“Zengezur” ve “Davut”: İran’a Karşı Sessiz Bir Savaş İlanı
Batı Asya ve Güney Kafkasya’daki altyapı ve transit gelişmeleri şu anda belirleyici bir aşamaya ulaşmış durumdadır. Bölge meseleleri uzmanı İbrahim Mecid’e göre, “Zengezur Koridoru” ve “Davut Koridoru” adıyla anılan iki stratejik projenin ortaya çıkışı, İran’ın ekonomik denklemini hem bölgesel hem de küresel düzeyde dönüştürebilir.
Welayet News - Görünüşte lojistik ve kalkınma projeleri gibi duran bu iki koridor, aslında enerji ve ticaret yollarını yeniden tanımlamaya yönelik jeostratejik araçlar olarak görev yapmaktadır. Bu süreçte İran’ın, Doğu ile Batı arasında geleneksel bir geçit olarak sahip olduğu konumu ciddi şekilde tehdit altına girmektedir.
Zengezur: İran’ın Avrasya Ticaret Yollarından Aşamalı Dışlanması
Zengezur Koridoru, Ermenistan’ın Sünik vilayetinden geçerek Azerbaycan’ı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden Türkiye’ye bağlamaktadır. Bu proje dışarıdan bakıldığında kalkınmacı ve transit odaklı gibi görünse de özünde İran’ın transit ekonomisini doğrudan hedef alan stratejik mesajlar içermektedir.
İran’ın Çin, Orta Asya, Kafkasya ve Avrupa arasında enerji ve mal taşımacılığında ucuz ve güvenli geçit olarak oynadığı geleneksel rol, ülkenin bölgesel konumunun temel yapı taşlarından biri olmuştur. Zengezur Koridoru’nun tamamlanmasıyla birlikte bu rol ciddi şekilde zayıflayacak; çünkü Azerbaycan’ın Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya doğrudan erişimi, İran topraklarından geçmeye gerek kalmadan sağlanmış olacaktır.
Ekonomik açıdan bu projenin en önemli sonucu, İran’ın transit gelirlerinin azalması ve Çin’in Kuşak-Yol Girişimi gibi projelerdeki konumunun zayıflamasıdır. Aynı zamanda, bu koridor Türkiye ve Azerbaycan’a Avrasya enerji piyasasında bağımsız aktörler olarak öne çıkma fırsatı verirken, İran’ı boru hatları ve demiryolu ağlarından dışlayarak onun pazarlık gücünü azaltmaktadır.
İran’ı Batıdan Dolanmak İçin Paralel Bir Mimari
İran’ın batısında, gayriresmi olarak “Davut Koridoru” olarak anılan başka bir paralel proje şekillenmektedir. Bu güzergâh, işgal altındaki Filistin topraklarından başlayarak Ürdün ve Suriye’nin güneyinden geçip Irak’a, özellikle Irak Kürdistan Bölgesi’ne uzanmaktadır. Bu yol görünüşte daha çok güvenlik ve askeri nitelikte olsa da altyapısı, gelecekte Irak, Suriye ve hatta Fars Körfezi pazarlarına alternatif bir ekonomik koridor haline gelebilecek şekilde planlanmıştır.
Ekonomik olarak bu güzergâh İsrail ve müttefiklerine çeşitli avantajlar sağlar: Şimdiye dek jeopolitik nedenlerle erişemedikleri bir bölgeye mal, teçhizat ve hatta teknik hizmet ihracatına olanak tanır. Öte yandan, bu koridor sayesinde İsrail ve ona bağlı şirketlerin özellikle enerji alanında Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki varlığı güçlenir; üstelik İran ya da Irak merkezi hükümeti bu kaynakların yönetiminde herhangi bir rol oynamadan. Suriye’nin ekonomik yapısının zayıflığı ve Irak’taki yönetsel kırılganlıklar da bu güzergâhın uygulanmasını mümkün kılmıştır.
Ekonomi ve Jeopolitiğin Kesişimi: İran’ı Sınırlamak İçin Koordineli Bir Mimari
Bu iki koridor coğrafi olarak birbirinden ayrı olsa da, işlevsel olarak tasarımları bize bölgesel ticaret yollarının yeniden inşa edilmesine yönelik koordineli bir haritanın varlığını göstermektedir. Zengezur kuzeyde, İran’ın Avrasya yönündeki transit altyapısını zayıflatırken; Davut batıda, İran’ın Şam ve Irak’a açılan penceresini askeri-ekonomik bir mekanizma ile kapatmaktadır.
İran’a Karşı Bir Altyapı Savaşı
Bu ikili mimari, İran’a karşı geliştirilen örtülü bir altyapı savaşının oluştuğunu ortaya koymaktadır. Bu savaşta, ulaşım güzergâhları, boru hatları, demiryolları ve özel ekonomik bölgeler, bir ülkeyi tecrit etmenin araçları haline gelmektedir. İran şu anda, savaş alanında değil; küresel ticaretin satranç tahtasında tasarlanmış bir tehditle karşı karşıyadır.
İran’ın Hamleleri: Alternatif Araçlarla Konumunu Geri Kazanma Çabası
Bu gelişmelere karşı, İran İslam Cumhuriyeti de pasif kalmamaktadır. Kuzey-Güney Uluslararası Koridoru (INSTC) projesini geliştirme çabaları, güneydoğudaki Çabahar Limanı gibi limanların güçlendirilmesi, Orta Asya’ya demiryolu bağlantısının sağlanması ve Rusya ile Çin’le ekonomik iş birliklerinin genişletilmesi, Tahran’ın jeoekonomik konumunu korumaya yönelik stratejisinin parçalarıdır.
Ancak burada temel sorun, İran’ın projelerinin genellikle gecikmelere, yabancı yatırım eksikliğine ve kurumsal koordinasyon yetersizliğine maruz kalmasıdır. Oysa rakip koridorlar, bölgesel ve küresel aktörlerin tam desteğiyle çok daha hızlı hayata geçirilmiş ya da son aşamaya gelmiştir.
Altyapıların İçindeki Sessiz Savaş
Bugün İran’ın kuzeyi ve batısında şekillenen iki transit koridor, sıradan altyapı rekabetlerinin çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. Bu yollar, tankların ve savaş gemilerinin yerini alan yeni jeopolitik ekonomi çağının simgeleridir. Demiryolu hatları, doğalgaz koridorları ve karayolu güzergâhları, baskı ve kuşatma mekanizmaları haline gelmektedir.
İran için, bu yeni düzende bölgesel rolünü yeniden tanımlamak doğru şekilde başarılmazsa, ekonomik zayıflama sadece yaptırımlar yoluyla değil; bölgesel ve küresel tedarik zincirlerinden aşamalı olarak dışlanma yoluyla gerçekleşecektir. Bu tehdit sessiz ve kademeli olabilir, ancak sonuçları en az sıcak bir savaş kadar yıkıcıdır.
Yeni yorum ekle