Müstekbirlerin ve siyonistlerin hakkı yok edecek güçleri yoktur

Sa, 02/10/2018 - 10:00

Ayetullah Cevadi Amuli, evrene hakim düzende batıla yer olmadığını ifade ederek, hiçbir müstekbir ve siyonistin hakkı yok edemeyeceğini söyledi.

Welayet News - Ayetullah Cevadi Amuli, İsra Uluslararası Vahyani İlimler Merkezinde düzenlenen ahlak dersi celesesinde, önemli belirlemelerde bulunarak şu noktalara dikkat cekti:

 Biz Şiilerin Ehli Beyt’e (a) bağlılığın ifadesiyle ilgili resmi şiarımız şu iki cümleden ibarettir:

أَعْظَمَ اللَّهُ أُجُورَنَا [و اجورکم] بِمُصَابِنَا بِالْحُسَینِ(علیه السلام) وَ جَعَلَنَا وَ إِیاکُمْ مِنَ الطَّالِبِینَ بِثَأْرِهِ

“Allah ecirlemizi (ve ecirlerinizi) Hüseyin’e tutkun ve onunla birlikte musibetzede olmamız vesilesi ile azametli kılsın ve bizleri ve sizleri onun intikamını talep edenlerden eylesin”

 Birinci cümle, Allah’a yakınlaşmayı ve ibadi boyutu içerir; o nedenle, Şehitlerin Efendisi Hz.Hüseyin’in (a) hareketini anarken Allah’la irtibatımızı korumalıyız. İkinci cümle, beşeri toplumla bağımızı tahkim etmeyi işaret eder; o nedenle de kıyamete kadar Şehitlerin Efendisi’nin (a) intikamının peşinde olmamız gerekir.

İkinci cümlede, birbirimize arz eder ve Yüce Allah’tan dileriz ki Hüseyin bin Ali’nin diyesini almak için bizi muvaffak kılsın. Bildiğiniz gibi, “Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir...” (İsra/33) ayetinde geçen hükmün gereği olarak, bir kimse öldürüldüğünde onun diyesini velisi alır. O hal de biz hangi münasebetle ikinci cümlede, Allah Hüseyin bin Ali’nin diyesini almak için bizi muvaffak kılsın, diye dua ediyoruz?!

Şehitlerin Efendisi, Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib olarak, özel bir kişiliğinin bulunması hasebiyle onun diyesi almak onların evladlarını ilgilendirir. Ama aynı zamanda, imam olması hasebiyle, ümmetin manevi babasıdır. Resul-i Ekrem’in (aleyhi alafu’tahiyye ve’s-sena) “Ben ve Ali bu ümmetin babalarıyız” diye buyurması, ‘bizler de bu hanedanın çocuklarıyız’ demektir. Bu çerçevede, biz, ‘babamızı öldürdüler ve kıyamete kadar bu kısas hakkını almakla mükellefiz’ diyebiliriz.

Eğer Peygamber ve Ehli Beyti’nin (a) çocukları isek, hakkın çocuklarıyız demektir. Onlar akıl, adalet ve hak yolunda mücadele ettiler. O halde, her kim bir hakkı ihya edip bir batılı imha etmek için kıyam ederse Hüseyin bin Ali’nin (a) diyesini almakla meşkuldur. Zeyneb-i Kübra (selavatullah ve selamuhu aleyha ve ala ummiha ve ebiha) Şam’da yaptığı o konuşmada, “Ne kadar kadar tuzak kurarsan kur, ne kadar çabalarsan çabala, Allah’a yemin olsun ki sen adımızı imha edemeyeceksin ve vahyimizi yok edemeyeceksin” diye yemin ederken de bunu ifade ediyordu; ‘Allah’a yemin olsun ki sen...’ ibaresindeki “sen”, batılı savunan ve batılın taraftarı olan kimse demektir. Zeyneb-i Kübra’nın (selamullahi aleyha) bu nurani sözleri bugün de geçerlidir; yani hiçbir müstekbir ve siyonistin hakkı imha edecek gücü yoktur.

Kainat, hak ile halkedilmiştir, hakla yaratılmıştır. Yüce Allah, bütün alemi bir takım özel malzemelerle yarttık (خَلَقَ السَّماوَاتِ وَ الأرْضَ بِالْحَقِّ ) diye buyurmuştur. Yani eğer bir mühennddis veya bir mimar derse ki ben bu apartmanı çimanto ile veya demirle ya da taşla yaptım, Allah ise buyurur ki bütün bu yatılış düzeninin inşaat malzemeleri haktır (خَلَقَ السَّماوَاتِ وَ الأرْضَ بِالْحَقِّ); eğer bir binanın inşasında kullanılan malzeme hak ise, o bina batılı barındırımaz. Batılın kainat düzeninde kendine yer bulması asla mümkün değildir. O nedenle, İmamların (a) nurani beyanında okuyoruz ki, “Her kim hakla çatışırsa hak onu yerle bir eder”.

Welayet News



Yeni yorum ekle