyah olan arkadaşlarımın saç ve sakllarının ağardığını görüyorum. Çıkmadan önce hapislerde arkadaşlarımız vardı, güçlüydüler, sağlam ve sıhatlıydılar, ama malesef bazılarını hapislerde yitirdik çıkanlar ise yaşlı, hasta ve gücsüz kaldılar. Elimizden insan gücümüz alındı. Ve bu şahın  bize yaptığı en büyük kötülüktü. Pehlevi ailesinin toplumumuza uyguladğı sayısız kötülük içinde aramızdaki aktif insanlarımızı yok etmeleri ya da etkisiz hale getirmesi en büyük kötülüktü. Ümmete hizmet eden onlarca alim ve aydınımız hapse koyuldu. Allah’ın velileriyle insanlığa aykırı davranışlarda bulundular, insani gücümüzü heder ettiler, halbuki aktif ve faal olan insanlarımız toplumda önleri açık olmalıydı; müderris ise talebe ve öğrenci eğitmeliydi, öğrenci ise kendini yetiştirmeliydi, siyasi faal ise siyasete müdahele etmeliydi, dini görev yapan da dini görevini yapabilmeliydi.

Şahın tevbe etmesini söylüyorlar ki tevbe etti, peki ne olacak soruyorlar? Ben defalarca şu yanıtı verdim tevbenin şartları vardır, bu şartlar olmadan yüce Allah tevbeyi kabül etmez. Allah’ın şartsız kabül ettiği tevbe, Allahın hakkı ile ilgili olan günahlardır, biri namaz kılmamış, oruç tutmamış ve ya Hacca gitmemiştir bunları yapmayan biri gerçekten tevbe ederse koşulsuz Allah tevbesini kabül eder. Amma insan hakkını aff etmez, eğer bir insana haksızlık ve ya kötülük yapılmışsa hakkını iade etmeyene kadar tevbe geçersizdir. Şimdi soruyum bu adam(şah) gelip çalıp çırptığı beytulmalı topluma geri verecek mi? Hatta varlığı buna yetmiş olsa da fark etmez, çünkü milletin servetini millete verip gecmişteki haksızlıklar giderilemez. Hepsi milletindir, kendilerine ait bir şey yok. Ama milletin servetini alıp kaçtılar ve yabancıların bankasına yatırdılar.  Sadece servet de değil. Haksız yere beş yıl, on yıl hapis yatan alimlerimiz, bilim adamımız ve aydınlarımız var, bunları hapislerde kitleyerek güclerini eritti, bu haksızlık giderilir gibi değil. Yaptığı zülümlerle müminlerin, yaşlıların ve gençlerin kalbini yaraladı bunları nasıl giderecek? Bir insan bir diğerini öldürüse hakkı kısasdır. Peki bu ülkenin en iyi olan binlerce insanını katl edene ne yapılır? Hapislerde neler oldu tam olarak bilemiyoruz sadece bir bölümünden haberimiz var, bir alimimizin ayağının testereyle kesildiğini öğreniyoruz ya da bazılarını kızgın iri tavanlara işkence ettiklerini biliyoruz. Düşünün bu adamın bir canı var bir cana karşı cannı verir diyelim peki öldürülen binlerce insanın hakkı ne olacak?

Şahlık neden meşru değil

Bir hain şah, Rıza şahın oğlunun hükümeti nasıl meşru olur? Rıza şah silah tehditiyle müessesan meclisini kurdu ve kendini şah ilan etti bunu biz hatırlıyoruz. Silah zoruyla kurulan bir meclis ve kararları meşru olabilir mi? Diğer bir delil ise şudur (o zamanın) anayasada Saltanat halk tarafından verilen ilahi bir nimettir diye tanıtılır. Bu saçma bir sözdür, neden mi? Çünkü ilahi bir nimet ise halk nasıl onu şaha veriyor? Ve nasıl olur da ilahi bir nimet zalim birine verilir? Nasıl olur da Allah, bir çok müslümanı katl eden, islama ve müslümanlara ihanet eden  bir zalimi onaylar ve ona saltanat nimetini verir?

Tüm bunları bir kenara bıraksak bile, varsayalım saltanat ilahi bir nimettir ve halk bunu bir şahısa veriyor; ama şimdi görüyorsunuz tüm halk birlikte hayır diyor, artık tamam diyor. Şahı meşru olmayan, meclisi meşru olmayan bir rejimin hükümeti de meşru değildir( Bahtiyar hükümetine yönelik olarak).

Size arz ediyorum ve İran milletine sesleniyorum, bugün ülkemiz çok hassas bir dönüm noktasında ölüm kalım meselesi artık; ya teslim olacağız ve islam dini mufsidlerin elinde oyuncak olacak ya da zafer elde edeceğiz. Bunların kuyruğundan tutup tahtlarından aşağı indirmede taraf olmayan her kes haindir, islama ve ülkesine ihanet etmiş olur. Zafer elde etmezsek bunlar yine başa geçer ve tüm menfaatlermizi Amerikaya peşkeş çekerler. Şimdi her kes anladı artık bunların önüne geçebilen sadece islam ve müslümanlardır. Bugün önemli bir gündür. Canımızı feda edebilceeğimiz öneme sahip bir aşamadayız. Seyyidi şuhedanın canını verdiği, islam peygamberinin yirmi üç yıl mücadele verdiği ve İmam Alinin Muaviyeye karşı verdiği savaşın hedefleri söz konusudur. Tüm bunlar zalim bir hükümdarı ve zalim bir yönetimi alaşağı etmek içindi, Hakkı ve Adaleti ikame etmek içindi.

Biz adaleti ikame etmekle yükümlüyüz. Gücümüz yetmez bir mazeret değildir. Bu millet gücümüzdür. Bu millet yumruklarla top ve tankın önünü aldı, can verdi. Onlarla iftihar ediyoruz, rahmet okuyoruz. Biz de bu yolda canmızı veririz inşallah. Sessiz kalma günü değildir. Kim hangi konumda olursa olsun hangi işi yaparsa yapsın sessiz kalmamalı, çünkü sessiz kalma günü değil çalışma günüdür. Feryatları ve haykırmaları duyuyorsunuz, kadınları görüyorusunuz , erkekleri görüyorusunuz , neye karşı haykırdıklarını duyuyorsunuz, bunlar bizim gücümüzdür, Allaha şükr ediyoruz. Bunlar olmasaydı bir adım atamazdık, bu insanlar(halk) bizim adım atmamızı sağlıyor.

Welayet News 

 

Tags: 


Yeni yorum ekle