Zalim Suudi Rejim İstanbul'da Protesto Edildi

Pa, 14/10/2018 - 22:11

Eğitim İlke Sen ve Özgür Yazarlar Birliğinin çağrısı ile 13 Ekim 2018’de İstanbul Eminönü meydanında yapılan basın açıklaması ile Yemen’de işlenen zulümler kınandı.

Welayet News - Eğitim İlke Sen ve Özgür Yazarlar Birliğinin çağrısı ile 13 Ekim 2018’de İstanbul Eminönü meydanında yapılan basın açıklaması ile Yemen’de işlenen zulümler kınandı. Katil Suud rejimine Yemen’de katliamları sonlandırıp Yemen’i bir an önce terk etme çağrısı yapıldı.

13 Ekim Saat 15:00’da Eminönü Meydanında bir araya gelen Yemen’deki zulümler konusunda duyarlı olan Müslümanlar “Katil Suudi Amerika, Yemen’den Defol!”  dediler.

Yoğun bir katılımın gözlendiği Basın açıklaması öncesinde araştırmacı yazar İslam Özkan Yemen olayların günümüze kadar olan sürecini, zalim Suudi rejiminin katlettiği çocukları, bombaladığı hastaneleri ve dünya Müslümanlarının duyarsızlığını anlattı.

İslam Özkan konuşmasında “Suudi Amerika önderliğindeki koalisyonun Yemen’e karşı başlattığı savaş sonucunda sivil kayıplar 20 bini geçti. Yüzbinlerce insan yerini yurdunu terk etmek zorunda kalırken milyonlarca insan da açlığın ve kuşatmanın pençesinde kendisine uzanacak bir yardım eli bekliyor.  Suudi reji Yemen’e gıda yardımı yapılmasına da müsaade etmiyor Yemen açlığa ve hastalığa mahkum ediliyor. Dünya kamuoyu olabildiğince sakin, olabildiğince sessiz ve tepkisiz. Ama Yemen halkı direniyor ve direnecek” dedi.

İslam Özkan’ın konuşmasından sonra basın bildirisi okundu..

KATİL SUUDİ AMERİKA, YEMEN’DEN DEFOL!

Suudi Arabistan’ın peşpeşe katliamlar yaptığı ve pervasızca saldırmaktan çekinmeyerek sürekli yıkıma uğrattığı Yemen dünyanın en fakir ülkelerinden biri… Uzun süre Ali Abdullah Salih’in yolsuzlukçu yönetimi altında gelir dağılımı adaletsizliğinin giderek derinleştiği ülke, Arap Baharı olarak adlandırılan süreçle birlikte ma’kus kaderini tersine çevirme umudu yakalamıştı. Ancak tarih boyunca Yemen üzerindeki hegemonyasını bir şekilde devam ettiren Suudi Arabistan Krallığı, Yemen’de Amerikancı çizgiden bağımsız bir hareketin ya da siyasi bir partinin iktidar olmasını engellemek için harekete geçti. Önce Salih yönetiminin devam etmesi için Yemen üzerinde baskı kuran ve petro-dolarlarını cömertçe saçan Suud Yönetimi, Salih’in iktidarı sürdürme imkânının kalmadığını görmesi ve Yemen halkının siyasi değişim noktasındaki kararlılığı karşısında geri adım atmak zorunda kaldı.

Mevcut statükoyu devam ettiremeyeceğini anlayan Suudiler, Yemen üzerinde, ABD ve İsrail’le birlikte hazırladıkları “B plânı”nı devreye sokarak kendilerine yakın isimlerden Mansur Hadi’yi işbaşına getirdiler. Hadi ise Yemen’i güçlendirecek politikalar yürürlüğe koyacağına ülkeyi bölen ve güçsüzleştiren birtakım kararlara imza attı. Bu kararların, patronu Suudiler tarafından kendisine telkin edildiğinde şüphe yoktu. Zira Suudiler tarih boyunca Yemen’i arka bahçeleri olarak görmüşlerdir. Bu yüzden Yemen’de bağımsız, anti-emperyalist, ABD ve İsrail karşıtı bir hareketin sivrilerek iktidara gelmesinin kendileri için en büyük tehlike olacağına inanıyorlardı.

İşte bugün Yemen’de yaşanan trajedinin kökenleri burada yatmaktadır. Milyonlarca Yemenli sırf bağımsız bir siyasi irade ortaya koyduğu için böyle bir saldırıya muhatap olmaktadır. Bu vahşi saldırı ve katliamların nedeni, yıllarca Yemen’i kendilerine yeşil dolarlarla kabileleri satın alarak patronaj bağlarıyla bağlayan Suud-ABD koalisyonuna karşı bölgede bağımsız bir siyasi iradenin ortaya çıkmış olmasıdır. Suudi yönetimi, ekonomisini krize sürüklemek ve hak ihlalleriyle ilgili zaten berbat olan imajını iyice çirkinleştirmek pahasına bu savaşı işte bu nedenle sürdürmek istemektedir.

Yemen’e karşı başlatılan ve üç yılı çoktan aşan savaş boyunca binlerce Yemenli can vermiş, çok sayıda Yemenli yaralanıp sakat kalmış, milyonlarcası ise bir yandan hastalık ve açlıkla boğuşurken bir yandan da mülteci durumuna düşmüştür. BM gibi kuruluşlar bile artık Suudi Arabistan’ın açık savaş suçu işlediğini raporlamaya başlamıştır.

İslam ülkelerinin ve dünya medyasının Yemen’deki katliamlar karşısındaki sessizliği ise kahredicidir. Bu vicdansız suskunluk Suudilere Yemen’de daha fazla suç işleyebilmek için cesaret veriyor. Hak ihlalleri konusunda duyarlı olduğunu iddia eden ve İslam dünyasındaki olaylara sadece daha fazla oy getirme garantisinin bulunduğu durumlarda duyarlık gösteren Türkiye hükümeti de şu âna kadar hayatını kaybeden insan sayısının yirmi bine yaklaştığı Yemen’deki insanlık dışı duruma ciddi bir tepki göstermiş değildir.

Yeri geldiğinde Ortadoğu’daki kimi devlet başkanlarına karşı üstenci bir dille hitap eden Türkiye tarafından, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında da görüldüğü gibi mesele Suudi Arabistan’la ilgili olduğunda, sıcak para akışı beklentisinden midir yoksa Türkiye’nin şu âna kadar izlediği yanlış dış politik tercihleri nedeniyle içine düştüğü sıkışmışlık halinin yarattığı durumdan mıdır bilinmez; faşist Suud Rejimine karşı alttan alıcı bir üslupla ilginç bir dilin inşâ edildiğini görüyoruz.

Varsın başka ülkelerden esirgenen nezaket ve diplomatik dil kullanılmaya devam edilsin, en azından bir kez olsun hükümeti, Yemen’de savaşla ilgisi olmadığı halde Suudi uçakları tarafından katledilen çocukların, masumların ailelerinin akıttığı gözyaşı ve feryatlarıyla doğru orantılı bir eleştiri dili kullanmaya davet ediyoruz.

Yemen’de sivillerin yaşadığı tek mağduriyet savaş ya da katliam değil, savaş olgusunun meydana getirdiği, fakirlik, açlık ve hastalıktır. Ülkeyi karadan ve havadan ablukaya alan Suud rejiminin başı çektiği koalisyon, gıda maddelerinin geçişine izin vermemekte, gıda ve insani yardım malzemesi taşıyan gemi ve araçlara el koymaktadır. Abluka ve acımasız bombardımanlar insani krize, kriz açlığa, açlık ise başta veba olmak üzere son derece riskli bulaşıcı hastalıkların milyonlarca masumu etkilemesine yol açmıştır. Suudilerin başı çektiği koalisyon hastaneleri, ambulansları ve düğünleri hedef almakta; Zeydî, Şafii demeden her mezhep ve meşrepten insan topluluklarına karşı saldırılar gerçekleştirmektedir. Bahreyn’den Suriye’ye, Mısır’dan Yemen’e uzanan karanlık, darbeci ve katliamcı kimliğiyle Suud yönetiminin zulüm sicili kabarmakta, Allah’a ve halklara vereceği hesap çığ gibi büyümektedir.

Yemen’deki katliamların arkasında mutad olduğu üzere ABD-İsrail ikilisini görüyoruz. Suudi Arabistan’a silah ve lojistik destek veren bu ikili, Yemen halkının emperyalizme karşı direniş azmini beyhude çabalarla yok etmeye çalışmaktadır. Savaş yeteneği oldukça düşük Suud ordusunu paralı askerleriyle ayakta tutmaya çalışan Batılı emperyalistler, aynı zamanda ellerinde tuttukları uluslararası medya tekelleri sayesinde Yemen’deki gerçeklerin dünya halklarına ulaşmasını engellemektedir. Ancak Batılı emperyalistlerin bu çabaları boşa çıkacak, katiller döktükleri kanda boğulacaktır.

Müslümanlar olarak İslam ümmetinin içine düştüğü ve İslam coğrafyasının her bir yanını saran yangınlara karşı sorumluluklarımızı hatırlatmamız gerekir. Görüyor ve biliyoruz ki İslam dünyasındaki devletler çıkarlara ve emperyalistlere değil Allah’a karşı yükümlü olduklarını unutup bu bilinçten uzaklaştıkça katliam ve zulümler artmaktadır. Her birimize düşen şey hiçbir komplekse kapılmaksızın kimden gelirse gelsin zulmün karşısına dikilmek, mazlumların yanında olmaktır.

Şüphesiz ki Rabbimiz zalimleri can yakıcı bir azapla cezalandıracaktır! Kral ve prens Selmanlar Allah’a ve mazlumlara hesap vermekten kurtulamayacaktır!

Kahrolsun Emperyalist katiller! Kahrolsun İşbirlikçi rejimler!

Yaşasın Yemen halkının direnişi!



Yeni yorum ekle