ABD ve Siyonist Rejimin Suriye'deki Tehlikeli Oyununun Çoklu Hedefleri

Pt, 28/07/2025 - 11:45

ABD ve Siyonist rejimin bugün Suriye'yi bölmek için oynadığı tehlikeli oyun, tüm Arap dünyasını bölmeye yönelik geleneksel bir projeyle örtüşmekte ve her iki taraf da en büyük kurbanı Suriye milleti olan hedeflerinin peşinde.

Welayet News  - Son gelişmeler ve Siyonist rejimin saldırganlık ve işgalinin genişlemesi ışığında Arap çevrelerinin ve medyasının Suriye'deki durum hakkındaki analizlerinin devamında el-Cezire Ağı, ABD ve İsrail'in Suriye'deki plan ve hedeflerinin boyutlarını şu şekilde özetledi:

2011'de Suriye'deki terör krizinin başlangıcından bu yana, ABD ve Siyonist rejim, Suriye'de uzun vadeli stratejik hedefleri olan farklı gündemler izledi ve iki taraf, bölgesel rekabetler ve değişen jeopolitik gelişmeler yoluyla hedeflerini uygulamaya çalıştı. Ancak bu örtüşmenin merkezinde daha geniş bir proje gizliydi: direniş ekseninin bağımsız ve birleşik bir ülkesi olan Suriye'yi zayıflatmak, böylece bölgedeki hiçbir bölgesel veya küresel aktörün ABD-İsrail projesine meydan okuyamamasını sağlamak.

İsrail ve Arap dünyasını Suriye üzerinden bölme projesi

Bu arada, ABD jeopolitik hakimiyet ve güvenlik hedeflerine ve bölgenin zenginlik ve enerjisi üzerindeki kontrole öncelik verirken, İsrail, Arap dünyasını bölmeyi ve bölgeye hegemonyasını dayatmayı amaçlayan eski bir stratejinin parçası olarak, Suriye'yi tüm mezhepsel ve etnik yapılarıyla bölmeye çalıştı.

Siyonist rejimin Suriye ve Arap bölgesine yönelik bu yaklaşımı yeni bir şey değil ve kökleri, işgal altındaki Filistin topraklarında bu sahte rejimin kuruluşunun başlangıcına kadar uzanıyor; İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Mossad tarafından 1950'lerde yayınlanan iç stratejik belgeler, Suriye'de bir Kürt devleti kurulmasını talep ediyordu. Bu görüş daha sonra, eski bir İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Odid Yinon tarafından önerilen 1982 Yinon Planı'nda somutlaştırıldı. Plan, Suriye'nin dini ve etnik azınlık bölgelerine bölünmesini öngörüyor ve Suriye'nin uzun vadede doğu cephesinde İsrail için ana tehdit olacağını ve bu nedenle küçük devletlere bölünmesi gerektiğini vurguluyordu. Yinon Planı, İsrail'in bölgedeki güvenliğinin ve hegemonyasının, Arap devletlerinin Dürzi, Alevi, Kürt, Maruni, Kıpti ve diğer mezhepler gibi küçük etnik gruplara bölünmesine bağlı olduğunu savunuyordu. Amaç, güçlü ve merkezi Arap devletlerinin yerine, İsrail için hiçbir tehdit oluşturmayacak ve hatta daha sonra İsrail'in temsilcisi olabilecek küçük, zayıf ve dağınık devletler kurmaktı.

İsrail'in Suriye'yi parçalama stratejisi

Suriye örneğinde, bu strateji ülkeyi dört ana bölgeye ayırmayı içeriyordu

- İsrail'in birleşik bir Dürzi devleti kurmayı umduğu, Suriye'nin güneyindeki Süveyda ilinde merkezlenen bir Dürzi devleti.

- Rusya tarafından desteklenen ve Lazkiye ve Tartus şehirleri çevresinde merkezlenen, Suriye kıyısında küçük bir Alevi devleti.

- ABD tarafından desteklenen ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen, kuzeydoğuda bir Kürt bölgesi.

- Türkiye etkisi altında, kuzey ve kuzeybatı sınırları boyunca Suriye'nin kalbine kadar uzanan bir Sünni Arap kuşağı.

Bu bölme ve parçalama planı, doğrudan Siyonist rejimin hedeflerine hizmet ediyor; çünkü Suriye'yi zayıf, parçalanmış ve Filistin direnişini destekleyen ve İsrail işgaline karşı çıkan bölgesel bir aktör olarak rolünü oynayamaz hale getiriyor.

Bu yaklaşım, Siyonist teorisyenlerin değişmez hedefi old ve İsrail ve Amerikan çevrelerinde en etkili düşünürlerden biri olan Bernard Lewvis, 1992 tarihli bir kitabında şöyle yazmıştır: "Bölgedeki çoğu ülke bölünme ve parçalanma planına karşı savunmasızdır. Merkezi güç yeterince zayıflarsa, bu ülkeler mezhep, aşiret ve parti kaosunun gölgesinde dağılacaktır."

Siyonist rejimin Suriye'nin askeri ve stratejik gücünü yok etmesi

Siyonist rejim, 2013 yılından bu yana, genellikle direniş gruplarının mevzilerini hedef alma bahanesiyle Suriye'deki hedeflere yüzlerce hava saldırısı düzenledi.

Ancak rejim aslında Suriye'nin hava savunma sistemlerini, silah depolarını, askeri üslerini ve bilimsel araştırma merkezlerini sistematik olarak yok etmek istiyordu ve amaç oldukça açıktı: Suriye'nin askeri kapasitesinin yeniden inşasını engellemek, İsrail için kalıcı bir askeri ve psikolojik avantaj yaratmak ve rejime yönelik tüm tehdit kaynaklarını ortadan kaldırmak.

Siyonistler, yaklaşık on yıl süren Suriye terör krizi sırasında ülkeyi bölme gibi geleneksel hedeflerine ulaşamazken, Aralık 2024'te Beşar Esad hükümetinin devrilmesinden sonra, uluslararası sessizlik ve suç ortaklığının ve terör örgütü HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Culani liderliğindeki yeni Suriye hükümetinin pasifliğinin gölgesinde, İsrail, Suriye'yi bölme projesini hayata geçirme yolunda önemli adımlar attı.

Beşar Esad hükümetinin devrilmesinden hemen sonra, Siyonist rejim Suriye'ye yoğun saldırılar başlattı ve ülkenin askeri kapasitesini sadece birkaç hafta içinde neredeyse tamamen yok etti. Ayrıca, Suriye'nin güneyinde siyonist rejim işgali de genişledi ve rejim, Golan Tepeleri'ne ek olarak 400 kilometrekareden fazla Suriye topraklarını işgal etti.

Aksa Tufanı operasyonu ve bölgenin yeniden şekillenmesi

Filistin Direnişi'nin 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı Harekâtı'nı başlatmasının ardından, Siyonist rejimin caydırıcılık doktrini ciddi şekilde sarsıldı ve ABD destekli Filistin Direnişi operasyonuna verdiği yanıtın bir parçası olarak, bölgedeki Direniş Ekseni mensuplarına karşı bir dizi askeri saldırı ve siyasi komplo başlattı.

Siyonist yetkililer, bu anın bölgeyi yeniden şekillendirmek, tehditleri ortadan kaldırmak, İsrail'in caydırıcılığını yeniden tesis etmek, angajman kurallarını değiştirmek ve stratejik derinlik kazanmak için tarihi bir fırsat olduğunu söyledi.

Bu bağlamda Siyonist rejim, ülkenin direniş veya müttefikleri için bir üs haline gelmesini önlemek amacıyla Şam, Humus ve Süveyda da dahil olmak üzere Suriye'ye yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Rejim ayrıca bölgesel kaosu ayrılıkçı hedeflerini ilerletmek için kullandı.

ABD'nin Suriye stratejisi; kontrollü kaos yoluyla hegemonya

ABD'nin Suriye stratejisi, Soğuk Savaş sonrası daha geniş bir stratejiyle tutarlıdır; yani, bölgede ve dünyada ABD hegemonyasına meydan okuyabilecek herhangi bir gücün ortaya çıkmasını engellemek.

Soğuk Savaş döneminde Washington, özellikle Hafız Esad döneminde Suriye'yi Sovyet destekli bir devlet ve Arapçı, Filistin direnişi destekçisi ve ABD nüfuzuna karşı çıkan ittifakların destekçisi olarak görüyordu.

ABD, 2003 Irak işgalinin ardından Suriye'yi izole etmeye çalıştı ve 2011'de, Washington'ın Suriye'ye karşı yürüttüğü küresel terörle mücadele savaşı başladığında, ülkeye seçici müdahale politikası benimsedi ve Suriye'nnin kuzeydoğusundaki Kürt güçlerini destekledi. Bu durum, İsrail'in Suriye'nin askeri kapasitesini zayıflatmak için sürekli hava saldırıları düzenlemesine olanak sağladı.

Washington, Suriye'nin fiili olarak bölünmesini desteklese de, amacı İsrail tarzı etnik veya mezhepsel bir bölünme ve bölünme planı uygulamak değil aksine, Washington'ın amacı Suriye'de uzun vadeli bir varlık sürdürmek, Rusya ve İran'ın Doğu Akdeniz'deki hakimiyetini önlemek ve gelecekteki herhangi bir Suriye hükümetinin Amerikan çıkarlarına hizmet etmesini veya onlara boyun eğmesini sağlamaktır.

Suriye'nin Dürzi halk üzerinden bölünmesi

Ebu Muhammed el-Culani hükümetine bağlı terörist unsurların işlediği suçlar ve Siyonist rejimin müdahalesinin ardından son dönemde Suriye'nin güneyindeki Dürzi Süveyda vilayetinde artan gerilim, Suriye'deki iç istikrarsızlığın ciddiyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu kırılgan durum ve iç çatışmalar, Siyonist rejimin dikkatini çekmiş ve ona Suriye'yi bölmek için bolca fırsat sağlamıştır.

Ayrıca, Süveyda'daki Siyonist yanlısı Dürzi gruplarının, vilayetteki huzursuzluğu körüklemek için ekonomik ve sosyal hoşnutsuzluktan yararlandığı da bildirilmektedir. ABD, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı ve barış çağrısında bulunmuş gibi görünse de, İsrail'in ülkeye müdahalesini kamuoyu önünde kınamamıştır.

Siyonist rejimin bugün Süveyda'da yürüttüğü hareketler, Yinon planının daha geniş bir ölçekte bir yansımasıdır; Yani, Siyonist rejimin koruması altında özerklikten yana olabilecek Dürziler gibi etnik ve dini azınlıklarla bir koalisyon oluşturmak. Ancak Suriye Dürzi toplumu bölünmüş durumda ve birçok Dürzi dış müdahaleyi reddediyor.

Washington ve Tel Aviv'in Suriye'deki ikili politikası

Siyonist rejim Suriye'nin güneyinde bir Dürzi devleti kurmak isterken, ABD temkinli politikasını sürdürüyor ve böyle bir hamleye kamuoyu desteğinin Ürdün, Lübnan ve hatta İsrail'in kendi Dürzileri arasında şiddetli tepkilere yol açabileceğini biliyor. Washington ayrıca, bölünmüş bir Suriye'nin ABD-Siyonist eksenindeki muhalif grupların gücünü artırmasından ve Rusya ile İran'ın Suriye'deki konumunu ve nüfuzunu yeniden tesis etmesinden endişe duyuyor.

Bu nedenle ABD, Washington'ın yaygın bir bölgesel kaos yaratmadan ve çıkarlarına zarar vermeden nüfuzunu koruyabilmesi için bölünmüş ama parçalanmamış bir Suriye'yi tercih ediyor. Öte yandan İsrail'in böyle bir kaygısı yok ve Suriye'yi ve ardından diğer Arap ülkelerini bölmek amacıyla yaygın bir bölgesel kaos yaratmaya istekli.

Dünya’ya hakim olmak için Suriye’nin bölünmesi

Halford Mackinder adlı bir İngiliz siyasetçi ve düşünürün Suriye için geçerli olan ünlü bir sözü vardır: "Doğu Avrupa'yı yöneten, dünyanın kalbini kontrol eder; dünyanın kalbini yöneten, dünya adasını kontrol eder; dünya adasını yöneten, tüm dünyayı kontrol eder."

Benzer şekilde, Suriye, Arap dünyasının kalbinde önemli bir konuma sahip ve ticaret yollarını ve bölgesel ittifakları kontrol etmektedir. Bu nedenle, bölgesel ve küresel güçler, Suriye'yi veya önemli bir bölümünü kontrol edenin, tüm Orta Doğu'yu etkileme gücüne sahip olacağına inanmaktadır.

Bu bağlamda, ABD ve Siyonist rejim Suriye'de ikili bir politika izlemektedir; Washington için Suriye, düşmanlarının güç kazanmasını engellemek, petrol kazançlı dolarlar üzerindeki hegemonyasını sürdürmek ve İsrail'in kaosa ve bataklığa sürüklenmesini önlemek için bir satranç tahtasıdır. Ancak İsrail için Suriye, tamamen ortadan kaldırılması ve bu rejime bağımlı bir dizi küçük devlete bölünmesi gereken varoluşsal bir tehdittir.

Bu Amerikan-Siyonist hedef ve hırslar, Suriye halkına sürekli acı çektirmiş ve Arapların ulusal güvenliğini ve genel olarak Arap ülkelerinin egemenlik anlayışını zayıflatmıştır. Bugün her zamankinden daha fazla Suriye'nin parçalanma tehlikesi alarm vermektedir ve bu ülkenin halkı, dış saldırılara karşı sessiz kalan ve Siyonist işgalcilerle ilişkileri normalleştirmek için yalvaran Culani’nin terörist yönetimi gölgesinde, kendi varlıklarına yönelik en büyük tehditle karşı karşıya bulunmaktadır.



Yeni yorum ekle