İsrail ve BAE’nin Suudi Arabistan İçin Nasıl Bir Planı Var?

Çar, 31/12/2025 - 09:39

“Middle East Monitor” sitesinde yayımlanan bir analizde, İsrail’in, Körfez bölgesinde Suudi Arabistan’ın bölgesel güç rolünü ortadan kaldırmayı hedefleyen gizli bir anlaşma çerçevesinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile hareket ettiği öne sürüldü. Bazı kaynaklar ise nihai hedefin Suudi Arabistan’ın parçalanması olduğunu iddia ediyor.

Welayet News - Yemen’in güney ve doğu bölgelerinde yaşanan gelişmeler son derece hızlı ilerliyor. Koalisyonun kontrolündeki alanlarda BAE destekli paralı güçlerin ilerleyişi ve buna karşılık Suudi rejiminin bu bölgelere yönelik yoğun saldırıları dikkat çekiyor. Son gelişmeler ışığında, “Middle East Monitor”un “Bu sürecin arkasında ne var?” sorusuna verdiği yanıt ele alınıyor. Ancak öncesinde, Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahalesine yol açan tarihsel sürece kısaca bakmak gerekiyor.

Yemen krizi, 2011 yılında “İslami Uyanış” olarak adlandırılan protestolarla başladı. Halkın Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih yönetimine karşı ayaklanması sonucunda Salih 2012’de istifa etti. Bir süre sonra Abdurabbu Mansur Hadi geçici cumhurbaşkanı oldu. Ancak Yemen’in kuzeyinde uzun süredir dışlandıklarını ve ayrımcılığa uğradıklarını savunan Ensarullah hareketi, eski Devlet Başkanı Salih’in de desteğiyle Eylül 2014’te başkent Sana’yı ele geçirerek Hadi hükümetini zayıflattı. Hadi güneydeki Aden kentine kaçtı, ancak direniş güçleri ilerleyişini sürdürerek ülkenin geniş kesimlerinde kontrolü sağladı. Sonunda 2015 ortasında Hadi, Suudi Arabistan ve müttefiklerinden yardım istedi; bunun üzerine Suudi Arabistan liderliğinde bir koalisyon kuruldu ve Hadi hükümetini yeniden iktidara getirmek amacıyla “Kararlılık Fırtınası” adlı askeri operasyon başlatıldı.

Yemenli devrimciler bu koalisyona tek başlarına karşı durdu ve…

Anlaşmazlıklar nereden başladı?

Suudi Arabistan ve BAE, 2015’ten itibaren Yemen’in kuzeyi ve Ensarullah’a karşı aynı koalisyon içinde yer alsa da, savaşın ilk dönemlerinden itibaren aralarında derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Suudi Arabistan “birleşik Yemen”in korunmasını ve merkezi hükümetin (Başkanlık Konseyi) desteklenmesini savunurken, BAE güneyde ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi’ni mali ve askeri olarak destekleyerek limanlar ve petrol kaynakları üzerindeki nüfuzunu artırmayı hedefledi. Bu hedef farklılıkları özellikle 2020’de BAE güçlerinin kısmi çekilmesinin ardından daha da belirginleşti; Abu Dabi bu süreçte güneydeki vekil güçlere odaklandı.

Bu ay içinde, BAE destekli Güney Geçiş Konseyi güçleri, Suudi Arabistan sınırındaki petrol zengini Hadramut ve el-Mahra vilayetlerini hızla ele geçirerek eski Güney Yemen’in neredeyse tamamında kontrol sağladı. Suudi Arabistan bu ilerlemeyi kendi ulusal güvenliği için tehdit olarak değerlendirdi, derhal geri çekilme talep etti. Ancak BAE destekli güçlerin bunu reddetmesi üzerine, Suudi Arabistan güneyin ayrılmasını ve desteklediği hükümetin zayıflatılmasını önlemek amacıyla BAE’ye ait mevziler ve silah sevkiyatlarına yönelik doğrudan hava saldırıları düzenledi. Böylece Suudi Arabistan’ın Yemen’de fiilen BAE’ye karşı savaşa girdiği yönünde haberler yayıldı.

Suudi Arabistan’ın BAE gemilerine doğrudan saldırısı

İSNA’nın aktardığına göre, Suudi Arabistan’a bağlı Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün (salı günü) BAE’nin Yemen’deki Güney Geçiş Konseyi isyanına verdiği artan destekten duyduğu derin üzüntüyü dile getirerek, “Koalisyonun açıklamasında, BAE’nin askeri gerilimi tırmandırmaya, devlet otoritesini zayıflatmaya ve Yemen’in birliğini ve toprak bütünlüğünü tehlikeye atmaya yönelik müdahalesine dair kanıtlar yer alıyor. Yemen yeni cephelerin açılmasını kaldıramaz ve gerilimi azaltma yönündeki rolü nedeniyle Suudi Arabistan’a teşekkür ediyoruz” dedi. El-Alimi ayrıca Yemen genelinde 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edildiğini açıkladı. Suudi Arabistan’a bağlı Başkanlık Konseyi, BAE ile olan ortak savunma anlaşmasını iptal etti ve Yemen’deki tüm limanlar ile geçiş noktalarına 72 saat süreyle hava ve kara ablukası uygulama kararı aldı.

Öte yandan Suudi koalisyonu bir açıklama yaparak, “BAE’nin el-Fuceyre Limanı’ndan yola çıkan ve silah taşıyan iki geminin, koalisyonun izni olmaksızın Yemen’in güneyindeki Hadramut vilayetinde bulunan el-Mukalla Limanı’na girdiğini” duyurdu. El-Meyadin televizyonunun aktardığına göre, koalisyon açıklamasında bu iki geminin takip sistemlerini devre dışı bıraktığı ve Güney Geçiş Konseyi’ne destek amacıyla bir silah sevkiyatı boşalttığı belirtildi. Açıklamada saldırılarda can kaybı yaşanmadığı, ancak güney Yemen’deki bağlı güçlere askeri yardım ulaşmasını engellemek amacıyla operasyonların sürdüğü ifade edildi. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon ayrıca, el-Mukalla’daki askeri operasyonların uluslararası hukuk ve insani hukuk kurallarına uygun biçimde ve herhangi bir yan hasara yol açmadan gerçekleştirildiğini savundu.

Aynı kaynaklar, el-Mukalla Limanı çevresinde konuşlu güçler arasında korku ve panik havası oluştuğunu, bazı BAE’li subayların bölgeyi terk etmeye başladığını bildirdi. Buna karşılık Güney Geçiş Konseyi, Suudi Arabistan’ın BAE’yi Arap koalisyonundan çıkarma yetkisi bulunmadığını öne sürdü. BAE ise Suudi Arabistan’ın son açıklamasını reddederek, güney Yemen’de hedef alınan sevkiyatın askeri silah içermediğini savundu.

Riyad: BAE’nin adımları son derece tehlikeli

Gerilimin tırmandığı bir dönemde Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen’deki son adımları son derece tehlikelidir ve Aden hükümetini destekleyen Suudi koalisyonunun ilkeleriyle örtüşmemektedir” denildi. Bakanlık ayrıca, BAE’nin Güney Geçiş Konseyi’ne Hadramut ve el-Mahra vilayetlerinde operasyon düzenlemesi yönünde baskı uygulamasından duyulan üzüntüyü dile getirdi. Suudi Arabistan, ulusal güvenliğine yönelik her türlü tehdit ve saldırıyı “kırmızı çizgi” olarak nitelendirerek, buna karşı gerekli adımların tereddütsüz atılacağını vurguladı.

İsrail bu tabloda nerede duruyor?

Bazı çevreler, bu gelişmelerde İsrail’in rolünün göz ardı edilmemesi gerektiğini savunuyor. Bölgedeki açık ve örtülü ilişkileriyle bilinen İsrail hakkında, İbranice yayımlanan Maariv gazetesi şu değerlendirmeyi yaptı: “İsrail, BAE’nin desteklediği güney Yemen’de ortaya çıkan yeni bir oluşumu tanıma olasılığını değerlendiriyor. Bu adım, İsrail’in Somaliland’ı tanımasının ardından gelecek ve Ensarullah hareketine karşı Kızıldeniz kıyısında stratejik iş birliği oluşturmayı amaçlayacak.” Haberde, BAE destekli güney Yemen güçlerinin İsrail’in Somaliland’ı tanımasına henüz resmi bir tepki vermediği de belirtildi. Daha önce de aynı gazete ve diğer bazı medya organlarında benzer haberler yer almıştı. Bu arada Güney Yemen Geçiş Konseyi Başkan Yardımcısı Ahmed bin Breyk, Güney Yemen devletinin ilanının her zamankinden daha yakın olduğunu açıkladı.

Middle East Monitor’dan dikkat çekici analiz

Başta değinilen analize gelindiğinde, “Middle East Monitor” yazarı, İsrail’in BAE ile gizli bir anlaşmanın arkasında olduğunu ve bu yolla Suudi Arabistan’ın Körfez’deki bölgesel güç konumunu ortadan kaldırmayı hedeflediğini ileri sürüyor. Bu iddia, kimliğini gizli tutan bir Arap kraliyet ailesi mensubuna dayandırılıyor. Söz konusu kişi, “Artık hiçbir kural yok, hiçbir sonuç yok. Körfez birliği bir efsane; veliahtlar ve emirlerle ilgili parlatılmış medya görüntüleri anlamsız. Perde arkasında acımasız bir rekabet ve yoğun bir sırtından hançerleme var” ifadelerini kullandı. Aynı kaynak, İsrail’in BAE’yi Suudi Arabistan’ı bölgedeki ana güç olmaktan çıkarmak için desteklediğini; 2020’de BAE ve Bahreyn’in İbrahim Anlaşmaları’nı imzalamasının ardından Kuveyt’in sadakatinin Riyad’dan Abu Dabi’ye kaydığını; Suudilerin İsrail’e destek konusunda yavaş davrandığını ve bu nedenle İsrail’in güç dengelerini değiştirmek istediğini savundu. Kaynağa göre, İsrail bu çerçevede muhaliflerin tasfiyesi için yardım tekliflerinde dahi bulundu. Kuveyt’te 86 yaşındaki emir tarafından demokrasinin askıya alınmasının ardından –ki birçok kişi bunu yasa dışı olarak değerlendiriyor– ilk tebrik mesajlarından birinin Muhammed bin Zayid’den geldiği, sonrasında Kuveyt ile BAE arasında güvenlik, enerji ve altyapı alanlarında onlarca mutabakat zaptı imzalandığı da ifade ediliyor. Bazı analizlere göre ise tüm bu gelişmelerin nihai hedefi Suudi Arabistan’ın parçalanması.

BAE’nin çekilişi

Yemen’deki son gelişmelere göre, BAE Savunma Bakanlığı yayımladığı resmi bir açıklamayla Yemen topraklarındaki askeri varlığının tamamen sona erdiğini duyurdu. Bu açıklama, Suudi Arabistan ile BAE arasındaki gerilimin zirveye çıktığı bir dönemde yapıldı. Abu Dabi yönetimi, kararın “kendi iradesiyle”, yeni koşulların değerlendirilmesinin ardından ve askerlerinin güvenliğini korumak amacıyla alındığını öne sürdü. Daha önce Suudi Arabistan, 24 saatlik bir ültimatom vererek BAE’den Yemen’deki tüm askeri güçlerini çekmesini ve silahlı gruplara, özellikle Güney Geçiş Konseyi’ne verdiği desteği durdurmasını resmen talep etmişti.

Keyhan gazetesinden tercüme edilmiştir (Rasthaber)



Yeni yorum ekle